Kosova’dan; Balkanlar’daki Anadolu ve Türkiye’den
Geçtiğimiz hafta Kosova’da yani Balkanlar’daki memleketlerimden birindeydim… Geçen yaz aile fertlerimin bir kısmıyla, üç yıl önce de Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile bölge ülkelerini ve memleketlerimi (Kosova, Sancak/Sırbistan/Karadağ, Bosna, Makedonya, Arnavutluk) ziyaret ettiğimizde de yukarıdaki başlıkla yazı ve yorumlar yazmıştım: “…’dan; Balkanlar’daki Türkiye’den, Balkanlar’daki Anadolu’dan…” Neden? Birkaç ay önce buralara ilk defa gelen değerli işadamı Nuri Bey ile tekrar geldik ve bu gelişimizde Karadenizli bu arkadaşımın söylediği cümle benim için son derece dikkat çekiciydi: “Hayatım boyunca çok ülke gezdim ama ilk defa bir ülkeye ve bir şehre (Mitrovitsa) gelirken kendi ülkeme ve kendi memleketime gelmiş duygusuna kapıldım…” KOSOVA ve özellikle bazı şehirleri sadece benim için değil, benimle beraber buraları değişik amaçlarla ziyaret eden aile fertlerim veya çalışma arkadaşlarım üzerinde de böylesi derin ve yoğun duygular oluşturuyor…
Bu seferki tevafuk veya tevafuklar öylesine etkiliydi ki; yaşadığım duyguların anlatılması ve yazılması gerçekten zor, ancak bizzat yaşanması gerekiyordu ve yaşandı… İnşasına 2012 yılında başlanan ve İstanbul Bayrampaşa Müftülüğü’nün katkılarıyla yapımı tamamlanan İsa Bey Camii, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Kosova İslâm Birliği Başkanı Naim Tırnova, Türkiye Cumhuriyeti Kosova Büyükelçisi Songül Ozan, İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Rahmi Yaran, Bayrampaşa ve Mitroviça’nın belediye başkanları ve müftüleri, TİKA Kosova Temsilcisi, çevre ülkelerin dini liderleri, çevre ülkelerin vatandaşları ve binlerce Kosovalının katılımıyla ibadete açıldı... Bayrampaşa Müftülüğü ve Mitrovitsa Müftülüğü’nün kardeş şehir projesi kapsamında yapımına iki yıl önce başlanan İsa Bey Camii, Kosova için sembol bir değer taşıyor; 1999’daki saldırıda Sırplar tarafından hedef alınarak yıkılan cami, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çalışmalarıyla, Osmanlı mimarisine uygun olarak tekrar inşa edildi...
Türkiye’de, Anadolu’da, Trakya’da, İstanbul’da herkesin kalbinde KOSOVA’nın ayrı bir yeri vardır… Çünkü henüz İstanbul bile fethedilmeden (1453) önce, 1389 ve 1448 yıllarında atalarımız bu topraklarda yani Kosova Ovası’nda iki Meydan Muharebesi gerçekleştirdiler… Önce KOSOVA ve Balkanlar’ın bir kısmının fethi gerçekleşti, ondan sonra İstanbul… Bundan dolayı KOSOVA ve BALKANLAR bizler için sıradan bir ülke ve bölge değildir; büyük bir tarih ve müşterek medeniyeti asırlarca birlikte yaşadıktan sonra yeniden kaldığımız yerden başlıyoruz… Bunu yani bu duyguları ve bu derin bilinci, başkent Priştina Havaalanı’na inip doğduğum şehir Mitrovitsa’ya yöneldiğim her seferinde, Kosova Ovası’nın bir ucunda bulunan Şehit Sultan Murad Hüdavendigar’ın türbesine her uğradığımda yaşarım… Başlangıç Sultan Murad, son Sultan Mehmed Reşad ile gerçekleşti… Sultan Reşad 15-17 Haziran 1911 tarihlerinde Kosova ziyaretini gerçekleştirdi ve yüz bin kişiyle Cuma namazı kıldı… Doğduğum gün işte bu sultana ve belki bu ziyarete istinaden adım “Reşad” olarak konmuş… İşte, İsa Bey Camii’nin yeniden inşası önemli, savaşta yıkılan 218 cami ile birlikte yeni camilerin inşa edilmesi de önemli ama bu camileri özellikle gençlerin doldurmaya başlaması her şeyden daha önemlidir ve Allah’ın nurunun yeniden tamama ereceğinin müjdecisidir… “Kosova Hatırası” diyebileceğim önemli bir not daha: Türk Bayrağı rengini ve şeklini Kosova’da düşen şehitlerimizin kanlarına akseden hilal ve yıldızdan almıştır… Balkanlar’a yönelik müthiş bir ilginin olması kuşkusuz bir bakıma tarihimizin yeniden keşfi anlamına gelir... Osmanlı’nın Balkan merkezli bir imparatorluk olduğunu, farklı etnik unsurlara dayandığını kavramak zaman alıyor… Anadolu’dan Balkanlar’a açılım yeniden başladı… Şunu unutmamak gerekir; Balkanlar’da Müslüman yerli unsur olarak Arnavutlar ve Boşnakları yok sayan bir bakış ne gerçekçidir ne de hakkaniyetlidir. Özellikle üç ülkede önemli nüfusa sahip Müslüman Arnavutları dikkate almayan her yaklaşım, her politika başarısız kalmaya mahkûmdur… Türkiye’den resmi düzeyde yapılabileceklerin yerine, nostaljik Balkan turları yapmakla meşgul STK’ların fedakarca gönüllülüğe dayalı çalışmalarını uzun soluklu bir strateji dahilinde yürütmeleri gerekir. Temel İslâmî eğitimin yetersiz olduğu, tüm İslâmî kurumların yerle bir olduğu, yangın sonrası Balkan ülkelerinin adeta küllerinden yeniden doğması kolay değil…
Kosova ve Balkanlar’ın en büyük camilerinden olan “Kosova İsa Bey Camii”nin yeniden inşası ve geçen Cuma günü açılışı vesilesiyle, Kosovalı hemşerim Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı İstiklâl Marşımızdaki bir dörtlük ile bitirelim: “Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli: / Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. / Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, / Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.” Ve’s-selâm mea’d-dua, dua, dua…
DÜZELTME: Bundan önceki yazımın başlığı “IŞİD neleri aydınlatıyor, neler yapmalıyız?-4” şeklindedir.