Önceki “Saadet Partisi ve seçim ya da medya ve seçim” başlıklı yazım, Fehmi Koru’nun “Bizde basın ‘partizan’ mı? Hayır, bugünkü durum ondan çok daha ileri ve vahim…” başlıklı yazısına, Adil Düzen Çalışanı arkadaşımız Hüseyin Kayahan’ın “Medya ve fısk” başlıklı uzunca bir yorumuna istinaden yazılmıştı. ‘Gelecek yazıda da basın/medya konusuna başka bir açıdan bakmaya devam edeceğiz’ demiştik. Devam edelim…
Fehmi Koru yazısında durumu gayet güzel yazdıktan sonra, yazısının son bölümünü “Bugünkü durum daha vahim” ara başlığı altında şu şekilde sona erdirmiş: “Ancak yine de o soruyu sormayı akla düşüren bir gerçeği var bu gün ülkemizin; o da şu: Gazeteler ve gazetelerde köşeleri bulunan, televizyonlardaki tartışma programlarına ‘gazeteci’ sıfatıyla çıkan kişiler yalnızca bir partinin tarafını tutmakla yetinmiyor, kendileri dışında olanların da onların tuttukları tarafı tutmaları gerekirmiş gibi yazıp konuşuyorlar. / Farklı ses olmasını istemiyor, öyle olduğunu düşündükleri kalemler ile görüş sahiplerinin yok olmasını arzu ediyorlar. / Yok ettiklerine taktıkları bir de sıfat var: ‘Medeni ölü’… / Medyanın yaklaşık yüzde 90’ının tek sesli olması onlara yeterli görünmüyor, diğer yüzde 10’nun varlığına tahammül edemiyorlar. / 24 Haziran seçimleri arzuladıkları sonucu verirse medyada yeniden büyük çaplı bir tasfiye yaşanacağını şimdiden ‘müjdeleyen’ yazılar çıkıyor iktidarın itibar ettiği köşelerde. / Herhalde kabul edersiniz ki, bu, ‘partizanlık’ ile izah edilebilecek bir tavır değildir. / Nedir bu? / Bu sorunun cevabını -belki- 24 Haziran sonrasında verebileceğiz.”
Önceki yazımın en sonunda ve bu yazımın başında dediğim üzere; biz Adil Düzen Çalışanları olarak basın/medya konusuna başka bir açıdan bakmaya devam edelim…
Kur’an’da “Fısk” ve “fasık” kavramları elli civarında geçer. Tercüme ve yorumlarda diğer kavramlar gibi bu kelime de hep din, inanç anlamıyla karşılanmaktadır. Biz Kur’an’daki kelimelere öncelikle sosyal anlamlar yüklemeye çalışır ve din ile değil de düzen ile ilgi kurmaya çalışırız. Kelime etimolojisine dikkat ederiz.
“Fısk”ve “fasık” kelimeleri size biraz soyut görünebilir ama “fıskiye” kelimesi son derece somuttur. Kelime kökünün anlamı, çam kozalağındaki çekirdeklerin her taraftan çıkması, tarla faresinin açtığı deliklerden her zaman başka yerden çıkması demektir. Fıskiye de böyledir. Suyun pek çok delikten fışkırması, deliğin birini kapatsanız bile diğerlerinden suyun gelmesinden dolayı bu alete fıskiye denilmiştir.
Sosyal medya başta olmak üzere, bugünkü medya/basın/yayın da böyle değil midir? Artık yerellik de kalmadı, aynı anda dünyanın her yerinden aynı bombardımanına uğrarsınız. Yazılı, sesli ve görsel olarak hep aynıdır.
Elimizde bir “fasıkmetre” yoktur ki, kimin fasık, kimin ne kadar fasık olduğunu ölçebilelim. Bana göre bu kavram tam da bugünkü medya düzenini işaret etmektedir.
Pek çok ayet var ama iki-üç tane örnek vermek istiyoruz: “Ey iman edenler, eğer fasık bir kimse size bir haber getirirse, onun doğruluk derecesini iyice araştırın.” (Hucurat 49/6).
“Fakat zalimler kendilerine söylenen sözü değiştirip başka şekle koydular. Biz de fasık olmaları yüzünden, üzerlerine gökten azap indirdik.” (Bakara, 2/59).
“İffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra bu iddialarını doğrulayacak dört şehid(şahit) getirmeyenlere seksen değnek vurun. Onların şahitliklerini de ebediyen kabul etmeyin. İşteonlar fasıkların ta kendileridir. Ancak, bundan sonra tövbe edip ıslah olanlar bu hükmün dışındadır…” (Nûr, 23/4, 5).
Bu Kur’an ayetlerinin hepsi bu dünya ve toplumsal düzenle ilgilidir. Buradaki “şehit” kelimesi de, görgü şahidi olmayıp, bilirkişi manasındadır. Millî olamayan basın ve tüm medya gerçekten bu haldedir. Onlar haber kaynaklarını da açıklamak zorunda değillerdir!
Günü gelip de Adil Düzen tesis edilince her şey düzelir, basın/medya da hak ettiği yere oturur yani Adil Düzen gelince medya düzeni de düzelir. Bu düzelmenin bir an önce gerçekleşmesi dua ve dileklerimizle… RAMAZAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN…