KUDÜS için çözümümüz var kardeşim; VAR…
Kudüs yeniden fethedilecek… Ne zaman ve nasıl fethedileceğini, bundan önceki “Kudüs, Mescid-i Aksa, mescitler, camiler ve …” ile “Büyük Kudüs Mitingi vesilesiyle hatırlatmalar” başlıklı yazılarımda ifade ettim, merak edenler o yazılara bakabilir…
Prof. Dr. Faruk Beşer, bugünkü (04.08.2017) “2019’da Kudüs yeniden fethedilebilir mi?” başlıklı yazısında değinmeseydi, konuyu son dediğim noktada bırakmaya niyetlenmiştim.
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımıza istinaden dediğim şuydu: “(…) son olarak 24 hafta süren İsra Suresi çalışmamıza istinaden de biliyoruz ki; Mescid-i Aksa ve Kudüs sorunu, bu yüzyıl bitmeden, aynen Hazreti Ömer zamanında olduğu üzere, savaş değil “barış” ile sona erecektir… KUR’AN tarihin tekerrür edeceğini ve aynen Hazreti Ömer zamanında olduğu gibi Kudüs’ün tekrar fethedileceğini müjdelemektedir… Aynen Hazreti Ömer döneminde olduğu gibi Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın anahtarları, “ADİL DÜNYA DÜZENİNİ” tesis edenlere teslim edilecektir… Hazreti Ömer veya Selahaddin-i Eyyubi benzeri birine Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın anahtarları teslim edilecektir…”
Evet, ‘bu yüzyıl bitmeden’ bu fetih gerçekleşecektir… KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızdan çıkardığımız sonuca göre de iki tarih belirledik; bize göre de birinci tarih 2019! Ama Faruk Beşer’in de sorduğu üzere, 2019’da Kudüs fethinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini sadece Allah bilir. Biz bu fethin gerçekleşmesinin gerekçelerini ve nasıl olacağını, son iki yazımızla birlikte, daha önceki yıllarda defalarca yazdık; o makalelerde ve tefsir çalışmalarımızda okunabilir. Büyük Kudüs Mitingi vesilesiyle, sadece Mescid-i Aksa’yı değil, İstanbul’da Ayasofya başta olmak üzere Türkiye’deki bütün mescitlerimizi ve camilerimizi; Mekke ve Medine mescitleri ile birlikte yeniden düşünüp hatırlamalıyız… Elbette her zaman hatırlattığım üzere; TEŞHİS ve TEDAVİ reçeteleri ile birlikte…
Bu konuya tekrar dönmeme ve bu yazıyı yazmama, bir yazarın (A. Dilipak) daha, bugünkü (04.08.2017) “Kudüs’ü gözümüze çok yaklaştırınca!” başlıklı yazısı vesile oldu.
Dilipak’ın hatırlatmaları da şöyle: “Bu çerçevede Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere de önemli. Yahudilerin elinden alsak da sorun bitmeyecek... / Bana kalırsa Kudüs’ten başımızı kaldıramıyoruz ki, Mekke ve Medine’yi konuşalım... / Tek başına Kudüs’ü düşünmeyelim. Bana göre Mekke, Medine ve Kudüs’ü birlikte düşünmemiz gerek. Bunların hiçbiri tek başına kurtulamaz... / Yani demem o ki, Kudüs’ü gözümüze çok yaklaştırınca arkasında Mekke ve Medine’yi görmezden gelmeyelim...”
Yazar yazısının devamında önemli bir soru soruyor ve diyor ki:
“Burada şunu da görelim; Kudüs’ü varsayalım Yahudilerden aldınız, ya da yönetime ortak olacaksınız, bir çözümümüz var mı?”
Cevap veriyorum: Çözümümüz var kardeşim, var; “ADİL DÜZEN” var, “ADİL EKONOMİK DÜZEN” var, “ADİL DÜZEN İNSANLIK ANAYASASI” var…
Ama ‘görelim’ dediğin için tekrarlıyorum; çözümün olduğunu görmek ve hatırlamak gerekiyor. Bu vesileyle, bu yazar kardeşimiz dâhil, ilgili ve yetkililerin tamamına, bir kere daha sorumu hatırlatıyorum: Necmettin Erbakan Hocamızın sadece sizlere değil, bütün dünyaya anlattığı bu çözümlere karşı yıllardan beri neden “summun-bukmun-umyun”lardasınız?!.
Bu soruma her iki yazar yani F. Beşer ve A. Dilipak kendilerince cevap veriyorlar. Başta bu çözümlerimiz olmak üzere, bütün çalışmalarımıza, her nedense “kör-sağır-dilsiz” davranışı içinde olanların durum ve tutumunu, A. Dilipak ne de güzel özetlemiş:
“Zaten bizi bu zillete mahkûm eden içine sürüklendiğimiz dağınıklık, tefrika değil mi? Filistinliler kendi içinde uzlaşabilecek mi? Diğer Müslüman topluluklarla ortak bir yönetim oluşturabilecek miyiz? / Bu günkü felaketin arkasında sadece Siyonistlerin düşmanca politikaları değil, Müslümanların cahilce davranışları da var... / Şeytana lanet okumaktan peygambere salavat getirecek zamanımız yok sanki... / Değişmesi gereken sadece işgal kuvvetleri değil, biziz biz. Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir...”