AHİR ZAMAN ALAMETLERİ – medeniyetin ölümü
Müslümanlar arasında “Ahir Zaman Alametleri” diye anlatılan pek çok alamet, zannedildiği gibi dünyanın ya da Ademoğullarının kıyametine değil, İslam medeniyetlerinin kıyametine, yani o anda yaşamakta olan medeniyetin ölümüne işaret etmektedir. Burada onların detaylarına girmek istemiyorum. Anlatılan tipte alametler belirmeye başladığında o medeniyet yaşlanmış demektir ve her yaşlı gibi ölümü yaklaşmıştır. Nitekim geçmişte olduğu gibi (en sonuncu) 1. İslam Medeniyeti de ölmüş ve onun kıyameti kopmuştur. Nasreddin Hoca bu olayı pek güzel, pek veciz ifade etmiştir: “Hanım ölünce küçük kıyamet, ben ölünce de büyük kıyamet kopar.” Şimdi Batı, yani Avrupa Medeniyeti yaşıyor. Şimdiden zirveye çıkmış gözüküyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde hem ekonomik, hem de siyasi alanda gerçek bir zirveye çıkacağı planlanmıştır. Zirveden sonra gelecek olan ise, sadece iniştir. Böyle olacağına dair alametler çıkmaya başlamıştır. Diğer yanda ise, bütün baskılara, Batının dışındaki toplulukların gelişmesini önlemeye yönelik tüm tedbirlere, adeta erkek çocukları öldürüp, kız çocukları sağ bırakma metotlarına benzeyen uygulamalara rağmen, yeni çocuk (medeniyet) dünyaya gelecek, büyüyecek ve hükümran olacaktır. Sonra o da tarih olacak ve bu devri daim devam edip duracaktır, bir ecel-i kaza olmadığı müddetçe, ta ki insanlığın nominal ömrü bitene kadar...
İlk yerleşik medeniyetleri özet halinde aşağıda vermek istiyorum. Medeniyetler genelde Akdeniz havzasının etrafında gelişmişlerdir. Bir dönemde başka coğrafyadaki benzer karakterli oluşumlar bu projeksiyonda gösterilmemiştir.
1. Mezopotamya (Hz. İbrahim ile başlar)
2. Mısır
3. İbrani (Hz. Musa ile başlar)
4. Yunan
5. Filistin (Hz. İsa ile başlar)
6. Roma
7. İslam (Hz. Muhammed ile başlar)
8. Avrupa
KAVİMLERİN (IRK), DİL, kısaca KÜLTÜR ERGİNLİĞİ
Bugün genetik olarak da biliyoruz ki, insanlar bir atadan gelmektedirler. Değişik yerlerde ve değişik zamanlarda farklı insanlar oluşmamıştır. Buğünkü insan bir noktadan başlamış ve mevcutların hepsi o kökten çoğalmışlardır. Bugünkü bilimler, bilhassa genetik ilmi bunun böyle olduğunu söylüyor. Hepsi aynı türdendir ve aynı özellikleri gösterirler. Henüz jeoloji ve antropoloji ispatlayamamakla birlikte, nakillerin bize bildirdikleri ve varsayımlarımıza göre Tufandan bu tarafa yaklaşık 9.000-10.000 yıl geçmiştir. Tufandan önce bugün anladığımız manada bir uluslaşma olduğunu sanmıyorum. İkinci çoğalış Nuh’un oğullarıyla olmuştur. Bilindiği gibi Nuh’un üç oğlu olduğu kabul edilir. Hz. Nuh tufandan sonra eşsiz kaldığına göre ondan türeyen başka yeni nesil olmasa gerektir. Ayrıca Hz. Nuh’un tufandan sonra daha ne kadar yaşadığını, nerede yaşadığını, oğullarında birinin yanında mı kaldığını bilmiyoruz. Tufandan sonra Tevrat’a göre 450 yıl daha yaşayan Hz. Nuh, bu süreyi eşsiz olarak nasıl geçirdi ilginçtir. Bu süre hemen, hemen ömrünün yarısıdır. Başka eşi var mıydı, veya sonra da oldu mu bilinmez. Sonradan olabilmesi için torunları veya onların çocukları ile evlenmesi gerekirdi. Başka çocukları hakkında rivayetler olmadığına göre büyük olasılıkla bir daha hiç evlenmedi. Üç oğulun eşlerinin yanında olduğunu kabul ediyoruz. Onlardan doğan çocukların ne kadarı tufandan önce, ne kadarı tufandan sonra doğmuştur bilinmez ama bugün bildiğimiz dünya üzerinde konuşulan binlerce dilin üç ana grupta toplanabildiğidir. Eğer üç oğul anlatımı doğru olmasaydı, bu dil gruplarının sayısı; mesela iki, dört veya başka bir sayı olabilirdi. Filolojik olarak da üç dil grubu bulduğumuza göre demek ki üç kardeş vardı. Üç kardeş diyorum çünkü temelde ifade edilme şekli birbirine analogtur. Birbirini hiç tanımayan ve ortak bir geçmişe sahip olmayan kimseler tarafından diller geliştirilseydi birbirlerine benzeme olasılığı herhalde çok küçük bir değer olurdu.
Bu üç dilin temel cümle yapısı şöyledir:
a) Özne (eylemi yapan) + Yüklem (yapılan eylem) + Nesne (eylemin etkilediği varlık). Bunun Latin-Cermen dillerinin yapısı olduğunu düşünüyorum. Bu yapıyı kullanan insanlar için en önemli şey öncelikle kendisi, sonra yaptığı eylem ve son olarak da karşısındakidir. Bu yapı, onların sosyal psikolojilerinin dillerine bir yansımasıdır diye düşünüyorum.
b) Yüklem + Özne + Nesne. Bu da Sami dil gruplarının genel çatıdır sanırım. Her şeyden önce yapacağı eylem, sonra kendisi ve son olarak da yine karşısındaki. Bu yapı da onların milli karakterleri konusunda bazı ip uçları verir bizlere. Detaylara girmiyorum.
c) Özne + Nesne + Yüklem. Bu yapı da Ural-Altay dil gruplarının genel yapısıdır. Türk dili bu gruptandır. Önce kendisi, hemen sonra muhatabı (adeta karşılıklı bir eşitlik) ve sonra da aralarında olan ilişki. Türk ırkının diğer ırklarla kolayca karışıp, kaynaşmasının sebebini dilinin yapısındaki bu nüanstan da anlayabilirsiniz.
Elbette her dilde devrik cümleler ve diğer tip cümlelerde vardır. Burada kanımca ilk oluşan kip, geçmiş zaman kipidir ve bu kip bu dillerde bu şekildedir. Diğer kipler sonradan oluşmuştur. Ama bir filologdan öğrenmek isterdim: Hiç Nesneyi önce söyleyen dil var mı? Kendini (özneyi) en sona saklayacak kadar centilmen ırklar var mıdır? Ayrılmazdan önce aynı dili herhalde aynı yapı ile kullanan üç kardeş neden cümle öğelerinin yerlerini değiştirdiler diye düşünmeden edemedim. Bence olsa, olsa bu onların karakterlerinin farklı oluşundan ileri geliyordu. Mesela biri mağrur, biri mütevazi gibi. Bu tip karakter değişikliği sonunda onları ve beraberindekileri karakterlerinin de yansıdığı farklı dillerin oluşmasına götürdü.
Demek ki, önce insanlar üç gruba, sonra da onların torunlarının topluluktan ayrılmasıyla daha çok gruba bölünmüşlerdir. Acaba diğer gruplardan kopmuş olan bir topluluk, ne kadar zamanda kendine özgü, ayrı bir dil, örf, teknik ve sanat yani kısaca kültür oluşturabilir? Varsayımımıza göre ilk defa farklı bir ırk olarak beliren bu kavimlerin üzerinden takriben 7-8000 yıl geçmiş olmalıdır.
Kavimler yaklaşık olarak 1.500 yılda erginliğe ulaşırlar ve 10.000 yıl nominal ömür yaşarlar. Farklı bir dil ancak ortalama 1500 yılda yapısını oluşturur. Çocuk ve küçük ölümlerinde görüldüğü gibi zamanımızdan önce yaşamış ve tarihe karışmış kavimler olduğu gibi, hali hazırda oldukça ihtiyarlamış ve farklı varlığını devam ettirme gücü kalmamış kavimler de vardır. Mesela eskiden yaşamış olan Hititler, Finikeliler, Etiler, Mayalar, Etrüskler ve daha niceleri artık yaşamıyorlar. Onların dilleri de, kültürleri de yok oldu. Halen yaşamakta olan Avrupa ırkları ise iyice yaşlanmış durumdadırlar. Bir taraftan nüfusları giderek azalmakta, diğer taraftan da kendi aralarında birleşerek yeni bir varlık oluşturmaya çalışmaktadırlar. Ne yazık ki birleşenlerin hepsi de ihtiyar. Halbuki bünyeye katılanın dölleme kabiliyeti olması gerekir. Onları ölümden ancak yeni bir Avrupa ırkı kurtarabilir ve böylece farlılaşarak da olsa nesillerini devam ettirme imkanı bulabilirler. Daha dinamik olan ırklar, mesela Türkler sürekli bünyelerine yeni unsurlar katarak gelişmekte ve değişmektedirler. Kız alıp, kız verme bunun motorudur. Böylece kerhen değil, hakikaten birliktedirler. Fiziksel bir karışım değil, kimsayal bağlar oluşturmaktadırlar. Bu da zindeliğin kaynağı olmaktadır.
İNSANLIĞIN ERGİNLİĞİ
HOMO ERECTUS’UN ERGİNLİĞİ
HOMO HABİLİS’’İN ERGİNLİĞİ
MİTLER VE DESTANLAR
GILGAMIŞ DESTANI (Babilliler)
Yazılı en eski destan olan Gılgamış destanı Babillilerin ulusal destanı olarak kabul edilir.
…………
YARATILIŞ VE TÜREYİŞ DESTANI (Türkler)
………….
İLYADA DESTANI (Yunanlılar)
…….
ROMUS VE ROMULUS (İtalyanlar)
…………
EDDA (İskandinavlar)
…………
ESKİMOLAR
………
KIZILDERİLİLER
……………
MEMELİLERİN ERGİNLİĞİ
…………….
ÇOK HÜCRELİLERİN ERGİNLİĞİ
………………..
TEK HÜCRELİLERİN ERGİNLİĞİ
………………….
EVRENİN ERGİNLİĞİ
Bigbang, yani büyük patlamanın bulunmasından sonra, Evren’in yaşının 10 milyardan az, 20 milyar yıldan da çok olmadığı biliniyordu. Big Bang’ten bu yana geçen zamanı tam olarak ölçmek şimdilik çok zor olduğu için, bu kadar yıl geçtiği hesaplanmaktadır. 2003 yılı içinde Amerikalıların eldeki mevcut teknik imkanlarla yaptıkaları tespite göre Evren, 13 milyar 890 milyon yaşındadır. Yaklaşık 14 milyar yıl. Gelecek zamanlarda yeni teknolojilerle ve kabullerle bu rakam nerede kesinleşir şimdilik bilmiyoruz. Varsayımımıza göre biz, Evren’in nominal erginlik yaşı olan 15 milyar yılda ergin hale gelmiştir ve kendi sistemi içinde kendi kendine devinip duruyor.
Fizikte bazı sabiteler vardır. Bunların sayısı şimdilik ondan azdır. Tahmin ediyorum yaşadığımız evrenin dengelerini bu sabiteler temin etmektedir. Yine onlu sistem gereği bunların nihai sayısının on olacağını düşünüyorum. Evren ancak bugünkü erginliğine ulaştıktan sonra canlılar için uygun hale geldi ve en sonuncu canlı olan insan oluştu. (((Kısaca Evren 15 milyar nominal yaşında erginliğe erdi ve insan oluştu.))) Güneş sistemi 1,5 milyar yılda nominal erginliğine erdi ve ilk tek hücreli canlı oluştu. Ve bu ilk tek hücreli canlı 1.5 milyar yıl boyunca çoğaldı çeşitlendi ve nominal erginliğinde çok hücreliler oluştu. Çok hücreliler 150 milyon yılda nominal erginliğine erdi ve memeliler oluştu. Memeliler 15 milyon yılda nominal erginliğine erdi ve homo habilis oluştu. Homo habilis 1,5 milyon yılda nominal erginliğine erdi ve homo erectus oluştu. Homo erectus 150 bin yılda nominal erginliğine erdi ve homo sapiens oluştu. Akılda kolay kalması için, bilimsel olmayan, ama kanımca yabancı kelimelerin yerine daha kolay hatırlanacak olan şu dört safhadan bahsedebiliriz: Hayvanlar oluştu, sonra bir insanımsı hayvan oluştu, daha sonra hala hayvan özellikleri olan hayvanımsı insan oluştu ve en sonunda da insan oluştu. Bu gruplar geriye doğru sonrakinden önceki 10 kat daha uzun yaşadı.
Kainat bir canlıdır ve her canlı gibi erginlik çağına gelinceye kadar korunmaya ve gözetime ihtiyacı vardır. Şimdiki bilgilerimize göre en büyük ve en uzun ömürlü canlı olan kainatın da ömrü ve erginliğini de, büyüklüğüne yaraşır olarak 100 milyar ve 15 milyar yıl olarak tespit ediyoruz.
Medeniyetlerden sonra gelen uluslardan geçmişte yaşayanlardan henüz 10.000 yıl ömre ulaşmış olan hiçbir ulus yoktur. Bir buçuk milyon yılda erginliğe ulaşan homo habilis (becerikli insan) erginliği ile birlikte homo erectus’a dönüşmüş, 150 bin yılda erginleşen homo erectus (dik duran insan) da erginliği ile beraber yerini homo sapiens’e (düşünen insan) bırakmış ve tarihten silinmiştir. 15 milyon yıl süren memelilerin erginliğin ise ilk insanımsı olan homo habilis meydana gelmiştir.