‘Siz emrimizi dinleyin, ne söylüyorsak onu yapın’
Evet, önceki yazımda ‘az daha devamı var’ demiştik. Siz ‘az daha’ dediğime bakmayın; az ama öz ve de pek çok şey var. Çalışmamızın son üç sayfasından öz ve özel bölümler sunacağım. Yaz yani özel eğitim günlerindeyiz ya; bu ilk bölüme daha çok dikkat!
1
‘Çocuk 7 yaşından sonra hem çalışır ve üretici olur hem de bilgisini artırır. Oysa Sermaye’nin ve bürokrasinin insanları sömürebilmesi için onların beceriksiz olmaları istenir. Küçük yaşta çalışmak yasaklanır. Kimileri zanneder ki çocukları korumak için bunu yapıyorlar. Tam tersine, çocukların yetişip kendi başlarına iş yapmamalarını sağlamak için okullar ayrı, işyerleri ayrıdır ve otuz yaşına kadar insanları aylak aylak eğitiyoruz(!) diye gezdirmektedirler. “Belv” işte bu tür eğitimi reddeder ve çalışarak okumayı teşri eder. / 7 yaşındaki çocuk bir büyüğün yanında iş yapar. / 10 yaşındaki çocuk bir büyüğün verdiği işi kendi başına yapar. / 15 yaşını doldurmuş çocuk/genç kendisine verilen ve gösterilen proje işlerini yapar. / 20 yaşındaki insan projeyi artık bizzat kendisi okur ve uygular. / 25 yaşındaki insan kuralları belirlenmiş projeleri yapar. / 30 yaşındaki insan kurallar koyarak proje yapar.’ (s.13)
2
‘YORUM: Daha önceki ayetlerde karşılıklı tartışmalar yer almıştı. Ayet (Kehf,18/7: Biz, insanların hangisinin daha iyi iş işlediğini ortaya koyalım diye, yeryüzünde olan şeyleri, yeryüzünün süsü/ziyneti yaptık.) aralarında bir atıf harfi koymadan birden genel düzene girdi. Canlılardaki mücadele düzeninin insanlar için de söz konusu olduğunu belirtti.
Bir çöl düşünün. Kumlar üzerinde bitkiler yaşayamıyor. Siz gittiniz ve bir su kuyusu buldunuz. Güneş pili koydunuz. Kuyudan su çıkarıp serpmeye başladınız. Bir de torbanızdaki değişik tohumları serptiniz ve bıraktınız. Sulamanın devam etmesi için de bir bedeviye imkânlar verdiniz ve görevlendirdiniz. Yirmi sene sonra oraya gittiğiniz zaman orada bir canlı topluluğu görülür. Tohumların bazısı tutmuş, yer almış, bazıları ise yaşayamamış. / İşte bu canlılardaki yarıştır. / Diğer canlıların özelliği olarak farklı türler yarış içinde olurlar, insan ise kendi türü ile yarış içinde olur. Böylece uygarlaşma olur. İyi iş yapanlar hayatta kalır, yapamayanlar elenip giderler. Bugünkü yeryüzündeki karışıklığı böyle açıklamaktadır Kur’an.
Bir asır sonra yeryüzünde olanlar neler göreceklerdir?
İlmî, meslekî, ahlâkî ve siyasî dayanışma ortaklıkları kurulmuş, yerinden yönetim yerleşmiş, hakemlik sistemi gelmiş ve para olarak “mal bonoları” kullanılmaktadır.
İnsanların üçüncü binyıl uygarlığına geçebilmeleri için 15 Temmuz’lar, olağanüstü haller (OHAL) ve Anayasa oyunları (referandumlar) olacaktır.
Kooperatifi kurduğumuzdan bu yana 50 sene geçti. O halde 100 sene çok uzak değildir. Neslimizden sonra iki nesil geçecektir. Bu seminerler unutulmuş olmayacaktır. Onlar bu yorumu okudukları zaman benim kâhinliğimi değil Kur’an’ın mucizelerini görmüş olacaklardır. Sermaye ve bürokrasi sona ermiş olacaktır zannediyorum. İsrail devlet olmaktan çıkmış ama tüm insanlarla barış içinde ticaretini yapmaktadır. Faiz yok ama kâr var.
Bin Dil Üniversitesi faaliyete geçmiş, büyük ilim adamları yetiştirilmiş olacaktır.
Benim bunlarda şüphem yoktur. Sadece zaman bakımından bir delilim yoktur.’ (s.14)
3
‘YORUM: Bin senede bir oluşan uygarlaşma gereği bugünkü olaylar cereyan etmektedir. Allah dinini yani düzenini (bize göre “Adil Düzen” olarak) tamamlayacaktır. Kimi Müslümanlar Kur’an’ın içeriğine inanmıyorlar, çünkü onu yaşayacak güçleri yoktur.
Siz semt kooperatifleri kurmalı, küçükten işe başlamalı, bir hücre oluşturmalısınız. Sonra o hücre çoğalacak, önce halk değişecek. Ondan sonra Sermaye değişecek. Sonra da bürokrasi değişecek. Buna işareten diyor ki; siz yapmayacaksınız, Biz (yani Allah) yapacağız. Geçmişte de Biz yaptık, gelecekte de Biz yapacağız. / Siz emrimizi dinleyin, ne söylüyorsak onu yapın, kalana karışmayın. / Canlılar siyah toprak üzerinde yeşerirler. / Uygarlıklar ise yıkılan uygarlıklar üzerinde yeşerirler ve daha ileri uygarlık olurlar.’ (s.15)