Reşat Nuri Erol
Sinan Eskicioğlu kitabı; GENÇLER İÇİN ADİL DÜZEN
20.05.2018
2388 Okunma, 0 Yorum

 

 

 

 

GENÇLER İÇİN ADİL DÜZEN

GELECEĞE ALTERNATİF

 

 

 

Inhaltsverzeichnis

1.      Giriş

2.      Alternatif Yaşam tarzı ve Adil Düzen.

2.1         Yeni Yerleşim-Yaşam Modelleri ve Adil Düzen

2.2         Adil Düzen için gerekli şartlar.

3.      GENÇLER İÇİN ADİL DÜZEN II

3.1         Adil Düzen nedir

3.2         Adil Düzen-Giriş.

3.3         Adil Düzen’in İşleyiş Farkı.

3.4         Adil Düzen ve Ekonomi.

4.      Sonuç

 

 

 

 

 

1.    Giriş

Gençlik, insanın eline bir kere geçen çok önemli bir zaman.

İşte bu zamanda hangi milletten, hangi dinden olursa olsun bütün bireyler aynı heyecanı hissederler.

Gençliğin en temel özellikleri nelerdir.

Bunlar: Özgürlük, neşe, eğlence ve fiziksel enerji.

Dünyanın neresinde olursa olsun, gençlik deyince hep bu özellikler akla gelir.

Gençlerin içinde hissettikleri enerjiyi hissetmek yaşları ileri olan olgun insanlar için de heyecan verici ve güzeldir.

Gençler adeta gülmek için kendilerine bahaneler ararlar ve hayatın içindeki eğlenceli noktaları kendileri bulup-çıkarırlar. Siz gençler, yaşınız ilerleyip de sizden sonra gençleri gördüğünüzde, aynı şekilde gözlemleyip hissedeceksiniz.

Gençlerin yanında olup bu heyecanı yaşamak, gülüp eğlenmek aslında topluma çok güzel enerji verir. Ama bazı insanlar bundan rahatsız olurlar, gençlerin böyle neşeli olmalarından haz almazlar ve hemen onlara nasihat verip onları susturma gayreti içine girerler.

İşte bu yüzden ben hep siz gençlerin gençliğinizi en güzel şekilde ve neşenizi hiç eksiltmeden yaşamanız gerektiği inancındayım.

Bundan dolayı sizleri de bazı konularda, ileri gençlik dönemi yaşadığıma inanarak, dikkatlice uyarmak da isterim.

 

 

 

Bu güzelliklerin yanında bazı olumsuzluklar da var tabii.

Peki, bunlar neler:

Tecrübesizlik, çözümü yanlış yerlerde arama, bir kişiye-gruba-zihniyete aşırı bağlılık ve kendi benliğini unutma.

Kendimi siz gençlerden çok uzak görmediğim için, sizlere herşeyi açıkça göstererek, sizlerin hayatını kolaylaştırmak için bu çalışmamı kaleme alıyorum.

Neden mi?

Çünkü ben de sizler gibi gençtim. İzmir gibi multikulti bir şehirde farklı hayatları görerek yetiştim. İçinde bulunduğum çevre ‘islamcı’ olarak bilinse de, öyle bir çevrede bilimsel çalışmalar içinde yetiştim.

Sonrasında İlahiyat eğitimi almam da olaylara bakış açımı farklılaştırdı.

Yurt dışında yaşadığım dönemde gençlerle eğitim yaparak, onların hayatlarına girip, onların hayata bakış noktalarını bir kez daha görmüş oldum.

Şöyle bir örnekle açıklayayım: sadece Sezen Aksu dinleyen biri olmama ragmen, gençlerin zevk alarak dinlediği müzik türü olan ‘rap’ parçaları dinlemeye ve onları anlamaya çalıştım.

Üniversite çalışmalarımda Alman kökenli gençlerin hayatlarını da yakından inceleme fırsatım oldu. Bu öğrenciler bir bakıma ülkemizdeki dini çevreden uzak olarak yetişen gençlerle çok benzerlikler içindedirler.

Haftasonu partilerini genelde Cuma ve Cumartesi günleri yaparlar. Bara ya da diskoya gitmeden evvel (Alm. ‘Vortrinken’) denen parti öncesi alkol tüketimini yaparlar. Dışarı çıktıklarında daha rahat olmak için fazlasıyla alkol tüketirler. Daha fazla kafa yapsın diye ‘ot’ içerler. Yalnızlıklarını gidermek için eğlence yerlerinde kendilerine kız arkadaş ararlar. Kimi zaman sızıp kalırlar, kimi zaman vücutları dayanmadığı için soluğu tuvalette almak zorunda kalırlar.

Öğrenci yurtları ya da evlerindeki partilerde biralarını su gibi tüketirler. Aradaki fark ise, bolluğun olduğu Almanya’da hayat daha rahat, kolay ve zenginlik içindedir. Ülkemizde ise alkol satışındaki aşırı vergiler yüzünden gençler ya daha az içerler, ya da kendi yöntemleri ile alkol üretmeye kalkarlar.

Bir partiye davetli olarak gelen bir genç Türkiye’de altılı bira paketi alabiliyorsa, Almanya’da genç öğrenciler birkaç kasa birayla davete icabet ederler.

Ama sonuçta gençler her ülkede aynıdır.

Türkiye’de sadece dini kesimden olmayan gençler alkol tüketiyor değiller ya, dini çevreden olanlar da alkol tüketmekteler, sadece farkı, onların bunu gizli-saklı yapmaları.

Veyahut daha fazla kafa yapsın diye kullanılan ‘ot’. Türkiye’de de gençler bu yolu kendilerine seçiyorlar. Ama aleni olarak konuşulmuyor ve dillendirilmiyor.

Tabi sadece dünyevi zevkleri yaşamak isteyen gençlerimiz yok. Dinini doğru bir şekilde anlamak ve yaşamak isteyen gençlerimiz de çok değerli ve önemliler.

İşte bu gençlerimiz için bu çalışmamız çok daha önemli. Bu değerleri hayatlarında barındırarak hayatı yaşamak isteyen gençlerimiz için İslam’ın ne olduğu ya da ne olmadığı çok önemli bir konudur.

İslam’ın öne sürdüğü ‘sistem’ ve ‘düzen’ fikri bu gençlerimizin öğrenip, hayatlarında uygulamaları ve bu çalışmaya yeni yaklaşımlar katmaları özellikle mühimdir.

Dindar ya da dindar olmama gibi özellikleri olmayıp ama bazı değerlerle hayatını sürdürmek isteyen gençlerimiz için de alternatif hayat ve doğal yaşam çok daha önemlidir. Konumuzun ileri bölümlerinde onların çok faydalanacakları bilgileri bu tür gençlerimiz için kaleme aldık.

Başta Almanya olmak üzere Avrupa’daki gençleri ve gençlerin hayatlarını gözlemledikten sonra ülkemizdeki gençlerimizi de düşündüm.

Ülkemizde de birçok kesime ait farklı gençler var ve hepsi de aynı tarzda hayata ve geleceğe bakmaktalar.

Bütün bu farklı kesimlerdeki gençlerimiz için bu çalışmamızı ele almamızın nedeni, hangi kesimden olursa olsun GENÇLERİMİZE geleceğin hayatından kesitler sunmak.

Gençlerimizin dinamizm dolu hayatlarını yeni bilgilerle donatmak ve buna yardımcı olabilmek benim için çok önemli.

Neden mi?

Genç olup nasihat dinlemek benim pek hoşuma gitmezdi. Ama bize zamanında bu şekilde objektif bilgiler sunulmamıştı.

Bilgiler ya dini çevredendi, ya da dindışı çevreden.

Ama hayatın bir bütün olduğu bizlere çok da anlatılmadı.

Anlatılmış olsaydı kendimize güvenimiz daha sağlıklı olur ve hayata o enerjiyle bakardık.

Bu açıdan bu çalışma benim için de çok önemli.

Sizlere yaşam enerjisi olabilecek bu çalışma hayatın bir bütün olduğunu da görmeniz içindir.

Hayatı, yaşama enerjinizi kaybetmemeniz sizler, bizler, ülkemiz ve dünya için çok önemli. Bu yüzden sizler çok önemlisiniz.

Aynı kelebek etkisi gibi.

Sizlerden bir taneninizin etkisi dünyada kasırgaya sebep olabilecek şekilde.

Bu olumlu enerji ve etki için birlikte olmamız gerekiyor.

Umarım bu kısa kitapçık sizlerin içindeki, dünyayı değiştirme gücünüze yeni bir enerji verir.

 

İlk ele alacağımız konu biraz tarihçe gibi.

Biliyorum, tarihte olan bu olayları okumak sizlere biraz sıkıcı gelecek. Ama şu çok önemli. Tarih, arabadaki dikiz aynası gibidir. Geriye dönüp bakmak, ileriye sağlam bir şekilde bakmayı kolaylaştırır.

Şu anda ülkemizde de yaygın olan Avrupa yaşam tarzını daha iyi anlamak için sizlere kısa bir tarihçe hazırladım.

Avrupa’nın ortaçağından sanayi devrimine kadar olan dönemi ele alarak değişimleri daha iyi anlayın istedim.

Buyrun, okuyalım.

 

 

 

2.    Alternatif Yaşam tarzı ve Adil Düzen.

 

Tarihçe:

Dünyada bütün dinler gençlerin omuzlarında yükselmiştir.

Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam hep gençlerin gönül vermesi ve kendilerini vererek çalışmaları ile bugün üç büyük din haline gelmişlerdir. (1)

Eski zamanlarda dinler kişileri ve toplumları şekillendiren en etkin güç kaynağı idiler. Zamanla bu durum değişmeye başladı. Eski dediğimiz bu zaman aralığı ‘tarım toplumu‘ dediğimiz zamandır.

Coğrafi keşifler ile değişmeye başlayan dönem, makineleşme ve sanayi devrimi ile son halini aldığında,  artık dinler eski güçlerini kaybetmişlerdi.

Bu dönemi iyi analiz edebilmek için şu maddelerde ele almak gerekir:

1.      Reform,

2.      Rönesans,

3.      Coğrafi keşifler,

4.      Sanayi devrimi,

5.      Toplumsal sınıf değişimleri ve Sosyalizm‘in ortaya çıkışı.

 

Sizlere kısaca bu maddeleri açayım.

1.      Reform: Avrupa’da reform hareketlerinin başlaması 15.yy a dayanır. Katolik kilisesinin güçlenmesi, aşırı zenginleşmesi ve yozlaşmasıyla bazı din adamlarının öncülüğünde halkın tepkileri ile oluşmuş ve toplumsal tepkidir.

Reform hareketlerinin baş aktörü Martin Luther olmuştur. Onun kiliseye karşı duruşu, insanlarda da güç oluşturdu ve tepkiler gün yüzüne çıktı.

Reform hareketlerinin başlamasıyla Katoliklerle Prostestanlar arasında kavgalar da başlamış oldu. Ve daha sonrasında Protestanların öldürüldüğü savaşlar da yaşandı.

Reform hareketleri halkı dini duygularla sömüren kiliseye karşı açılmış bir bayraktı.

Reform’un sonucunda kilise eski gücünü kaybetmiş oldu. Papa ve din adamlarının siyasi alandaki etkisi ortadan kalktı.

Eğitim-öğretim kilisenin elinden alınarak dinden ayrı ve bağımsız bir yapıya dönüştürüldü. 

 

2.      Rönesans: Kültür ve sanatta farklı anlayışın gelmesi de denebilir. Avrupa’da kilise ve din adamları para karşılığında günahları affedebiliyorlardı. Ayrıca cennetten arsa satılıyordu. Dünyanın döndüğünü ifade eden Galile ve onun gibi birçok biliminsanı işkence görmüşler ve öldürülmüşlerdi.

Rönesans için ‘insanın keşfedilmesi’ de denir. Rönesans deyince aklımıza gelen isimler şunlardır:

İtalyan Machiavel, Ressam Rafael, Leonardo da Vinci, Mikelanjelo, Montaigne, Rembrandt, Don Kişot'un yazarı Cervantes, Hamlet'in yazarı Shakespeare gibi.

Rönesans nasıl oluştu:

Arapçaya çevrilmiş olan antik Yunan eserleri ve Arapçadaki bilim eserleri Avrupa’da yaygınlaşıp, okunarak toplumsal bilinç daha da arttı. Endülüs Emevi devletinden (İspanya’dan) Avrupa‘ya yayılan bilim ve sanat çalışmaları ve örnekleri de bu gelişmede çok etkili olmuştur. Rönesans’ın sonuçlarından en önemlisi de insana ve bilimselliğe dayalı, araştırmacı bir yaklaşımın gelişmesi.

3.      Coğrafi keşifler: Coğrafya bilgisinin artması ve pusulanın bulunması insanları yeni ticaret yollarının bulunmasına yöneltti. Avrupa’da bulunmayan ve doğudan ithal edilen baharat ve ipek gibi ürünlere ulaşma gayreti de insanları heyecanlandırıyordu. Aslında kısaca doğudaki madenler ve zenginliklere ulaşma düşüncesi ve hayaliydi.

Coğrafi keşifler deyince aklımıza gelen isimler: Kristof Kolomb, Bartolomeu Dias, Vasko dö Gama, Macellan, Del Kano, Marco Polo.

Bu keşifler amacına ulaştı ve doğudaki zenginlikler Avrupa’ya taşındı. Bunun diğer bir adı da sömürgeciliktir. Avrupa, artık başka ülkelerdeki yeraltı ve yerüstü zenginliklerini kendi evine taşımaya başlamıştı. Bu durum çok normal olarak zenginliğin artmasına sebep oldu. Zenginlikler Avrupa’ya taşınırken yerleşik halkın hayatı ve zenginlikleri de yok edilmişti.

 

4.      Sanayi devrimi: 14.yy da başlayan coğrafi keşifler, Reform ve Rönesans Avrupa’da düşüncenin değişmesine ve zenginliğin artmasına sebep olmuştu.

Sanayi devrimine giden süreç uzundur. Yaklaşık iki yüzyıl süren bu zamanda neler yaşandı, onlara bir göz atalım:

Sömürgelerden elde edilen mallar sanayide işlenerek tekrar kolonilere satılarak zenginlik artışı…

Sömürgelerden elde edilen madenler ve altınlar Avrupa’ya taşınarak zenginlik daha da artmıştır…

Nüfus artışı, tarım sektöründeki gelişmelerle bu sektördeki nüfus artışı kentlere göçerek, şehirde hazır oluşan işgücüne dönüştü.

Orta sınıfın zenginleşmesi…

Orta sınıfın zenginleşmesiyle ‘kapital’ artışı ve yeni yatırım arayışları…

Bilimsel yöntemler ve rasyonel düşünme şekilleri bilimleri ortaya çıkarması ve teknolojik gelişmeler…

Taşıma alanında ve genel anlamda teknolojik gelişmeler.

 

Bütün bunlar Avrupa’yı bir noktayı getirmişti. Sanayi devrimi deyince ilk akla gelen ‘buharlı makine’nin bulunmasıdır.

1763 yılında James Watt İskoçya’da buharla çalışan makineyi buldu. Bu buluşla yeni ve büyük makineler de yapılmaya başlandı. Bu büyük makineler evlerde kurulamadıkları için özel yerler inşa edildi ve buralara da fabrika adı verildi.

Fabrikalara giderek çalışma ve işçilik böylece başlamış oldu.

 

Peki, sanayi devrimi dediğimiz dönemde (1750-1850 arası) hangi buluşlar yapıldı?

1807’de buharlı makineler gemilerde kullanılmaya başlandı.

1812 tarihinde buharlı makineler lokomotiflerde kullanılmaya başlandı.

1844 yılında Samuel Morse ticari amaçlı telgraf sistemini geliştirdi.

1876 yılında Alexander Graham Bell telefonu icat etti.

Tarım alanında Almanya’da pancardan şeker çıkarma makineleştirildi. Kimya alanındaki çalışmalarla ‘suni gübre’ keşfedildi.

1840’lı yıllarda biçerdöver icat edildi.

1830-1850 yılları arasında kömür üretiminin artmasıyla demir ve çelik üretimi ve kullanımı artmış oldu. Böylece köprü, kanal ve demiryolu inşaatı hız kazandı.

1850’li yıllardan sonra Sanayi Devrimi İngiltere’yi de içine alarak bütün Avrupa’ya yayıldı.

Avrupa’ya yayılmasıyla fabrikalar ve sanayileşme hızlı bir şekilde hayatın içinde aktif hale geldi.

Sanayileşme, tarım toplumu alışkanlığını ortadan kaldırarak, sanayi toplumunu oluşturmaya başladı.

 

Peki, bu dönemde işçilerin hayatı nasıldı?

İşçiler az ücretle fabrikalarda çalıştırılıyordu. Daha da az ücret ödemek ve üretimi arttırmak için kadın ve çocuk işçiler de bu dönemde iş hayatına katıldı.

Az ücret alırlarken ne kadar çalışıyorlardı dersiniz.

Günde 20 saate varan çalışma zamanı, kadın, erkek ve çocukları insafsızca kullanır duruma gelmişti. Şimdi Avrupa’da sürekli ifade edilen kadın hakları, çocuk işçiliğinin kötülüğü konuları o zamanlar söz konusu bile değildi. Bu yeni hayat anlayışına itiraz edenler ve bunun insanları sömürdüğünü de haykıranlar vardı.

  1. Fabrikaların kurulması ve işçi sınıfının oluşması ve işçilerin çok kötü şartlarda çalıştırıldığı bu dönemde yaşayan Karl Marx, bu hayat anlayışının yanlış olduğunu ve işçilerin daha iyi şartlarda çalıştırılmaları gerektiğini ifade etmeye başlamıştı. Sadece Marx değil, aynı zamanda Friedrich Engels de bu çalışmanın temellerini kuran kişiler arasındadır. Çünkü 1844 yılında kaleme aldığı ‘İngiltere’de İşçi Sınıfının Koşulları’ eseri Marx’la tanışmalarının yapı taşları arasında yer aldı. Birlikte oluşturdukları ‘Komünist Manifesto’ eseri toplumsal duruşun simgesi halini almıştı.

Marx ve Engels’in üzerine fikir yürüttükleri, irdeledikleri konular ekonomi ve toplumsal yapıdaki ekonomik faaliyetler ve ekonomi-politik’di.

Para, emek, mal, ticaret, artı değer, işçilik, toplumsal sınıflar, kapitalizm ve kapitalizmin eleştirisi gibi konuları üzerine eserler kaleme alarak yeni bir düşünce oluşturmuşlardı.

Bunun adı da Komünizm’di.

İşçi sınıfının haklarını araması gerektiğini telkin etmekteydi.

Marx’a göre; insanın kendi emeğine yabancılaşma kapitalizmin en belirgin özelliğinden biridir. Kapitalizmin yaygınlaşması ile emeğin kendisi ‘meta’ haline gelmiştir. Malın satılması gibi emeğin satılması da normal hale gelmiştir. Emeğini satmak zorunda olanlara Proleterya, bu emeği satın alan mal (para) ve teknoloji sahibi olanlara da Burjuva adı verilir.

Proleterya sayı bakımından burjuvadan fazladır ve hayatta kalabilmeleri için burjuvaya muhtaç durumdadırlar. Ancak görünmeyen gerçek, aslında burjuvanın işçi sınıfına muhtaç olduğudur. Marx, çalışmalarında ve eserlerinde işçi sınıfının bu gücünü farketmesini sağlamaya çalışmıştır.

Kapitalizm gücünü iyice göstererek vahşileştikçe, işçi sınıfının haklarını araması gerektiği düşüncesi de artmaktaydı.

Sınıfsız, burjuvasız bir toplumun kurulması için işçilerin başkaldırmaları ve kendi düzenlerini kurmaları, Marx’ın temel aruzusuydu. 

Komünizmin bu hedefi bazı devletler tarafından benimsendi ve yönetim biçimi olarak kabul edildi. Eski Sovyetler Birliği onlardan bir tanesdiydi.

Bu sefer de orada komünizmin eksikliklerinden dolayı sistemsel sömürü de başladı.

Nedeni de: Kapitalizm’e karşı çıkan işçi sınfı bu sefer de devletin, devleti yöneten partinin esiri olarak yaşamaya zorlandılar.

Özel mülkiyetin yasak olduğu, herşeyin devletin malı kabul edildiği, dinin ve ruhi ihtiyaçların kabul edilmediği ve karşılanmadığı ruhsuz bir toplum oluşturuldu.

Kapitalizmin hakim olduğu devlet anlayışına karşı çıkan komünistler, bu sefer komünizmin hakim olduğu devlet içinde ezildiler.

Bu bize şunu açıkça gösterdi: ‘Devletler İZM’lerle yönetilemezler, devletler ancak ve ancak HUKUK’la yönetilirler.

 

2.1   Yeni Yerleşim-Yaşam Modelleri ve Adil Düzen

Adil Düzen’le ilgili çalışmaları neden gençlere aktarma derdindeyiz? Çünkü biz gençlerimizi seviyor ve onlara değer veriyoruz. Onların dünyadan uzak kalarak yaşamalarını istemiyoruz. İnternet ve sosyal medya aracılığıyla dünya ile bir bütünlük içinde olan gençlerimizin de dünyaya sunacakları çok önemli birikimleri var ve bizler de gençlerimizi bu noktada desteklemek istiyoruz.

2000’li yıllardan sonra değişimler çok hızlandı. Bu değişimler hem teknolojik alanda hem de toplumsal alanda hız kesmeden devam ediyor. Belki gençlerimiz bilmezler ama bizim genç olduğumuz zamanlarda Atariler vardı. Commoder 64 bilgisayarlar ve bugün için tarihi eser olarak kabul edilecek cihazlar.

Eskiden de internet üzerinden iletişim imkanları vardı ama bunlar çok farklıydı. Mesaj sesini sadece o zaman yaşayanların anımsadığı ICQ ve MSN-Messenger. Ve insanların interneti kullanması için internet cafelere gitmeleri.

Ama bugün hayat çok değişti.

Artık insanlar internete girmek için sabit bilgisayarlara ihtiyaç duymuyorlar. Herkes elindeki cep telefonuyla bütün dünyayı ve ulaşmak istediği bilgiyi yanında gezdiriyor.

Bu insanları hem çok bilgili hem de çok cahil hale getiriyor.

Bilgili olmaları bütün bilgilere tek tuşla ulaşabilmeleriyle oluyor ama bilgileri nasıl kullanacaklarını bilmemeleri de onları cahilleştiriyor.

Teknoloji bu kadar hızlı ilerleyip dünyayı şekillendirirken insanlar için kötü olan gelişmeleri de beraberinde getiriyor.

Sosyalleşme azalırken bireysellik en üst seviyelere çıkmış durumda.

Gelişmekte olan ülkelerde teknolojiye merak çok daha fazla. Teknolojideki gelişmelerin toplumu şekillendirmesine Batı’da ve ABD’de de gözlemlesekte, gelişmekte olan ülkelerdeki doymamışlık ve doyuma ulaşma arzusu sebebiyle toplum çok daha fazla oranda teknolojiyle yaşamaya çalışıyor.

Doymamışlık ve doyuma ulaşma arzusunu biraz açalım.

Ülkemizde ve çeşitli müslüman ülkelerdeki ilerleme ve gelişmişlik toplumda da değişikliklere neden oluyor. AVM hayat tarzı gibi bir özelliği ele alırsak bunu daha açık görmüş oluruz.

Almanya’da ilk AVM’lerin açılması 1965 yılıdır. 1970’li yıllarda yaygınlaşan AVM kültürünü, ülkemiz 2010’lu yıllardan sonra yaşamaya başlamıştır. Ülkemizde ilk AVM 1988 yılında açılmıştır. AVM kültürü dediğimiz bu toplumsal yaygınlaşma 2010’lu yıllarda oluşmuştur. Bugüne geldiğimizde her şehirde birkaç AVM’nin olduğunu görürüz.

AVM’lerin esas amacı ‘tüketim’dir.

AVM’lere gelen insanların kendilerini rahat hissetmeleri ve böylece muhtaç olmasalar bile alışveriş yapmaları.

Tüketimi daha da arttırmak ve çılgınlık haline getirmek üzerine kurulu olan AVM’ler insanların rahatını düşünmeyi kendilerine birinci görev olarak görürler.

Çocuklu ailelerin çocukları için özel hazırlanmış mekanlar, çocuklarından kurtulan çiftlerin rahat tüketim yapmaları içindir.

AVM’lerde kullanılan özel parfümer de insanların bu mekanlarda kalmalarını sağlamak içindir. Ne kadar fazla kalırlarsa, alışveriş yapma ihtimalleri o kadar artmaktadır.

Yoruldukları zaman oturup dinlenecekleri mekanlar ve hatta özel masaj koltukları da müşterilerin dinlenip tekrar alışveriş yapmaları içindir.

Bu tüketim çılgınlığı Kapitalizm’in en önemli hedefidir.

Gelirlerinin yeterli olup olmadığına bakmadan tüketim yapan bu insanların zorluk çekmemeleri için ‘kredi kartı’ imkanları da bu yüzden düşünülmüştür.

Maddi imkanınız olmasa bile kredi kartınızla istediğinizi alabilirsiniz imkanını sunan Kapitalizm, insanlara zengin oldukları inancını aşılamaya çalışmaktadır.

Bu yüzden de insanlar paraları yeterli olmasa da kredi kartıyla tüketmeye devam ederler. Zengin gibi davranma yanılmacası insanları mutlu ettiği için bunu benimseyip severler. Çünkü insanın temel hedefi mutlu olmaktır. Kapitalizm de bunu çok güzel şekilde kullanmaktadır.

Günümüzde mutlu olması gereken bu insanlara baktığımızda onların kısa süreli mutluluk yaşayıp daha sonra mutsuz ve huzursuz olduklarını görürürüz.

 

 

 

Peki AVM’ler neden açılmıştı?

İlk AVM 1930’lu yıllarda ABD’de açılmıştı.

Sebebi de; Avrupa’daki çarşılara benzeyen suni çarşılar oluşturmak için.

1970’lerde Avrupa’nın yaşadığı bu dönemi, 2010’lu yıllardan sonra yaşamaya başlayan ülkemiz, işte bu sebeple doyuma ulaşmamıştır. Avrupa’da da her şehirde AVM’ler mevcuttur. Ve bu AVM’ler de ülkemizde olduğu gibi doludur. İnsanlar aynen ülkemizde olduğu gibi bu mekanları doldurmaktalar ve kısa süreli mutluluğu yakalama gayretindedirler.

En basitinde  kahve içmek için bile insanlar AVM’leri kullanmaktadırlar.

Böyle insanların varlığının yanında, AVM’lerden haz etmeyen ve tek esnaf olarak dükkan sahibi olan kişileri desteklemek isteyen insanlar da bir hayli fazladır.

 

Bundan dolayı da ABD ve Avrupa’da ‘alternatif hayat’ arayışları büyük hız kazanmıştır.

Alternatif hayat olarak isimlendirdiğimiz bu tarz aslında daha doğal ve daha insani olanı yaşama isteğidir.

Neden bu istek var?

Maddi doygunluk ve insanın kendi özüne dönme isteği.

 

Birkaç örnek verelim:

CSA Çiftlikleri. İngilizcesi ‘Community Supported Agriculture’ (Alm. ‘Solidarische Landwirtschaft’). Bu çiftliklerin özelliği ‘dayanışmaya dayalı tarım’ın benimsenmesi.

Her ay ödenen aidatlarla üyeler doğal tarımı desteklerler. Elde edilen ürünler eşit bir şekilde üyeler arasında paylaştırılır. Ne kadar ürün elde edilmişse üyelere sunulur. Üyeler ürünün azlığı ya da çokluğu hakkında şikayet etmezler, çünkü onlar için önemli olan dayanışmaya dayalı doğal ürünlerin yetiştirilmesidir.

ABD Ithaca Çalışması:

Amerika Birleşik Devletleri. Şehir: New York.

Bölge: New York’un güneyi, Cayuga gölünün güney ucu, Ithaca adlı yerleşim yeri.

Nüfusu: 29.000

Ithaca bölgesinin kendine ait para birimi ve farklı çalışan bir yapısı var. ABD doları yerine, kendilerine ait Ithaca parası kullanıyorlar.

Bu alternatif sistem 30 yıldan fazla süredir uygulanmakta. Önem verdikleri cümle de: ‘Daha insani bir ABD’.

İster kooperatif, ister dernek, isterseniz de toplum diyebilirsiniz. Bu derneğe üye olanların sayısı, yerleşik halkın 1/3’ü.

Derneğe ait marketler, spor alanları, çalışma tesisleri ve hatta bir de banka var.

Gıda ihtiyacı için kurulan market 30 yılı aşkın zamandır çalışmakta ve hem insanlara iş imkanı sunmakta, hem de toplumun üyelerine daha insani gıdalar sunmakta.

İnsani gıda:Daha fairtrade (Fairtrade: Adil Ticaret, Dürüst Ticaret), daha doğal, daha sağlıklı ve daha yerel ürünler…

Bir başka örnek de Fransa’dan.

Şehir: Lyon’un güneyi. Romans-sur-Isère.

Burada yaşayan insanlar da, kendilerine dayatılan kapitalist sistemden rahatsızlar ve daha insani, daha doğal ve daha adil bir yaşam sürmek istiyorlar. Bu çalışmayı yapanların da kendilerine ait para birimleri mevcuttur. Bu, aynı zamanda yerel esnafı desteklemek için yapılmış çok yerinde bir çalışmadır.

Earthship.

Şu anda başta ABD ve Avrupa’da yaygınlaşan Earthship tarzı yapıların inşa edilmesi ve bunların birlikteliklerinden oluşan siteler de, Adil Düzen çalışması benzeri gelişmelerin arasında sayılabilir.

 

Bu ve benzeri çalışmalar Avrupa’da ve dünyada hızla yayılmakta.

Başta CSA Çiftlikleri olmak üzere bu fikir çerçevesinde kurulan çiftliklerin, komünlerin ve kooperatiflerin sayısı özellikle 2000’li yıllardan sonra büyük artış göstermiş durumda.

Alternatif yaşam şekillerinin, yeni yerleşim modellerinin ortaya çıkması ve kısa sürede artış göstermesinin sebebi en genel olarak ‘insanların daha insani yaşama’ istekleri.

Dünyadaki bu çalışmaları görünce, İzmir Akevler’de yetişen birisi olarak benim aklıma ilk gelen de ‘Adil Düzen’.

Belki de dünyadaki örneklerin çok önce ortaya çıkan ve çalışmaları başlayan ‘Adil Düzen’ aynı düşünce ve mantıkla ortaya çıkmıştı.

Diğer örneklerde olduğu gibi kendine ait parası olmasa da (2), ‘Adil Düzen’ çalışmasında da ekonomik işlemler farklı bir değer biriminde yapılmaktaydı. Bu da demir-çimento (DÇ) baz alınarak yapılan ve reel ekonomiyle denklik gösteren bir değer birimiydi.

Ancak bu çalışma dinine bağlı insanlar tarafından ortaya konulup uygulanmaya çalışıldığı için hak ettiği değeri acıdır ki göremedi.

Ülkemizin içinden geçtiği süreçte bu ‘Adil Düzen’ çalışması farklı algılandı.

İlk İslami site olarak topluma lanse edilen bu çalışma, ekonomik farklılığından ziyade İslamiliği ile ünlenmişti. Ancak burada önemli olan İslamiliği ya da dine bağlılığı kadar, toplumsal ve ekonomik alternatif sunmasıydı.

Adil Düzen’in ilerleyen yıllarda çok daha önemli hale geleceği aşikar. İşte bu duruma hazırlıklı olmak önemli. Bu sebeple bizim gençlerimize Adil Düzen’i anlatmamız ve onlara bilimsel olarak bu birikimi aktarmamız gerekmektedir.

 

 

2.2   Adil Düzen için gerekli şartlar.

Avrupa ve ABD’de bu gelişmeler yaşanırken ülkemizde bu ve benzeri çalışmaları göremiyoruz. Halbuki ‘Adil Düzen’ gibi bir çalışmanın 1970’li yıllardan beri mevcut olduğu bir ülkede bu ve benzeri çalışmaların daha çok olması beklenirdi.

Peki bunun sebebi ya da sebepleri neler?

Bunun birincil ve temel sebebi: ‘Adil Düzen’ çalışmasının dini metinler baz alınarak ortaya konulan bir eser olması; Avrupa ve ABD’de yapılan çalışmaların insanların ‘daha insani ve doğal’ yaşama arzusundan ortaya çıkmış olması.

Hal böyle olunca, ‘Adil Düzen’ çalışması her zaman ve her platformda dinsel bir çalışma olarak görüldü. Dindar ve dindar olmayan çevreler tarafından da haksızca eleştirildi ve dışlandı.

Önce dindar çevrelerin eleştirilerine değinelim.

 

Dindar çevre dediğimizde aklımıza gelen resmi kurumlar ve yapılar: İlahiyat Fakülteleri, İHL, Diyanet, tarikatlar ve dini gruplar.

Bütün bu kurum ve yapılar en sert şekilde Adil Düzen çalışmasını eleştirmiş, dışlamış ve hatta dine yeni birşey kattıkları iddiasıyla suçlamışlardır.

Peki, bu eleştirilerin sebebi neydi?

Sebebi çok basit olacak ama egoizm, rant ve çekememezlikti.

İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet kendilerini dinin/İslam’ın gerçek temsilcisi ve sahibi gördükleri için her zaman tepkili ve mesafeli durmuşlardı.

Tarikatlar ve dini yapılar da rant (menfaat elde etme kaygısı) ve çekememezlik sebebiyle ‘Adil Düzen’ ve Akevler’i bastırılması gereken bir rakip olarak görmüşlerdi.

 

Dindar olmayan çevreler de dindarlara karşı tepkili oldukları için ‘şeriatçı’ suçlamasıyla ‘Adil Düzen’ çalışmasını anlama gayretini göstermemişlerdir.

Kaynağını Kuran ayetleri ve Hz. Muhammed’in yaşadıklarından alan ‘Adil Düzen’ çalışması, bu kesim için İran ya da Suudi Arabistan kaynaklı görüldüğü için ‘aşırı’ olarak kabul edilmiştir.

Ancak bir gerçek vardı ki; ‘Adil Düzen’ çalışması ne aşırılığa kaçan dinci bir çalışmaydı ve ne de kimilerinin dediği gibi ‘uygulanması ütopik’ olan bir çalışmaydı.

1.      Din kaynaklı olduğunu kabul eden dindar kesim için fazla bilimsel ve farklıydı.

2.      Dindar olmayan çevre açısından da ‘şartlar ve zaman’ uygun değildi.

 

‘Adil Düzen’ için zamanın ve şartların uygun olmaması hayata geçirilmesi noktasında başarısızmış gibi görünmesine sebep olmuştu. Büyük düşünürlerin uzun yıllar sonra anlaşılabilmesi gibi bu çalışma da belki de uzun yıllar sonra anlaşılacak. Bunun daha erkene alınması için ‘Adil Düzen’in gençlere aktarılması gerekli’ tezini savunuyoruz.

 

‘Adil Düzen’ çalışması için 2018 yılı itibariyle gerekli şartlar nelerdir?

Daha iyi aktarmak için tekrar iki gruba ayırarak anlatmak daha yerinde olur.

1.      Dindar kesim için gerekli şartlar: Dindar kesim dediğimiz kesimin İslam anlayışı sadece din odaklıdır. İslam’ı sadece din olarak gördükleri için ‘öldükten sonraki hayat için İslam’ anlayışı vardır.

İslam’ın emirleri öldükten sonraki hayatı kazanmak için uygulanır. Namaz, oruç, hac, zekat... Ölüm-doğum zamanlarında İslam kutsanır ve ritüellere dayalı bir ibadet anlayışı hakimdir.

İslam’ın bir düzen ve sistem olduğu fikri oluşmamıştır. Az önce ifade ettiğimiz kurumlar ve dini yapılar da İslam’ın düzen fikrini kabul etmezler ya da etmek istemezler. ‘Müslümanım’ diyen vatandaşlarımız da bilgileri bu kurum ve şahıslardan elde ettikleri için hiçbir zaman doğru bilgiye ulaşamazlar.

Bunun önüne geçilmesi için İslam’ın düzen ve sistem fikri ve yapısı üzerine araştırmalar ve yazılar kaleme alınmalıdır.

Gençlerimizin İslam’ı daha doğru şekilde öğrenebilmeleri için tek bir yol vardır. Madem İslam’ı sadece din olarak göstermeye ve lanse etmeye çalışıyorlar, o halde Adil Düzen çalışanları da ‘Adil Düzen İlmihali’ ortaya koymalıdırlar.

Nedir bu ilmihal?

‘Yaşanan hayatta, modern çağda, teknoloji döneminde İslam nasıl yaşanır’ sorusuna cevaplar vermelidir.

İslam’ın kolaylıklarını, ictihad (bir kişinin islam hukuku usulü prensiplerini kullanarak sorunlarına çözümler bulmasıdır) sistemini ve İslam-din ekseninde doğru ve yanlış davranışların kişiye ve şartlara göre olduğunun ortaya konulması gerekmektedir.

Böyle bir ilmihalin ortaya konulması için gençlerle bir araya gelerek, onların sorularına ve gereksinimlerine göre soru-cevap şeklinde çalıştaylar yapılması daha yerinde olacaktır. Bu çalıştaylarla gençlerimize ‘kişisel içtihad sistemi’ anlatılarak, onların temel bilgilere sahip olmaları gerektiği vurgulanır ve bu bilgilerle kendi hayatlarında kendilerine ait çözümleri kendilerinin bulmaları düşüncesi de aktarılmış olur.

Dindar olmayan kesim için gerekli şartlar: Bu kesim için gereken şartlar toplumsal olarak ekonomik doygunluk ve doğal yaşam alternatiflerinin aranmasıdır.

Avrupa ve ABD’de de olduğu gibi alternatif yaşam şekillerinin aranmaya başlanmasıyla yeni nesiller kendilerine çözümler arayacaklardır. Aslında faizin ve kapitalizmin zararlı olduğu, yaşanan sistemin doğayı ve insanlığı yok ettiği, çok farklı yaşam tarzlarının da yaşanabilir olduğu gibi düşünceler yaygınlaşmaya başlayınca ‘Adil Düzen’ üzerine araştırmalar artacaktır.

Burada önemli olan nokta da ‘Adil Düzen’in sistem ruhunun anlaşılmasıdır.

Bu da adaletli çalışma ve adaletli paylaşımdır.

 

 

 

3.    GENÇLER İÇİN ADİL DÜZEN II

 

-           Adil Düzen Nedir?

-           Adil Düzen’e Giriş.

-           Adil Düzen’in İşleyiş Farkı.

-           Adil Düzen ve Ekonomi.

-           Sonuç.

 

 

3.1   Adil Düzen Nedir?

 

Sevgili Gençler.

Sizler ‘Adil Düzen’ ile ilgili çalışmalara uzak bir dönemde yaşadınız ve yaşıyorsunuz. Bunun dünyaya duyurulmasında çok emeği olan Necmeddin Erbakan’ı ya gördünüz ya da görmediniz.

‘Adil Düzen’ çalışmalarının kökleri 1970’li yıllara dayanır.

İzmir Akevler Sitesi’nde başlayan bu çalışma, zamanlar İzmir’e yayılmış, Akevler Hizmet Konağı’ndaki konferanslar ve konuşmalarla ülkede yankı bulmuş ve sonrasında Necmeddin Erbakan’ın da ilgilenmesi ile Türkiye geneline ve dünyaya tanıtılmıştır.

Öncelikle belirtilmesi gereken Adil Düzen’in bir sistem denemesi olduğu gerçeğidir. Bundan dolayı da, Adil Düzen’de de uygulama aşamasında bazı aksaklıklar ve düzeltmelere sebep olacak noktalar olacaktır.

Diğer bütün sistemlerde olduğu gibi, uygulayıcı olan insandır ve insanın bulunduğu yerde yanlışlıklar da vuku bulur. Bu sebeple Adil Düzen’i hatasız, mükemmel bir sistem olarak algılamak ve görmek yanlıştır. Ama buna rağmen Adil Düzen için söylenebilecek en güzel tanım ‘adaletin tesis edilmeye çalışıldığı sistem denemesi’ şeklinde olacaktır.

Adil Düzen, siyasetçi ve devlet adamı Necmeddin Erbakan tarafından hem Türkiye’ye hem de dünyaya duyurulmuştur.

Ancak Adil Düzen Erbakan’dan daha önce İzmir Akevler Kooperatif’inde oluşmaya başlamış bir sistem denemesidir.

Süleyman Karagülle ve arkadaşları alternatif bir yaşam kurma amacıyla, o yıllar için çok modern denebilecek düşünce ve gayretle kooperatif kurmuşlar ve çalışmalara başlamışlardır. Burada oluşturdukları alternatif düşünce, yaşam tarzı ve dünya görüşü zamanla gelişmiş ve ‘Adil Düzen’ adını almıştır.

Modern dememizin sebebi, 2018 yılını yaşadığımız günlerde Avrupa’da yeni yeni bu alternatif yaşam tarzları konuşulmaya ve yaygınlaşmaya başlamıştır.

 

3.2   Adil Düzen-Giriş.

Adil Düzen kaynağını Kuran ayetlerinden alır. Ayetlerin ve Peygamberin uygulamalarının bilimsel yöntemle günümüze uyarlanması çalışmasıdır.

Burada uygulanan metod Arapça gramerinin yardımıyla, günümüz ilmi çalışmalarının ışığında insanların çalışma hayatında, artı değerin bölüşümünde adaletin temel alınarak çözümler sunmadır.

İnsanlık tarihini merak edenler, araştırmalar yapanlar günümüze gelinceye kadar insanların çeşitli dönemlerden geçmiş olduklarını görürler.

İlk insandan itibaren insanlık sürekli gelişim kaydederek bugüne kadar gelmiştir.

İnsanlık toplayıcılık döneminde doğanın gücü karşısında çaresizliği yaşamıştır (Paleolitik Dönem).

Avcılık yapmaya başlayınca, mağaralara yerleşmiş, küçük el aletleri ile hayatlarını devam ettirmişlerdir (Mezolitik Dönem).

Sonrasında yerleşik hayata geçmiş, tarımla ilgilenmiş, hayvanları evcilleştirmeye başlamış ve köylerde yaşamaya başlamıştır (Neolitik Dönem).

Sonraki Kalkolitik Dönem’de site devletlerini kurmaya başlamış ve yerel krallıklık oluşmaya başlamıştır (Sümer, Hitit).

Dinler ve onların davetçileri peygamberler insanlık tarihi kadar eskidir. Eski dönemlerde de peygamberler gönderilmişlerdir.

Örnek vermek gerekirse: Elmalılı Hamdi Yazır, Nuh suresinin tefsirinde, Nuh ve kavminin Arap Yarımadası’na yakın bir yer olan Irak civarında yaşadığını yazmaktadır.

Sümerlerin de Mezapotamya’da Irak’ta yaşadığını biliyoruz. Kesin olmamakla beraber Hz. Nuh’un Sümerler’e peygamber olarak geldiğini ifade edebiliriz.

Bundan sonraki dönemlerde de peygamberler bulundukları kavimlere uyarıcı olarak gönderilmişlerdir.

Peygamberler sadece inanca dair bilgileri değil, birlikte yaşamaya dair bilgileri de insanlara aktarmışlardır.

Kuran’da 25 peygamberin adı zikredilir. Bunların haricinde de özel görevlendirilmiş yüzlerce ve hatta binlerce insan vardır. Platon’un bu kişilerden bir tanesi olma olasılığı bir hayli yüksektir.  

İnsanlığın geçirdiği süreçleri ele alırken bize sunulan iki farklı anlatım vardır:

Birincisi: Okullarda anlatılan eski zamanlara ait dönemler. Bilimsel araştırmalarla oluşturulan tarih öncesi çağlar, M.Ö ve M.S’ya dair zamanların bilgileri.

İkincisi: İlahi metinlerde geçen ve peygamberlerin hayatlarını anlatan hikayeler, kıssalar.

Bu iki bilgi grubunun birleştirilmesi insanlık tarihinin daha iyi anlaşılması ve Adil Düzen’in ne demek olduğunu idrak etme noktasında çok yararlı olur.

Paleolitik Dönem dediğimiz en uzun dönemde toplayıcılık etkindi. Bu dönemde Hz. Adem, Habil ve Kabil, Hz. Şit zamanı olması muhtemeldir.

Mezolitik ve Neolitik Dönem’lerinde avcılığa geçiş olmasına rağmen toplayıcılık devam etmiştir. Küçük el aletlerinin kullanılmasıyla beraber insan varlığı kendini örtecek kıyafetleri de üretmiştir.

Hz. İdris’in yaşadığı dönemin de bu uzun zaman aralığında olması muhtemeldir.

Neolitik Dönem’de yerleşik hayata geçen insan toprağı işlemeye başlamış ve tarımı bulmuştur. Bu dönemde küçük köylerin kurulması ile toplumsal halde yaşama başlamıştır. Muhtemeldir ki, bu dönemde de peygamberler görevlendirilmiş ve insanlara bir arada yaşamanın ana kurallarını telkin etmişlerdir.

Kalkolitik Dönem adı verilen maden devirlerinde insanoğlu madenleri kullanmayı öğrenerek hayatını kolaylaştırarak geliştirmiştir.

Madenlerin kullanılmasıyla silahlar yapılarak kullanılmaya başlanmıştır.

İlk site devletleri ve yerel krallıklar kurulmuştur. Sümerler ve Hititler bunlara örnek gösterilebilir.

Muhtemeldir ki, Hz. Nuh da bu dönemde Mezapotamya’da yaşamıştır.

Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur’u verdik.” (Nisa, 163)

Doğanın gücü karşısında aciz kalan insan, doğal olarak bazı doğa nesnelerine de tapmaya başlamıştır.

Güneş, Ay gibi nesnelere tapınma bu bakımdan normaldir. İşte bu dönemde doğaya ait nesnelere tapınmanın yanında tapınılacak olan varlığın elçisi (peygamberi) de olağanüstü güçlere haiz olmalıdır şeklinde inanmış ve düşünmüşlerdir.

Hud Suresi 27-37 ayetleri bize bu döneme ait bilgiler verir.

“Kavminden, ileri gelen inkarcılar: "Biz seni yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz; sana, sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine, biz sizi yalancılar sanıyoruz" dedi.” (Hud, 27)

O insanlar için peygamber olabilecek varlık da olağanüstü güçleri olan insandan farklı bir yaratık olmalıydı.

Milattan binlerce yıl önce yaşanan bu olay, insan varlığının her zaman aşkın’ı aradığını göstermektedir.

Aşkın olanı arama ve ilahlaştırma.

Nuh tufanı ile yeni bir insanlık tarihi başlamıştır. Takriben M.Ö. 3500-4000 li yıllara tekabül eden bu olaydan sonra da Yaratıcı Rab, insanlara peygamberler göndermeye devam etmiştir.

Daha sonrasında Hz. Hud görevlendirilmiştir.

Ad (toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik.) (Hud, kavmine:) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Hala korkup-sakınmayacak mısınız?" dedi.” (Araf, 65)

Hz. Hud’un Ad kavmi için görevlendirilmesinin Nuh Tufanı’ndan sonra vuku bulduğunu bize ayetler göstermektedir.

“Nuh kavmi, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün). Allah, kullar için zulüm istemez.” (Mümin, 31)

Ad kavminin yeryüzünde haksız yere büyüklenmeleri ve karar verici olmaya çalışmaları onların imtihanı olmuştu.

“Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: "Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?" Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, Bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı.” (Fussilet, 15)

Ad kavminin helak olması onların yeryüzünde böbürlenmeleri ve içlerinde bulunan güçsüz olanları ezmeleri ve onların haklarını gasp etmeleri sebebiyle olmuştur.

Aynı coğrafyada bulunan başka bir millet de Semud kavmi idi. Ayetlerin bize bildirdiğine göre bu kavme de Salih peygamber gönderilmiştir.

“Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih:) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi devesi size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın, ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi.” (Araf, 73)

“Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih'e de şöyle) dediler: "Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen, vadettiğin şeyi getir, bakalım.” (Araf, 77)

“Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.” (Araf, 78)

Hud Suresi’nde de anlatıldığı gibi Semud kavmi, gönderilen Salih peygamberi ve ilettiği tavsiyeleri alaya almışlardır (Hud Suresi, 61-67).

Salih peygamberden sonra da ilahi emirler ve tavsiyeler devam etmiştir.

İbrahimi dinler dediğimiz dinlerin ana akımı olarak kabul edilen Hz. İbrahim, (M.Ö. 2300-2500) Hz. İsmail ve Hz. İshak ve sonrasında Hz. Yakup görevlendirilmişlerdir. Yakup’un lakabı İsrail olduğu için kendisinden sonra gelenlere İsrailoğulları denmiştir.

Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Şuayb de M.Ö. 2000-1000 arasında yaşamış ve ilahi tavsiyeleri topluma iletmiş peygamberlerdir.

 

Eski kavimler ve peygamberlerin kıssalarına baktığımızda anlatılan ve gösterilen hep şu resim olmuştur:

Azgınlık ve yoldan çıkma,

Nefislerinin istedikleri gibi yaşama,

Ve sonrasında gönderilen peygamberleri alaya alma ve sonrasında doğal afetlerle helak olma.

 

Ayetlere baktığımızda ve resmi bütün olarak doğru anladığımızda işin aslının daha farklı olduğunu görürürüz.

Hz. Şuayb’ı ele alalım.

“Medyen (halkına da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, O'ndan başka İlahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın; gerçekten sizi bir 'bolluk ve refah (hayır)' içinde görüyorum. Doğrusu sizi çepeçevre kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum.” (Hud, 84)

“Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara:) Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız.” (Araf, 85)

Bu ayete sıradan ‘din’ anlayışı ile baktığımızda, eski kavimler ve onlara verilen ilahi cezaları görürüz. Bu eski kavmin yaşadıkları ve cezası anlatılmış ve olay bitmiştir düşüncesine gireriz.

Ancak farklı şekilde bakmamız gerekir, bunun sebebi de ayetlerin kıyamete kadar bize ışık tutuyor olması gerçeğidir. Başka tarz bakış da Adil Düzen bakış açısıyla bakmaktır.  

Adil Düzen dediğimiz ise sistem ve düzen düşüncesidir.

Şuayb peygamberle ilgili ayetlerde geçen ‘ölçü ve tartıyı eksik tutmayın’ ibaresi ekonomiyi işaret eder ve esas verilmek istenen mesaj enflasyondur.

Kuran’da geçen kıssalar ve anlatılan örnekler bu bakış açısıyla incelendiğinde ortaya çok farklı bir resim çıkar.

İşte Adil Düzen dediğimiz, bu sistem düşüncesi denemesidir.

 

 

 

 

3.3   Adil Düzen’in İşleyiş Farkı.

Sevgili Gençler.

Adil Düzen’i anlamak için onu anlamaya açık olmanız gerekmektedir. Nasıl ki, Uzak Doğu felsefeleri ve düşünce yapılarını anlamak için kendi zihin yapınızdan sıyrılmanız gerekiyorsa, aynı o şekilde sizler de zihninizdeki din ve İslam anlayışınızı bir kenara bırakmanız gerekmektedir.

Sadece sizlere değil, bütün müslümanlara öğretilen İslam’ın bir din olduğu ve ‘kesin inanılması gereken emirler bütünü’ olduğudur.

Evet, doğrudur. İslam bir dindir ve en son gelmiş olan bir dindir.

Ve fakat, İslam aynı zamanda bir düzendir.

‘Adil Düzen’ dediğimiz de, İslam’ın düzen fikrinin bilimsel yöntemlerle bugüne taşınmasının sistem denemesidir.

‘Peki bu bakış açısı neden diğer müslümanlarda yok?’ gibi bir soru aklınıza gelebilir. Bu çok doğal bir düşünce. Çünkü İslam’ın yeni nesillere aktarılmasında hep tek taraflı aktarımlar olmaktadır.

İslam’ın düzen fikrinin diğer müslümanlarda olmamasının sebebi ‘bakış açılarının farklı olması’ sebebiyledir.

Sizlere şöyle açıklayayım: Biliyorsunuz yeni fizik insanlara çok farklı pencereler açtı. Quantum fiziği dediğimiz bu alanda yapılan araştırmalarla, deneyi yapan kişinin deneye etki yaptığı gözlemlendi.

Eski fizik bizlere, deneyi kim yaparsa yapsın, sonucun asla değişmeyeceğini telkin ederdi. Ama yeni fizikle bu yıkıldı ve deneyi yapanın da deneyin sonucuna etkisinin olması, insanların bakış açılarının önemini ve etkisini ispatladı.

Bu da bize, insanların kendi gözlemleri ve kabullerinin olmasının bilimselliğini göstermiş oldu.

Bugüne kadar ayetlere bakanlar, hep din/inanç noktasından gördüler. Farklı bakış açısında olanları kabul etmedikleri gibi, onları yanlış anlamakla suçladılar.

Ancak yeni fizik ve Quantum, insanların kendi öz bakış açılarını ortaya koyarak bunun önemini ispatladı.

Kuran ayetlerine de ‘düzen’ fikri ile bakılması, ayetlerin farklı anlaşılmasına sebep oldu.

Salt din açısından bakılan birçok ayet, farklı okuyanlara çok farklı bilgiler sundu.

Örnekle açıklayayım:

Hud Suresi’nde geçen Şuayb Peygamber’in kıssası, bizim için çok güzel bir örnektir.

Peygamberlerin tek bir kavme uyarıcı olarak göderildiği dönemde, Şuayb peygamber iki kavimle sorumlu tutulmuştur. Bunlar: Medyen ve Eyke halklarıdır.

Şuayb Peygamber bu iki kavim için uyarılarda bulunmuş ve onların hukuka ve hak yememeye davet etmiştir.

Ama ona kulak vermemişler ve helak olmuşlardır.

Ayetlerde şöyle geçer: “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir tanrınız yoktur. Ölçeği ve tartıyı eksik tutmayın. Ben sizi gerçekten bir nimet (ve refah) içinde görüyorum ve bir gün hepinizi kuşatacak bir azabın gelmesinden korkuyorum. Ey kavmim, ölçüde ve tartıda adaleti yerine getirin. İnsanların eşyasını (mallarını ve paralarını) eksiltmeyin. Bu ülkede bozgunculuk yaparak kötülük etmeyin. (Hud 11/ 84–85)

Burada sürekli vurgulanan uyarılar, dini emirler gibi algılanmıştır.

Bu ayetlere İslam’ın ‘düzen’ fikri ile bakılmamıştır. Böyle baktığımızda başka şeyler görmeye başlarız. Bu da nedir? ‘Enflasyon’.

Evet, Şuayb Peygamber enflasyonla mücadele etmiştir.

Şuayb Peygamberin mücadele ettiği bu enflasyon sorunu günümüzde de ekonominin önemli bir problemidir.

Şuayb Peygamber, ölçü ve tartıyı baz alarak, insanların haklarının yenmemesini vurgulamış. İnsanların mallarını eksiltmeyin de diyerek, bugün de insanlar için temel sorun olan enflasyonu işaret etmiştir. Bu ayetin bize dediklerini bugüne taşımak, sorunlara yansıtmak, ayetlerin kıyamate kadar etkin ve geçerli olduğunun ispatıdır. 

 

Bunları açıkladıktan sonra Adil Düzen’in işleyiş farkına geçebiliriz.

Adil Düzen’in işleyiş farkı bilinçli bireylerle oluşan bilinçli toplumun oluşması ve bunların kuracakları ‘kendini yönetme’dir.

Günümüzdeki sistemlerde, görünüşte halkın seçimi ‘demokrasi’ işliyor gibi gözükse de, aslında para ve güç sahiplerinin yönlendirdiği kişilerin ve partilerin seçilmesi şeklindedir.

Partiler örgütlenebilmeleri için maddi güce ihtiyaç duyarlar, adaylar seçimleri kazanabilmek için maddi güce ihtiyaç duyarlar. Seçimleri kazanan partiler alışılagelmiş sistemi devam ettirirler. Hiç bir parti işçilerin, çalışanların üretimden yüzde pay almalarını savunmaz. Çünkü bu durum onlara finansal destek olan kesimin işine gelmez.

Bundan dolayı da her parti iktidara geldiğinde kendi elit, zengin ve güç sınıfını oluştumaya çalışır. Oluşan bu yeni sınıf, dindar da olsa, aslında işleyen sistem hep aynıdır.

Adil Düzen, halkın ortaklıklar kurmasını ve şirketleşmesini temel alır.

Şöyle bir örnek verelim:

Bir fabrikada yapılan bir üretimde her katılımcı kendi tarzında riske ortak olur. Devlet, hizmetleriyle ortak olur; işletmeci, parasıyla ortak olur; işçiler, emekleriyle ortak olur ve o yörenin insanları da pazarlama (eğer gerekirse) orada olma özellikleriyle ortak olurlar.

Kazanç da ortaklık oranlarıyla paylaştırılır.

Bu durumda işletmeci ve devlet hegemonyal bir üstünlük sergileme hakkına sahip değildir.

İşçiler de ezilen alt sınıf olmak zorunda değillerdir.

 

Günümüzdeki sistemde bütün alım satım işleri hep malın alınması ve daha sonra taksitle ödenmesi şeklindedir. Bu doğal olarak tüketim çılgınlığını da beraberinde getirir.

Adil Düzen’de tüketim çılgınlığı yoktur. Çünkü insanlar ihtiyacı olan şeyleri alırlar. Bu nasıl gerçekleşir. Adil Düzen’de önce malın ücreti ödenir, sonra mal satın alınır. Böylece insanlar bütçelerine ve ihtiyaçlarına göre tüketim yapmış olurlar. Ve böylece de ‚Massenproduktion‘ (seri üretim) önlenir, kullanılacak malzemeler, işçilik vs. de ihtiyaca göre sarfedılmiş hale gelir. Üretici yok yere fazladan üretmez, doğa da yok yere sömürülmüş olmaz.

 

Bu yüzden de, en temel farklılık Adil Düzen’in bireysel kararların etkin olduğu bir hukuk düzeni olmasıdır.

 

3.4   Adil Düzen ve Ekonomi.

Sevgili Gençler.

‘Adil Düzen’ dediğimiz sistem denemesinde ekonomi, bilinen ekonomi modellerinden çok farklıdır. Bu farkın sebebi hayata ve ekonomiye bakış açısının farklılığından kaynaklanır.

Sizler ve sizlerden önceki nesiller ve bizler hep bilinen ekonomik sistemlerle yetiştiğimiz için bundan farklı bir sistemi hiçbir zaman düşünmedik. Zaten bizim kuşağımız, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra kapitalizmin karşısında başka ekonomik bir sistem olabileceğini hiç düşünmedi ve bu kuşagın düşünmesine de engel oldular.  

Ama ekonomi dediğimiz şey çok farklı.

Sizlere birkaç örnekle açıklayayım.

Matematik, istatistik gibi derslerden dolayı işletme, bankacılık gibi alanlar bazı kişiler için hep zor olmuştur. Hele finans sektörü, sürekli değişen verileri ile borsa ve birçok şemasıyla gelir-gider tabloları çok gariptir ki, insanları kendinden soğutmuş ve sonrasında şöyle bir düşünceye sahip olmalarına sebep olmuştur:

‘Ekonomi çok ihtisas gerektiren bir konu, ben okusam da anlamıyorum zaten’

Bu, aslında koca bir aldatmaca.

Kendi bireysel dünyasında ya da evinin ekonomik işlerinde herşeyi anlayan bireyler bir anda nasıl oluyor da cahil hale geliyorlar.

İşte asıl istenen de bu.

Toplumdaki bireyler bu alanda zihinlerini kullanmasınlar. Bundan dolayı bir sürü diyagramlar ve hesaplamalar.

Aslında konu çok basittir:

Gelirler ve giderler.

Gelirlerin kaynakları ve harcamaların nerelere yapıldığı.

Diğer bütün konular ve hesaplamalar ‘rakamsal oyun’dur.

 

Adil Düzen ve Ekonomi nedir?

Adil Düzen için temel ölçüt ‘Hak sahibi olmak’tır. Eğer hakkınız varsa gelir elde edersiniz, eğer hakkınız yoksa gelirden payınız da yoktur.

İşte sizlerin de ekonomi alanında temel alacağınız ölçüt bu bakış açısı olmalıdır.

Adil Düzen ekonomisinde iki ana temel hak vardır:

1.         Emekten doğan haklar.

2.         Karşılıklı sözleşmeden doğan haklar.

Başka konular da olsa da, aslında en temel iki konu budur. Bütün ekonomik çalışmalar bu iki ana temel üzerinde bina edilir.

Emekten doğan haklar, sizlerin de anladığı gibi, emeğini sunan işçilerin elde ettiği kazanç hakkı.

Karşılıklı sözleşmeden doğan haklar da, kapitalini (aslında sermaye demek olsa da, kişinin veya kurumun kendine ait sunacağı imkanıdır) ortaya koyan kişinin elde ettiği haklardır.

 

Kazanca endeksli kapitalist sistem nasıldır.

Bu sistemde para asıl ölçüttür. Para mal gibidir ve gücün kaynağıdır.

Hani ‘köpeğin önüne atsan, yemez’ dediğimiz para aslında bütün dünyayı şekillendiren bir ana güç kaynağıdır.

Bundan dolayı paraya sahip olan herşeye sahip olur. Bundan dolayı da çok doğru bir söz vardır bu sistem için: ‘Para, parayı çeker’.

Bir bakıma şu da denilebilir: ‘Para, haklı olmanın sebebidir’.

Bu durum şöyle bir sistemi oluşturur: paraya sahip olarak doğanlar, bu durumu devam ettirirler ve sürekli güç sahibi olurlar. Paraya sahip olarak doğmayanlar, paranın bu gücünü farkedince de, sürekli paraya sahip olmak için çalışırlar. Ve hatta bunun için gayrı meşru (doğru olmayan) işlere de girerler.

Yani paraya sahip olarak doğmak bir ayrıcalık olur.

Ayrıcalıklı olarak doğanlarla, hayata eksi ile başlayanlar arasındaki fark da çok barizdir. Yani bir tarafta sürekli güçlü ve varlıklı olanlar, diğer tarafta da güçsüz ve maddi olarak zayıf olanlar.

İşte bu döngü bu şekilde devam ettiği sürece hiçbir zaman yeryüzünde eşitlikten ve adaletten bahsetmek mümkün olmayacaktır.

İşte Adil Düzen bu adaletsizliğe karşı çıkmaktadır.

Adil Düzen’de para mal olarak kabul edilmez. Para mal olarak kabul edilmediği için de, mal gibi satılamaz ve kiralanamaz. İşte bu yüzden de bankalar ya da şahıslar paralarını satarak ya da kiraya vererek ‘FAİZ’ yani haksız kazanç alamazlar. Ne kadar yerinde ve doğru bir düşünce, öyle değil mi.

Adil Düzen’de şahıslar da banka sahibi olamazlar. Banka sadece devlete aittir ya da şahısların ortak olarak kurdukları komün (Aynı düşüncede olan ve hayat tarzları noktasında ortak duygularda olan kişilerin oluşturdu tüzel kişilik, ya da kooperatif) ler banka kurma hakkına sahip olurlar.

 

Emekten doğan haklar konusundan sonra şimdi de, karşılıklı sözleşmeden doğan haklar konusuna gelelim:

Karşılıklı sözleşmeden doğan haklar konusu asıl temel konudur.

Devlet de karşılıklı sözleşme yaparak ekonomik hayatın içinde yer alır. Bundan dolayı da Adil Düzen için kısaca, kapitalizmle komünizm arasında olan bir sistem, diyebiliriz.

Kapitalizmde sadece para ve paraya sahip şahıslar, şirketler etkindir ve devlet mümkün olduğu kadar küçültülür.

Komünizmde ise devlet baş aktördür ve herşey devletindir ve şahısların mülkiyet hakkı yoktur.

Adil Düzen’de devlet sözleşmelerle ekonomide yer alır. Fabrika, şirketleşme ya da benzeri faaliyetlerde devlet de sunduğu imkanlar ölçüsünde kardan pay alır ve böylece gelir elde eder.

 

Adil Düzen’de bir de ‘selem senedi’ dediğimiz bir sözleşme vardır.

Şimdi sizler bu nedir, nasıl çalışır diyeceksiniz. Aslında çok basit. Bugünkü hayattan örneklerle açıklayalım.

Hani insanların yoğun olarak kullandığı kredi kartları vardır ya, işte bunun tam tersini düşünmeye çalışın.

Kredi kartlarını vatandaşlara çok kolay olarak dağıtan bankalar, bu işlemi yaparken ne yapıyorlar aslında. Para satmış oluyorlar. Karşılığı olmayan krediyi kullandırıyorlar. İnsanlar da bu durumdan çok memnun. Nedeni de şu: ‘Kendilerini zengin insanlar gibi zengin sanıyorlar ve mutlu oluyorlar’.

Ancak bankalar bu imkanı sunarken 10 TL’lik bir ürünü, değerinin çok üstünde sattırmış oluyorlar.

Olmayan bir parayla bir ürünü satın alabilen vatandaş da aldığı ürünü taksitle ödeyerek kolaylık yaşadığını sanıyor. Bu döngü böyle çalışırken aynı zamanda neyi de yaşamış oluyoruz: ‘İhtiyacımız olmasa da birşeyler satın alıyoruz’.

Burada sorulması gereken sorular şunlar:

 

1.      Para satılabilen bir şey midir?

2.      Parayı satarak paradan para kazanan bankaların kazancı haklı mıdır?

3.      Kredilerle ihtiyacı olmadığı halde ürün satın alan insanlarımız israf yapmış olmuyorlar mı?

4.      Sürekli tüketim içinde olan insanlar bir süre sonra doyumsuzluk rahatsızlığına kapılıp kendi psikolojilerini bozmuş olmuyorlar mı?

5.      Sürekli tüketim doğal dengeyi bozarak, dünyayı yaşanmaz hale getirmez mi?

 

 

 

Peki Selem senedi nedir? Ya da biz buna ‘Selem Kart’ diyelim.

Selem kartın işleyişinin temeli aslında şöyle: ‘Parayı peşin ödeme, malı sonra alma’.

Üreticinin işini kolaylaştıran selem kartla, üretici ihtiyacı olan maddeleri daha öncesinden satın alabiliyor ve daha ucuza üretebiliyor ve daha ucuza satabiliyor.

Böylece hayat pahalılığı olmuyor,

Böylece israf artmıyor, (Çünkü bu tarz işlemle insanlar ihtiyacı olanı almaya karar veriyor)

Böylece bankalar para satamaz hale geliyor ve para satan sistem işlemez oluyor,

Böylece insanlar az’la yaşayarak mutluluğu yakalıyor,

Böylece tüketim çılgınlığı azalarak ekolojik denge bozulmuyor,

Böylece dünya daha az kirli ve daha fazla yaşanabilir bir yer haline geliyor.

 

Adil Düzen’in ekonomisini anlamak için aslında temel soru da basittir: ‘Yaşamak için mi tüketiyoruz, tüketmek için mi yaşıyoruz?’

 

Şimdi gelelim bazı gelişmelere ve bu gelişmelerin zararlarına.

Belki bilenleriniz vardır, belki de yoktur. Avrupa’da bir zamanlar şirketler ortaya çıkmış ve insanları kar ortaklığı ile dolandırmışlardı.

Hırs ve aşırı para kazanma isteği ile vatandaşlarımız da bu şirketlere yoğun ilgi göstermiş ve sonrasında hüsran yaşamışlardı.

Neden böyle sonuçlandı dersiniz.

Ortaklaşma, şirketleşme ile kurulan bu yapılara ilgi gösterenlerle aynı düşüncede idiler: ‘Paradan para kazanma’. İşte bu yüzden bu şirketler başarılı olamadılar.

Aynı durumu en güncel şekliyle ‘Çiftlik Bank’ olayında tekrar yaşadık.

Ortaklıklar, şirketleşmeler çok önemlidir. Olması gereken de bu ortaklıklardır.

Ancak bunların işlemesi ve çalışabilmesi için ‘zihniyet’ farklılığı gerekmektedir. Kapitalist düşünce ile Adil Düzen ekonomisinin işlemesini düşünmek, benzinli bir araca dizel koyarak çalışmasını beklemek kadar saçmadır.

Bütün bu olumsuz örnekler ne gibi sonuçlar oluşturacak:

İnsanlarımızın, vatandaşlarımızın güvenlerinin yıkılması. Avrupa’da 90’lı yıllarda mantar gibi çoğalan şirketler ve sonrasında ülkemizde kurulan ve insanlarımızı dolandıran şirketlere bundan sonra güven çok daha az olacaktır.

Ama bunun yanında olumlu olan yönü de şudur: Bundan önce kurulan bu şirketler ve ortaklıklar vatandaşlarımız için birer ders olacak ve bundan sonraki zamanlarda alınan derslerle daha kaliteli ve düzenli çalışmalar da olacaktır.

 

 

 

 

4.    Sonuç

Sevgili Gençler,

Sizler çok farklı ve hızlı bir dönemde yaşamaktasınız.

Sizden önce hayata başlayan bizler hem sizlere yol açmak, tecrübelerimizi aktarmak ve hem de kaçırdığınız konuları sizlere sizlerin anlayacağınız şekilde anlatmakla yükümlüyüz.

Kısa özet şeklinde sizlere aktarmaya çalıştığım Adil Düzen sizlerin de katkılarıyla daha da gelişecek ve belki de sizlerin elinde dünyaya alternatif olabilecek hayatlar sunacaktır.

Burada kısaca anlatmaya çalıştığım Adil Düzen çalışması toplumun hangi kesiminden olursa olsun bütün gençleri ilgilendiren önemli bir konudur.

Gençlerin isyankar ve yenilik arayışı duygularına en güzel şekilde hitap eden bu çalışma sadece dindar kesimden olan gençlerin tekelinde değildir.

Bundan dolayı da bu çalışmanın İzmir’li gençlere aktarılması çok önemlidir.

Hangi kesimden olursa olsun gençlerin ilerici görüşleri ve yaklaşımları Adil Düzen çalışmasını çok daha yukarılara taşıyacaktır.

Ben sizlere bu konuda güveniyorum.

Yeter ki, kimsenin yönlendirmesine girmeden kendiniz olun.

Kendiniz olduğunuzda içinizdeki enerji ve Yaratıcı’nın size verdiği kişisel öz değerleriniz çok daha olumlu şekilde ortaya çıkacaktır.

 

 

 

NOT:

Bu çalışmamı hazırlarken Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’ın Adil Düzen isimli çalışmasından,

Süleyman Karagülle’nin aynı isimli eserlerinden,

Akevler sitesinin internet sayfasından,

ESAM’ın internet sayfasından faydalandım.

Kendilerine şükranlarımı sunarım.

 

 

Sinan Eskicioğlu

Ocakmedya

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Reşat Nuri Erol’un ilk minik katkı notları:

(1)   Bize göre, dört büyük din İslam, Hıristiyanlık, Budizm, Hinduizm şeklindedi, nüfus sayısı olarak da böyledir, beşinci din olan Yahudilik azınlıktır.

(2)   Var, hem de yarım yüzyıldır var; DÇ (Demir-Çimento). Detaylar ilgili makale ve kitaplarımızda.)

 

Ek Bilgi:

Sinan Eskicioğlu’nun “GENÇLER İÇİN ADİL DÜZEN” çalışmasını, daha önceki yazışmalarımızın sonucu olarak bekliyordum. Gece göndermiş. Ramazan ayındayız, sahura kalktığımda gördüm, okudum ve üzerindeki ilk çalışmamı hemen yaptım. Sonra en yakın ADİL DÜZEN ÇALIŞANI  arkadaşlarımla paylaştım; onların da katkıları ve önerileri olacaktır… RNE / İstanbul, 19.05.2018

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 






Son Eklenen Makaleler
Reşat Nuri Erol
Prof. Dr. Ahmed Tahir Satoğlu ağabeyimiz…-1
25.04.2025 322 Okunma
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-14
24.04.2025 371 Okunma
1 Yorum 24.04.2025 15:21
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-13
23.04.2025 412 Okunma
1 Yorum 23.04.2025 10:04
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-12
22.04.2025 459 Okunma
1 Yorum 22.04.2025 11:29
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-11
20.04.2025 476 Okunma
1 Yorum 20.04.2025 06:53
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-10
19.04.2025 491 Okunma
1 Yorum 19.04.2025 10:05
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-9
18.04.2025 577 Okunma
1 Yorum 18.04.2025 07:39
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-8
17.04.2025 507 Okunma
1 Yorum 17.04.2025 07:19
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-7
16.04.2025 586 Okunma
1 Yorum 16.04.2025 11:10
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-6
15.04.2025 517 Okunma
3 Yorum 15.04.2025 07:20
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-5
14.04.2025 684 Okunma
1 Yorum 14.04.2025 07:47
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-4
13.04.2025 535 Okunma
1 Yorum 13.04.2025 07:28
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-3
12.04.2025 568 Okunma
2 Yorum 12.04.2025 10:09
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-2
11.04.2025 585 Okunma
1 Yorum 11.04.2025 10:18
Reşat Nuri Erol
Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-1
10.04.2025 636 Okunma
1 Yorum 10.04.2025 10:53
Reşat Nuri Erol
İslam Medeniyeti Vakfı ‘Salı Seminerleri’ günleri…
9.04.2025 575 Okunma
5 Yorum 09.04.2025 09:09
Reşat Nuri Erol
Dünyanın Geri Kalanı adına yazılan Açık Mektup
8.04.2025 642 Okunma
1 Yorum 08.04.2025 10:33
Reşat Nuri Erol
GAZZE; bu sessizlik çok ağır geliyor bana
7.04.2025 611 Okunma
1 Yorum 07.04.2025 09:02
Reşat Nuri Erol
Faiz sömürüsü yerine ‘Selem Sistemi’ gelecek-5
6.04.2025 623 Okunma
1 Yorum 06.04.2025 09:09
Reşat Nuri Erol
Faiz sömürüsü yerine ‘Selem Sistemi’ gelecek-4
5.04.2025 651 Okunma
1 Yorum 05.04.2025 07:30
Reşat Nuri Erol
Faiz sömürüsü yerine ‘Selem Sistemi’ gelecek-3
4.04.2025 747 Okunma
1 Yorum 04.04.2025 10:14
Reşat Nuri Erol
Faiz sömürüsü yerine ‘Selem Sistemi’ gelecek-2
3.04.2025 735 Okunma
1 Yorum 03.04.2025 09:35
Reşat Nuri Erol
Faiz sömürüsü yerine ‘Selem Sistemi’ gelecek-1
2.04.2025 688 Okunma
1 Yorum 02.04.2025 10:32
Reşat Nuri Erol
Bir Değerlendirme ve Öneri: Nasıl Belediyecilik?
24.03.2025 667 Okunma
1 Yorum 24.03.2025 13:59
Reşat Nuri Erol
‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi-10
23.03.2025 714 Okunma
1 Yorum 23.03.2025 09:50
Reşat Nuri Erol
‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi - 9
22.03.2025 702 Okunma
1 Yorum 22.03.2025 07:10
Reşat Nuri Erol
‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi - 8
21.03.2025 716 Okunma
1 Yorum 21.03.2025 06:54
Reşat Nuri Erol
‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi - 7
20.03.2025 637 Okunma
1 Yorum 20.03.2025 06:16
Reşat Nuri Erol
‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi - 6
18.03.2025 696 Okunma
1 Yorum 18.03.2025 08:14
Reşat Nuri Erol
‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi - 5
17.03.2025 713 Okunma
1 Yorum 17.03.2025 13:21
Reşat Nuri Erol
‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi - 4
16.03.2025 681 Okunma
1 Yorum 16.03.2025 07:09
Reşat Nuri Erol
‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi - 3
15.03.2025 721 Okunma
1 Yorum 15.03.2025 07:21
Reşat Nuri Erol
‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi - 2
14.03.2025 698 Okunma
1 Yorum 14.03.2025 09:30
Reşat Nuri Erol
‘Faizli Sistem’ Yerine ‘Selem Sistemi’ Önerisi - 1
12.03.2025 781 Okunma
1 Yorum 12.03.2025 12:31
Reşat Nuri Erol
Ekonomik küresel krizler ve çözüm önerileri - 3
11.03.2025 682 Okunma
1 Yorum 11.03.2025 06:48
Reşat Nuri Erol
Ekonomik küresel krizler ve çözüm önerileri - 2
9.03.2025 778 Okunma
1 Yorum 09.03.2025 07:05
Reşat Nuri Erol
Ekonomik küresel krizler ve çözüm önerilerimiz
8.03.2025 835 Okunma
1 Yorum 08.03.2025 05:19
Reşat Nuri Erol
‘HAYATI RAMAZAN OLMAYANIN ÖLÜMÜ BAYRAM OLMAZ’
6.03.2025 821 Okunma
1 Yorum 06.03.2025 07:46
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-55
5.03.2025 736 Okunma
1 Yorum 05.03.2025 10:58
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-54
4.03.2025 837 Okunma
1 Yorum 04.03.2025 07:22
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-53
3.03.2025 800 Okunma
1 Yorum 03.03.2025 10:48
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-52
2.03.2025 768 Okunma
1 Yorum 02.03.2025 09:47
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-51
1.03.2025 792 Okunma
1 Yorum 01.03.2025 08:53
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-50
27.02.2025 864 Okunma
1 Yorum 27.02.2025 09:09
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-49
26.02.2025 877 Okunma
1 Yorum 26.02.2025 08:45
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-48
25.02.2025 891 Okunma
1 Yorum 25.02.2025 08:04
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-47
24.02.2025 863 Okunma
1 Yorum 24.02.2025 11:17
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-46
23.02.2025 822 Okunma
1 Yorum 23.02.2025 10:40
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-45
22.02.2025 940 Okunma
1 Yorum 22.02.2025 05:19
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-44
21.02.2025 821 Okunma
1 Yorum 21.02.2025 11:04
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-43
19.02.2025 884 Okunma
1 Yorum 19.02.2025 08:34
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-42
18.02.2025 952 Okunma
1 Yorum 18.02.2025 08:25
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-41
17.02.2025 989 Okunma
1 Yorum 17.02.2025 08:30
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-40
16.02.2025 981 Okunma
1 Yorum 16.02.2025 17:52
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-39
15.02.2025 1226 Okunma
1 Yorum 15.02.2025 12:31
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-38
14.02.2025 1000 Okunma
1 Yorum 14.02.2025 08:58
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-37
11.02.2025 879 Okunma
1 Yorum 11.02.2025 11:49
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-36
9.02.2025 795 Okunma
1 Yorum 09.02.2025 09:58
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-35
8.02.2025 907 Okunma
1 Yorum 08.02.2025 07:45
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-34
7.02.2025 935 Okunma
1 Yorum 07.02.2025 07:40
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-33
6.02.2025 848 Okunma
1 Yorum 06.02.2025 07:18
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-32
5.02.2025 881 Okunma
1 Yorum 05.02.2025 06:24
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-31
4.02.2025 859 Okunma
1 Yorum 04.02.2025 06:51
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-30
3.02.2025 767 Okunma
1 Yorum 03.02.2025 07:03
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-29
1.02.2025 819 Okunma
1 Yorum 01.02.2025 11:36
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-28
31.01.2025 793 Okunma
1 Yorum 31.01.2025 15:15
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-27
29.01.2025 833 Okunma
1 Yorum 29.01.2025 10:25
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-26
28.01.2025 797 Okunma
1 Yorum 28.01.2025 09:36
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-25
27.01.2025 879 Okunma
1 Yorum 27.01.2025 14:35
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-24
26.01.2025 770 Okunma
1 Yorum 26.01.2025 10:15
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-23
25.01.2025 833 Okunma
1 Yorum 25.01.2025 08:41
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-22
24.01.2025 835 Okunma
1 Yorum 24.01.2025 08:47
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-21
23.01.2025 952 Okunma
1 Yorum 23.01.2025 11:31
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-20
22.01.2025 818 Okunma
1 Yorum 22.01.2025 11:30
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-19
20.01.2025 871 Okunma
1 Yorum 20.01.2025 10:22
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-18
19.01.2025 796 Okunma
1 Yorum 19.01.2025 14:44
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-17
18.01.2025 909 Okunma
1 Yorum 18.01.2025 10:44
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-16
17.01.2025 838 Okunma
1 Yorum 17.01.2025 07:21
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-15
16.01.2025 829 Okunma
1 Yorum 16.01.2025 07:49
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-14
15.01.2025 897 Okunma
1 Yorum 15.01.2025 15:47
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-13
14.01.2025 863 Okunma
1 Yorum 14.01.2025 11:49
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-12
14.01.2025 980 Okunma
2 Yorum 14.01.2025 11:51
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-11
12.01.2025 894 Okunma
1 Yorum 12.01.2025 09:39
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-10
11.01.2025 872 Okunma
1 Yorum 11.01.2025 09:06
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun - 9
10.01.2025 912 Okunma
1 Yorum 10.01.2025 14:47
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun - 8
9.01.2025 952 Okunma
1 Yorum 09.01.2025 08:17
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun - 6
8.01.2025 871 Okunma
2 Yorum 09.01.2025 10:41
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun - 6
7.01.2025 888 Okunma
1 Yorum 07.01.2025 08:50
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun - 5
6.01.2025 1043 Okunma
1 Yorum 06.01.2025 09:20
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun - 4
5.01.2025 855 Okunma
1 Yorum 05.01.2025 09:07
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun - 3
4.01.2025 752 Okunma
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun - 2
3.01.2025 810 Okunma
1 Yorum 03.01.2025 08:30
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun…
2.01.2025 826 Okunma
1 Yorum 02.01.2025 09:31
Reşat Nuri Erol
‘Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?’-9
1.01.2025 992 Okunma
1 Yorum 01.01.2025 11:01
Reşat Nuri Erol
‘Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?’-8
31.12.2024 970 Okunma
1 Yorum 31.12.2024 07:44
Reşat Nuri Erol
‘Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?’-7
30.12.2024 930 Okunma
1 Yorum 30.12.2024 09:50
Reşat Nuri Erol
‘Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?’-5
29.12.2024 862 Okunma
Reşat Nuri Erol
‘Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?’-6
29.12.2024 947 Okunma
1 Yorum 29.12.2024 10:15
Reşat Nuri Erol
‘Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?’-4
26.12.2024 976 Okunma
1 Yorum 26.12.2024 08:15
Reşat Nuri Erol
‘Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?’-3
25.12.2024 895 Okunma
1 Yorum 25.12.2024 10:44


© 2025 - Akevler