BAP 3
VE RAB Allahın yaptığı bütün kır hayvanlarının en hilekarı olan yılandı. Ve kadına dedi: Gerçek, Allah: Bahçenin hiç bir ağacından yemiyeceksiniz dedi mi? 2- Ve kadın yılana dedi: Bahçenin ağaçlarının meyvasından yiyebiliriz; 3- fakat bahçenin ortasında olan ağacın meyvası hakkında Allah: Ondan yemeyin, ve ona dokunmayın ki, ölmiyesiniz, dedi. 4- Ve yılan kadına dedi: Katiyen ölmezsini; 5- çünkü Allah bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyi ve kötüyü bilerek Allah gibi olacaksınız. 6- Ve kadın gördü ki, ağaç yemek için iyi, ve gözlere hoş, ve anlayışlı kılmak için arzu olunur bir ağaçtı; ve onun meyvasından aldı, ve yedi; ve kendisile beraber kocasına da verdi, o da yedi. 7- İkisinin de gözleri açıldı, ve kendilerinin çıplak olduklarını bildiler; ve incir yaprakları dikip kendilerin önlükler yaptılar. 8- Ve günün serinliğinde bahçede gezmekte olan RAB Allahın sesini işittiler; ve adamla karısı RAB Allahın yüzünden bahçenin ağaçları arasına gizlendiler.
Burada anlatılan ağaç gerçek bir ağaç mıdır, yoksa mecazi midir belli değildir. Kural gereği öncelikle gerçek manada olduğunu düşünürüz. Bugün de biliyoruz ki, yediğimiz gıdalar olumlu veya olumsuz etkiler yapar bedenimize. Fayda da verir, zarar da. Yiyeceklerin bedenimize tesir ettiği vurgulanıyor ama “iyiliği ve kötülüğü bilme” yetisini (melekesini), yediğimiz bir yiyeceğe nasıl borçlu olduğumuzu, bu bitkinin ne olduğunu şimdilik bilmiyoruz. İnsanın dört melekesinden hislerin “iyi-kötü veya güzel-çirkin”; fikirlerin “doğru-yanlış”; iradenin “fayda ve zarar” nihayet ünsiyetinin de “adalet-zulüm”ü birbirinden ayırmaya yaradığını, bu melekelerin yalnızca insana özgü olduğunu daha önce belirtmiştik. Bu bahçede yenen meyve ile, sadece “iyi-kötü”yü bilme melekesi mi kazanıldı, yoksa diğer üç meleke de bu şekilde yenen yiyecekler tesiri ile mi kazanıldı açık değildir. Çıplaklık yalnızca insan için önemlidir. Burada kast ettiğimiz biyolojik çıplaklık değildir. Hayvanlarda çıplaklık güzel veya çirkin kriterine tabi değildir, doğaldır. İnsan da ise aynı zamanda sosyolojiktir. Bu yenen nesne, aynı zamanda afrodizyak olmalı. Zira hayvanlarda dönemsel olan cinsel ilişki insanda süreklidir. Mevsime ve sadece üreme ihtiyacına bağlı değildir. Bir kerede defalarca olabileceği gibi, ömür boyu hiç ilişkiye girmeden durabilen insanlar da vardır. Bu özellik de bu bahçede kazanılmış olmalı. Örtünmeye de burada başladılar. Böylece gittikleri yerlerde soğuktan ve sıcaktan, değişik iklim şartlarından korunmaya hazırdılar.
9- Ve RAB Allah adama seslenip ona dedi: Neredesin? 10- Ve o dedi: Senin sesini bahçede işittim, ve korktum, çünkü ben çıplaktım, ve gizlendim. 11- Ve dedi: Çıplak olduğunu sana kim bildirdi? Ondan yeme, diye sana emrettiğim ağaçtan yedin mi? 12- Ve adam dedi: Yanıma verdiğin kadın o ağaçtan bana verdi, ve yedim. 13- Ve RAB Allah kadına dedi: Bu yaptığı nedir? Ve kadın dedi: Yılan beni aldattı, ve yedim. 14- Ve RAB Allah yılana dedi: Bunu yaptığın için, bütün sığırlardan, ve bütün kır hayvanlarından daha lanetlisin; karnın üzerinde yürüyeceksin, ve ömrünün bütün günlerinde toprak yiyiceksin; 15- ve seninle kadın arasına, ve senin zürriyetinle onun zürriyeti arasına düşmanlık koyacağım; o senin başına saldıracak, ve sen onun topuğuna saldıracaksın. 16- Kadına dedi: Zahmetini ve gebeliğini ziyadesile çoğaltacağım; ağrı ile evlat doğuracaksın; ve arzun kocana olacak, o da sana hakim olacaktır. 17- Ve Âdeme dedi: Karının sözünü dinlediğin, ve : Ondan yemiyeceksin, diye sana emrettiğim ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lanetli oldu; ömrünün bütün günlerinde zahmetle ondan yiyeceksin; 18- ve sana dike ve çalı bitirecek; ve kır otunu yiyeceksin; 19- toprağa dönünciye kadar, alnının terile ekmek yiyeceksin, çünkü ondan alındın; çünkü topraksın, ve toprağa döneceksin. 20- Ve adam karısının adını Havva koydu; çünkü bütün yaşıyanların anası oldu. 21- Ve RAB Allah Âdem için ve karısı için derinden kaftan yaptı, ve onlara giydirdi.
Yeryüzüne dağılmadan önce gerekli olacak yetilerin hepsi kazanılmış oldu ve bahçeden yeryüzüne dağıldılar. İfadeler bir roman havasında edebi süslemeler ve benzetmelerle anlatılmaktadır. Ama ana fikir budur. Bulundukları bahçede gerekli değişimleri tamamladılar ve yeryüzüne dağıldılar. Bu, tek merkezli evrim kuramıyla paralel görünmektedir.
Bu bapta ilginç bir nokta var: Başlangıçtan beri insan karşılığı olarak “adam” kelimesi kullanılmasına karşın; bu babın 17. cümlesinden itibaren “Adem” kelimesi kullanılmıştır. Adam kişi, insan olarak genel bir isim olarak kullanılmış, Adem ise sadece bir kişinin adı olarak kullanılmaktadır. (Samuel Noah Kramer de bu görüştedir.) Bu bahçede, bu yiyecekten yemeyen, dolayısıyla bazı değişimleri geçirmemiş diğer adamlar da kalmış olabilir. Bu değişimi geçiren sadece bir çifttir ve biz onları Adem ve Havva olarak adlandırıyoruz.
22- Ve RAB Allah dedi: İşte, adam iyiyi ve kötüyü bilmekte bizden biri gibi oldu; ve şimdi elini uzatmasın ve hayat ağacından almasın, ve yemesin ve ebediyen yaşamasın diye – 23- böylece RAB onu Aden bahçesinden, kendisinin alındığı toprağı işlemek için çıkardı. 24- Ve adamı kovdu; ve hayat ağacının yolunu korumak için, Aden bahçesinin şarkına Kerubileri, ve her tarafa dönen kılıcın alevini koydu.
Aşağıda okuyacağınız 4. BAP ilginç bir bölümdür. Burada ayrı bir olay, kronolojik akıştan bağımsız olarak, yalnızca burada ve başka yerde tekrar edilmeksizin anlatılıyor. Buradaki olay burada başlıyor ve burada bitiyor. 5. BAP’ta ademin zürriyetleri tekrar sayılırken, burada adı geçen oğullarından hiç bahsedilmez. Buradan anlaşılan veya anlaşılamayan şey; ya buradaki olay, genel akıştan bağımsız ayrı bir olaydır; ya da bizim sanımızın aksine Adem, homo sapiens sapiens’in ilk örneği değil, insansıların, muhtemelen de Homo habilis’in atası olduğudur. Şimdi bu konuyu bırakıp, öyküyü kendi içinde incelemeye çalışalım:
Antropologlar açısından sırasıyla Homo Habilis ile homo Erectus, Homo Erectus ile Homo Neanderthal, Homo Neanderthal ile Homo Sapiens arasındaki ilişkiler hep merak ve polemik konusu olmuştur. Karşılaştılar mı, beraber yaşadılar mı, karıştılar mı, birbirlerini yok ettiler mi gibi sorular arka arkaya gelir. Aşağıdaki bölüm bence Homo Habilis ile Homo Erectus arasındaki ilişkiyi bir roman, bir senaryo üslubuyla anlatmaktadır. Hani, filmlerde “adı geçen kişiler tamamen hayal ürünü olup, gerçek kişilerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır” diye yazmalarına karşı, biz olayın yaşanmış olduğunu baştan biliriz. Burada da iki kardeşin şahsında Habilisler ile Erectusların mücadelesi anlatılmaktadır.