Barış düzeni kurulacak, Kur’an nuru hâkim olacak
İnsanlık tarihine genel olarak baktıktan sonra, günümüze gelindiğinde, çok kritik bir dönemde olduğumuz apaçık görülüyor. Kimileri çağımızdaki döneme ‘şok dönemi’ diyor. Bize göre hayatın dini, ilmi, iktisadi ve idari/siyasi yani dört alanını da kapsayan ‘sosyal tufan’ var. Bu şok veya sosyal tufanın etkisiyle yeryüzüne kargaşa ve keşmekeş hükümran...
Bu soruna başka bir açıdan bakıldığında, dayanışma ve çatışma arasında kalan insanlık ile karşılaşıyoruz. Neden? Genel olarak canlılarda bir tür içinde dayanışma, türler arasında ise çatışma vardır. İnsanlar arasında ise hem dayanışma hem çatışma vardır. Canlılar âleminde türler arasında çatışma ile denge sağlanmıştır. Türler sayılarını çoğaltmak isterler. Başka türler onları yem olarak kullanıp sayılarını azaltır. Canlılar âleminde denge böyle sağlanır. İnsanlar ise değişik uluslara ayrılır. Her ulus canlılar âlemi benzeri olmak üzere bir tür benzeridir. Bir ulusun kendi içinde te dayanışma, diğer uluslar arasında ise çatışma vardır. Hazreti İbrahim’e kadar bu şekilde devam eden süreç, Hazreti İbrahim Peygamber’den sonra uluslar arasında değil de iyiler ile kötüler arasında çatışma olarak düzenlenmeye başladı. Hazreti Muhammed yani Kur’an’dan itibaren ise ırka veya değişik görüşlere dayanan savaş yerine, mikroplar ile diğer canlılar arası savaş benzeri savaş esas alınmıştır.
Hakem kararlarına uyanlar ‘barış’ içinde yaşarlar.
Hakem kararlarına uymayanlar ise ‘savaş ve şirk’ içinde olurlar ve daima Müslimlerle yani barışçılarla savaşırlar. Çağımız dünyasında ‘savaş ve şirk’ cephesini Sermaye ve bürokrasi temsil etmekte, şer güçleri bunlar oluşturmaktadır.
Bu açıklamalardan sonra, KUR’AN VE İLİM çalışmalarımıza istinaden ulaştığımız sonucu bir kere daha hatırlayalım: Sermaye de bürokrasi de sona erecek, İslâm yani barış düzeni kurulacak, Kur’an’ın nuru insanlığa hâkim olacaktır.
Genel sonuç budur, böyle olacaktır.
Özel bazı gelişmelere ve detaylara gelince, kısaca onlara da değinelim.
***
ABD durmadan silah üretiyor gücünün yettiği ülkelere zorla satıyor. Daha sonra da zorla ‘haydi, savaşın’ diyecek. Peki, ya silahlananlar silahlarını satanlara çevirirlerse?
Napolyon, ‘savaş kendisini finanse etmelidir’ demiştir. Silahı kullanmayı bilmiyorsan o silahlar bir işe yaramaz. Ama elindeki silahları kullanmayı biliyorsan, artık herkes senden korkar. Bu silahları satanlar yani ABD ve diğerleri, kendilerinin izinleri olmadan silahı kullandırmayacak tedbirleri kendi akıllarınca alıyorlar ama ona çözümler bulunuyor...
Savaş hep devam edecektir.
Savaşlarda birileri galip gelecek, birileri yenilecektir.
İnsanlık tarihine baktığımızda durumun böyle olduğunu açıkça görürüz.
***
Biraz daha derinlere inelim ve analizlerimizi sürdürelim: Oluşan veya zoraki olarak oluşturulmaya çalışılan taraflar savaşa hazırlanıyor. İpekyolu, dolar, petrol ve silah ile hazırlıklar yapılmaktadır. En sonunda Türkiye’nin kapısını çalacaklar ve Türkiye kimin yanında olursa o taraf savaşı kazanacaktır. Bu bir iddia veya görüş ve onlar böyle diyorlar.
Tekrar Sermaye’ye ve onun gerçekleştirmeye çalıştığı planına gelelim.
Sermaye III. dünya savaşını çıkarma sevdasında. Ancak bu savaşın çıkması veya çıkarılabilmesi için İslâm âleminin bölünmesi gerekmektedir. İslâm âleminin iki güçlü ülkesi İran ve Türkiye bölünmezse, İslâm âlemi bölünmez ve III. dünya savaşı çıkmaz. Biz bunun böyle olduğunu bugün değil, onlarca yıldan beri her vesileyle söyledik ve yazdık. Bugün de bu durum böyledir. Sadece İpekyolu, dolar, petrol ve silah savaşı kazanmak için yeterli değildir. Savaşı kazanmak için; a) Haklının yanında olmak, b) Halkta savaşma azminin bulunması, c) Öz üretimle yaşayabilme yani dayanabilme, d) Silahı kullanma eğitimine sahip olma gereklidir.
Ana sonucu bir kere daha hatırlayalım: İslâm yani barış düzeni kurulacak, Kur’an’ın nuru insanlığa hâkim olacaktır. Bundan ötesi teferruattan ibarettir.