Süleyman Karagülle
HÂMİLÂT (YÜKLER) 01.12.2000
12.02.2025
82 Okunma, 0 Yorum

HÂMİLÂT  (YÜKLER)

 

بسم الله الرحمن الرحيم

فالحاملات  وقرا

ZÂRİYÂT SÛRESİ – İKİNCİ ÂYET

ف Fa: Arapçada ekleme edatı vardır. Buna bağ edatı denir. Türkçede de vardır. Ayrı yazılan “De” harfi ekleme edatıdır. Gelip gitmede ki “P” de ekleme edatıdır, “Ya” da  ekleme edatıdır. Arapçada bunlar 10 kadardır. “Va, Fa, Sümme” bir grup teşkil eder ve kelimelere aynı yükleri yükler. “Ev, Em, Emma” ile “Bel, Lâkin” ve “Lâ”, bir de “Hatta”. “Va, Fa, Sümme” sade ekleme edatıdır. “Va” tertip veya birlikteliği ifade etmez. Sadece fiilde cümledeki mahalde ortaklığı ifade eder. “Fa” tertip ve peşpeşeliği ifade eder. “Sümme” ise tertibi ama arada açıklığı gösterir.

Burada magnetik rüzgarın esmesinden bahsettikten sonra, arkasından yük yüklenenlerden söz etmektedir. Kelamcılarla filozoflar arasında büyük görüş ayrılığı vardır. Filozoflar, “Soba yandığında ortalık ısınır, odayı ateş ısıtır.” diyorlar. Peygamberler, “Odayı ateş değil Allah ısıtır. Ama ateşten sonra ısıtır.” Diyorlar. Yani, peşpeşe yapar. Vagonlar peş peşe çekilirler. Katarı lokomotif çeker. Peş peşe olmak demek, önce gelen sonra geleni var ediyor demek değildir. Kelamcılara göre kainatın lokomotifi Allah’tır. Diğerleri peşpeşe gelen vagonlar gibidir. Anahtarı çevirdiğimizde odamız aydınlanır. Odayı aydınlatan anahtar değil elektriktir. Anahtar sadece elektriğe yol vermelidir. Kainattaki olaylar böyledir. Biz bir şey yaparken biz yapmıyoruz, işlediğimiz sebepler de yapmıyor, hepsini Allah yapıyor; ancak bizim irademize uygun yapıyor. “Rahmân ve Rahîm olan Allah” insanı cüz’i irade sahibi yaptığı için insanın iradesine uygun işler yapmaktadır. Gerçi kul olan insandır; ne var ki, Allah da kulun isteklerine cevap vermektedir. İşte buradaki “Fa” sadece peş peşe gelen olayları tertib etmektedir. Birincisi ikincisinin sebebi değil alâmeti bulunmaktadır. İnsanlar anlasın diye işleri kurallara göre yapmaktadır. Bunun en açık  görünümü “elektrik” ve “magnetik”tedir.

Bir tel alın ve uzatın. İki tarafını toprağa batırın. Sonra bir mıknatısla magnetik rüzgar estirin. Telden akım geçer. Şimdi bir telden akım geçirin, çevrede mıknatıs alanı oluşur. Yani, mıknatıs alanın hareketi ile elektriki alan oluşur. Elektriki alanın hareketi ile mıknatıs alanı oluşur. Karşı karşıya konan iki paradan birine vurursanız diğeri hareket eder, öbürüne vurursanız diğeri hareket eder. Para parayı hareket ettirmez. Siz istediğiniz parayı hareket ettirirsiniz. Elektrikle magnetik de böyledir. Öyleyse elektrik ve magnetik alanları oluşturan başka bir güç vardır. Filozofların hatalı görüşleri böylece fizik tarafından da düzeltilmiş olmaktadır.

حمل Xaml: Yük demektir. Arapçada “Xaml”den başka, “vıkr, sıkl, vizr” vardır. Xıml: Hayvanlara yüklenen yüktür. Vizr: İnsanın yüklendiği yüktür. Sıkl: Asılı yüktür. (Kolla taşınan yük.) Vıkr: Üstüne konan yüktür. (Rüzgarın ve selin alıp götürmemesi için konan taş.) Xamele, yüklenmek demektir.

Kur’an’da: -Zülüm yüklenmek, -Hayvanın sırtında yağ yüklenmesi, -Kadının cenin yüklenmesi, -Sorumluluk yüklenmesi, -Gemiye yüklemek, -Kara ve denizde yüklemek, -Ekmek taşımak, -Techizat yüklenmek, -Köpeğe yüklenmek (korkutmak), -Ağırlıkları taşımak, -Hataları yüklenmek, -Vizri yüklenmek, -Tevrat’ı yüklenmek, -Arşı yüklenmek olarak geçmektedir.

Burada “vıkrı yüklenmek”ten bahsetmektedir. Olayın cereyan şekli şöyledir. Her elektron çekirdek etrafında dönmektedir. Dönme hızı ile merkezkaç kuvvet oluşmaktadır. Elektron ile çekirdek arasında ise çekme kuvveti vardır. Ancak elektronlardan her biri çekirdeğin etrafında bir yerde bulunmaktadır. Buradan alıp götürebilmek için bir güç gerekir. Nasıl bir kattan diğer kata çıkabilmek için yeterli güç gerekiyorsa, elektronların da bir yörüngeden daha uzak yörüngeye gidebilmesi için belli bir güç gereklidir. O güç yoksa elektron yerini terk etmez. Moleküller yüksüz görünürler. Yeter derecede hareketli mıknatıs alanı ile koparılırsa ondan sonra akmaya başlar. Eğer müsbet yük ile menfi yük yan yana ise dışarıya etki etmezler  Hortumun emen ve  salan iki ucu bütün suyu kendi içlerinde akıtıyorlar. Ancak iki uç birbirinden ayrılırlarsa tek başlarına su akıtırlar. Böylece yük yüklenmiş olurlar. Metallerde boşalan yerlere başkaları dolar, böylece elektronlar birbirine yer bırakarak ilerlerler.

حاملات Hâmilât kelimesi “kurallı dişi çoğul”dur. Dağınık halde olan elektronlar şimdi bir yöne doğru yönelirler. Tıpkı rüzgar estiğinde tozların sürüklenmesi gibi. Magnetik alan rüzgar, elektron da tozdur. Bir yöne yönelmiş akan elektronlar etkileri üretmektedir. Yani, entropisi düşük haldedir. Şimdi bunlar bir magnetik alana çarpar da entropileri büyürse bize iş yapmış olurlar. İşte bu düzgünlüğü göstermesi için “hâmilât” kelimesi kullanılmaktadır.

ال Harf-i Tarifi bize yükü taşıyanların yani elektronların kitleleri olduğunu, kitle ve yükün eşit olduğunu göstermektedir. Yine bunların belli bir değer taşıyıp gelişigüzel büyüklükler şeklinde olmamaları kendiliğinden oluş iddialarını reddetmektedir. Klasik kelamcıların “cüz’ün la yetecezza”lara yapışması bunları ifade etmektedir.

Bir şey kendiliğinden 1 olabilir. Ama 5 olamaz. Çünkü biri diğerinden bağımsız olduğuna göre, aynı şey muhtemel olan şeyi nasıl buldular? Çoklular arasındaki benzerlik yaratıcıyı kanıtlar. Çok arasındaki işbölümü yaratıcıyı kanıtlar. Yaşadığımız hayatta hep aynen kabul ediyor ve uyguluyoruz da, makroda neden inkar ediyoruz? Bu bile bile küfür değil midir? İşte bu sebeple o anutlar cehennemliktir. Herkes biliyor ki Mustafa Kemal tanrı değildir. Ama onu tanrı gösterip hata etmez kabul ediyor ve zorla ona taptırmak istiyorlar. İşte küfür budur, putperestlik budur. Yoksa bir kimse Mustafa Kemal’in gerçekten tanrı olduğuna inansa ve ondan sonra da ona tapsa, o kâfir değil inandığının mü’minidir. Kâfir olanlar sahte Kemalcilerdir. Onu istismar edenlerdir.

وقر VıQR: Bir şey uçmasın, rüzgar onu alıp götürmesin diye konmuş ağırlıktır. “Vakar” kelimesi de buradan gelir. “Bu kimse vakurdur” dediğimiz zaman; “Bu kimse ağırbaşlıdır, gelişigüzel sözlere ve kışkırtmalara gelmez” demektir. Bu mânâsıyla “Vıkrı hamletmek” ağır bir şeyi taşımak demektir. Burada elektrik yükünden bahsetmektedir. Yani, madde parçacık elektrik yükü yüklenir. Çekirdek etrafında yükü merkezkaç kuvveti ile dengelenmiştir ve artık yük taşımıyor gibidir. Oysa magnetik alan gelince çekirdekten koparılıyor, başıboş hâle geliyor. Elektron  kitlesi böylece yük yüklenmiş oluyor. Ondan sonra gerekli yere doğru hareket etmektedir. İnsanların vakur olanları da böyledir. Bir istikamete yönelip hedefe doğru gidiş için davranan kimselere “vakur” denmektedir. Değişik istikametlerde gelişigüzel dolaşan insan yerine, hedefe doğru ilerleyen insan “vakur”dur. Burada da hedefe doğru giden yük yüklenen parçacıkların yüküne “vıkr” denmektedir.,

Vıqran” kelimesi nekre gelmiştir. Bunun anlamı, değişik magnetik alanların bir çeşit yük doğurduklarını ifade eder. Gerçekte elektronun yükü kitlesi gibi tektir. Parçalanmaz cüzdür. Burada bir şey sorulabilir. Yüksüz elektron kütlesine eşit parçacık var mıdır? Bu kelimenin nekre gelmiş olması ve yüklenme söz konusu olması nedeniyle demek ki yüksüz kitle parçacıkları da mevcuttur. Batılıların “notrino” dedikleri bu parçacığın varlığına işaret etmektedir. Gerçi batı fizikçileri ışığın sıfır hızda kitlesi olmadığını söylemektedirler. Ancak bu genel tanıma aykırıdır. Yani enerjiyi madde yüklendiği yükle birlikte taşır. Eğer bu böyle değilse ne taşır?

Işık hızındaki parçacığın kitlesi olduğu izafiyet nazariyesi ile ispat edilebilir.

M*c^2+ M*v^2 = (M+DM) * (V+DV) eşitliğini ışığın kitle ihtiva etmesi varsayımına dayanmaktadır. Gerçekten bu formül çözülür ve entegral alınırsa;M= Mo*1/(1-v^2/c^).5 bulunur. İzafiyet nazariyesinin sonucudur. Atom fiziği buna dayanır. Öyleyse ışığın da kitlesi vardır.

Vıkran” kelimesinin nekre gelmesi bir yükten başka yükün olduğunu gösterir ki o da çekirdek yüküdür. Ne var ki, enerji naklinde kullanılan sadece elektron yüküdür. Bunun için Kur’an “Vıkr” kelimesini nekre kullanmıştır.

Bir yere giren akı çizgileri orada çıkan akı çizgileri farkı kadar yük yüklenmelidir. Div F ile gösteriyoruz. Gerçekten giren akı X Y Z ise çıkanlar da (X+dx)   (Y+dy) Z+dZ) ise içeride kalan akıların sayısı  dx*dy alan içinde Xx dx dir. Üç alanı topladığımız zaman  (Xx+Yy +Zz) dv olacaktır. İşte “Fa elXâmilâti Vıkran” âyeti Maxwel’in bu formülünü belirtir.

Burada yüklenen yük aslında yüklenen enerjidir. Atomda mevcut olan enerji elektronu koparmakla yük yüklenmiş oluyor. Onun yerine başka elektron doldurunca atomda bir enerji değişimi olmayacaktır. Elektronu koparmak için magnetik rüzgardan gelen enerji elektrona yüklenmiş olmaktadır. Sonra bu Keban Barajı’ndan Üsküdar’a gelmekte ve şimdi odamızı aydınlatmaktadır.

Elektron çekirdeğin etrafında dönerken  taşıdığı enerji vardır. Dışarıda esen magnetik rüzgarın buna etki edebilmesi için yeter derecede büyük olması gerekmektedir. Yoksa yörüngesinden çıkamaz. Bunu şöyle izah edebiliriz. Sabit merdiveni olmayan bir apartmana seyyar merdivenle çıkabilmemiz için merdivenin boyu sabit kat arasına yetişmesi gerekir. Daha kısa olan merdivenden yukarıya çıkmanız mümkün değildir. Dolayısıyla elektron daha küçük enerjilere karşı yüksüzdür. Yeter derecede magnetik rüzgar estiğinde yörüngeden kopan elektron artık yüklenmiş olur.

Bunu başka bir şekilde şöyle ifade edebiliriz. Bir lastik blokun içinde bir boşluk olsun. İçine basınçlı su dolduralım. Lastik sıkışır ve lastik enerji ile dolmuş olur. Suyun basıncını kaldırırsak lastik boşanır. Bir elektron da çekirdek etrafında dönerken suyu boşaltılmış boşluk gibidir. Magnetik rüzgârla onu kopardığımızda elektrik bütün uzaya basınç yapar ve yük yüklenmiş olur. Kendisine de basınç gelmiş olur. Magnetik rüzgârın esmesiyle elektronun yük yüklenmesi âyeti bir çok atom fiziği ile ilgili olayları aydınlatmış olmaktadır. Elektron bir parçacıktır. Ama yük yüklenince parçacıktan çıkıp tüm uzayı dolduran bar akı olmaktadır.

Su türbinine giren moleküller yukarıdan aşağıya indikleri için kanatlara çarpıp onlara enerji aktarmaktadır. Türbin dönmektedir. Türbine bağlı mıknatıslar bakır tellerdeki elektronları koparıp onları hızlandırmaktadır. Sonra onlar akarak enerjiyi lambamıza kadar getirmektedir. Lambadaki tele çarpıp onu ısıtmaktadırlar. O da ışınlarını yayarak odamızı aydınlatmaktadır. Sonunda odamız biraz ısınmaktadır. Isınan dünya çevreye ısıyı yaymaktadır. Böylece uzay boşluğu ısınmaya başlıyor. Ama mevcut potansiyel enerji de bitiyor. Bittiği zaman kıyamet oluyor. İşte Allah’ın varlığını ispatlayan çok açık delil. Güneş denizi ısıtmasaydı, denizden çıkan su dağlarda yağmur olup barajda tutulmasaydı, biz şimdi varolmazdık. Oysa güneşin içindeki hidrojen helyuma dönüşmekte ve ışık yaymaktadır. Ne var ki, güneşin yağı tükenmektedir. 10 milyar önce dolu yaratılan güneş şimdi yakıtının yarısını bitirmiş durumdadır. Diğer yarısı da 10 milyarda bitecektir, diyebiliriz Kainatın ömrü bu kadardır.

Nereden bakarsak bakalım, müsbet ilim Kur’an’ın âyetlerini doğrulama mekanizmasıdır. Bu sebeple biz Kur’an’ın Allah sözü olduğunu kabul ediyoruz. Biz Kur’an’a kendi varsayımlarımızla mânâlar veriyoruz. Sonra onu müsbet ilim ile kontrol ediyor, böylece varsayımlarımızın doğruluğunu ispatlıyoruz. Aynı varsayımlarımızla fıkhî mânâlar veriyoruz. Onları da HzPeygamber’in uygulaması ile, yani sünneti ile kontrol ediyoruz. Böylece varsayımlarımızı aklen ve naklen ispatladıktan sonra o varsayımlara dayanarak sorunlarımızı çözüyoruz. İçtihat yapıyoruz. Allah’ın emri budur ve bizler bu emri yerine getiriyoruz.

 

İnternette yayınlanan bu yazımıza herkes katılabilir, kritik yapar veya tamamlar. Katılan, kritik eden ve katkıda bulunanlara teşekkürler...

 

 






Son Eklenen Makaleler
Yasin Kılar (Karar Danışmanı - Mentor)
YAPAY ZEKÂYI EĞİTMEK - TRAINING ARTIFICIAL INTELLIGENCE
23.02.2025 28 Okunma
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-46
23.02.2025 296 Okunma
1 Yorum 23.02.2025 10:40
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-45
22.02.2025 404 Okunma
1 Yorum 22.02.2025 05:19
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-44
21.02.2025 459 Okunma
1 Yorum 21.02.2025 11:04
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-43
19.02.2025 486 Okunma
1 Yorum 19.02.2025 08:34
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-42
18.02.2025 527 Okunma
1 Yorum 18.02.2025 08:25
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-41
17.02.2025 566 Okunma
1 Yorum 17.02.2025 08:30
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-40
16.02.2025 623 Okunma
1 Yorum 16.02.2025 17:52
Özer Ataç
Sahtelik 4
15.02.2025 656 Okunma
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-39
15.02.2025 830 Okunma
1 Yorum 15.02.2025 12:31
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-38
14.02.2025 605 Okunma
1 Yorum 14.02.2025 08:58
Süleyman Karagülle
SEÇKİN SAYILAR VE 19 MUCİZESİ 05.01.2001
12.02.2025 126 Okunma
Süleyman Karagülle
BORÇLARIN TASFİYESİ KANUNU 22.12.2000
12.02.2025 75 Okunma
Süleyman Karagülle
BORÇLAR 22.12.2000
12.02.2025 77 Okunma
Süleyman Karagülle
DIŞ BORÇ(BAKARA278-279) 22.12.2000
12.02.2025 98 Okunma
Süleyman Karagülle
AHŞAP ARALIK ÇALIŞMALARI 15.12.2000
12.02.2025 155 Okunma
Süleyman Karagülle
GENEL ÇALIŞMA KURALLARI: 15.12.2000
12.02.2025 78 Okunma
Süleyman Karagülle
MUKASSİMÂT(zariyat4.ayet) 15.12.2000
12.02.2025 104 Okunma
Süleyman Karagülle
GENEL DURUM VE ÇÖZÜM 08.12.2000
12.02.2025 90 Okunma
Süleyman Karagülle
AKEVLER DENGE KULÜBÜ SÖZLEŞMESİ 08.12.2000
12.02.2025 71 Okunma
Süleyman Karagülle
C Â R İ Y Â T (ZARİYAT3.AYET) 08.12.2000
12.02.2025 67 Okunma
Süleyman Karagülle
K Ü R T Ç E 01.12.2000
12.02.2025 86 Okunma
Süleyman Karagülle
ORUÇ BABA 01.12.2000
12.02.2025 99 Okunma
Süleyman Karagülle
M E S İ H 01.12.2000
12.02.2025 98 Okunma
Süleyman Karagülle
HÂMİLÂT (YÜKLER) 01.12.2000
12.02.2025 82 Okunma
Süleyman Karagülle
“ZÂRİYÂT-1- ÂYETİ”Nİ AÇIKLAYALIM: 24.11.2000
12.02.2025 62 Okunma
Süleyman Karagülle
TESİR ÇİFTİ 24.11.2000
12.02.2025 83 Okunma
Süleyman Karagülle
AHŞAP EVE GETİRİLEN YENİLİKLER 18.11.2000
12.02.2025 92 Okunma
Süleyman Karagülle
DEVLETİN AF YETKİSİ VAR MIDIR? 18.11.2000
12.02.2025 89 Okunma
Süleyman Karagülle
İFRAT VE TEFRİT(KEHF28) 18.11.2000
12.02.2025 108 Okunma
Süleyman Karagülle
MATEMATİK İLE İfrat ve tefrit nedir? 11.11.2000
12.02.2025 109 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’AN MATEMATİĞİ TARİKATI 11.112000
12.02.2025 120 Okunma
Süleyman Karagülle
NEFİSTE SABIR(kehf28) 11.11.2000
12.02.2025 96 Okunma
Süleyman Karagülle
OKUMA/ TİLÂVET EMRİ 04.11.2000
12.02.2025 118 Okunma
Süleyman Karagülle
SÖMÜRÜ VE ÇARE 04.11.2000
12.02.2025 79 Okunma
Süleyman Karagülle
AKEVLERDEN HABERLER 28.10.2000
12.02.2025 70 Okunma
Süleyman Karagülle
MESKENLER VE İŞYERLERİ AYETİ 28.10.2000
12.02.2025 79 Okunma
Süleyman Karagülle
BOZULMA (ENTROPİ) 28.10.2000
12.02.2025 77 Okunma
Süleyman Karagülle
ERMENİ KATLİAMI 14.10.2000
12.02.2025 73 Okunma
Süleyman Karagülle
MARKETTE SELEM UYGULAMASI 14.10.2000
12.02.2025 66 Okunma
Süleyman Karagülle
FAİZSİZ İŞLETME 14.10.2000
12.02.2025 54 Okunma
Süleyman Karagülle
BELGRAD OLAYI 07.10.2000
12.02.2025 84 Okunma
Süleyman Karagülle
MÜTEŞÂBİH ÂYETLER 07.10.2000
12.02.2025 147 Okunma
Süleyman Karagülle
MEDENİYETLERİN ÖMRÜ 30.09.200
12.02.2025 99 Okunma
Süleyman Karagülle
AHMET BÜLBÜL’ÜN ÖLÜMÜ VESİLESİYLE; 30.09.2000
12.02.2025 89 Okunma
Süleyman Karagülle
Rektör Ethem Ruhi Fığlalıya cevap 23.09.2000
12.02.2025 111 Okunma
Süleyman Karagülle
KURANDA MUCİZE-1 23.09.2000
12.02.2025 112 Okunma
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-37
11.02.2025 565 Okunma
1 Yorum 11.02.2025 11:49
Bahaeddin Sağlam
Safsata ve Hakikat Kelimelerinin Etimolojisi
9.02.2025 73 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Bahane Kelimesinin Etimolojisi
9.02.2025 93 Okunma


© 2025 - Akevler