Ramazan gelip geçti, bayramını da gerçekleştirdik ve iki bayram arasına geldik…
Bayramlar arası yani iki bayram arasındaki dönem, “yıllık muhasebe ve planlama dönemi”dir; hem kişisel muhasebe ve planlama hem de devlet seviyesine varıncaya kadar bütün kurum ve kuruluşlar için “muhasebe ve planlama”…
Nitekim…
Akevler Kooperatifleri kurucu ve yöneticileri ve de KUR’AN VE İLİM seminerleri müntesipleri de ya da ADİL DÜZEN çalışanları olarak bizler, her sene olduğu gibi bu sene de, mutat toplantımızı yaptık… Kadir Gecesi toplantısı niyetine toplandık… İki bayram arası yapılacak muhasebe ve planlama çalışmalarının startını verdik… İstanbul başta olmak üzere, birkaç şehirde hazırlıklar ve çalışmalar devam ediyor… Allah’tan niyazımız, bu niyet ve gayretlerimizi yani amellerimizi iki cihanda da bereketlendirmesi… Niyet hayır, akıbet hayır…
Verdiğim bu bilgiler ve bu özet, bu konudaki genel bilgilendirme olsun…
Genelden özele geçersek, hafta sonunda çok önemli bir seçim var…
İşte bu muhasebe ve planlama özelinde düşünüp oy verelim…
Çünkü sadece biz değil, gelecek nesiller de söz konusudur…
Hatta sadece Türkiye değil, bütün insanlık söz konusu…
Meseleyi bu boyutlarıyla kavramak gerekiyor…
Türkiye’nin bir görevi var, bunu her vesileyle hatırlatıyoruz; gelecek yılları, gelecek yüzyılları yani halen başlangıcını yaşamakta olduğumuz milenyumu ya da üçüncü binyılı düşünmek, planlamak, projesini yapmak ve uygulamak… Geçmiş 40-50 yılda Necmettin Erbakan Hocamız ile bunu yapmaya çalıştık ve belli bir seviyeye kadar da ulaştık, elhamdülillah… Bu yazının başından itibaren anlatmaya çalıştığım üzere, çalışmalar devam ediyor ve bu çalışmaları ‘uygulamalarla’ gelecek nesillere anlatıp devretmek konumundayız…
Madem milenyumdan yani başlangıcını yaşamakta olduğumuz üçüncü binyıldan söz ettim, konu ile ilgili olarak Âli İmrân Suresi 140’ıncı ayetin sadece ortasını bir kere daha hatırlayalım ve devam edelim: “…ve tilke’l-eyyâmunudâviluhâbeyne’n-nâs…”
“El-Eyyam” sadece günler değildir, milenyumdaki dönemlerdir…
“En-Nâs” da anlaşılacağı üzere bütün dünya insanlığıdır…
“Nudâviluhâ” ise dönemleri döndürüp durmadır…
Bugün yaşayanlar olarak anlamamız gereken şudur:
-Geçen milenyumun yarısı bizim, yarısı onlarındı…
-Onlar şimdi zirvede, bizler en diplerdeyiz…
-Şimdi biz yükseliyoruz, onlar çöküyor…
-İşte bunu anlayıp idrak etmeliyiz…
Evet…
Meseleyi bu boyutlarıyla kavrayıp idrak edersek, millet olarak muhasebe ve planlamamızı da ona göre daha sağlıklı yapma seviyesine ulaşmış oluruz...
-Kısa vadede yani önümüzdeki seçimde oyumuzu ona göre kullanırız…
-Orta vadede yani iki bayram arasında yapılması gerekenleri yaparız…
-Uzun vadede de ülke ve millet olarak milenyum görevimizi yaparız…
-Daha ötesinin tek sahibi Allah’tır ve en doğrusunu sadece O bilir…
Üstad, iki hafta öncesinde, benzer bir konuda minik bir değerlendirme yorumu yazmış ve sonucun şöyle olacağını hatırlatmıştı: “Dedim ya kervan yürüyor. Yakında Sermaye (faizci sömürü sermayesi) mağlup olacak ve cehennemde haşr olunacak. Bunu ben söylemiyorum, Kur’an söylüyor. Sermaye Allah ve Resulü ile savaştadır. Faizi savunuyor. Kur’an 1400 senedir konuşuyor. Bir gün bile dediğinin aksi olmamıştır. Yirminci yüzyılda tam zafer elde ettim derken, şimdi can çekişiyor. ‘Toprağı bol olsun’ derler. Allah’a değil de Dolar’a dayananlar bir gün çok acı çekecekler. Herkes ona göre ayağını denk alsın.” (Süleyman Karagülle, 06.06.2018)
Ve’s-SELAM mea’d-DUA…