Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen ve Türkiye
Kırk seneden fazladır savunduğumuz görüşler gittikçe netleşiyor, gittikçe kesinleşiyor. Artık aklı başında ve iyi niyetli olan herkesin savunacağı tek şey “ADİL DÜZEN”dir; İslâm düzenidir, Kur’an düzenidir. Bu düzen, bu sistem çok basit ilişkilere dayanır.
Tekrar ede ede dilimizde tüy bitti ama duyan, düşünen, kulak veren var mıdır?
İnsanlar topluluk içinde özgürce yaşayacak şekilde yaratılmıştır. İnsanlar “topluluk” oluşturma biçiminde özgürdürler ama “topluluk” oluşturup oluşturmamakta özgür değildir. Topluluk insanların özgürlüğü için vardır. Özgürlüğü yok eden topluluk kendisi de yok olur. Özgürlük ve topluluk birbirinden ayrılamaz bir bütündür, bir kumaşın iki yüzü gibidirler.
Devletler insanlığa hizmet etmek için vardır, insanlık da devletlere hizmet etmek için vardır. Devletlerin bağımsızlığı için insanlık vardır. Devletler de insanlığın devamı için vardır. İnsanlık uygarlaşmanın son basamağına ulaştı. Yeryüzü tek ümmet oldu. Yeryüzü birlikte yaşayacak duruma ulaştı. Yaşadığımız çağda insanlık “tarım dönemi”nden “sanayi dönemi”ne geçiyor. Bugünkü “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki sıkıntılar işte bu muazzam geçişin doğum sancılarıdır; aynen Hz. Nuh zamanında yaşanan ve “NUH TUFANI” ile aşılan “avcılık dönemi”nden “tarım dönemi”ne geçişte yaşanan sıkıntılar mesabesindedir.
Bugünkü güçlü devletler insanlıkta birleşmeli ve insanlıkla uyum içinde olmalıdırlar, aksi halde varlıklarını sürdüremezler. Devletlerin nüfusu 100 milyondan fazla olmamalıdır. Devletlerin üstünlüğünü de silahlı güç oluşturmamalıdır. Devletler diğer devletlerle birlik içinde olmalıdır ama bu silahlı baskı ile değil uygarlıktaki katkı ve yarışmalar ile olmalıdır.
Bu arada bugünkü etkin devletlerden kimileri etkinliklerini kaybedebilir.
Türkiye gelecekte etkin devlet olabilir. Ne var ki bu etkinlik silah gücü ile olmayacak, insanlığa sunacağı ilmî, ahlâkî, iktisadî ve siyasî hizmetlerle olacaktır.
Bunun nasıl olacağını, nasıl olabileceğini açıkça yazıp ortaya koyalım.
Türkiye “ADİL DÜZEN”i insanlığa sunacak ve bundan dolayı etkin güç olacaktır.
Türkiye’nin dünyada nasıl etkin hâle gelebilmesinin merhaleleri vardır.
Türkiye her şeyden önce kendi içinde “ADİL DÜZEN”i, “ADİL EKONOMİK DÜZEN”i kurmalıdır... Ülkeye giriş çıkışı serbest bırakmalıdır... Vizeler kalkmalıdır... Yabancıların ülkemizde çalışmaları desteklenmelidir... Pasaport ve vize şartları kaldırılmalıdır... Türkiye karşılıklı (yani karşılığı olan) parayı çıkarmalıdır... Türk Lirası altın ile kote edilebilir olmalıdır... Buraya gelen kişi parasının değerinin korunacağını bilmelidir... İş anlaşmaları rahatlıkla yapılmalıdır... Borçlanmadan korkulmamalıdır. “Çalışana Kredi Sistemi” ile hem para karşılıklı olur hem de herkese iş bulunur... İşsiz olan kimse postunu Türkiye’ye atabilmeli ve iş bulabilmeli... Malını satamayan Türkiye’de pazarlayabilmeli...
Çıkan her türlü ihtilaf “HAKEMLİK SİSTEMİ” ile hemen çözülmeli ve Türkiye’de hakem kararları mutlaka uygulanabilmelidir. Herkes şunu bilmelidir: Ben haksızlık yapmazsam kimse kılıma bile dokunamaz, çünkü Türkiye’de “adil devlet” var, “Adil Düzen” var; ben eğer haksızlık yaparsam başım bile gidebilir, çünkü Türkiye’de “âdil yargı” var.
Makinelerin ve kâğıdın özgür olduğu bir basın değil, yazarların özgür olduğu, özgür oldukları kadar da sorumlu oldukları bir basın/medya bunu verebiliyor mu?
İşte o zaman biz gerçek anlamda etkin devlet oluruz.
Ne var ki bunu gerçekleştirmek için hâlen yani şimdi ve gelecek yıllarda, neredeyse yarım asırdan beri yaptığımız gibi çalışarak çözümler üretmeliyiz; bunun da tek ve biricik çare ve çözümü “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN”dir…
“Adil Düzen”de “ekseriyet” değil, “HİCRET DEMOKRASİSİ” diyoruz...
“Adil Düzen”de “hâkimlik” değil, “HAKEMLİK SİSTEMİ” diyoruz...
“Adil Düzen”de, “Adil Ekonomik Düzen”de “faiz parası” değil, “ÇALIŞANA KREDİ İLE EMEK PARASI” diyoruz... “Yerinden Yönetim” ile “Gönüllü Askerlik” diyoruz...
Bunlar olacak; kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın olacak, inşaallah...
Ve’s-selâm mea’d-dua, dua, dua…