Şimdiye kadar hep Türkiye’yi Kur’an düzenine çağırdım. Çağrımı kendisini desteklediğim, oy verdiğim veya vereceğim partilere yaptım. İran’la aralarını açmamalarını, üçüncü dünya savaşı İran’la Türkiye çatışırsa başlar dedim. İran’ı uyarmayı düşünmedim.
Bunun iki sebebi vardır.
İran beni tanımaz, uyarılarımı duymaz ve işitmez. Elçi ve konsolosluklar devletlerine değil de Sermaye’ye çalışırlar. İran İstanbul Konsolosu haber gönderdi, görüşmek istedi, sonra görüşemedi! Birinci sebep budur.
İkinci sebep de; İran fahiş hatalar yapmıyordu, şimdi ise fahiş hatalar içindedir.
1- Dünyada ABD’ye karşı duracak silahlı güç kimsede yoktur. Silaha dayanarak onunla savaşa giren mağlup olur. Savaşı insan ve silah yapar. ABD’nin silahı varsa bizim de askerimiz var. O halde biz silah savaşına değil asker savaşına hazır olmalıyız.
2- Silahta üstün olanlar saldırır, askerde üstün olanlar savunur, dolayısıyla İran’ın saldırı değil savunma gücünü artırması gerekir. a) Atom bombasına değil tabanca gibi silahlara ihtiyaç vardır. Makineli tüfek bile fazladır. Savunma füzeleri olabilir. b) Savunma savaşını kazanmak için geri çekilme ilkesi vardır. Düşmanı ülkene çekersin ve orada onunla karşılaşırsın. İran’ın ikinci hatası saldırıya geçmesidir. O kendi ülkesinde düşmanı bekleyecek ve geldiği zaman tepeleyecektir. c) İran hala mezhepçilik yapmaktadır. Tarih boyunca hep mezhepçilik yapmış ve hep yenilmiştir. Hala mehdi (kayıp imam) beklemektedir. Sünni olsunlar demiyorum ama Şiilik-Sünnilik kavgası yapmamalıdırlar; bu tür çatışmalar sona ermelidir. Süleymani’nin Şiicilik yaptığı söyleniyor. İran’da Şiicilik yapanı güçlendirmek demek Türkiye’de Şiilik yapanı güçlendirmek demektir. Samimi Sünniler Erbakan’la beraberler ama içlerinde Şiileri dışlayanlar hiç yoktur. Humeyni de Sünni-Şii kavgasını sona erdirmiştir. Hamaney’in Şiicilik yapması yanlıştır. d) İran’ın en büyük hatası Türkiye’deki Adil Düzen’i değerlendirmemiş olmasıdır. Oysa Sünnilerle Şiilerde kanlı kavgalar hep devam etmiştir ama ilim konusunda bir kavgaları yoktur. Tüm ilmi kitaplarda Şiiler Sünnileri, Sünniler de Şiileri anlatmışlardır.
3- Ayetullahlar Arapçayı bilmektedirler, Türkler de Batıyı iyi bilmektedirler. Arapçayı İranlılar Türklere öğretebilirler. Türkler de Batı ilimleri ile Matematiği İranlılara anlatabilirler. Biz bu amaçla İran inkılaplarının ilk yıllarında İran’a gitmiş, önerilerde bulunmuş, kendimizi Akevler olarak tanıtmıştık. Ondan sonra onların bizleri araması gerekirdi. Biz kendi çapımızda Ar-Ge’yi esas alan ve öne çıkaran küçük bir kooperatifiz. Dünyaya tebliğ yapacak imkânımız ve gücümüz yoktur. Bu nedenle Erbakan ile çalıştık ve kendisini destekledik. O da bu çalışmaları “Adil Düzen” adı ile dünyaya anlatarak tanıttı. Avrupa’dan, Rusya’dan, Afrika’dan Amerika’dan davetler aldık ama İran böyle bir davete ihtiyaç hissetmedi. Mısır’daki İhvan mensuplarının da hataları budur. Kur’an’ı ilim yoluyla yorumlayıp çağın sorunlarını çözme hususunda ilmi Allah Türkiye’ye Akevler ile verdi. İranlılar bundan yararlanabilirlerdi, Kur’an’a göre işletmeler kurabilirlerdi.
4- İslamiyet’te bir kişiyi haksız öldüren tüm insanlığı öldürmüş olur. Cephe savaşı vardır. Orasının bombalanacağı bilinir. Halka güvenli yere çekilecek zaman tanınır. Ondan sonra füze atılabilir. Esirler yargılanmadan öldürülemez. Savaş kuralları içinde hareket eden suçlu değildir. İran’daki uçağı İranlılar değil Sermaye düşürdü. Hakemlerin kararı ile uçağın Sermaye tarafından düşürüldüğü tespit edilirse onunla savaş meşru olur. Savaşın meşru olması için yeter sayıda güçlü olunması gerekir.
*
İran şimdi ne yapmalıdır?
Tüm dünyayı her konuda hakemlere davet etmelidir. Ehil birisini seçmeli ve onu hakem yapmalıdır. İran’la hesabı olanlar da bir hakem seçmelidirler. Hakemler de başhakemi seçmelidirler. Hakemlerin hakemliklerine itiraz edilebilir.
Ehil ve adil olmadığına karar verilirse yeni hakemler heyeti oluşturulur.
Hakemlerin vereceği karara taraflar uymak zorundadırlar.
Hakem kararına uyan devletler barış devletleridir, İslam devletlerdir, uymayanlar savaş devletleridir.
Barış devletleri daima galip gelirler, Kur’an’ın vaadi böyledir.
*
TÜRKİYE NE YAPMALIDIR?
Türkiye ise her iki devlete nota vermelidir. Yaptıklarınız fesat olduğu gibi birbirinize hakem kararları olmadan saldırmanız da fesattır demelidir. Bundan vazgeçmek için taraflar hakemlerini seçsinler, seçilen iki hakem de başhakemi seçsin, hakemlerin kararlarına uyulsun.
Taraflardan ikisi hakemleri seçerse sorun yoktur. Türkiye her iki devletle eski işbirliğine ve dayanışmaya devam edecektir.
Biri hakemini seçer diğeri seçmezse Türkiye hakemini seçenin yanında olacaktır.
İkisi de seçmezse her ikisi ile uzlaşmayı durduracak, eski anlaşmaları sürdürecektir, yeni anlaşmalar yapmayacaktır.
Türkiye bunu Avrupa Birliği’ne ve Rusya’ya bildirmelidir. Avrupa Birliği’nden ve Rusya’dan bu hususta desteklemesini isteyecektir. Desteklerlerse onlarla bu konuda birlikte olmayı taahhüt etmelidir.
Bu iki tarafı uzlaştıracağı gibi Dünyaya hakemlik sistemini de getirmiş olur.