Düzeltme 7. sayfada BAP 2 DE
NOT: İLGİLİ YERE EKLE…………!
ADEMDEN Nuha anlatımda “… tüm günler xxx yıldı; ve öldü” denmekte burada YIL’dan maksat NESİL, YANİ 100 YILLIK BİRSÜRE OLUR. İLERKİ BÖLÜMLERDE EN AZ İKİ YERDE NESİL=100YIL İFADESİ VAR!!! olabilir. O zaman ilk modern insan 170.000 yıl önce başlamış olur. İrdele… tüm günler ise dönem karakterlerinin süresini ifade etmiş olur. Dönemler 90.000 yıllık birbirinden ayrılan periyoıdlar olur. Bu durumda Hanok, kısa ömürlü Neanderthallere tekabül eder… anlat!!!
YA;
(eski kabülüm anlatılır)
YA DA;
(eski kabulüm yukarıdaki kabul ile birleşitrilerek anlatılır)
VEYA;
(Yukarıdaki kabul ehli kitabın kabulüne uyarlanır)
TEKVİN
MUSANIN BİRİNCİ KİTABI
BAP 1
Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. 2- Ve yer ıssız ve boştu; ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allahın Ruhu suların yüzü üzerinde hareket ediyordu. 3- Ve Allah dedi: Işık olsun; ve ışık oldu. 4- Ve Allah iyi olduğunu gördü; ve Allah ışığı karanlıktan ayırdı. 5- Ve Allah ışığa gündüz, ve karanlığa gece dedi. Ve akşam oldu ve sabah oldu , bir gün.
“Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı.” Burada çok açık bir şekilde önce evrendeki cansız dediğimiz varlıkların, tüm gök cisimlerinin ve bunlardan bir tanesi olan yeryüzünün oluştuğu anlatılmaktadır. Canlılar aleminin ise daha sonra daha sonra ortaya çıktığı anlaşılıyor ki, bugün bildiğimiz bütün veriler bunu doğrulamaktadır.
Başlangıçta sadece “bir” ve “sıfır” vardı. Her şey bir’in içinde, sıfırın içinde ise hiçbir şey. Zaten sıfırın tarifi budur, yokluk yani, hiçlik. Henüz ne zaman, ne de mekan (üç boyutlu uzay) vardı. Tek bir nokta vardı ve bunun etrafı (mekan) da yoktu. Bildiğiniz gibi nokta boyutsuzdur. Eni, boyu, yüksekliği veya çapı olmayan hayali nesneye nokta diyoruz. Boyutsuz bir uzayda bulunan bir varlık için boyut, anlaşılmaz bir şeydir. Bunun gibi, bir boyutlu (doğru) bir uzayda yaşayan varlık için, ikinci bir boyut da anlaşılmaz. Zira ölçmede kullandığımız birimleri farklıdır. Mesela birini “m” (metre- uzunluk ölçüsü) ile, iki boyutlu varlığı “m2” (metrekare- alan ölçüsü) ile ölçeriz. “m” “m2”nin bir alt veya üst birimi değildir. İkisi aynı cinsten değildir. Bir boyutlu bir uzay olan bir doğrunun içindeki varlık için, ileri ve geri vardır ama, sağ sol, yukarı aşağı gibi kavramlar düşünülemez. At gözlüğü takmış at nasıl ki sadece ileriyi görür ve yanları görmez ise, bir boyutta yaşayan varlık da sadece o boyutu bilir, diğer boyutlardan haberi yoktur.
Bu nokta boyutsuzdu ama kütlesi bugünkü evrenin kütlesine eşitti. Yoğunluk, kütle bölü hacim olduğuna göre; sayının (evrenin kütlesinin) sıfıra (noktanın hacmine) bölümü sonsuzu verecektir. Kütlesi sonlu ama yoğunluğu sonsuz… “Hacmi olmayan ama kütlesi olan bir nesne.” Diğer yandan bu nesne madde değil, enerji formunda olduğu için kütleden söz etmek de biraz yanlış olur. Zira enerji, mekandan bağımsız bir nesnedir. Sonsuz kavramını kavramak, akıl için çok zordur ama matematikte bir realitedir. Noktanın dışında ise yokluk, yani mutlak sıfır; hiçlik vardı. “yer ıssız ve boştu” ifadesi bunu anlatır. Yer, evren manasında da kullanılmış olabilir. ”Enginin yüzü üzerinde karanlık vardı;” Bu öyle bir yokluktur ki; henüz ne madde, ne mekan ne de enerji (ışık) vardı. “Allah’ın Ruhu suların üzerinde hareket ediyordu.” Allah’ın ruhu’nu kitabın 3. bölümünde geniş bir şekilde ele almaya çalışacağım. Sulardan maksat, adeta bir su (mayi, sıvı, plazma) halindeki ve henüz patlamamış olan noktadır. Ruhun ise; bunun üstünde (bundan başka bir şey); üzerinde, yani bundan farklı bir boyut, mesela üç boyutlu değil de dört boyutlu; ve durağan değil, dinamik bir nesne olduğu anlaşılır. “Ve Allah dedi: Işık olsun; ve ışık oldu.” Büyük patlama (Bigbang) gerçekleşti. Enerji açığa çıktı. Zaman da, mekan da başladı. Enerji, üç boyutlu bir evren(uzay) içinde, onunla birlikte genişlemeye başladı, giderek sıcaklığı ve basıncı azaldı. Bu evrenin bir dışı, kenarı yoktu. Başlayan ve halen de devam eden, Üç boyutlu evrenin, dört boyutlu evrenin içinde genişlemesiydi. Üç boyutlu evrenin dışı, kendi cinsinden olmadığı için üç boyutlu evrenin birimleriyle ölçülemez ve bilinemez. “ve Allah ışığı karanlıktan ayırdı. Ve Allah ışığa Gündüz, ve karanlığa Gece, dedi.” Işığa Gündüz (enerji), ve karanlığa Gece (madde) dedi. Arapça’da (sanırım Sami dillerinin hepsinde) “nehar” hem gündüz, hem enerji; “leyl” ise hem gece, hem de madde manasına kullanılır. Madde ve enerji birbirinden farklıdır, birbirine dönüşür. Başlangıçta yalnız enerji vardı, bu enerjinin bir kısmından madde oluştu ve halen birbirlerine dönüşüm devam edip duruyor. “Ve akşam oldu ve sabah oldu” Devre tamamlandı. “bir gün” Birinci devrede (birinci günde) boyutsuz olan noktadan patlama ile beraber enerji açığa çıktı, zaman ve mekan başladı. Bu devre, maddenin oluşumuna kadar geçen süreyi kapsar. Ortamın yeteri kadar soğuyup, sıcaklık ve basıncın azalmasıyla atom altı parçacıkların oluşumuna kadarki süredir.