“Millî Görüş dalgası” gelsin diye temenni ettik; bu sefer de gelmedi ama gelecek…
“Milliyetçi dalga” geldi ve AK Parti’yi de oraya sürükledi; bakalım nereye kadar?!.
Biz “Millî Görüş ve Adil Düzen” dilek ve temennilerimizi hep yazdık, hep yazmaya devam edeceğiz, elbette “teşhis ve tedavi reçeteleri” ile birlikte; nasibi olan anlar ve gereğini yapar, anlamayan ve hele “summun-bukmun-umyun” davranışlarını sürdürenler ise sonunda helak olup giderler… Ne demek istiyoruz?
Siz “Millî Görüş” ‘gömleğini’ daha yolun en başında çıkarır, “Adil Düzen” (sadece kokusu) ‘ceketini’ bile hiç giymez, hele hele “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” (uygulama kokusu ve kararı) ‘paltosunu’ edinmezseniz, peyderpey nice dalgalarla savrulursunuz…
Ve gün gelir MHP’nin “milliyetçilik dalgası” gelip sizi bir yerlere sürükler…
Böyle devam ederseniz, yarın kim bilir hangi dalgalara kapılırsınız?!.
Yani…
Ya tövbe edip aslınıza (Millî Görüş’e ve Adil Düzen’e) dönersiniz…
Ya da fırtına ve dalgalarda ‘gömleksiz, ceketsiz, paltosuz’ helak olup gidersiniz…
Yazan, yazabilen yazarlar, biraz üstü örtülü veya kenarından köşesinden minik uyarılarla yazabiliyor ama biz hiçbir levmedenin levminden çekinmeden apaçık yazıyor, uyarılarımızı yapıyor, ‘çare ve çözümlerimizi’ de ortaya koyuyoruz; nasibi olanlar nasiplenir.
Nasipsizlere ise -dua etmek dışında- bizim yapabileceğimiz bir şey yoktur…
Çünkü birileri bâtıl düzen planlarını (mekr) yapmakta, birileri de onlara uymakta…
Ama Allah da plan (mekr) yapmakta ve Allah, mekr yapanların en hayırlısıdır…
KUR’AN VE İLİM çalışanları olarak bizler Allah mekrine teslim olduk…
Teslim olduk ve yarım yüzyıldan beri o teslimiyetimiz devam ediyor…
Günü gelince Allah’ın nurunu elbette tamamlayacağını biliyoruz…
Nurun tamamlanacağı güne kadar görevlerimizi yapıyoruz…
Biz belki acele ediyoruz ama Allah’ın acelesi yoktur…
Ne demek istediğime bir hatıramızla açıklık getireyim: “Adil Düzen” çalışmalarımızın zirvede olduğu günlerde, Necmettin Erbakan Hocamız ile Balıkesir Altınoluk’tayız… Ankara, İstanbul, İzmir’den gelen ağırlıklı olarak akademisyen arkadaşlarla, sabahtan gece yarılarına kadar meselelerimizi günlerdir tartışıyoruz…
Çalışmalarımız iyice derinleşip sonuna yaklaştığı ve iyice alevlendiği uzun bir günün akşamında veya daha da geç bir vaktinde, Erbakan Hocamız iki önemli SONUÇ değerlendirmesi yaptı, şahsen bunu o gün ilk defa dinlemek nasip oldu ve ilk defa yazıyorum:
Birincisi: Vakti gelmedikçe olması gereken olmaz...
İkincisi: Millet layık olmadıkça Allah nasip etmez…
Erbakan Hocamız bu iki başlık altında anlatacaklarını anlattı, her zamanki gibi detaylı izahlarını yaptı ve “vaktin gelmesi” ile “milletin layık olması” için yapmamız gerekenleri açıkladı… Bu açıklamaların da “Millî Görüş” merkezli olmak üzere “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” çalışmalarımızın “araştırma-anlama-anlatma-uygulama” merkezli olduğunu bizler o zamandan beri hep anlattık ve yine hep anlatmaya devam edeceğiz…
Yazımın başlığı ile birlikte baştan beri demek istediğimi, OcakMedya’dan bir yazarın (Ali Ağcakulu) “Ülkücülerin zaferi” başlıklı yazısındaki şu hüküm/sonuç cümlesi ile bitireyim: “… Güvenlikçi politikaların neticesi de üç Ülkücü partinin (MHP, BBP ve İYİ Parti) Meclis’e girmesi oldu. Üstelik artık MHP ve İYİ Parti’nin baraj sorunu da kalmamıştı. Hal böyle olunca bu seçime “Ülkücülerin Zaferi” demek abartı olmayacaktır.”
Sonuç olarak diyoruz ki…
“Millî Görüş ve Adil Düzen”den vazgeçerseniz…
Muhafazakâr demokrasi ucubesiyle buraya kadar gelebilirsiniz ve…
Kalan siyasi ömrünüzde Ülkücülere zafer yaşatır, milliyetçilere teslim olursunuz…
Her neyse; eski âlimler gibi “el-hayru fîmâ vakaa / olanda hayır vardır” diyelim…