SEBİLÜ’R-REŞAD-2 SALI, 19.06.2018
Birisinin benden önce bu konuyu yazmasını bekliyordum…
İktidar partisinin yandaş yazarları yazmalıydı ama onlar yazamazdı…
Evet, yazmalıydılar ama yazmazdılar; çünkü onlar yanlışları yazamazlardı…
*
Yazsalar veya yazmaya kalkışsalar ya da ima bile etseler…
Birkaç gün içinde başlarına ne geleceğini bilirler!
Beyhude başka gazete ve yazarlarda aradım…
Onlar da malum sebeplerden yazmadılar…
*
Kala kala bir tek gazete kaldı, yazacak…
Millî Gazete’den Ahmet Yavuz yazdı.
Makale Yazısı-Bugün 00:30 TSİ
Başımıza nereden sardı!
Ahmet Yavuz
· Makaleyi Sesli Dinle
· Tüm Yazıları
-+
“Ne güzel yüzde 30, 40’larda iktidar oluyorduk! Başımıza nereden sardı bu yüzde 50+1’!” Bu çok önemli cümle, mühim bir zirve toplantıda dudaklardan dökülmüş.
“Nereden sardı?” denilen sanırım “Küçük Ortak!” Koşulsuz destek ve teslimiyete olan güvensizlik de bu kuşkudan olsa gerek!
Bu yeni sistemin siyaseti ve partileri nasıl etkilediğine bir bakın hele!
***
CHP, sadece yüzde 25 tabanını değil, 50+1’i ikna etmek için söylemlerini değiştiriyor. Sürpriz adaylar arıyor. Geleneksel tabanı da tutayım, yüzde 70’i de ikna edeyim diye uğraşıp duruyor.
***
Başkanlık da başkanlık diyen iktidarın durumu farklı mı? 16 yıldır yüzde 34-49 arası oy ile tek başına ülkeyi yönetiyordu. Şimdi yüzde 50+1 için, 15 yıllık muhalifi MHP’yi iktidarına ortak etti.
Yeni sistemin getirdiği sıfır baraj ittifakı da daha çok muhalefet partilerine yaradı.
***
Sahi bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni, Külliye’nin, AK Parti’nin hukukçuları yazmadı mı?
Ve sahi kimin aklı bu Başkanlık ve yüzde 50+1 çıpası? Gel de ortağından kuşkulanma! “Nereden sardı başımıza bu başkanlığı?”
https://www.milligazete.com.tr/makale/1562542/ahmet-yavuz/basimiza-nereden-sardi
***
Ahmet Yavuz’un yazısının başından alıntı yaptım…
Konunun devamı gibi olacak bir yazının sonundan devam…
Ahmet, “Sahi bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni, Külliye’nin, AK Parti’nin hukukçuları yazmadı mı?” diyor ya; oradan devam eden bir yazı gibi olmuş!
Şöyle:
Başkanlık neymiş okuyalım!
arslantekin53@yahoo.com

19 Haziran 2018
…
Hürriyet'te, "Ak Parti temsilcisi" diyebileceğimiz Abdülkadir Selvi (ifadem yanlışsa ara düzeltirim), dün şöyle yazdı: "16 Nisan referandum gecesi, CNN Türk ekranlarında, 'Türkiye'de yeni bir denge oluştu. Yüzde 51'e 49 dengesi demek mümkün. Erdoğan'ı destekleyenler ve Erdoğan'a karşı çıkanlar da denilebilir. Artık yüzde 70 sağ, yüzde 30 sol dengesi kalmadı' demiştim. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili sonuçlar bu oranlara yaklaştı. Hatta biraz fazla yaklaştı. Bıçaksırtı bir durum oluştu diyebiliriz."
A. Selvi artık bu cümleleri kurabiliyorsa "Reis"in işinin çok zor olduğunu bilelim. Hadi A. Selvi'nin dilinin altındakini söyleyeyim: Reis gitti, gidiyor!
Bütün bunları seçimin normal seyrine göre yazıyorum. Şunu söylemeden geçemeyeceğim: Seçim normal akışına bırakılmayacaktır. (İnşallah yanılırım.)
Ak Parti'den TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, "Başkanlık Sistemi"nin mimarlarından Prof. Dr. Mustafa Şentop, Ak Parti'nin parlamentoda çoğunluğu sağlayamaması karşısında çıkış yolunun erken seçim olduğunu söyledi. Bu zaten dillendiriliyor. Bu seçimde çokluğu elde edemeyen, diğer seçimde nasıl elde edecek? Sihir bozulmuş, düşüş başlamıştır. Burada M. Şentop'un söylediklerinin satır aralarında "vahim" bir neticeyi okuyorsunuz! Şöyle diyor:
"(Farklı taraflar kazanırsa Mecliste) başkanın işini zorlaştırabilir. Tabii kanunla düzenlenecek birçok alan var. Biz Cumhurbaşkanı'na kararname çıkarma yetkisi de verdik. Bu yetkiyle Cumhurbaşkanı Meclis'in kanun çıkarmasına özel olarak gerek duymadan, kararnameyle icra yetkilerini kullanabilir. Ancak Meclis, bütçe üzerinden bir engelleme yapabilir. Gerçi biz bu sistemle, bu tür ihtilafları minimize edecek mekanizmaları da kurduk. Vetodan sonra zorlaştırıcı veto dediğimiz salt çoğunlukla kanunu geçirme zorunluluğu getirdik. Cumhurbaşkanı, bütçenin vaktinde hazırlanmaması halinde geçici bütçe yapıp devam edebilecek. Tabii bu da Meclis denetiminde olacak. Birbiriyle husumet içinde bulunmayan bir parlamento ve cumhurbaşkanıyla sistem iyi işler. Bu söylediklerim 24 Haziran seçimleri için değil, sistem yerleştikten sonraki dönemler için geçerli. Ancak aradaki ihtilaf düşmanlığa varırsa belirlediğimiz bir çıkış yolu da var." (Röp.: İpek Özbey, Hürriyet, 18 Haziran 2018)
Yukarıdaki siyah cümlelerin altını ben çizdim. M. Şentop'un deyişiyle "başkan" parlamentoya ihtiyaç duymadan "Saray Erkânı"yla pek alâ ülkeyi idare edebilecek!
Yalnız bu sistemin adına biz en fazla "başkanlık" deriz de, dışarıda ne derler bilemem!
Kaynak Yeniçağ: Başkanlık neymiş okuyalım! - Arslan TEKİN
***
Aynı gazeteden tecrübeli bir yazarın hatırlattıkları da önemli ve konumuzla ilgili…
Yapılan hatalar sebebiyle tarihin tekerrür etmesi muhtemel, ondan önemli…
‘Tarihteki hatalardan ibret alınsaydı tarih tekerrür etmezdi’ diyelim…
Ve lafı uzatmaya gerek duymadan söz konusu yazıya geçelim:
ANAP'ı ezen silindir AKP'nin kapısında
orhan@yenicaggazetesi.com.tr

19 Haziran 2018
1983 yılında merhum Özal'ın kurduğu Anavatan Partisi (ANAP) tek başına iktidar oldu. 1984 yılında yapılan yerel seçimde ise Ankara, İstanbul ve İzmir gibi Büyükşehir Belediye Başkanlıkları başta birçok ili de kazandı.
Özal'ın sağladığı maddi imkânlarla Ankara'da Mehmet Altınsoy, İzmir'de Burhan Özfatura ve İstanbul'da Bedrettin Dalan çok önemli yatırımlara imza attılar.
Özal'ın Türk ekonomisini dünyaya entegre etmesi, ANAP'ın başarılı icraatları ile 26 Mart 1989'da yerel seçimlere gidildi.
Tüm anketler ve birçok köşe yazarı ANAP'ın seçimi yine kazanacağını beklerken müthiş bir dip dalgası sonucunda Erdal İnönü'nün Genel Başkanlığını yaptığı Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) İstanbul, Ankara ve İzmir belediye başkanlıkları başta olmak üzere 39 ilin belediye başkanlığını kazandı.
ANAP Genel Merkezinde Adalet eski Bakanı Oltan Sungurlu sabaha karşı lahmacun ısmarladığı aralarında benim de bulunduğum gazetecilere, partisinin SHP karşısında yaşadığı bu ağır hezimeti, "...Üzerimizden silindir geçti" diye değerlendirmişti.
Türkiye'yi dünyaya entegre eden Özal ve ANAP'ın 6 yıllık icraatları gerçekten önemli idi ama Özal'ın da kadrosunun da gözden kaçırdığı ya da dikkate almadığı 3 önemli faktör vardı:
1- Enflasyon.
2- İşsizlik.
3- Fakirlik.
Tıpkı bugün gibi değil mi?
- THY uçağı ile seyahat eden merhum Özal için özel uçak, son model Mercedes makam arabaları alınması,
- Bodrum Aktur sitesindeki mütevazı yazlık evi yerine iş adamlarının dev yatlarında ve 5 yıldızlı otellerde lüks içinde tatil yapması,
- Semra Özal'ın "papatyalar" adı verilen çok zengin kadınlarla düzenlediği geceler, kermesler ile vakfına yapılan maddi yardımlar,
- Zeynep Özal'ın yaşam tarzı,
- Ahmet Özal'ın "prens" adı verilen arkadaşlarının kamu bankalarının genel müdürlüklerine atanmaları,
- Kamu bankalarının ANAP'a yandaş iş insanlarına krediler vermesi,
- Çikita Muz, Kivi gibi pahalı ithal ürünlerin ithal edilmesi,
- Belediyelerin renkli kaldırımlar yapıp alt yapıyı ihmal etmeleri, halkın büyük tepkisine neden olmuştu.
Otoyol, F-16 savaş uçağı imalatının Türkiye'de yapılması, 2. Boğaz Köprüsü gibi icraatları, renkli televizyon yayınları ve Özal ile bakanlarının her gün defalarca TRT televizyonundan halka yaptıklarını anlatmalarını seçmenin gözü görmemişti.
Tıpkı bugün gibi değil mi?
Bakın Yeni Şafak Yazarı Mehmet Acet, yazısında seçim sonuçlarını tahmin etmenin çok zor olduğunu belirtirken, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalabileceğini ve AK Parti'nin Meclis çoğunluğunu kaybedebileceğini söylüyor.
… … …
Kaynak Yeniçağ: ANAP'ı ezen silindir AKP'nin kapısında - Orhan UĞUROĞLU
***
Başa dönelim…
Ahmet Yavuz’un yazısına…
Ve bir defa daha hatırlayıp biz de soralım:
““Ne güzel yüzde 30, 40’larda iktidar oluyorduk!
Başımıza nereden sardı bu yüzde 50+1’!” Ve niye?!.
Bu çok önemli cümle, mühim bir zirve toplantıda dudaklardan dökülmüş.”
Demek ki neymiş?
Erbakan’a ‘tek adam’ diyorlardı ya!
Kendileri ‘tek adam’ olgular, kimseyi dinlemiyorlar…
‘Ortak akıl’, ‘anonim akıl’ ya da hiç olmayan ‘istişare’ vs gitti ve şimdi…
SONUÇ ortada!