Yüz ailelik topluluk insanlığın hücreleridir. Nasıl canlıda hücreler varsa, her sorun hücrelerde çözülürse, insanlığın da yüz dairelik hücreleri vardır. Sorunlar buralarda çözülür. Vücut hücrelerin birliğidir. Hücreler öyle hareket ederler ki canlı var olsun. Yüz ailelik hücreler öyle hareket ederler ki sonunda topluluk oluşur.
Hücrelerin birliği insanlığı oluşturmaktadır.
İlk insan yaratıldığında önce aşiret/ocak olmuş, sonra yüzer yüzer gruplar olmuşlardır. Bunlar bir yerde çardaklarını yapar, birlikte otururlar ve birlikte meyve toplarlardı.
Sonra avcılık zamanında birlikte av avlarlardı.
Çobanlık döneminde birlikte hayvanları otlatırlardı. Gezgin idiler ama beraber gezerlerdi.
Tarım dönemine geçildiğinde yüzer ailelik köyler kurdular ve birlikte tarım yaptılar. Benim doğup büyüdüğüm köy böyle köylerden biridir, hâlen varlığını sürdürmektedir.
İnsanlar kentleşmeye Hz. Nuh aleyhisselâmla başladılar.
Kent içinde yine yüz ailelik mahalleler oluştu.
*
Bu kural 20. yüzyılın ikinci yarısında birden bozuldu. Büyük sanayinin doğması nedeniyle insanlar oturdukları yerlerde çalışamadılar, uzak yerlere gittiler. Oturdukları yerler sadece aile birliği için vardı. Çocuklar başka başka okullara gidiyor, erkekler başka yerde çalışıyor, kadınlar başka iş yapıyorlar. Evler sadece yatmak için kullanılmaya başlandı.
İşte bugünkü sıkıntı buradan gelmektedir.
Bu durumda biz ne yapmalıyız?
*
Yapmamız gereken şudur.
Yeniden insan tabiatına uygun olan yüz ailelik yerleşim yerleri oluşturmalıyız.
Burası hem yerleşim yeri hem de iş yeri olacaktır. İnsanlar bulundukları yerde iş bulup karınlarını da doyuracaklardır.
İnsanlar daha kârlı iş buldukları zaman dışarıya gidip orada çalışacaklardır ama dışarıda iş bulamadıkları zaman kendi semtlerinde iş ve aş bulacaklardır.
Böylece bir taraftan çağımızda gerekli olan çağdaş uygarlaşma sağlanacak ama insanlar uygarlığın çarklarında ezilmeyeceklerdir.
Bunun için her semtte yüz aileye hitap eden “Mala-Mal Marketleri” açmalıyız. Halk ürettiklerini burada satabilmeli ve ihtiyaçlarını alabilmelidir. Bunun için her semt için yüz ailelik topluluklar için bir “semt kooperatifini” kuruyoruz. Bu kooperatif bir “Mala-Mal Marketi” açıyor. Kim ne mal getirirse bu market satın alıyor, sonra onun karşılığında o marketten istediği malı alıyor.
*
DÖRT YERDE “MALA-MAL MARKETİ” AÇIYORUZ…
1- KÖYLERDE “TARIM SEMTLERİ” KURUYORUZ. Köylüler ürettikleri malları getirip bu markete satıyor. Tüccarlar o malları kooperatiften satın alıyorlar ve götürüp dünya pazarlarında satıyorlar; o pazarların paraları ile satıyorlar. Oradan semtte satılacak malları satın aldıktan sonra “Mala-Mal Marketi”ne getirip satıyorlar. Böylece “Mala-Mal Marketi”nde o semtin ihtiyacı olan malların hepsi bulunuyor. Mallar para ile satılmıyor, mallar para ile alınmıyor, mallar değiştiriliyor, takas ediliyor...
2- KENTİN SOKAKLARINDA DA “SANAYİ SEMTLERİ” KURUYORUZ ve orada da bir “Mala-Mal Marketi” açıyoruz. O sokakta yaşayanlar istedikleri yerlerde ve fabrikalarda çalışıyorlar. Oralardan elde ettikleri paralarla istedikleri malı alıyor ve gelip mala-mal marketine satıyor, marketten de istedikleri malları yine takas yoluyla alıyorlar. Yani sokak/semt bakkalı yerine “sokak/semt mala-mal marketini” kullanıyorlar. Kendi işyerleri varsa kendi mallarını burada satıyorlar. Yahut çalıştıkları yerde para yerine ürettikleri malları alıp kendi mala-mal marketlerinde satıyorlar. Böylece işvereni de rahatlatmış oluyorlar. İşveren işçilere para ödemekten kurtuluyor. Bu sayede herkes kolayca iş bulabiliyor.
3- FABRİKALARDA VEYA ÇARŞILARDA DA “MALA-MAL MARKETİ” KURULUYOR.
O fabrikada veya çarşıda malını satmak isteyen mala-mal marketine getirip satmakta, karşılığında da para değil mamul mal almaktadır. Yani tüccar kumaş getiriyor, karşılığında gömlek alıyor. İşletme de kumaş alıyor, karşılığında gömlek veriyor. Orada çalışan ve üretim yapan işçilere de gömlek veriyor. İşçiler bu gömlekleri o markete satıyor, karşılığında istedikleri malları alıp kendi semtlerine götürüyorlar.
4- OKUL, HASTANE GİBİ HİZMET YERLERİNDE DE “MALA-MAL MARKETİ” AÇILIYOR.
Hastalardan para değil de mal alınıyor. Neleri varsa onun senetlerini getirip veriyor, ona karşılık hizmet alıyorlar. Tedavi oluyorlar veya öğreniyorlar. Oraya hizmet verenler veya mal satanlar da hizmet alanların getirdikleri malları satın alırlar.
*
Böylece oluşan “Mala-Mal Marketleri” semtlerin çekirdeklerini oluşturacaklardır.
Çekirdeklerde kromozomlar bulunur.
Kromozomlarda hücrenin yapacağı işler planlanmıştır.
İşte, bizim “MALA-MAL MARKETİ” olan yerde “SEMTLER” vardır.
Bu semtler kromozomlardaki DNA’lara benzerler. Önce semt içini planlarlar. Sonra bu sayede semtler arası ilişkiler doğar. Böylece tarım semtleri ile sanayi semtleri üretim yerleri ve hizmet yerleri oluşur. İnsanlık yekvücut olur.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92