EKONOMİ ve DOKTRİNLER
Süleyman Karagülle
706 Okunma
28.Ders KAMU TEŞEBBÜSLERİNDE ARZ ve TALEP DENGESİ:

28.Ders

 

KAMU TEŞEBBÜSLERİNDE

ARZ ve TALEP DENGESİ:

 

               Bazı malların alınıp satılması, kurulacak bir kamu teşebbüsü aracılığı ile yapılması zarureti doğabilir. Bu daha çok serbest rekabetin kurulamadığı alanlarda zaruret halini alır. Bazı yardım maddeleri için de böyle bir teşebbüs kurulabilir.

               Serbest rekabeti önleyen hususlar ise;

               a) Üretimin az olması,

               b) Tüketimin az olması,

               c) Arzın az olması,

               d) Mübadele imkanlarının sınırlı olması,

               e) Malın mevsimlik olması,

               f) Depolamanın külfetli olması vs.

               Telefon, su, elektrik tesisleri, ekmek, ayakkabı gibi zaruri ihtiyaçlar bu tür mallardır.

               Bunların aksamadan temini için kamu teşekkülleri kurulur ve bu kamu teşekküllerinde de arz ve talep dengesinin kurulmasında zaruret vardır.

               Arz talep dengesi serbest rekabette arz ve talep eğrilerinin kesiştiği yerde kurulur ve bu noktada üretim en fazladır. Tekel rejimlerinde ise azami kar olduğu yerde arz talep dengesi kurulur ve burada üretim düşüktür. Tarifeli yüzde kar tanındığı yerde ise satış fiyatının en fazla olduğu yerde arz talep kanunu kurulur. Yine bu da nakıs üretime götürür.

               Kamu teşebbüslerinde ise birim başına bir hak tanınır. Örneğin kilovat saatı başına beş lira kuruma verilir ve kurum fiyatı tespitte serbest bırakılır. Kurum elektriği istediği fiyatta alabilir ancak satarken sadece beş lira ilave ederek satmağa mecburdur. Şüphesiz bu sistemin gerçekleşebilmesi için tek fiyatla alıp tek fiyatla satmak zarureti vardır.

               Aracının karı en çok malın satıldığı yerdir. Zira aracı birim başına kar aldığı için ne kadar çok satarsa karlıdır. Oysa bilindiği gibi en çok mübadele imkanı arz ve talep kanunlarının kesiştiği noktadadır. Fiyatı daha yüksek tutarsa malın alıcısı bulunmaz, düşük tutarsa satıcı bulunmaz. Demek ki, maksimum üretim noktası aracı için de en uygun çalışma noktasıdır. Bu şekilde serbest piyasaya müdahale  edilmemiş olur. Dolayısıyle imtiyaza gerek kalmaksızın sistem çalışır.

 

GÖRÜŞLER : 

 

               LİBERALİST: Tekel rejimi yeni müteşebbislerle ortadan kalkar, müdahaleye gerek yoktur.

               SOSYALİST: Tekel rejimlerinde fiyatlar dondurulmalı, böylece zararlar önlenmiş olur.

               KAPİTALİST: Tekel rejimi faydalıdır. En çok kar esası yine arz talep dengesini kurar.

               KOMÜNİST: Mülkiyetin ortadan kaldırılması ile tekel afeti de ortadan kalkar.

               TEŞEBBÜSÇÜ: Tekel rejimleri zararlı oluyorsa devlet yeni müteşebbisleri desteklemekle (kredi ve tahsis gibi) bu zararı önler.

               DEVLETÇİ: Tekel rejimleri karın yüzdesini dondurmakla zararsız hale getirilir.

               Doktrinler, tekel rejimini ya iyi görmekte veya fiyat sınırlaması veya kar yüzdesini sınırlamakla çözmeye çalışmaktadırlar.

               ADİL DÜZEN: Faiz yasaklanmalı sermaye vergisi uygulanmalıdır. Ticari kredi verilmemeli ve herkes kendi sermayesi ile ticaret yapmalıdır. Böylece tekel rejimi önlenmiş olur.

               Tekelin önlenemediği yerlerde ise şirket veya hizmet vakıfları kurulmalı ve bunlarla fiat istikrarı temin edilmelidir.

               Hizmet vakıflarında vakfa alıp sattığı mal başına veya hizmet başına belli bir hak tanınmalıdır. Vakıf, dolayısıyle orada çalışanlar alınıp satılan mal başına gelir temin edecekleri için mümkün olduğu kadar çok mal alıp satar ve böylece topluluğa da hizmet etmiş olurlar. Alış fiatları vakıflar kredileri tespit ederler. Bu fiyatın tespitini depolarında yığılan malın miktarı ile ayarlayabilirler.

               Şirket vakıflarında ise ortaklar karı değil de üretimi aralarında paylaşırlar. Herkes kendine düşen malı dilediği şekilde değerlendirir. Böylece üretim topluca yapılmış, ancak piyasaya perakende arz edilmiş olacağından tekel rejimi önlenmiş olur.

               Devletin vergi alırken kardan veya nakit olarak değil de üretimden ve mal olarak alması da bu düşünceye dayanmaktadır. Esasen halk şirketlerine bu sistemi uygulamayı bu yoldan öğrenmiş bulunuyoruz. Eskiden beri devam edegelen köy ortaklıkları, değirmen ve zeytinyağı sıkma hakları gibi örf bu esasın kalıntısıdır.

              

 


 

 



© 2024 - Akevler