EKONOMİ ve DOKTRİNLER
Süleyman Karagülle
749 Okunma
27.Ders ARZ TALEP:

27.Ders

 

               ARZ TALEP:

 

               Tüketim mallarının üretilip tüketilmesi için artıp eksilmeyen, çalışma hızı oldukça istikrarlı olan bir paraya ihtiyaç olduğunu, bu işin altın para ve imalat kredisi ile düzenlendiğini görmüş bulunuyoruz.

               Artık emek ve malların üretilip kullanılması için de paraya ihitiyaç vardır. Tüketim mallarının yetecek kadar üretilmesinde zaruret vardır. Fazla üretmek malların heder olmasına, az üretmek ise ihtiyaçların karşılanamamasına neden olur. İşte bu yetecek kadar üretme arz ve talep kanunları ile ayarlamaktadır. Mallar azaldıkça fiyatlar yükselir. Fiyatın yükseldiğini gören üretici daha çok kazanmak için mal üretimine başlar. Mallar çoğaldıkça da fiyat düşer. Malı üretme karsız hale geldiği zaman üretmekten vazgeçilir. İşte böylece denge kurulmuş olur.

               Arz-talep dengesinin kurulabilmesi için aracıların piyasaya hakim olmamaları şarttır. Bütün mallardaki kar yüzdesi cüzi ve aynı olmalıdır. Değişik kar oranları ihtiyacı tüketiciye ulaştırmaz, yani üretici için karsız devam eder, tüketici de malsız kıvranıp durur.

               Tüccar bozulmayan, kolay alıp satabileceği, zenginlerin alabileceği malları alıp satmaya başlar ve fiyat dengesi alt üst olur. Bütün bunları önlemek için;

               a) Azami sermayenin sınırlanmalı,

               b) Kar yüzdesi eşit hale getirilmeli,

               c) Tüccarın devamlı faaliyete zorlanması ve

               d) Piyasadaki para miktarının sabit tutulması gibi ekonomik prensiplerin gerçekleşmiş olması gerekir.

               Sermaye ilanihaye artarsa tüccar sayısı gittikçe azalır, büyük semayeler küçük sermayeleri yutar ve tam bir tekel rejimi doğar.

               Kar yüzdesi eşit hale getirilmezse bazı mallar ihtiyaçtan daha fazla, bazı mallar ise ihtiyaçtan daha az üretilir.

               Tüccar parası durup iş görmediği zaman üretici ile tüketicinin arası kesilir ve ekonomik krizler doğmaya başlar.

               Piyasada paranın artıp eksilmesi suni fiyat dalgalanmalarına neden olur, sonunda üretim ve tüketim dengesi bozulur, borç ve alacak mekanizması çalışmaz, siyasi ve ekonomik krizler meydana gelir.

               Yukarıda adı geçen azami sermayenin sınırlandırılması, kar yüzdesinin eşit hale getirilmesi, tüccarın devamlı faaliyete zorlanması ve piyasada para miktarının sabit tutulması gibi prensipler ancak şu kuralların varlığı ile gerçekleşebilir:

               a) Faizin yasaklanması,

               b) Bütün sermayeden eşit ve sabit oranda vergi alınması,

               c) Devletçe altın parasının çıkarılması ve imalat kredisinin tanzim edilmesi ve

               d) Mübadele değerlerine ve pazar fiyatlarına asla müdahale edilmesi gerekir.

 

 

GÖRÜŞLER

 

               LİBERALİST: Arz ve talep kanunu, stabil bir denge kurar. Müdahale onu bozar. Bilhassa suni paralar da fiyat dengesini bozar. Bu nedenle hiç para çıkarılmamalıdır. Bankanın karşılıksız paraya merkezlik yapması zararlıdır. Bozulma müdahale ile meydana gelir; çözüm müdahale etmemektir.

               SOSYALİST: Arz ve talep dengeyi kendiliğinden kuramıyor. Bu nedenle fiyatlar sınırlandırılmalı, kar yüzdeleri tayin edilmeli ve sıkı bir kontrol yapılmalıdır. İşçilerin asgari ücretleri tayin edilmelidir. Sigorta müessesesi geliştirilirse sosyal güvence mümkün olur. Liberal davranışlar topluluğu felakete sürükler.

               KAPİTALİST: Arz ve talep kanunları düzeni kuramaz. Ancak tekel rejiminde kurabilir. Bir malın pahalı satılması mutlaka karlı bir iş değildir. Büyük teşebbüsler en karlı çalışma miktarını tespit ederler. Çünkü kar, fiyat farkı ile miktarın çarpımıdır. Fiyat arttıkça miktar düşer. Buna göre arz ve talebe müdahale edilmesin, büyük sermayeler meydana gelsin, maliyetler ucuzlasın, böylece hem karlı ve hem de faydalı sonuçlar elde edilsin.

               KOMÜNİST: Kar ve sermaye, arz ve talep sadece tekele giden araçlardır. Bunlar ortadan kalkmalı, herkes çalışmalı, kollektif üretim ve kollektif tüketim yapılmalıdır.

               TEŞEBBÜSÇÜ: Büyük sermaye birikimi, serbest teşebbüs ve işçi haklarının topluluğa alınması yaşam standardını yükseltmektedir. Devlet vergi alıp bununla eksikliklerini tamamlamalı ve başka bir müdahalede bulunmamalıdır.

               DEVLETÇİ: Azr ve talep kanunları kendiliğinden çalışamaz. Ticareti devlet yaparsa bu kanunları en iyi bir şekilde çalıştırır. Bu nedenle serbest ticaretin yerini devlet ticareti almalıdır.

               Doktrinler, serbest ticaretin faydasını görenler ve görmeyenler diye ikiye ayrılmaktadırlar. Serbest ticaretin faydasını kabul edenler, bunun korunması hususunda ciddi bir önlem alamıyorlar, ekonomik tedbir almaktan çok kuvvete başvuruyorlar.

               ADİL DÜZEN: Serbest rekabetin yerini hiçbir önlem alamaz. Sosyal haler diye adlandırılan önlemlerin hepsi ters sonuçlar vermesi kaçınılmazdır. Asgari ücretin sınırlandırılması, ekonomiyi altüst eder. Sigorta topluluk için kanserdir. Malı çarçur eden sonuçlar doğurur. Bu nedenle grev, sendika, sigorta ve lokavt gibi anarşik ve bozucu faaliyetler belki hastalık için bir çare amma, sağlam bir vücutta bunlara gerek yoktur.

               Serbest rekabetin yaşayabilmesi için, faizin yasaklanması, sermaye vergisinin alınması, kredinin devlet eliyle ve düzenleyici bir şekilde tanzimi ve bunun dışında devletin taraflar arasına girmeden onları tamamen serbest bırakması gerekir. Bu önlemler hem adalete en uygun, hem de kati sonuçlar veren etkili prensiplerdir.

               Karma ekonomi, çelişkiler ekonomisidir, sonucu diğerlerinden daha kötüdür. Adil düzen, içinde çelişki bulunmayan karma ekonomidir. İki nokta arasında en kısa yol nasıl tek ise adil düzenin yolu da doğru olma bakımından tektir. Yani başka doğru bir yol yoktur. Çünkü adil düzen, doğru yolun adıdır.


 

 



© 2024 - Akevler