Kur’an ve İlim haftalık seminerlerimizden derlediğim notları sizlere iletmeyi unuttuğumu zannetmeyin, hep aklımda/sınız. Unutmadım ama başka gelişmeler oldu. Birincisi, bayram haftası ve önceki hafta özel toplantı sebebiyle, iki seminerimizi yapamadık. İkincisi, ilgili son dört yazımda o özel toplantıdan size aktarmam gereken notlar vardı; aktardım. Geçen hafta 972. seminerimizi yaptık (elhamdülillah); bugün aktaracaklarım işte o seminerimizden…
“Başkanlar çok konuşmazlar. Onlar olayı takip ederler. Söyleyeceklerini sonra söylerler. Yanlış da söyleseler artık o söz yine geçerlidir. Halk bilir ki başkan bir şey söyledi ise o olacaktır. / Erdoğan faizi indirin talimatı veriyor, onlar çıkarıyor. Sonra oyun oynuyorlar ve Erdoğan kararından vazgeçmek zorunda kalıyor. / Bu yalnız Erdoğan için nakısa değildir, Türkiye devleti aleyhinde nakısadır. Demek ki Türkiye’de kararları devlet başkanı ve Türk milleti değil, oyun oynayanlar alır. Başkanın yanlış da olsa aldığı karar uygulanmalıdır. Başkan da uygulanmayacak kararlar almamalıdır...
“İstişare kurulunun görevi kendi görüşlerini açıklamaktan ibarettir. Başkan ise kararı kendisi almalıdır. İstişare ettiği kimselerin emrine girmesi caiz değildir. Kişileri değil görüşleri tercih etmelidir. Başkan görüşlerden birine uymak zorunda olmadığı için şûrada söz söyleme özgürlüğü vardır. / Herkes aklına gelen her şeyi çekinmeden ve korkmadan söylemelidir. Başkan ona uymak zorunda olmadığı için bu söylenenin herhangi kötü bir etkisi olmaz. Başkanın yanlışları hakemler müessesesi ile düzeltilir... (..) İstişare kurulu üyeleri görüşlerini ayrı ayrı bağımsız olarak beyan ederler. Birbirlerinin tesiri altında kalmamaları için söze en zayıf olandan başlanır. Yaşı küçük olan önce konuşur. En kıdemli olan en son kişi olarak söyleyeceğini söyler. / Eğer ittifakla bir beyan verirlerse bu onların icmaları olur. / İhtilaf ederlerse, her birinin görüşü kendisine ait olur. / Başkan bunlardan birini seçer. İttifakla karar almışlarsa başkan bunun aksini yapmaz. Ama karar alınmamış kabul eder ve onu uygulamak zorunda değildir. Çünkü kendisi katılmamış olduğu için sükûti icma da hâsıl olmamıştır...
“Hükmetmek” karar vermektir. Ne yapılacağını ortaya koymaktır, “kaza” ise bunu gerçekleştirmektir. Başkanların yargılama yetkileri yoktur. Başkanlar hakemlerin verdikleri kararları kaza ederler. Meclislerin aldığı kararları uygular. İki türlü hüküm vardır. Birincisi, Allah’ın hükmü. Sigara içerseniz hastalanırsınız. Bunun hükmüdür. Bu hükümlerin bir kısmı ahirete bırakılmıştır. İkinci kısım hüküm ise hakemlerin verdiği hükümlerdir. Bunları dünyada yöneticiler yerine getirirler...
“İki çeşit medeniyet vardır diyoruz ama aslında medeniyet tek çeşittir ve peygamberler medeniyetidir. Filozofların medeniyeti peygamber medeniyetlerinin bozularak kuvvet medeniyetlerine dönüşmesi ile elde edilmiştir. / Mısır Mezopotamya’nın, Yunan İbrani’nin, Roma Hıristiyanlığın, bugünkü Batı İslamiyet’in kuvvet medeniyetlerine dönüşmüş halleridir. Bunlar yeni medeniyet bile sayılmazlar. Bugünkü Avrupa medeniyetinde gördüğünüz tüm sanayi ve felsefi temeller hep İslam medeniyetinde atılmıştı. Yirminci yüzyılın çok boyutlu uzay, zaman ve mekânın izafiliği, quantum teorileri, hep İslamiyet’te incelenmiştir. / Mısır’ın mümin sahirleri bunu bilmekte ve Firavuna açıkça öğretmektedirler. İşte, o günün Firavunu bile bugünün Firavunlarından çok daha iyi idi. Çünkü o Firavun, Musa ve Harun’la tartışmaya (yani görüşmeye) girmiştir. Musa dönemindeki âlimler de bugünün âlimlerinden daha çok inanmış cesur kimselerdi. Üçüncü binyıl uygarlığının Müslimleri de müminleri de Firavun dönemi Mümin ve Müslimleri kadar asil ve cesur olmaktadırlar. / Seks romanı yazdı diye Batı bir Türk romancısına Nobel ödülünü veriyor (o yazmışsa eğer!). Oysa dünyayı değiştiren Necmettin Erbakan ile kimse çıkıp da tartışmadı...
“Çağımızda üçüncü binyıl uygarlığı gelecektir. Ama bizim çalışmamızla değil, Kur’an’ın uygarlığı kuracak güçte olduğunu insanlığa göstermek için gelecektir. Kur’an böylece gelecek nesillere Kur’an’ın en büyük mucizesini gösterecektir. Hiç kimse bu benim önderliğimde oldu diyemeyecektir...” (Devamı var)
Ve’s-SELAM mea’d-DUA…