Dünya-ahiret, laib-lehv, ittika-akletme, hayat-hayr
Kur’an ve İlİm çalışmalarımızın 1120’inci haftası, En’am Suresi üzerindeki çalışmamızın 6’ıncı haftasına tevafuk eden notlarımızdan derlemelerimize devam ediyoruz…
“Vemâ’l-hayâtu’d-dunyâ illâ la’ibun ve lehvun ve le’d-dâru’l-âḣirati ḣayrun lilleżîne yettekûne efelâ ta’kilûne / Dünya hayatı laib ve lehvden başkası değildir. Ahiret dârı ittika edenler için hayrdır. Akıletmeyecek misiniz? / Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için şüphesiz ki ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” (En’am Suresi 32)
Bu ayette “dünya ve ahiret”, “laib ve lehv”, “ittika ve akletme”, “hayat ve hayr” karşılaştırılmıştır. Dünya ahiretle karşılaştırılmıştır. Dünyada gelecek için çalışan tek varlık insandır. Tüm canlılar kendileri için çalışırlar. Miras bırakma çabası yalnız insanlarda vardır. Öldükten sonra yaşama arzusu ve ümidi de yalnız insanlarda vardır. “Hayat ve hayr”. “Hayat” canlılardır, “hayır” da servetlerdir, imkânlardır. Dünyanın hayatından, ahiretin hayrından bahsetmektedir. Dünyayı hayata sıfat yapmıştır. Hayrı ise haber yapmıştır. Hayatı marife yaptığı halde hayrı nekre yapmıştır çünkü ahiretin hayrını şimdi biz bilememekteyiz.
“Akletme” fikri faaliyettir, zihnen doğruyu bulmadır. “İttika” ise fiili harekettir, doğru iş yapmadır. Bir işi yapmadan evvel önce düşünürsünüz, sonra yaparsınız. Bu “fıkıh”tır. Bir de yaptıktan sonra yaptığınıza bakarsınız, onun iyi veya yanlış tarafını görürsünüz, ona da “akletme” denmektedir. Demek ki “fikir” var “zikir” var, “fıkıh” var “akıl” var. Akıl ittikadan sonra elde edilecek husustur. Bu dünya hayatında neden ittika ediyoruz? Ahiretteki hayrı bulmamız için. Bütün çabamız bunun için değil midir? Bugün çalışıyoruz, gelecekteki hayır için çalışıyoruz. Bugün kazandıklarımızı bugün yemiyoruz. Biz geçmişte yapılanlarla yaşıyoruz, onun karşılığında gelecektekilere varlıklarımızı bırakıyoruz.
Burada geçen “laib” ve” “lehv” kelimelerini ele alalım. “Laib” oyun demektir. Çocuklar oyun oynarlar, komutanlar harp oyunu oynarlar. Oyun bir eğitimdir. Çocuklar birlikte oynayarak topluluk içinde yaşamayı öğrenirler, birlikte yapılacak hareketleri öğrenirler, yarışları öğrenirler. Bunlar üretmek amacı ile değil de eğitmek amacıyla yapılan işlerdir.
İslam düzeninde insanlar ilk üçtebir ömürlerinde öğrenmek, ikinci üçtebir ömürlerinde uygulamak ve üçüncü üçtebir ömürlerinde de öğretmek için çalışırlar. Ne var ki öğrenme ve öğretme uygulayarak yapılacaktır. Gençler yaşlıların bilgisi ile birlikte üretim yaparlar. Olgunlar ise kendi bilgi ve güçleri ile üretim yaparlar.
Bu dünya hayatı laibden ibarettir. Gerçek üretim yapılmamaktadır. Asıl üretim ahirette olacaktır. Hayır diyor, ahirette hayır diyor; demek ki orada üretim vardır. Kur’an’da ‘orada acı yok, açlık yok, hastalık yok, ihtiyarlık yok, ölüm yok’ deniyor da ‘orada çalışma yok’ denmiyor. Cennetin işlerini yapabilmek için cennet ehli olmak gerekir, o eğitimi almış olmak gerekir. Hiç olmazsa kötü bir eğitim almamış olmalısınız. Kötü eğitim alanlar cennete gidemeyeceklerdir. Eğitim alamayanlar ise orada eğitim alanlardan eğitim alacaklardır.
“Lehv” nedir? Boğazdaki küçük dil demektir. “Lehv” alet olarak çalgı demektir. Ses titreşimleri insan vücudunda dinlendirme ve uyutma etkisini yapmaktadır. Çocuklar ninni ile uyutulur. Eğlence ile insanların oyalanması “lehv” ile ifade edilir.
“Laib” bedensel eğitimse “lehv” de zihinsel eğitimdir. Bu eğitimlerin tedristen ve talimden farkı, burada irade dışı bir eğitmenin olmasıdır. Diyelim ki bir film seyrediyorsunuz. Karı-koca arasında geçen bir sahneyi seyrediyorsunuz. Oradaki olayı takip ederek insanın davranışlarını da görüyorsunuz ve eğitim almış oluyorsunuz. Roman okuyarak Türkçe öğreniyorsunuz. Laibdeki öğreticilik böyledir, oyuncu ne öğrendiğini bilmeden onları öğrenir. Bunun bedeni olanına “laib”, zihni olanına “lehv” denmektedir. Alışkanlık laib ve lehv ile elde edilir. Kötü alışkanlıklar da böyledir.
Her şeyin iyisi ve kötüsü olduğu gibi lehv ile labinn de iyisi var kötü olanı var. İyisi denetimli yapılandır. Bu denetim de şeriatça yapılır. Bunlar ibadetlerdir.
(Üstadımız Süleyman Karagülle Hocamızı bu şekilde anmaya devam ediyoruz…)