
REŞAT NURİ EROL
Ne diyorduk? Birinci yazımızda “Hayatımızın her ânı Kur’an olmalıdır, vesselam” dedik… İkinci yazımızda ‘Ve izâtütlâ aleyhim âyâtunâbeyyinâtin…’ ayetinin başı ile başladık… Başlıklar böyleydi… Ayetin devamında ‘Kâlellezînekeferûlillezîneâmenû’ yani ‘Küfredenler iman edenlere dediler ki…’ ifadesi var. Meryem Suresi 73’üncü ayetin tamamı şöyle: “Ve onlara beyyinat olan ayetlerimiz tilavet olunduğunda küfredenler iman edenlere ‘İki ferikin hangisi makamenhayrdır ve nediyenahsendir?’ diye kavl ettiler.”
Ayette “küfreden kimseler kavl ettiler” ifadesi var, bunu açmamız gerekiyor.
‘Hufra’ çukur demektir. ‘Gafera’ çukurun dışarı atılmış toprağı demektir. ‘Kefera’ ise tohumu örten, gerçekleri ve hakikatleri kapatan, gizleyen demektir.
‘Kefera’ kelimesi Kur’an’da 525 defa geçmektedir. Bu vesileyle bir şeyi daha açmamız gerekiyor. Bir kelimenin aslı kendi dilinde derin manalar içerir. Oysa o kelime başka dile geçtiği zaman derin manalarını kaybeder, sadece geçtiği manayı taşır. Kur’an Araplar tarafından değil de Arap olmayanlar tarafından yorumlanmıştır. Kelimeler manalarını değiştirerek gelişmişlerdir. “İman, İslam, Küfür, Şirk” kelimeleri/kavramları hep başka anlamlar olarak kullanılmaktadır. Bu sebepledir ki bugün Kur’an yeniden anlaşılmalıdır. Bu da ancak Kur’an’daki kelimelerin cahiliye dönemindeki Arapçanın Kur’an’daki ıstılahi manaları ile anlaşılmasıyla gerçekleşir. İşte, “Küfredenler dediler” dendiği zaman, bile bile gerçeği reddedenler demektir yahut gerçeği öğrenmemek için kulaklarını tıkayanlardır.
Bizim sesimizi duymak ve duyurmak istemeyenler kâfirlerin ta kendileridir.
Burada ‘kâfirûn/kâfirler’ denmeyip ‘ellezînekeferû’ denmiş yani kâfirlerin kim olduğu, küfrettiklerinin ne olduğu bilinmekte. Adil Düzen’e karşılar ama Adil Düzen’in bir tek yanlışını gösteren yoktur. Onlar Adil Düzen’in kendisine değil uygulanmasına karşıdırlar.
Evet, iman edenlere karşılık kâfirler gelmektedir. ‘Kâfir’ demek aynı zamanda ‘nankör’ demektir, Allah’ın kendisine verdiği nimetlerin hakkını vermeyen demektir.
Biz dayanışma ortaklıklarını kurduğumuz zaman gerçekten iman etmiş oluruz.
Bugünkü durumda cahiliye döneminde yaşıyoruz. Daha kooperatifler kuramadık, dayanışma ortaklıkları kuramadık. Bu durumda daha tam iman etmiş sayılmayız. Ne var ki Mekke müminleri gibiyiz; ileride kurmak için çaba sarf ediyoruz. Buna bilfiil değil de bilkuvve iman diyoruz. Tıp okuyan bir öğrenci bilfiil doktor değildir ama bilkuvve doktordur. Demek ki Adil Düzen çalışanları bilkuvve mürşittirler.
Bu ayetin bize öğrettiğine göre kâfirler ayrı fırka, müminler ayrı fırkadır.
Bu iki fırka savaşta değildir ama küfür fırkası iman fırkasını yok etmek istiyor, onların işini bozuyor, her türlü engelleri önüne koyuyor...
İman fırkası ise sabırla Mekke dönemini yaşıyor...
Kur’an bu surede (Meryem Suresi’nde) tarihi kıssalardan sonra, insanların ahiretteki durumunu anlatarak, bu dünya hayatının bir yarış olduğunu bildirdi. Dünya bir eğitim yeridir. Burada olgunlaşanlar sonunda cennete gideceklerdir. Bu olgunlaşmaların olabilmesi için insanlar bu dünyada sıkıntılar çekmelidirler. Evet, biz yoksulluk, onlar varlık içindedirler.
Evet, müminler sıkıntı çekerler, yoksul olurlar ve ezilirler. Oyları binde bir olur ama sonra onlar varlıklarını her şeye rağmen devam ettirirler. Onlar ezmezler, sömürmezler.
Kişiler yani insanlar bu dünyaya sıkıntı çekmek için gelmişlerdir, çalışıp kazanmak için gelmişlerdir. Topluluklarda ise uygarlaşmanın sağlanması için zaman zaman kötüler de geçici olarak iktidar olurlar ve eski düzeni yıkarlar. Yeni düzenin gelmesi için onların gelmesi gerekir. Sosyalistler, Faşistler, Sermaye ve Tekel Yönetimler yirminci yüzyılda iktidar oldular, batıl düzenleri yıktılar ve görevlerini tamamladılar. Mevcut düzenler ömrünü doldurmuştur ve bugün cenazeleri kalkmaktadır. Yeni düzen gelecektir, Kur’an düzeni gelecektir, Adil Düzen gelecektir. Nasıl yaşlanan ağaç kesilir ve yeni fidan yetiştirilirse, Kur’an düzeni, İslâm/barış düzeni yeni fidan olarak yeşerecektir. Medeniyetlerin yenileşmesi veya devletlerin bir medeniyet içinde yenilik yapabilmesi böyle gerçekleşmektedir… (Devam edecek…)
‘Ve izâtütlâ aleyhim âyâtunâbeyyinâtin…’
02.04.18 - Önceki yazımızın başlığından itibaren mademki, “Hayatımızın her ânı Kur’an olmalıdır, vesselam” dedik ve demek istediğimiz anla...
Hayatımızın her ânı Kur’an olmalıdır, vesselam
01.04.18 - Üstadım ile uzun zamandır, neredeyse yarım yüzyıldan beri, “KUR’AN VE İLİM” üzerinde, ilim ve amel, teori ve pratik olarak çalı...
Osman Eskicioğlu ve ilk Adil Düzen dr’a çalışması
31.03.18 - Önceki yazımı şöyle sonlandırmıştım: “Osman abimiz yani Prof. Dr. Osman Eskicioğlu ile yapılan ve Akevler camiası (Adil Düzen ç...
Prof. Dr. Osman Eskicioğlu abimiz vefat etti…
30.03.18 - Öncekİ, “SP ve Adil Düzen gündemden düştü(mü?!.)” başlıklı yazımızı şu cümlelerle bitirmiştik: “Bu yazının yazıldığı gün, yazar...
Saadet Partisi ve Adil Düzen gündemden düştü (mü?!.)
26.03.18 - Evet… Önceki “Müslümanlar için iki yol var: Ya Adil Düzen…” başlıklı yazımızı, üç ayet, üç nokta ve üç ünlemle birlikte, yazarı...
Müslümanlar için iki yol var: Ya Adil Düzen…
25.03.18 - Bu yazımda, “Erbakan, Adil Düzen, İslam’ı güncelleme ve SP” başlıklı yazımdaki bazı hatırlattıklarıma dönmem...
Saadet’in sırtına yüklenen ağır ve önemli yük
24.03.18 - Bir yazar (Sinan Eskicioğlu) ve onun bizi ilgilendiren yazılarından söz ediyorduk… Evet, yazarın “Müslümanlar...
‘Erbakan’ın Saadet Partisi hangi ittifakta olmalı?’
22.03.18 - Evet… Sinan Eskicioğlu isimli yazar ve onun bazı son yazılarından söz ediyorduk… Önceki yazımızda, yazarın bizim doğruda...
Erbakan, Adil Düzen, İslam’ı güncelleme ve SP
21.03.18 - Şubat-Mart ayının malum gün ve haftalarında, 7’inci vefat yılı vesilesiyle Erbakan Hocamızı anmaya başladık… Bize göre Millî Gö...
‘İnsan daha önce onu yarattığımızı düşünmez mi?’
20.03.18 - Evet… KUR’AN VE İLİM ana kaynağımızdan beslenmeye devam ediyoruz… Bugün de, geçen ha...
12345678910