Ya Kur’an nizamı veya kölelikten beter hayat -2
Önceki yazımıza şöyle başlamıştık: “Önce yazı başlığı ile ilgili minik bir açıklama yapalım. Ama öyle bir kölelik ki; gerçek kölelikten beter hayatlar yaşatan bir kölelik… Çünkü ‘faizci kapitalist işçilik sistemi’ ile yaşanan kölelik işte öyle bir köleliktir…”
Diğer açıklamamız şöyleydi: “Bu yazı ve buraya katar yazılanlar, bugün (22 Nisan), “Kölelikten beter hayatlar” başlıklı bir yazı yazan, Yazar Mehmet Ali Verçin’in yazısı vesilesiyle yazıldı. Kendisi hem iktisatçı, hem İslami ilimleri bilen, hem de bir katılım bankasının (Albaraka Türk) Genel Müdür Yardımcısı.
Bu özelliklerinden dolayı da yazdıklarını önemsiyorum.
Bundan dolayı yazısının ikinci bölümünde yazdıkları da dikkatle okuyalım…
***
“MODERN KÖLELİK”
“Geçmiş yüzyıllarda borçlananlar sahip oldukları hayvanları ve bağları kaybettikten sonra evlatlarını, eşlerini ve sonunda kendilerini satmak zorunda kalarak ailece köleleşirlerdi.
Bugün borçlandırılıp borcunu ödeyemeyenler şükür ki köleleşmiyor; peki, ne oluyor?
Örnek: Kredi kartı borcunu ödeyemeyen bakiyeyi taksitlendirir, bu taksitleri de ödeyemeyince, tüketici kredisi alır. Bu kredinin de taksitlerinde zorlanınca, KMH kredisi alır.
İnsanı bunaltan bu kredi döndürme süreçlerinden kurtulmak ve geçinmek için arkadaş ve akrabalarından borçlanır fakat onlar verdiği geri ödeme sözünü yerine getiremez; imkân bulursa tefeci gibi çalışanlardan borçlanır. Gün gelir hiç kimseye ödeme yapamayacak duruma düşer. Sonra maaşına haciz gelir ve kalan parayla geçinemez. Arabası varsa, bu süreçte zaten satmıştır. Muhtemelen ipotekli olduğu için satamadığı evine ve varsa diğer varlıklarına da haciz gelir. Evliyse terk edilmiştir.
İşyerine gelen haciz ihbarları işverenini rahatsız eder.
Psikolojik sıkıntılar başlar ve işyerindeki performansı olumsuz etkilenir.
İşini de kaybeder. Yeni bir iş de bulamaz; bulsa bile, hacizler peşinden gelir.
Yalancılık ve dolandırıcılıkla suçlanıp tüm sevdikleri tarafından terk edilir.
Her türlü ilaçlar almaya ve sokaklarda yaşamaya başlar.
Amerİka’da bu süreçleri yaşamış ve ardından sokaklara düşmüş yarı aç yarı tok yaşayan insanların sayısının bir milyonu aştığı ifade ediliyor. Henüz sokağa düşmemiş fakat tefecilerden aldıkları borçlarla ayakta durmaya çalışan en az on beş milyon civarında kişi olduğu da biliniyor. Bazı bakımlardan köleleşmekten de kötü bu süreçler ve mağduriyetler için Amerika’da hükümetler neredeyse hiçbir şey yapmıyor.
Türkİye’de şükür ki akraba dayanışması henüz tamamıyla yok olmamış fakat gidişat hiç de iyi değil. 2019 yılında icra iflas mahkemelerine otuz milyonun üzerinde dosya intikal etmiş ve Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre bunların 23.644.481’i 2020 yılına aktarılmış. Bu davaların büyük çoğunluğu, borçlarını ödeyemeyen gerçek kişiler hakkında olduğu kesindir.
Peki… Varlıklı insanlar ve şirketler için af üstüne af çıkaran hükümetimiz, şimdiye kadar bu mağdur ve mazlumlarla ilgili herhangi bir kanun, düzenleme veya hayra yorulabilecek bir iyilik yapmış mıdır?
Ben hatırlamıyorum. Borçlandırılarak hayatı bir zindan çevrilmiş bu insanlar için yapılabilecek çok şey olduğuna inanıyorum ve önerilerimi açıklayacağım.
NOT: Borçlarını ödeyemeyenlere karşı, borcunu ödeyenlerin nefretini ve kızgınlığını anlıyorum fakat yanılıyorlar. Ben bankacıyım, insanların çoğunluğunun borçlanmaya eğilimli olduklarından eminim, yeter ki kredi şartları uygun olsun. Yani borçlular kısmen suçlanabilirler fakat aynı zamanda düzenİn kurduğu tuzakların kurbanlarıdırlar.”
***
KUR'AN'I İLİM İLE OKUMA, ANLAMA VE UYGULAMA AYI RAMAZAN, NİCE HAYIRLI GELİŞMELERE VE KURTULUŞLARA VESİLE OLSUN, İNŞALLAH...