http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Erbakani_anarken_anlamak_ve_ornek_almak/23690#.VPFIJ_msU3k
Erbakan’ı anarken “anlamak ve örnek almak”
Erbakan Hoca’mızdan öğrendiğimiz neydi? “Cihad”; hem de “malıyla ve canıyla cihad”, “ömür boyu cihad”, adeta “beşikten mezara kadar cihad”… Önce “öğrenmek”, sonra “yaşamak” yani “uygulayarak yaşatmak”, en sonunda ve ömrün son merhalesinde -son nefesine kadar- “cihadı öğreterek yaşatmak”… Nitekim, Erbakan Hocamız “malıyla ve canıyla cihad eden bir mümin olarak anılmak isterim” demedi mi, hayatı boyunca da bunun “örnek alınası mücadelesini” vermedi mi?..
Öyleyse, O’nu “anarken” bize düşen O’nu “anlamak” ve anlayıp kavradığımız ölçüde O’nun “çizdiği yol haritasını takip etmek” ve “yürüdüğü yolda hiç sağa-sola sapmadan yürümektir”... Savrulmalar olsa da “yürüyüş” devam ediyor, Allah nurunu tamamlayacaktır…
Hep “Mücahit Erbakan” dedik ya, hep böyle haykırdık ya; demek ki öncelikle “cihad” etmeye niyet etmek ve “mücahit” olmamız gerekiyor… Ama bu vesileyle Erbakan Hoca’mızın cihada “İSLÂM VE İLİM” Konferansları ile başladığını hatırlamamız gerekiyor ki; bendeniz kendisini henüz 1960’larda, İzmir’in o zamanki en büyük spor salonunda, işte bu konferansta dinlemiş ve tanıma şerefine nail olmuştum… İmanın gereği olan “amel ve uygulama”nın ise henüz 1950’lerde, hem de Türkiye ve dünyada ilk olmak üzere, “GÜMÜŞ MOTOR; çok ortaklı faizsiz bir şirket ve motor fabrikası” ile başladığını da unutmayalım…
Bugün istisnasız her birimizin asıl yapmamız gereken şudur: Erbakan bugün de aramızda olmaya devam etseydi, kendisi ne yapardı ve bizim ne yapmamızı isterdi?.. O’nu “ANARKEN” işte bunu düşünelim ve “ANLAYIP” uygulamaya çalışalım… O her şeyden önce “İLİM ADAMI” değil miydi, yola ilk çıktığında; hem de sadece Türkiye değil, dünya standartlarında bir “profesör” yani “Prof. Dr. Necmettin Erbakan” değil miydi?..
Öyleyse… Yaşımıza başımıza bakmadan… “İlim talep etmenin (beşikten mezara kadar) her Müslümanın üzerine farz” (Hadis-i Şerif) olduğunu bilerek ve ömrü boyunca bunu yapan Erbakan Hoca’mızdan örnek alarak… Önce, ilim sahibi ve mümkünse “müçtehid” olmak için çalışalım… Ondan sonra da Allah’ın bahşettiği gücümüzün son katresine ve son nefesimize kadar, Allah yolunda “malımızla ve canımızla cihad eden mücahit” olalım…
Hadi, bir adım daha atalım, Erbakan Hoca’mızı biraz daha anlamaya gayret edelim… Öncelikle “İLİM” sahibi olmamız gerekiyor… Öyleyse -bu köşede zaman zaman ve değişik vesilelerle hep hatırlattığım- özellikle dört ilmi yani “Kur’an Arapçasını, Uygulamalı Matematiği, Çağımızın Fıkhını Ve Ortaklık Muhasebesini” yani Adil Ekonomik Düzen Muhasebesini öğrenmeye başlayalım…
Hakkı aramak ister, “bazı” insanlar; Hakkı hâkim kılmak ister, “nadir” insanlar...
-DİN ADAMALARI insanlara sevdirerek insanları Hakka inandırırlar...
-İLİM ADAMLARI ise ilmî çalışmalarıyla Hakkın ne olduğunu ortaya koyarlar...
Ne “din adamları” ne de “ilim adamları” Hakkı zorla kabul ettirmeye çalışırlar; isteyen inanır isteyen inanmaz, isteyen yapar isteyen yapmaz, onlar ona karışmazlar...
-İŞ ADAMLARI Hakkı kabul eden kimselerle ekonomide anlaşmalar yaparlar...
-SİYASET ADAMLARI da kimse kimseye zorlama yapmasın diye bekçilik ederler, kendileri zorlama yapmadıkları gibi başkalarının zorlamasını da önlerler, ihtilafa düşenleri hakemlere gitmeye davet ederler ve hakem kararlarını uygulatmaya çalışırlar...
Hakkın hâkim olması için çalışırlar; işte bu “dört vasıfla vasıflanmış” nadir kimseler...
Ne dersiniz; “ERBAKAN HOCA’MIZ” bu dört vasfa da sahip miydi? Siz de bu soruya benim gibi “EVET” diyenlerden iseniz, “O’nu anarken anladınız” demektir… Geriye ne kaldı? “O’nu anlamış olarak örnek almak” ve aynen “O’nun yaptığı gibi son nefesimize kadar malımızla ve canımızla CİHAD etmek”; “Adil Kur’an Düzeni”ni hâkim kılmak için...
KONYA’lı Okuyucularıma: Saadet Partisi Konya İl Teşkilatı’nın düzenlediği ‘Erbakan Haftası Etkinlikleri’ vesilesiyle, bugün (Perşembe) Konya’da olacağım, inşaallah...