cuma günleri ve akşamları, haftalardan beri en yoğun çalışma ve “Kur’an Medresesi Dersleri” günümüz olmaya devam ediyor; Ramazan öncesi, bu haftaki Cuma’mız da öyleydi…
Cuma gününün hitamında, Üstad’ın anlattığı dört dersi (1. Kur’an Arapçası, 2. Kur’an Matematiği, 3. Plan-Proje Dersi, 4. Ortaklık -Adil Düzen- Muhasebesi) can kulağı ile dinledik...
Ders hitama erdiğinde, Üsküdar’da yağmur daha da şiddetlendi; berekete yorduk...
Herkesi uğurladıktan sonra, neredeyse yarım yüzyıllık çalışma arkadaşım, Vakıf Müdürümüz İsmail Hoca’yla, hafifçe çiselemeye devam eden yağmur altında yürümeye ve son siyasi-sosyal gelişmeleri değerlendirmeye başladık… Konu bir ara bendenizin yazarlığı ve yazıları merkezli bir mecraya kaydı; devamında yazar Fehmi Koru merkezli değerlendirmeler yaptım… Cumartesi sabahı, günlük yazar okumalarımda, tevafuk diyeyim, Fehmi Koru’nun bugünkü yazısı, değerlendirmelerimi haklı çıkaracak başlık ve içerikteydi…
Başlık şöyle: Saadet Partisi’nin bu seçimin kazananı olacağı şimdiden belli de…
Yazının tamamını Ocak Medya’dan okumanızı tavsiye ederim ama ben sadece başından ve sonundan bölümler aktaracağım: “Saadet Partisi (SP) yarışa son seçimde aldığı oy oranı bakımından olağanüstü mütevazı bir noktadan başlıyor; bu seçimde SP açısından önemli bir sıçramaya tanıklık edilecek. / Dün akşam SP genel başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu’nun İstanbul’da gerçekleştirdiği basınla buluşma toplantısındaydım. / Anlattıklarından etkilendim; sanıyorum toplantıya katılan meslektaşların çoğu da benim durumumdadır. / Zihni berrak biri SP lideri; önünde notlar bulunmadığı, elektronik cihaz da kullanmadığı halde, görüşlerini en anlaşılır biçimde aktarmayı biliyor ve çok zor sorulara bile ortamı ılıklaştıracak cevaplarla mukabele edebiliyor.”
Bu bölüm de Fehmi Koru yazısının sonundan: “Mevcut iktidarın ekonomi politikalarının sonuçlarını hem de hiç abartıya kaçmadan eleştirmekten geri durmadı Temel Karamollaoğlu. Rantın üretimin önüne geçtiğini, eldeki milli değerlerin satılmasına rağmen dikiş tutturulamadığını, sanayi tesisleri yerine betona yatırılan borçların yine borçla kapatılarak bugünlere gelindiğini, dış borcun 450 milyar dolara, iç borcun da 950 milyar TL’ye ulaştığını söyledi. / “Batı’dan daha katı bir Batı kapitalizmi uygulanıyor” da dedi. / Çözüm? / Daha fazla adalet, daha çok insan hakları ve özgürlükler… İsraftan uzak ekonomi ve kaliteli eğitim… İşsizlikle mücadele… Bunların da ancak OHAL’siz bir ortamda gerçekleşebileceğine inanıyor; bunu birkaç kez tekrarladı SP lideri…”
Siyasi ve sosyal olaylarda, yakınlarda da ifade ettiğim üzere, sadece “sonuçları” konuşuyoruz, “sebeplere” bir türlü odaklanamıyoruz; odaklanamayınca da ne “teşhis” ne de “tedavi” yapabiliyoruz; hele hele tek çare ve çözüm olan “Adil Düzen” ise neredeyse hiç gündemde yok, maalesef. Bize göre tek tedavi reçetesi üretim mecrası olan KUR’AN VE İLİM çalışmamızdan aktaracaklarıma geçiyor, bir kere daha başka melce olmadığını hatırlatıyorum…
Ana görev bugünkü Kur’an yorumcularındadır. Herkes Kur’an’ı kendisi anlayacak ve kendi diliyle kavmine aktaracak. Müçtehitler ayrı ayrı içtihatlar yapacaklar. Halk bu içtihatlardan istediklerine uyacak. Böylece gerek halka gerek yorumculara Kur’an’ı anlamada özgürlük tanınmıştır. Bizim kimseyi zorlama yetkimiz yoktur.
Kelamda icma şarttır. Birinin sistemi onun için doğru olabilir ama biz fıkıhta içtihat yapıyoruz. Görevimiz sadece inzar ve tebliğdir, asla zorlama değildir, asla müdahale değildir. İnsan özgürdür, istediğini seçmekte serbesttir. -İçtihat ve mezhepler. -Birlik ve özgürlük. -Semtler ve hicret demokrasisi. -İman ve salihatı amel. Yani birlik içinde özgürlük.
Tekrar ediyorum, birlik içinde özgürlük. Nasıl bardak içindeki çay molekülleri bardağın dışına çıkamazlarsa, insanlar da şeriat içinde özgür olacaklardır, kendi şeriatlarını kendileri seçeceklerdir. Kur’an bunları çok açık bir şekilde ifade etmiştir. Müçtehitler de Sünnete dayanarak bunları uygulamışlardır. Şimdi biz onların yaptıklarını güncelleştiriyoruz.
Siyasi ve sosyal gündemden kopmadan, kaldığımız yerden devam ederiz, inşallah…