EKONOMİ ve DOKTRİNLER
Süleyman Karagülle
751 Okunma
26.Ders İMALAT KREDİSİ:

26.Ders

 

               İMALAT KREDİSİ:

 

               İnsanlar paralarının tamamını harcamazlar, bir kısmını ayırıp biriktirmek isterler. Böylece para piyasadan çekilir ve para dengesinde bozulma meydana gelir. Bu nedenle paranın piyasadan çekilmemesi için tedbir almak gerekir. Halkın faiz alalım diye paralarını bankaya yatırmaması için faiz yasaklanmalıdır. Çalıştırma imkanları ile bunların bankaya değil, iş sahalarına yönelmeleri sağlanır.

               Paranın korunması zordur. Mallar çalındığında, bilinen nesneler olduğu için devlet tarafından tazmin edilebilir. Fakat altın ve para gizlidir, çalındığı zaman devletin tazmin etmesi mümkün değildir. O halde bunun devlete emanet edilmesi zarureti, diğer taraftan alınan yüzde vergiden muafiyet paranın dondurulması keyfiyetini tamamen ortadan kaldırır. Ancak bankaya gelen tasarruf edilmiş paralar nasıl iade edilecektir? Bu da tüketim kredisi ile gerçekleşir. Tüketici özellikle amortismana tabi menkul malların alınması için bankadan kredi alır ve gider bununla mal satın alır. Böylece para iade edilir. Sonra halk bankaya olan borcunu kazancından öder.

               Bu yatırma sistemi tüccar için de aynı şekilde olur. Tüccar da mevsimlik ticaretini yapar ve sermayesini bankada toplar. Bu da ticari kredi olarak tüccara iade edilebilir.

               Gerek tüketim gerekse ticari kredi, faiz esası ile değil de sadece aynı hacimde istikraz sistemi ile çalıştırılır. Bu şekilde şimdi para yatıranlar, sonra o oranda kredi almaya hak kazanırlar. Bu kredileri ya ticari mal alarak ya da ev eşyası alarak harcarlar. Hepsinin kullandığı yer imalatçılardır. Böylece para daima piyasaya itilmekte ve dolayısıyle altın parada artma ve eksilme olmamakta, bununla pahalılık ve ucuzluk sadece arz ve talep miktarı ile ayarlanabilmektedir.

               Böylece üç çeşit paranın yanında üç çeşit kredi doğmaktadır:

               a) İmalat kredisi, altın paranın iki misli olarak çıkarılması ile imalatta çalışanlara ödenen ücrettir. Üretici borçlandırılır.

               b) Ticari kredi, tüccarın mevduatı karşılığı aldığı denk kredidir, o bu kredisini sanayiciden aldığı mal karşılığı kullanmaktadır. Böyle bir tüccarın senedini gettiren sanayiciye banka kırmadan bedelini aynen ödenir.

               c) Tüketim kredisi, halka açılan kredi ile aldıkları ev eşyası karşılığı verilir. Böyle bir kimsenin senedini getiren sanayici karşılığını bankadan alabilir.

 

GÖRÜŞLER

 

               LİBERALİST: Kredi birinin diğerine sermayesini kullandırmasıdır. Hiçbir müdahale yapılmaksızın serbestçe işlemelidir.

               SOSYALİST: Kredi sermayenin kullandırılmasıdır; ancak teminat isteyen sermaye sahipleri bunu yapamazlar. Onun için banka aracılığı ile yapılmasında zaruret vardır. Kredileri bankalar tanzim etmelidir.

               KAPİTALİST: Kredi, teminat ister. Buna da ancak mülk sahibi maliktir. Bu nedenle kredi mülk sahipleri tarafından tanzim edilmelidir. Banka bunun bir bürosu olabilir.

               KOMÜNİST: Bütün üretim araçları kamunundur. Binaenaleyh üretim araçları serbestçe kullanılmalıdır. Kredi diye bir müesseseye gerek yoktur.

               TEŞEBBÜSÇÜ: Kredi şahsın taşıdığı zimmettir. Şahıs müteşebbis ve emin olması nispetinde krediyi almaya hak kazanır. Krediler mala değil, şahıslara verilmelidir.

               DEVLETÇİ: Kredi, kamu mallarının kullanılmasıdır, teminat ister, doalyısıyle kredi işleri devlet tarafından yürütülmelidir.

               Doktrinler kredinin büyük gücünü bilmekte ve her biri bu gücü kendi merkezine çekmektedir. Bundan dolayı dengeyi kuramamaktadırlar. Komünistler hariç diğer doktrinlerin faizi meşru görmektedirler.

               ADİL DÜZEN: Kredi topluluk için çok gereklidir. Kur’an’da kredi vergi ile birlikte anılmaktadır. Kredi fazisiz olmalıdır. Yoksa fonksiyonunu ifa edemez ve çok ağır zararlar meydana gelir. Kur’an’da faiz şiddetle yasaklanmıştır ve krediye “karz-ı hasen” denilmiştir. Karzı hasen, zararsız fakat faydalı olan ödünç verme demektir. Bu da faizsiz ödünç vermedir. Faizli karz, karzı kabihadır. Kredinin istismar edilmemesi ve faizsiz çalışabilmesi için bankanın devlet tarafından işletilmesi gerekmektedir. Kur’an bundan dolayı ödünç vermenin devlete (Allah’a) yapılmasını emretmekte, garimin (borçlanma) faslı ile zekattan (devlet giderlerinden) paylar tahsis etmiş bulunmaktadır.

               Kredinin dağıtılmasında kabul edilecek kriter ise ihtiyaç ve vergi olabilir, yani mevduat hacmi kadar kredi alma esası, ehliyet ve nihayet yapılan iş ve ödenen vergi kredi taksiminde rol oynar.

               Para basmak ve çıkarmak devletin hak ve görevidir. Ancak devlet karşılıksız para basamaz. Devlet bankası da ancak karşılığında mal göstermek şartıyle para çıkarabilir. Hazinesine koyduğu altın, çıkaracağı paranın karşılığıdır. Bütün mallarda devlete borçlu olabilir ve onun karşılığında da para çıkarabilir.

               Devlet, sanayiciye mesleki ehliyeti ve yaptığı iş oranında tüccar her yıl ödediği vergi oranında, tüketiciye ilmi ehliyeti oranında kredi tanır. Sanayici çalıştırdığı işçi ücreti olarak, tüccar ticaret mevduatı oranında ve sanayiciden aldığı mal karşılığı olarak, tüketici aldığı mal karşılığı sanayiciye ödemek üzere kredi almış olur ki, bütün bunlar çalışmaya, yani imalatçıya verilmiş bir kredi olmaktadır.


 

 



© 2024 - Akevler