İçtihat farzdır, ona göre amel etmek de farzdır
- KUR’AN VE İLİM mi, aktüel günlük konular mı?
Bu soruya vereceğim cevap ‘KUR’AN VE İLİM’ olur.
Neden?
Sizler ‘Kapitalizm, sosyalizm, karma ve Kur’an düzeni’ başlıklı yazımı okurken, ondan önceki ‘Türkiye-İran, ABD-Çin ve III. dünya savaşı’ başlıklı yazımdaki fazla alıntı sebebiyle, Yazı İşleri haklı olarak beni uyardı. Aslında bu iki yazı sadece bir yazı olacaktı. Ama ‘aktüaliteden kopmamak’ adına alıntıda ölçüyü kaçırmışım! Dikkatli bazı okuyucular, var olsunlar, uyarmış. Benim karşı uyarım da şöyle olsun: KUR’AN VE İLİM günlük ve haftalık çalışmalarımız ile aktüel günlük konuları harmanladığım yazılarımı tercih etsinler. Nitekim sözünü ettiğim son iki yazımın sonunda da zaten bunu yaptım, yazının son iki paragrafı o çalışmamızdan. ‘Pazar Yazısı’ niyetine kaldığımız yerden devam edelim… KUR’AN VE İLİM haftalık çalışmalarımızın 927. Haftasına, Kehf Suresi çalışmamızın 9. Haftasına ulaştık, elhamdülillah… Bu hafta 27 ve 28. ayetlerdeyiz... Önceki yazıda kaldığımız yerden devam…
Kur’an’ın ayetlerini okuyup da onu kurallar içinde yorumladığınız zaman, elde ettiğiniz sonuçlar size yapılan ilhamdır. İçtihat yapıp içtihatlarınızı başkalarına duyuracaksınız. Herkes sizin nasıl hareket edeceğinizi bilecek ve o göre sizinle iş yapacaktır. İçtihatlar ilan edilince artık teklif mahiyetinde olup ondan rücu etmezsiniz. İçtihadınıza göre amel etmezseniz sorumlu olursunuz. Ancak yeni içtihadınızla eski içtihadınızı nesh etmiş olursunuz.
Demek ki içtihat yapmak farzdır. İçtihada göre amel etmek farzdır. İçtihatları çevreye duyurmak da farzdır. Dördüncü şart ise içtihadımız Kur’an’a dayanmalıdır...
Eğer içtihatlar arasında birlik doğarsa buna ‘icma’ denir...
Biz Kur’an’ın bazısını okuyup bazısını bırakmayacağız...
Biz Kitabımızdan içtihat yapacağız, onu çevreye anlatacak ve ona uyacağız.
İçtihat yaparken kitabın yapısını bozmamalıyız. Kitap da bizim işlerimizi bozmamalıdır. Yani içtihatlar öyle yapılmalıdır ki sonunda fesat değil salah olmalıdır. Herkes kendi içtihadına göre amel edecektir. Hükümlerin çıkarılması için tüm kaynaklardan yararlanılacaktır. Kur’an, Sünnet, icma, kıyas, hadisler, örf, istihsan, istishab, maslahat, müsbet ilimler, sadık haberler yani tümünden yararlanılacaktır. Bunların hepsi Rabbin insanları eğitmek için var ettiği araçlardır. Bununla beraber delillerin ana esası Kur’an’dır. Diğer bütün deliller Kur’an’ın anlaşılması içindir.
İçtihatlar aynı zamanda eğitmeyi amaçlıyor. İnsan gücü yeterse kendisi içtihat yapar. Gücü yetmiyorsa içtihadıyla birisini seçer ve onun içtihadı ile hareket eder. Bu da içtihattır. Seçmeye de gücü yetmiyorsa, o zaman velisine tabi olur.
İçtihatlar yapılmakta, icmalara dönüşmekte, böylece insanlığın tarihi yapılmaktadır.
Diyelim ki bir arkadaşınız sizi Ankara’ya götürecektir. Değişik yollar takip edilebilir. Ancak sonunda sizi Ankara’ya götürür. Kur’an bir senaryodur, Kâinat yaratılmadan önce yazılmıştır. Kâinat Kur’an’a göre yaratılmıştır. O senaryoda alternatif yollar vardır ama başı, sonu ve gidişi bellidir. Onun değişmesi söz konusu değildir.
Tarihin genel akışı değişmeyecektir. Oyuncu rollerini oynarken kendisine tanınmış olan serbestlik içinde farklılık yapabilir ama senaryonun akışını değiştiremez. Kur’an’ın çizdiği bir senaryo vardır. Ancak o senaryoda belirlenmiş kısımlarda farklı hareket etme imkânı vardır. Esası hiçbir zaman değişmez. Bugün olmuş olan olayların hepsi Kur’an’da mevcuttur. Herkes senaryonun oyuncusu olarak oynamaktadır. Senaryoyu değiştirecek kimse yoktur.
Herkes kendi içtihadı ile hareket eder. Sonunda düzen oluşur. Düzen içinde özgürlük, özgürlük içinde düzen. Bu sistem yalnız ve yalnız Kur’an’ın içtihat sisteminde vardır. Kur’an yönetimin halka verilmesini istemektedir. Merkezi sistem yerine ‘yerinden yönetim’ sistemi, hâkimlik sistemi yerine ‘hakemlik’ sistemi, kanun sistemi yerine ‘içtihat’ sistemi, tekel planlaması yerine ‘arz ve talep kanunlarının dengelenmesi’ sistemi...
Kaldığımız yerden devam edeceğiz, inşallah…