15 Temmuz: Çare-çözüm-tedavi merhalesine geçelim
15 Temmuz sonrasında yani bugünlerde çok hızlı hareket etmemiz gerekiyor...
Bu musibetleri bize reva gören düşmanlarımız boş durmuyor, çalışıyor...
15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrasında yeni planları yapmaya başladılar bile; altı ay durum değerlendirmesi, altı ay yeni plan ve sonrasında yeni uygulamalar, yeni darbeler! 15 Temmuz yazılarımdan birinde ne demiştim; su uyur, düşman uyumaz!
Biz de önce “teşhis” sonra “tedavi” üzere acilen çalışmalıyız...
Bu dediklerimin detayları geçmiş ve gelecek yazılarda…
Biz sabır ve de sebatla uyarılarımızı yapıyoruz…
Çare ve çözüm önerilerimizi de sunarak…
Yöneticilerimizin görevi ilgilenmek…
Ve elbette gerekenleri yapmak…
Yapmazlarsa, yapamazlarsa…
Tarih tekerrür eder…
Yani darbeler…
Bitmez!!!
“Yapılması gerekenler yapılmazsa…” başlıklı yazım başta olmak üzere, bundan önceki bütün 15 Temmuz yazılarımda (29 yazı), bu minval üzere gerekli uyarılar yapıldı...
“Teşhis ve Tedavi; KUR’AN VE İLİM ile” başlıklı yazımda da ifade ettiğim üzere; bundan sonrasında acilen yapılması gerekenler peyderpey yazıldı ve daha da yazılacak…
Önceki yazımda minik bir öz/özet yaptım, bu yazımla da bu merhaleyi tamama erdiriyorum; bundan sonraki on yazı “çare-çözüm-tedavi” odaklı yazılar olacak…
Son yazımda üç yazardan söz etmiş ve yerimin müsaadesi nisbetinde ilk ikisinin dediklerinden örnekler vermiştim. Bence üçüncü yazar Yusuf Kaplan’ın “15 Temmuz rüzgârını, kalıcı bir ruha dönüştüremezsek...” başlıklı yazısı, başlığından da anlaşılacağı üzere, benim bu köşede yaptığım uyarı ve hatırlatmalarımın bir benzeri. Bu benzerlik yani -çok az da olsa- bazı yazarların benzer uyarıları yapması sevindirici. Bereketi Allah’tan…
Söz sırası Yusuf Kaplan’da ve o söze şöyle başlamış: “Her şeyin allak bullak olduğu, kültür'ün, medyanın ve gençliğin hızla çözüldüğü bir anda, Allah (cc) imdadımıza yetişti tam zamanında. Üstelik de, ölüp ölüp dirildiğimiz Türkiye'nin en uzun gecesinde, ürpertici bir şer'den diriltici bir hayır halk etti. / Önce bir kasırga esti o karanlık 15 Temmuz gecesinde... Her şeyi silip süpürebilecek bir tsunami. / Sonra Celâl ve Cemâl sahibi, Rahman ve Rahîm olan Allah (cc) yardımını esirgemedi. Kasırgayı dindirdi, rüzgâra dönüştürüverdi; diriltici bir rüzgâra hem de... Millet, kendini keşfetti; farkını fark etti... / İşte bu rüzgârın kalıcı bir ruha dönüştürülmesi gerekiyor şimdi. Bizi bekleyen en büyük mesele, bu…
Bence, uyarılarının en kritik bölümü şöyle: “Gelinen noktada, 15 yıllık Ak Parti iktidarı, maddî bakımdan büyük kalkınma hamleleri gerçekleştiriyor ama bu süreçte manevî (eğitim, fikir, kültür, sanat, gençlik ve medya alanındaki) atılımlar ihmal ediliyor... / Tam “nereye sürükleniyoruz böyle?” derken, 15 Temmuz fırtınası patlak veriyor ama bir anda rüzgâra dönüşüyor... Bu “sahipsiz”, çilekeş, asil millet, eşi görülmemiş bir destan yazıyor: Tankların önüne yatıyor, tarihe ruh üflüyor... Kendini keşfediyor... / RÜZGÂR, KALICI BİR RUHA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLECEK Mİ? / İşte bu 15 Temmuz'da esen rüzgârın kalıcı bir ruha dönüştürülmesi gerekiyor... Eğer buradan kalıcı bir ruh üretemezsek, bir süre sonra rüzgârın söneceğini, her şeyi kaybedeceğimizi bilelim...
Yusuf Kaplan’ın yazısı şu uyarıyla bitiyor: “Bu yazı, bu hayatî meseleye bir giriş oldu; sonraki yazılarda, bu mesele üzerine derinlemesine gideceğim... Asıl meselemiz, bu, çünkü...”
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/15-temmuz-ruzgarini-kalici-bir-ruha-donusturemezsek-2031505
Benim otuz yazıdan beri bu köşede anlatmaya çalıştığım da bir yönüyle işte budur.
Gelecek on yazıda çare-çözüm-tedavi merhalesine geçelim ve iyice derinleşelim…