NUH’UN ÖMRÜ ve STANDART SAYI
Daha önce kainat oluşturulurken geliş güzel değil, bazı standart sayılara dayandırıldığını söylemiştik. İşte burada buna Kuran’dan bir delil. İster Nuh’un gerçek yaşı olarak alın, isterseniz Nuh Medeniyeti’nin yaşı olarak anlayın, seçilen sayı 1000’dir. Yani medeniyetlerin nominal yaşının 1000 olduğunu söylemiştik. Nuh’a kadarki insanların nominal ömürlerinin de yine herhangi bir sayı değil, onlu sistemin bir katı olan 1000 yıl seçildiğini söylemiştik. İşte Kuran (her iki ihtimalde de) bu nominal ömrün 1000 olduğunu anlatmak için, ifadeyi bu şekilde söylemiştir. Yani cümlenin anlamı şudur: Nuh’un (veya onun medeniyetinin) ömrü; bunun için öngördüğümüz nominal ömürden (1000 sene) 50 sene eksik kalmıştır. O, -ne yazık ki- nominal ömür kadar yaşayamamıştır. Nominal ömür kavramını anlatmak istemeseydi cümle, ‘950 sene’ şeklinde olurdu.
Ayrıca yaşadı kelimesi yerine “lebise” kelimesini kullanmıştır. Bu fiilin bir çok anlamı olmakla beraber genel manasının ‘bir müddet dinlenmek için durmak, mola vermek’ olduğu söylenmektedir. Kelimenin orijininin ise Lisanül Arabta, “gerilmesi çok güç olan yay, veya çok geniş bir yay” olduğu görülür. Hani gökkuşağı gibi bir yay geliyor insanın aklına, bir uçtan bir uca her yeri kaplayan... Tevrat’ta da yine Nuh ile ilgili bölümlerde ‘buluttaki bir yaydan, kavsikuzahtan’ (Tekvin 9/13) bahsetmektedir. Buradan hareketle kelimenin zaman içinde aldığı sosyal mana, çok geniş yerleri ve çok uzun bir zamanı kapsamak, içine almak, örtmek şeklinde olur. Yani medeniyeti tarif eder. Sadece bir zamanda değil, sadece bir yerde değil... Böylece bu, Nuh’un medeniyetinin, prensiplerinin 950 yıl devam ettiğini ifade etmek için kullanılmış bir fiil olur, o zaman.
Bugünkü gibi o medeniyetlerin de 1000 yıllık nominal ömür sürdüklerinin işaretidir. Bu mefhum anlaşılamamış olabilir ve verilen süre kişinin ömrü şeklinde algılanmış olabilir. Verilen çocukların doğum yaşlarını o medeniyetin olgunlaşması, hüküm sürmeye başlaması manasında anlarsınız ve isterseniz bunları birbiri ile kesişmeyen ama peş peşe gelen müstakil devreler, medeniyetler şeklinde kabul ederseniz, Tufan ile Adem’in yaratılışı arasında (930+912+905+910+895+962+365+969+777+600) 8225 yıl geçmiş olur. Yaklaşık %10’luk bir sapmayla bizim varsayımımızla çakışır. Ya da verilen doğum yaşları kadar birbirleriyle kesişen, o kadar içi içe olan sıralı medeniyetler olarak alırsanız, Tufan ile Adem’in yaratılışı arasında (800+807+815+840+830+800+300+782+595+600) 7169 yıl geçmiş demektir,. Bu rakam bizim varsayımımızdaki sayı ile çakışır. Aynı sayıya aşağıdaki izahımızla da ulaşmak mümkündür.
Galip kanaatim ise şudur: Cümlelerde bir tercüme veya algılama hatası vardır. Cümlenin aslı şöyle olabilir: “falan ...... yıl yaşadı, ve oğullar ve kızlar babası oldu; falanın* babası olduktan sonra da ........ yıl yaşadı, falanın bütün günleri ....... yıl oldu; ve öldü.”
*(bu kişi son oğul olmalıdır. Asya’da hala en son oğul evde kalır ve o hanenin sahibi, o olur. Diğerleri, babanın sağlığında kendilerine başka ev yaparlar haneden ayrılırlar. En küçük, evin ve burada sanırım peygamberliğin de varisidir.)
Örnek cümlemiz olan Şit’in cümlesini bu anlayışa göre yeniden yazalım: “Şit 807 yıl yaşadı, ve oğullar ve kızlar babası oldu; ve Şit Enoş’un babası olduktan sonra 105 yıl yaşadı; ve Şit’in bütün günleri 912 yıl oldu; ve öldü.” Cümleye herhangi bir şey eklemedik ve çıkarmadık. Cümlenin aslındaki Sami dillerinde çok kullanılan ve cümlenin manasını tamamen değiştirebilen zaman ve kişileri birbirine bağlayan harfi cer, bağlaç ve atıf zamirlerinin muhtemelen böyle olabileceğini düşündük.
Eğer cümleleri böyle anlarsak yukarıdaki kronolojik cetvel şu şekle dönüşür:
ADEM (930) 800 130 ö:930
ŞİT (912) D:800 807 105 ö:1712
ENOŞ (905) D:1607 815 90 ö:2512
KENAN (910) D:2422 840 70 ö:3332
MAHALALEL (895) D:3262 830 65 ö:4157
YARED (962) D:4092 800 162 ö:5054
HANOK “İDRİS” (365) D:4892 300 65 ö:5257
METUŞELAH (969) D:5192 782 187 ö:6161
LAMEK (777) D:5974 595 182 ö:6751
NUH (950) D:6569 500 450 ö:7519
TUFAN 100 T:7169
Sam 102+500, Arpakşad 35+403, Şelah 30+403, Eber 34+430, Peleg 30+209, Reunun 32+207, Seruc 30+200, Nahor 29+119, Terah 70+135, İbrahim 86(İsmail)+89, İsmail toplam:137 .
[Bu devrenin başlangıcı için en uygun yer, dilin oluşumunu tamamladığı, en azından insansılar tarafından çevrelerindeki cisimlerin her birinin ayrı ayrı adlarla tanımlanabildiği andır. Bunu hangi homo yapabildiyse altıncı günün, altıncı devrenin başlangıcı o zamandır. Gerçek insan bundan sonradır. Ne yazık ki fosil kalıntıları bizlere bu konuda yardımcı olmamaktadır.]