
REŞAT NURİ EROL
Bu haftaki uyarılarımızı, başlıklarıyla tekrar hatırlamamız gerekiyor: 1) Hayatımızın her ânı Kur’an olmalıdır, vesselam… 2) ‘Ve izâtütlâ aleyhim âyâtunâbeyyinâtin…’ (ayet)3) İslâm/barış düzeni yeni fidan olarak yeşerecektir… 4) Her şey Kur’an’ın dediği gibi gitmekte ve gelişmekte… 5) Dünyayı bekleyen dört büyük azab/afet vardır...
Bu hafta bunları dedik. Biz yarım yüzyıldan beri bu afetlerin tamamına ‘Sosyal Tufan’ diyoruz ve bu tufan sonrasında yeryüzünde hükümran olacak olan Adil Düzen Medeniyeti sayesinde insanlığın saadete ereceğini hatırlatıyor, bunun için çalışıyoruz… Bu arada KUR’AN VE İLİM haftalık seminer çalışmalarımızın 959’uncu haftasına da ulaştık, elhamdülillah…
Bu girizgâh bilgilerinden sonra, devamında hatırlatmamız gerekenlere geçelim…
Önemli bir hatırlatma ile başlayalım: Her şeyden önce biz, bizden önceki içtihat ve icmaları ortadan kaldırmayacağız, çalışmalarımızı onların üzerine bina edeceğiz. Bundan dolayı eski müçtehitlerin içtihatlarını ancak aksine deliller elde edersek bırakıyoruz, yoksa onların içtihatları ile amellerimize devam ediyoruz. Bizim hidayetimiz onlarınkini değiştirmemiştir ama onlardan farklıdır. Allah günümüzde muhtaç olduğumuz farklı hidayeti ziyade etmiştir (gündemdeki ‘güncelleme’ meselesini de böyle anlayıp idrak etmeliyiz).
Bu haftaki çalışmamızda tevafuk eden önemli bir uyarı ile devam ediyoruz: Arapça gramer kurallarını bilmezsen, lügati bilmezsen; bu anlamları anlamak mümkün olmaz.
Kur’an’da “ittika, ittiba, ibtiga ve ihtida” vardır. -İlimde içtihat yani “ihtida” vardır. -Ahlakta “ittika” vardır. -Siyasette “ittiba” vardır. -Ekonomide “ibtiga” vardır. İbtigada herkes kendi içtihadı ile hareket eder ama herkes çıkarını düşünür.
Bu sure (15 haftadan beri üzerinde çalışmakta olduğumuz Meryem Suresi) ne yaptı?
Kur’an uygarlığına geçmede karşılaşılan sorunları anlattı... Kur’an uygarlığı ilimde sıçrama yaptı, özel hukukta sıçrama yaptı; şimdi de kamu hukuku ile tamamlamaktadır...
“Adil Düzen” geldiği zaman artık namaz kıldıran maaşlı imamlar olmayacaktır, maaşlı müftüler olmayacaktır; namazı ocak ve bucak başkanları kıldıracaklardır, vaazları ve nasihatleri de dayanışma sorumluları (veya başkanları) yapacaklardır, ilmî ve ahlâkî dayanışma sorumluları, hatta meslekî ve siyasî dayanışma sorumluları yapacaklardır...
Farklı bir bölümle devam edelim… Bizim ekonomi ilminde ortaya koyduğumuz akli delillere dayanarak vardığımız hüküm burada tesis edilmiştir. İnşaatta arz ve talep kanunları çalışmaz. a) Birincisi, inşaat artık (artan) emekle yapılmaktadır. Arz ve talep kanunları ile çalıştığı zaman üretim-yatırım dengesi kurulamaz. Üretimde denge sağlandıktan sonra yatırım yapılacaktır. Bugün yaşamakta olduğumuz üretimdeki krizin kaynağı budur. b) İnşaat nakledilemediği için arz ve talep kanunları çalışmaz. Türkiye’deki bir ev ihtiyacı değil, başka devlette, başka köyde bile işe yaramaz. c) Parçalanamadığı için arz ve talep kanunlarına tabi tutamazsınız. Çünkü günlük ihtiyaçlar çok küçük parçalardan oluşur. d) İnşaat ancak üç dört senede biter, hâlbuki o günün ihtiyacı bugünden bilinemez.
Bu sebepledir ki biz inşaatta işçilerin ücretlerini sabit tutuyoruz. O ücrete işçi bulan müteahhide malzeme ve işçilik kredisini veriyoruz ve yapıyı sonuçta kamu alıyor. Maliyet fiyatı ile satılıyor. İnşaat içtihatlara göre değil, plan-proje ve hesaba dayalı olarak üretilir. Bu sebeple içtihattan sonra plan ve projeye göre oluşacak olan inşaattaki ürün “el-bâkiyât” ve “el-sâlihât” olacaktır. Sevap olarak da hayırdır. (Kaldığımız yerden devam edeceğiz…)
***
Haşiye: Bu arada, bunları yazarken, “Türkiye son yedi yılda yarım trilyonu aşan inşaat yatırımı yaptı. Alınan dış borç betona gömüldü” cümleleriyle başlayan, “Betona 551 milyar dolar” başlıklı bir yazı tevafuk etti. Yazının sonunda şu bilgi var: “İNŞAAT YUTTU! / Yedi yılda milli gelirde toplam artış 78,6 milyar dolar iken, dış borçtaki artış bunun neredeyse iki katı, 146 milyar dolar. Bunun üçte birini de inşaata ‘yatırmış’. İnşaat yatırımlarının yedi yıllık toplamı 551 milyar doları buluyor. Tam yarım trilyon dolarlık beton yatırımı yapılmış...”
Dünyayı bekleyen dört büyük azap/afet vardır ne diyorduk?
07.04.18 - Hayatımızın her ânı Kur’an olmalıdır, vesselam…‘Ve izâtütlâ aleyhim âyâtunâbeyyinâtin…’ (ayet).3.İslâm/barış düzeni yen...
Her şey Kur’an’ın dediği gibi gitmekte ve gelişmekte
04.04.18 - “Ve onlardan önceki dönemlerden nicelerini yok ettik; onlar varlıkta ve görünüşte daha iyi idiler” (Meryem Suresi 74). Evet, to...
İslâm/barış düzeni yeni fidan olarak yeşerecektir
03.04.18 - Ne diyorduk? Birinci yazımızda “Hayatımızın her ânı Kur’an olmalıdır, vesselam” dedik… İkinci yazımızda ‘Ve izâtütlâ aleyhim ây...
‘Ve izâtütlâ aleyhim âyâtunâbeyyinâtin…’
02.04.18 - Önceki yazımızın başlığından itibaren mademki, “Hayatımızın her ânı Kur’an olmalıdır, vesselam” dedik ve demek istediğimiz anla...
Hayatımızın her ânı Kur’an olmalıdır, vesselam
01.04.18 - Üstadım ile uzun zamandır, neredeyse yarım yüzyıldan beri, “KUR’AN VE İLİM” üzerinde, ilim ve amel, teori ve pratik olarak çalı...
Osman Eskicioğlu ve ilk Adil Düzen dr’a çalışması
31.03.18 - Önceki yazımı şöyle sonlandırmıştım: “Osman abimiz yani Prof. Dr. Osman Eskicioğlu ile yapılan ve Akevler camiası (Adil Düzen ç...
Prof. Dr. Osman Eskicioğlu abimiz vefat etti…
30.03.18 - Öncekİ, “SP ve Adil Düzen gündemden düştü(mü?!.)” başlıklı yazımızı şu cümlelerle bitirmiştik: “Bu yazının yazıldığı gün, yazar...
Saadet Partisi ve Adil Düzen gündemden düştü (mü?!.)
26.03.18 - Evet… Önceki “Müslümanlar için iki yol var: Ya Adil Düzen…” başlıklı yazımızı, üç ayet, üç nokta ve üç ünlemle birlikte, yazarı...
Müslümanlar için iki yol var: Ya Adil Düzen…
25.03.18 - Bu yazımda, “Erbakan, Adil Düzen, İslam’ı güncelleme ve SP” başlıklı yazımdaki bazı hatırlattıklarıma dönmem...
Saadet’in sırtına yüklenen ağır ve önemli yük
24.03.18 - Bir yazar (Sinan Eskicioğlu) ve onun bizi ilgilendiren yazılarından söz ediyorduk… Evet, yazarın “Müslümanlar...
12345678910