Geçmişte cereyan etmiş olan olayları belirleyip gelecekte olacakları hesaplamak hayatın temelidir. Gelecekte olacakları böylece bildikten sonra ne yapacağımıza karar verir, ona göre hareket ederiz. Geçmiş yıllarda tarlamıza buğdayı ekmiş, bire on, bire yüz buğday almışızdır. Öyleyse bu yıl da ekeriz ve sonbaharda bire on hatta yüz buğday alırız. Bu şekilde davranmazsak tarlamızı ekemeyiz ve yılsonunda aç kalırız.
Yılbaşından evvel bir varsayımda bulunmuştum. Eğer Dolar 6 lirayı bulmazsa Ak Parti’nin ekonomi politikası kısmen de olsa başarılı olur demiştim. Ama Dolar 6 lirayı bulmamış ancak bir ay geçmeden 6 liraya ulaşmış, şimdi de 7 lirayı geçmiştir.
Varsayımımda fazla yanılmış olmadım. Eğer Dolar artış hızını yavaşlatsaydı işlerin iyi gittiğine hükmederdik. Ama benim bilgime göre yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada ekonomik kriz kaçınılmazdır. Bilgime inanabilmem için bazı gözlemler yaparım. Bu gözlemlerin içinde Doların artması da yer alır. Dolar biraz daha yükselecek ve birden çökecektir. Dolar çöktüğü gibi dolara dayalı paralar da çökecektir. İnsanlık 1929’dakinden daha büyük krizlerle karşılaşacaktır.
1929 krizinde ne olmuştur?
Keynes’in tam istihdam teorisi sayesinde ve henüz tam istihdam sağlanmamış olması nedeniyle kriz atlatılabilmiştir. Aslında kriz sadece Keynes’in teorisiyle değil, İkinci Cihan Savaşı’nın kerametiyle atlatılmıştır. Bugün tam istihdam sağlandığı gibi üçüncü cihan savaşı da çıkarılamıyor. Çıkarılsa da derde deva olmuyor.
O halde bu korkunç sonuca doğru dünya sürüklenirken, buna karşı Sermaye’nin ve devletlerin bugün için herhangi bir çare buldukları söylenemez. Zaten kendileri de söylemiyor.
Ak Parti aklını başına getirebilir, Kur’an’ın söylediklerine kulak verebilir.
Kur’an ne diyor?
Allah’ın kitabından sana ne bildirilmişse onu aktar yani dünyaya duyur diyor.
Rabbinin kitabından başka tutunacak bir yer yoktur diyor.
Kur’an başka ne diyor?
Karşılıksız para ile iş yapmayınız, diyor. Veresiye ile iş yapmayınız, diyor. Faizli iş yapmayınız, diyor. İşçilik sisteminden vazgeçiniz, diyor. Yoksa helak olursunuz, diye de ekliyor.
Faiz sadece paradaki artış değildir. Faizin tarifini Hz. Peygamber çok veciz bir şekilde ifade etmiş, “La Ribha Fi Ma La Dimane Fihi / Rizikosu olmayan yerde kazanç yoktur.” demiştir. Bu tanıma göre 4 çeşit faiz vardır. Biri nakit üzerinde yapılan kazançtır. Bunun anlamı Rizikoya katılmadan sermayedeki artıştır. Sabit kira da bir faizdir. İşletmeci zarar etse de mal sahibi kirasını alır. Bunun gibi işçilik de faizdir. İşçi, patron zarar etse de ücretini alır ve o işletme bir müddet sonra batar. O halde faizsiz iş yapabilmek için işçilik sisteminden ortaklık sistemine geçilmesi gerekir.
Bu geçişin merkezinde Altın Bonosunun para olarak kullanılması vardır. Bunun için devletin elinde çok basit ve kolay bir usul vardır. Mevcut düzen aynen devam eder. Tüm ödemeler faizli Türk Lirası üzerinden yapılır. Çünkü bugünkü TL’nin altın değeri bellidir. Dolayısıyla akitler meşrudur ama borçlanmalar gayrimeşrudur. Çünkü bundan 1 ay sonra Türk Lirasının kaç gram altın alacağı belli değildir. Dolayısıyla belirsiz akitler meşru değildir. Borçlanmalar altın üzerinden yapılırsa enflasyonun etkisi sıfırlanır, böylece krizler önlenmiş olur.
Devlet de bütün borç ve alacaklarını faizsiz hale getirebilir ve altın üzerinden hesaplama yapabilir. Bütün ihaleler Altın Bonosu üzerinde yapılır. Mahkemeler, davalara Altın Bonosu üzerinden hükümler verirler. Faizler yargı tarafından korunmaz. Bunları yapmak için devletin herhangi bir harcama yapmasına ihtiyaç yoktur.
Duysalar da duymasalar da Ak Parti’ye tekrar tekrar söylüyorum. Akevler ile işbirliği yapacaksınız, Kur’an’ı dinleyeceksiniz, böylece siz hem kendinizi hem ülkeyi hem de bütün insanlığı kurtaracaksınız. Aksi takdirde kendiniz helak olacağınız gibi bu gidişle belki de insanlık da helak olacaktır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: R. N. Erol, S. Akdemir, Ece Ferah