Derdin devası; İnsanlık Anayasası ve Adil Düzen
Hatırlayalım… “Bizi kim yönetiyor sorusu ve sorunu…” ile başladık…
Önceki yazımızda bu konu üzerinde durduktan sonra, konu buraya gelmişken, gelecek yazıda “devletin yapısı” üzerinde duralım dedik ve dediğimizi yaptık…
“Devletin yapısı, paralel devlet ve devlet yönetimi” üzerinde durduk…
Bugün de meselenin daha başka ve daha derin boyutları üzerinde duralım…
Elbette çare ve çözümleri ile birlikte…
Önce tesbit ve teşhis…
“Ekseriyet sistemi, gizli oylama, merkezi yönetim, hâkimlik sistemi” daima “paralel güçler” oluşturur ve devlet daima “derin bir güç” tarafından yönetilir...
Her derdin devası vardır, her sorunun çözümü vardır…
Bize göre bu derdin ve bu sorunun da çare ve çözümü vardır…
Öyleyse, bize göre çare ve çözüm yani tedavi nedir?..
“Nisbi sistem, açık biat sistemi, yerinden yönetim sistemi ve hakemlik sistemi” açık meşru çoklu grupları oluşturur, yönetimi bunlar oluşturur, böylece bu sorunlar çözülür…
“İlmî, ahlâkî, siyasî ve meslekî çoklu sosyal gruplar” paralel gruplar oluştururlar, böylece devlet yapısında paralellik söz konusu olmaz, olamaz; sorun da çözülmüş olur…
Demek ki “paralel devlet” ile “derin güç” kavramları ve bunların sebebiyet verdiği sorunlar, bugünkü merkezi yönetimlerin tabii sonucudur...
Halk paralel güçler oluşturacak, böylece ekseriyetin sultasından kendisini koruyacak, devlet derin güç oluşturacak, böylece devleti paralel güçlerden koruyacaktır...
Denge, daha doğrusu “devlet dengesi ve düzeni” bunların varlığından oluşacaktır...
Bugün Türkiye’de bu “denge” yoktur, sorun da buradan kaynaklanmaktadır…
Günümüzde ve son dönemde ordu ile iktidar bir grup, sermaye ile muhalefet bir grup oluşturmuştur... Necmettin Erbakan’a karşı oluşturulan “parti” ve “cemaat” bu iki cephede karşı karşıya yer almışlardır... Yedi aydan beri işte bu cepheler çatışıyorlar…
Meraklısına önemli not: Bu meselenin detaylarını 17-25 Aralık olaylarının hemen ardından ve 19 Aralık’tan itibaren bu köşede onlarca yazı ile yazdık, o yazılara bakılabilir…
***
İnsanlık henüz “halk yönetimi” merhalesine geçmemiştir, geçememiştir…
Ana sorun budur…
Yarım yüzyıldan beri bu mesele üzerinde ilmî ve amelî, teori ve pratik olarak çalışıyoruz; “Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası” Kur’an delilleriyle birlikte yazılmıştır...
Sadece Türkiye değil, bütün beşeriyet yani insanlık bu anayasa üzerinde durmalıdır...
Durmanın ötesinde; bu anayasanın verileri içinde yapıları oluşturmaya başlamalıdır...
O zaman her yönüyle sorun olan ve beraberinde nice sorunlar üreten bu derin güç açık güç hâline gelir, ikili paralel yapı yerine çoklu paralel yapı ortaya çıkar ve denge oluşur...
Sorunlar da kendiliğinden çorap söküğü gibi çözülmeye başlar, insanlık kurtulur…
***
Bu vesileyle “ADİL DÜZEN”in yapısını tekrar hatırlayalım...
Onlu sistem içinde ocak, bucak, il, ülke ve insanlık birimleri oluşturulmalıdır...
Bu birimler özellikle iç işlerinde tamamen bağımsız olmalıdır...
Yargı tarafların seçtiği birer hakem ile hakemlerin seçtiği başhakemden oluşmalıdır...
Yargı “tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargı” şeklinde oluşturulduktan sonra; yargı kararları kesin olmalı, yargı tüm özel ve kamu kuruluşları ile halkın üstünde olmalıdır...
Bucakta, ilde, ülkede ve insanlıkta İLMÎ, AHLÂKÎ, MESLEKÎ VE SİYASÎ DAYANIŞMA ORTAKLIKLARI oluşturulmalı; yasamayı ilmî, yürütmeyi meslekî, yargıyı ahlakî, yönetmeyi siyasî dayanışma ile oluşan kuvvetler yönetmelidir...
Devlet, bürokrasi yerine, serbest hizmet (25 Genel Hizmet) ile yönetilmelidir...
İlgililerin bilgisine: Bütün bu konular bu köşedeki yüzlerce makalede işlenmiştir…