15.Ders
EKONOMİK KATALİZÖR
PARA:
Birey kendi başına yaşasaydı veya diğer bireylerle ikili ilişkiler kursaydı ekonomi faaliyeti yeni araçlara ihtiyaç duymazdı. Fakat insan topluluk içinde yaşamaktadır ve bu sayede sayısız faydalar elde etmektedir. İnsanı topluluğa bağlayan bir vasıtaya ihtiyaç vardır. Bu da şu şekilde gerçekleşmektedir:
Birey diğer bir bireyle ilişki kurduğu zaman toplulukla kurmuş kabul edilir. Örneğin bir malı diğer bir şahsa verince topluluğa vermiş olur, sonra o malı verdiği adamdan değil, başka birinden alabilir ve topluluktan almış olur. Yani herkes bir başka insanla alış verişte bulunduğu zaman aynı zamanda topluluğa vekaleten vermektedir. Ahmet Mehmet’e elmayı verirken, Ahmet elmayı önce topluluğa verir ve kendisi artık topluluğun vekili olarak o elmaya sahiptir. Mehmet elmayı Ahmet’ten değil topluluktan alır. Böylece herkes topluluğa borçlu ve alacaklı hale geliyor. Bu durum işleri çok kolaylaştırmaktadır.
Bir değiştirmenin toplulukla yapılmış olabilmesi için topluluğun onu garanti etmesi gerekir. Bu nasıl mümkün olabilir? İşte bunu sağlamak için aracı bir vasıta kullanılmaktadır. Para ismi verilen bu vasıtayı, birey verdiği şeye karşı topluluktan almakta ve sonra iade ederek topluluktan istediği şeyi almaktadır. Öyleyse para, bireyin topluluğa verdiği mala karşılık devletten aldığı senettir.
İşte birey bununla hem malı değiştirme imkanına ulaşmakta, hem de mallarını ve emeklerini topluluğa külfetsiz emanet ederek depolama imkanına sahip olmaktadır. Para emeğin ve malların diğer emek ve mallara nisbetle olan değerini ölçmektedir.
Herkes verdiği malı veya emeği karşılığında para almaktadır. Bu para ile sonra başkasının malı veya emeği alınmaktadır. Böylece herkesin kendi mal ve emeğini ne ile değişebileceği ortaya çıkmaktadır. Bu suretle para ölçü vasıtası olmaktadır.
Bir mal topluluğa verilip başkaları tarafından alınırken veren en pahalıya satmayı, alan da en ucuza almayı düşünecektir. O halde alış veriş yapanların çıkarları zıttır, anlaştıkları miktar denge miktarıdır. Topluluk bu anlaşma miktarını kendi tekeffülü için de esas almaktadır. Bu şekilde bireyler, değerleri topluluğa verip alırken, aralarında yaptıkları anlaşmalar yeterli olup başka vasıtaya ihtiyaç yoktur.
GÖRÜŞLER
LİBERALİST: Para mübadele vasıtasıdır, değer ölçüsüdür. Esas olarak tüccarın elinde bulunur. Maldan farkı yoktur. Mallardan biri para yerine kullanılır, paralığını kullananlar belirler.
SOSYALİST: Para kredi vasıtasıdır. Borç miktarını ölçer. Bankada bulunur. Bankanın çıkardığı senetler para olur.
KAPİTALİST: Para malların bedeli karşılığıdır. Mal sahipleri tarafından çıkarılır. Mala karşı çıkarılmış senetler, para olarak kullanılır. Sahibi patrondur.
KOMÜNİST: Para emeğin ücreti karşılığıdır. Emek sahibi tarafından çıkarılabilir. Paraya sahip olan, topluluğa o kadar emek vermiş olur. Paranın sahibi işçidir.
TEŞEBBÜSÇÜ: Para azlıktan dolayı halk tarafından aranan bir şeydir. Topluluğun kazandırdığı bir değerdir. Karşılığı yoktur. Altın ve gümüş böyle bir paradır. Sahibi de ona sahip olandır.
DEVLETÇİ: Para devletçe teyit edilmiş bir senettir. Karşılığı bütün ülkedir. Sahibi devlettir.
Paranın kaynağı ve gördüğü hizmetlerin çeşitliliğinde şüphe yoktur. Görüşlerden her biri kendi anlayışına göre doktrinine en çok uyanı seçmiştir. Tüccara alış-veriş yaptığı şey para olarak yetmektedir. Müteşebbis ise kolayca zengin olma hevesindedir. Onun için ideal para, altındır. Banka ise kağıt basıp topluluğu sömürmek ister.
ADİL DÜZEN: Alış verişte kendiliğinden meydana gelen tabii para esastır. Buna birşey denemez. Altın para da tabii olarak kabul edilmiştir. Mal karşılığında mülk sahiplerinin tanzim ettikleri senet de, toplulukça kabul edildiği takdirde birşey denemez. Bütün bunların gerçekte değerleri ve faydaları vardır. Paralık ek değer ve faydadır. Adil düzende fiyat sınırlaması olmadığına göre, para olmasından meydana gelen değer artışına müsade edilmiş ve adil düzen akitleri kendi teminatı altına almıştır.
Bankanın para çıkarması ise karşılıksız olduğu müddetçe halkı kandırmaktan ibaret olur. Fakat altın alıp yerine kağıt para çıkarabilir. Devlet de piyasaya arzedilmeyen bir mal karşılığında para çıkaramaz. Ama satışa arzedilmiş bir gayrimenkul karşılığında para çıkarabilir. İşçi emeğine karşılık meydana getirdiği gayrimenkule hissedar edilebilir ve bu hisse senetlerinin devri mümkün olur. Böylece tabii para ile banka ve devletin çıkardığı altın ve emlak parası ile adil düzen para müessesesinin bütün sakıncalarını gidermiştir. Faiz yasaklığı, zekat mecburiyeti paraya gerçek para değerini vermektedir.
Adil düzene göre, para maldan farklıdır ve değişik hükümlere tabidir. Paradaki artma ve eksilme borçluya, maldaki artma ve eksilme ise alacaklıya aittir. Bu kesin hüküm sonucu faiz yasak, ortaklık serbest olmuştur. Batılı doktrinlerde ise para ile malı ayırılmamakta ve aynı hükme bağlanmaktadır. Ya faiz de mübah görülüyor ya da kar da yasaklanıyor.