Millî Görüş ve ‘Adil Düzen’ olmadan hiç olmaz

Bir taraftan ortalama 20-25 sayfalık ve haftalık (964. Haftaya ulaştık, elhamdülillah) “Adil Düzen” (Adil Ekonomik Düzen) dergisini yayına hazırlıyor, diğer taraftan siyasi ve sosyal gündemi takip ederek siz değerli okuyucularıma ulaştıracağım yazılarımı yazıyorum…

Bu hafta da, iki ana yorumumuzdan biri, “ekonomik ana sorunları kökünden çözen” bir içerikte ve bir taraftan gündemi takip ederken, diğer taraftan ana çözümlerimizi yazıyoruz…

Evet…

Bizler her gün, her hafta çalışıyor, yazıyor ve sitemizdeki deryamıza atıyoruz…

Bilip gereğini yapması gerekenler ‘kör-sağır-dilsiz’ olmaya devam etsinler…

Neyse… Biz bugün yapmamız gereken hatırlatmalara geçelim…

Manifesto ve AK Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başlayalım…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da manifesto ile seçim ahitnamesini açıkladı ve özgürlük, demokrasi, adalet, bağımsız yargı, kuvvetler ayrılığı vs vaat etti... 3Y yani yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele vaat etti... Tekrar bismillah der gibi... Faiz, enflasyon ve cari açık üçlüsünü tahtlarından indirmeye ahdetti... Baştan başlar gibi... 2002’deki vaatler gibi… Kayseri’de de dedi ki: “Birileri bir fitne, fesat kaynatıyor. Bu ne biliyor musunuz? Oyumu Cumhurbaşkanıma vereceğim ama parlamentoda AK Parti’ye vermeyeceğim. Böyle bir şey olabilir mi? İnşallah bu münafıklar çetesini de sandığa gömeceğiz.” Bu nasıl üslup?!

Karar’dan Etyen Mahçupyan, “Bir sonraki erken seçime doğru” başlıklı yazısına şöyle başlamış: “İktidar koalisyonunun iki yıllık ekonomik performansında herhalde en oturmuş yönelimler enflasyon, faiz ve döviz kurunun istikrarlı artması. Bugünlerde tüketici enflasyonu yüzde 11’e yaklaşırken, tahvil piyasası yüzde 15’e doğru yürüyor. Faizlerin 75 baz puan artırılmasının hemen ardından doların 4.30’a yaklaşması ise hiç normal değil, çünkü faiz artışının hedeflerinden biri kuru dizginlemekti. İleriye bakıldığında da Türkiye bu ‘istikrarlı’ bozulma çizgisini devam ettirecek gibi gözüküyor. Nitekim şimdiden Haziranda 100 puanlık bir faiz artışı beklentisi konuşuluyor…” Yazar, yazısının sonuç bölümünde kendince çözümü de yazmış; şöyle: “Çok geç olmadan cumhurbaşkanlığı çevresinin ekonomi yönetimi ile her türlü ilişkisinin kesilmesi ve hükümetin ekonomiden anlayan, küresel piyasaları bilen, yatırımcı zihniyetini tanıyan insanlarının bir koordinasyon içinde yetkilerini serbestçe kullanmalarının sağlanması lazım. Yoksa önümüzdeki seçimden sonra iki yıla kalmadan bir erken seçimin daha eşiğine gelinir ve o ortamı ‘diriliş’ muhabbeti de kesmez.”

Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Danışmanı Cemil Ertem de, bugünkü köşe yazısının “Manifesto ve ekonomi...” ara başlıklı bölümünde şunları yazmış: “Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim manifestosunda ekonomiyle ilgili olarak, “Faizler, cari açık ve enflasyon düşecek” dedi. (..) Yüksek faize dayalı bir ekonomi politikası, cari açığa enflasyonla birlikte yol açar, çünkü yüksek faiz, kurdan başlamak üzere, hiçbir şeyi piyasa fiyatlarıyla, gerçek anlamda, fiyatlamaz. Yerel paradan başlamak üzere, hiçbir şey rekabetçi fiyata sahip olmaz ve sanayiniz rekabet edemez. Böylece yüksek cari açık, enflasyon üretirsiniz...” Danışman böyle diyor; çözüm yok!

Sorularla sonuçlara bakalım ve ekonomiden başlayarak soralım:

-Faizlerin, enflasyonun ve cari açığın düşürülmesini 16 yıldır neden yapmadınız?

-İstihdam artışı, yeni fabrikaların açılmasını 16 yıldır neden yapmadınız?

-Dar gelirli vatandaşların darlığını 16 yıldır neden gidermediniz?

-Vergi yükünü 16 yıldır neden adaletli hale getirmediniz?

Cumhur İttifakı, yapılması gerekenleri yapmak için 600 vekilin yarısından fazlasını istiyor… Meclis’te 350 milletvekiliniz varken, erken seçime gitmek niye; hem de 550’nin 350’si elinizdeyken; enflasyon, faiz, vergiler, cari açık, dolar vs. neden böyle; NEDEN?!.

Demek ki…

Kırk-elli yıllık Millî Görüş ve ‘Adil Düzen’ müktesebatı olmayınca olmuyor…

16 yıldır olmadığına, olamadığına göre; bundan sonra da olmaz…

Evet… Millî Görüş ve ‘Adil Düzen’ olmadan hiç olmaz…