Ne diyorduk, önceki yazımızda; “Bizim işimiz ‘Adil Düzen’ üzerinde çalışmadır...”
Devamında dediğimiz şuydu:
-KUR’AN VE İLİM ile her an veya her gün ilgilensek, düzeliriz.
-ADİL DÜZEN kurmak için çalışsak ve de kursak, düzeliriz.
Bunları yapmadığımız her an şeytana uyar debeleniriz.
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızdan oluşan seminer notlarımızla devam edelim…
*
“İnsanlarla konuşurken, hele topluluğu temsil eden başkanlarla konuşurken, ona saygılı olunur, yumuşak söz söylenir... Evet… Yumuşak söz söylersin... Sert çıkmazsın... Kur’an, Firavuna bile söylerken yumuşak (leyyin) söyleyin diyor...
*
Saadet Partisi Meclis’e girmelidir. Oyumuzu ona vereceğiz. Erdoğan’a zorluk çıkarmak için değil, tam tersine, şayet yeniden seçilirse, Erdoğan’ı desteklemek için Meclis’e girmeliyiz. Halkımız Saadet Partisi’ni ikinci defa (MSP döneminde olduğu gibi) anahtar parti yapacaktır zannediyorum... Temel Karamollaoğlu’nun öyle davranacağından eminim… Ben oyumu Saadet Partisi’ne vereceğim...
*
Bir kimseyi ne yaparsa yapsın doğru bulmak veya ne söylerse söylesin savunmak şirktir, karşı gelmek ve tekzip etmek de şirktir. Doğruyu söyleyeceksin ama ona saldırmayacaksın. Kimseyi ‘bu adam olmaz’ deyip itmeyeceksin. Kimse için de ‘bu hatalara düşmez’ demeyeceksin. Kendi nefsiniz için de aynı şeyi söyleyeceksiniz...
Bizim bugünkü görevimiz budur.
*
Bütçeyi hükmet yapacak, devlet başkanına onaylatacak, ondan sonra bütçe meclise gidecektir. Hükümetin aldığı kararlarda başkanın imzasının olması gerekecektir. Yerinden yönetimde merkezin fazla karar alması gerekmeyecektir. Dolayısıyla kararların azlığı yönetimde aksaklık meydana getirmez. İttifak olan hususlarda ortak sorumluluk vardır, ittifak olmadığı zaman herkes kendi içtihadına göre hareket eder ve kendisi sorumlu olur...
*
Bir insan suç işler, hakemlerden oluşan adil yargı fiili tespit eder, yasalardaki kanunları bulur ve ceza verir. Hiç ceza vermemek ifrattır. Soruşturmadan, hakemlerin kararı olmadan cezalandırmak tefrittir. Aynı zamanda tuğyandır. / İslamiyet’te (İslam düzeninde) hapishane yoktur, gözaltına alma yoktur. Kişiye en çok ‘evden dışarı çıkma’ denebilir. Bugün ise hapishanelerin yarısı daha karar verilmeden önce hapsedilenlerle doludur. Bu hem tuğyan hem da tefrittir...
*
Ben genç yaşta şu prensip kararını aldım. Yalan söylemeyeceğim dedim. Her yerde söyleyemeyeceğim sözü söylememeye çalıştım. Yarın bana ‘sen bunu yaptın mı’ dedikleri zaman da inkâr edeceğim işi yapmamaya çalıştım. O sebeple her zaman yönetimin sevmediği kişi oldum ama hiçbir zaman beni tehlikeli görmediler... / Daha üniversite talebesi iken Demokrat Parti yeni iktidar olmuştu. Bucak yöneticilerimizi sekiz sayfalık ihbarla şikâyet ettim. Hayatım boyunca hep yöneticilerin yanlışları ile mücadele ettim ama kişilerle değil kötülükle uğraştım... / Kur’an’dan emir alacaksınız. Kanaatiniz tam olunca ona göre tebliğe başlayacaksınız. Kur’an’ın söylediği sistemle başlayacaksınız. Kavli leyyin (yumuşak söz) ile işe girişeceksiniz. İşiniz sadece tebliğdir. Zorlama yoktur. Kişilerin kendileri ile değil yaptıkları ile uğraşacaksınız. Siz hakkı söyleyeceksiniz. Ondan sonra da korkmayacaksınız...”
*
Ve’s-selam mea’d-dua…