http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Onlarin_kulaklari_gozleri_beyinleri_var_ama/23106#.VLjVfUesU3k
Onların kulakları, gözleri, beyinleri var ama…
İşlerine gelmediği için ‘anlaşılmıyor, tutarsızdır’ derler ama tartışmaya girmezler, bir cümle söyler hemen kaçarlar, çünkü dinleseler akılları daha çok karışacaktır. Arkadaşlarımız olanlardan “ADİL DÜZEN”E MUHALİF bir akademisyenler heyeti (20 yıl önce) kurulur. Bu çalışmaları bizden saklı tutan bu kardeşlerimiz -ki biz onları severiz, onlar da bizi severler- bir rapor hazırlarlar; “Adil Düzen ne İslâmî’dir, ne de ilmîdir” derler! “Akevler’de çalışma var ama daha tamamlanmamıştır” derler. R. Tayyip Erdoğan, “Erbakan bunu okumaz bile; Erbakan’a alternatif çare ve çözümler önereceksiniz” der. Prof. Dr. Sabahattin Zaim Bey’den başkasında alternatif düzenden tek kelime yok. Sabahattin Bey de ilkeleri koyar, uygulamayı siyasete bırakır. İlkelerde de Almanya’dan birini kaynak gösterir. İşte, İslâm âleminin o zamanki hâli budur. Biz o Alman düşünürün on misli daha ilerisini takdim ettik. Karşı düşünceli de benim düşüncelerim demiyor, bir yabancı filozof diyor. Bunu yapan en yakın dostumuz olan kişidir ve ölünceye kadar dostluğumuzun sürdüğü kardeşimiz bunu diyor!
Prof. Dr. NECMETTİN ERBAKAN’IN BÜYÜKLÜĞÜ işte buradan gelir. Erbakan’a anlattığınızda, kendisine güveni olduğu için benimsedi ve insanlığa ‘benim düşüncelerim’ diye takdim etti. İşte, biz Erbakan’ı bunun için sevdik. Bir fikri benimsedikten sonra o fikir senindir. Kimden duyarsan duy, istersen onu değiştir. Nitekim o da başkasından duymuştur. Sabahattin Bey ise ortaya koyduğum fikirler benim değil Almanlarındır demektedir. Oysa o fikirler onundu, bizimle rahatlıkla tartışabilirdi. Ama o insanlarla didişmek istememiştir. Bu yaptığı yanlıştı... (s.11)
İstanbul’da bir holdingin başında olan birisi Üsküdar’da yazıhanemize geldi, bir haftadan fazla çalıştı... Öğreneceğini öğrendi, ondan sonra da bana ‘sen bunları şeyhime anlat’ dedi. Daha sonra “Adil Düzen”den öğrendikleri ile o dönemdeki krizleri atlattı. Sonra da bana, ‘Birilerine “Adil Düzen”i anlatırken ne dileniyorsun!?’ demiştir! Yukarıdaki âyette geçmişti; denizde fırtınada iken dua ederler ama necata erince unuturlar...
KÖR olma demek, elektriki devrelerde bir aksaklık vardır demektir. BASARSIZLIK ise ruhtaki arıza demektir. İnsan gözle görür, ruhla basar eder. Beyinde bunlara ait merkezler vardır. Bir de tüm faaliyetleri bir arada algılayan durum vardır, buna “FIKIH” denmektedir. Bu konular biyoloji ile psikolojinin ortak konularıdır. Bu âyetleri tam kavrayabilmek için her iki ilmin de bilinmesi gerekmektedir. Onların KULAKLARI var SEM’ etmezler, onların GÖZLERİ var BASAR etmezler, onların BEYİNLERİ var FIKH ETMEZLER âyetinden FIKHIN MANASINI kolayca anlıyoruz... “Adil Düzen”i kursanız dahi “Adil Düzen”i bir bina olarak gösteremezsiniz. Onu göz görmez, onu ancak basar idrak eder, sem’ idrak eder. Dolayısıyla ne yaparsan yap, onlar görmezler. Batılılar şehadet etse de onların kulakları tıkalıdır, gözleri kapalıdır... (s.12)
“Allah nâsa bir şey zulmetmez velâkin NÂS KENDİ NEFİSLERİNE ZULMEDİYOR.” (Yunus, 44) Allah nâsa/insanlara zulmetmiyor, onlar kendilerine zulmediyor. Zulmün manasını kavramamız gerekmektedir. İnsan sancılar içinde doğar, ağlamaya başlar, başlangıçta huzursuzluk içinde yetişir. Baliğ olduğunda cinsi arzular duyar. Tatmin olmaz. Hasta olur, yaşlanır ve ölür. Hayatı bir macera olarak anladığımızda bu zulüm değil midir? Her kişiye Allah bunu takdir etmemiş midir? Bununla beraber kimse ben öleyim demiyor, herkes yaşamak istiyor. Bunların hiçbirisi kendisine zulüm olarak kalmayacaktır. Âhirete vardığı zaman her şeyi içeren muhasebe defterleri ile kişiye zerre kadar haksızlık edilmeyecek, herkese hakkı verilecektir...
TEKRAR KUR’AN’A DÖNELİM. Allah’ın Kur’an’da öğrettiklerini insanlar kabul etmiyorsa, kabul etmeyen mi yoksa onlara ihsan eden kimse mi zalimdir? Allah kendi düzeni içinde hidayette olanlar başarıya ulaşır, ona uymayanlar da cezalarını çekerler... Bugün zulüm görüyorlarsa, bu Allah’ın zulmü müdür? Bugün Türkiye sıkıntılar içinde ise bunun sebebi insanların kendi nefisleridir. Osmanlı İmparatorluğu çökmüş ise sebebi kendileridir. Ord. Prof. Mükrimin Halil Yinanç (1900-1961) anlatmaktadır: Tarih boyunca İslâm âleminde şeriat ve kanun savaşı vardır. Medrese âlimleri şeriatı savunmuşlar, hükümdarlar ise kanun sistemini savunmuşlardır. Selçuklularda başlayan kanun sistemi Osmanlılarda “Mecelle” ile son bulmuştur. / Şeriat sistemi içtihad sistemidir. / Kanun sitemi ise dayatma sistemidir. / İnsanlığın bugünkü ıstırabı kanun sistemdir. (s.13-14 (s.7-8; “KUR’AN VE İLİM” 794. hafta tefsir -Yunus Sûresi Tefsiri- seminerimizden aktarı-YORUM…)