Özer Ataç
Sahtelik 4
15.02.2025
657 Okunma, 0 Yorum

Büyük yanılgı ben’liktir;   her şeyi kişisel algılıyoruz. Nesnelliğe direnerek elde ettiğimiz “kazanç” ya da “başarı”  günün sonunda elimizde  kalmayacak.

Salınım ya da medceziri görmesek te   her şeyde titreşim devam ediyor;  bu varlığın ortak tekamül ağıdır. Gelişmişi, ilkeli ne varsa  her şey titreşiyor. Varlıkta  titreşim mutlak;  bu titreşim görünmez bağın salınımıdır. En “ilerideki” ve en “geridekinin” bir birine yaşamsal bağından söz ediyorum.  

 

Dikkat ediniz; gelişmiş model,  ilkel olanın üstünde oluşundan değil, birbirine hiyerarşik olmayan  bağından söz ediyorum.

 

Görüntüye aldanmayın. Gördüğünüz hiyerarşi, gündeliktir; geliştirmez çürümeye/yozlaşmaya düşer,düşürür.  

 

 

Bedenimizde de öyle; hiyerarşik görünümü yanıltıcıdır. Bilgi toplayıcı   organımız olan beynimiz,  yürümek için ayağa ihtiyacı var; onu beslerse  onun biçimiyle kendini ayakta tutabilir.  Görmek için göze ihtiyacı var; göz olmadığında eksikliğini diğer organların işlevini derinleştirerek gidermeye çalışır.Bu ilk bakışta hiyerarşik görünür. Öyle değil; ayak ve göz bedenin bütünlüğünde beyinden farklı değil. Fark yakınlık, uzaklıkta da değil. “Neremiz hastalanırsa canımız orada,” deyimi hiyerarşik olmayanı deneyimleyiştir.    

 

 

Hiyerarşik yanılgı ya da  doğrusal (lineer) modelli yapılar,  dar bakış açımızdan, daha doğrusu benliğimizden  kaynaklanıyor.  “Düz çizgi” ısrarı, çoklu boyutsallığın kanseridir.  Doğaya uygun değil.

 

*  

 

 

Salınım, döngü,  iletişim mutlaktır.  

Döngü,  sabitlik/beka tanımaz. Döngünün dahi  çokluğun içinde rotası yoktur.

 

 

Bilim insanları nihayet, “belirsizlik evrenindeyiz” , diyebildiler.   

Belirsizlik evreni,   karar kılmaz  ve  tahmin edilmezdir. Yukarıdaki aşağıda olmadan dahi , onun gibidir; aşağıdaki yukarıda olmadan dahi onun gibidir. “Tuhaflık” yaftamızı kafa konforumuzun güvenliği   için kullanmamız bu yüzden. (1)

 

*

 

 

Büyük bir orkestrada  çeşitli çoklu çalgılar   sıra sıra beste yatağına akın eder; birden sustuklarında, küçük kanaldan aheste akan suyun beliren sesi, tek enstrümanın adımlarını işitiriz.  O tek ses, onca sesin içinde vardı;  “eksikliğini”  tekliğinde fark ediyoruz. Bu yüzden içindeyken dahi katılmıyoruz, kapılıyoruz.

 

*

 

 

Fark etmek,  ben’likten mi,  empatiden mi geliyor.

Hangisi daha armonik?

 

Çok açık;  ne zaman bunalsak,  doğaya ulaşmaya çalışıyoruz. Beton hücrelerin,  asfalt koridorlarında birkaç  saksı, küçük bahçe, tek ağacın hele kavurucu sıcaklarda değeri ne çok “artıyor”. Bunu neden yapıyoruz; Bütün ya da “tüm benlik”,   benlik kasvetine tutsak yaşamımıza   çıkış kapısını gösteriyor.  

 

*

 

Empatinin kaynağı, benlikte değil Bütün’de  olmalı; çünkü kamil/olgun, “yüce benlik”  olan Bütün’dür.  

 

Buradaki varlık,  hiyerarşik değil;  tamlayıcıdır. Akıl ne zaman benlik prangasından sıyrılıp Bütün’e yönelirse   o zaman empati serpiliyor. Empati,  özgeci katılımdır. (2)

 

 

Katılmanın türleri var;    topluca seslenişte mi,  sessizliğin tekilliğinde mi  varlığımızı deneyimliyoruz?

 

Kaybolmaktan korkan ben’liğimizi maskesiz görürüz. Kaybolmak, korkmak ardından  daralmak, sinmek geliyor. Benlik,  daima güvenliğini ayrıcalığını dayatıyor. Demek ki korku ve sinmek dağılmak, tekil olarak savrulmaktır. İnsan tekil olamaz; yalnız kaldığında dahi zihninde kendini çoğaltıyor; kendi kendine çeşitli suretler oluşturup onlarla konuşuyor. Bütün’lüğün güvenliğine empati köprüsüyle geçmeliyiz.  

 

 

 

Toplumsal olmak değil daha ötesi  insanlık. Çeşitli entrikalarla geri kalmışlığa düşürülenler kurtulmuş seçkinlerin her yerine sirayet eder; fakat bu etki ne kabul edilir ne anlaşılır.  Bunları toplumsal ‘misyon’, kitlesel ‘hedef’   için söylemiyorum. Onlar, sabah -akşam  salınan modeller. Her yükselişte en uçtaki Ben’lik(ler) hakimiyet kurmaya yönelir; o an kurar. Fakat yükseliş, durağan değil; inişte ilk savrulacaklar yükselişin ucundakiler oluyor.   

 

 

Doğada birlikte yol alan yabani hayvan  veya göç eden kuşlar, balıklar  yol alış uğultusu, titreşimi  ile  tek bir hayvanın hareket ediş sesi   arasında “anlam”  bağını müzik dizgesinde  işittiğimizde;  tekil ile bütünsel olanın tamlayan ilişkisini fark ediyoruz.  Bu anlatım,  tekrar ederek kendini gösteriyor.  Dinleyici,  tekilin, “aşağısının”,   tüm orkestranın

armonisini ayrımsız kavrıyor.  Yaşamda bunu yapmıyoruz; her şeyi etiketleyip ayırıyoruz; giderek karıştıkça yeniden, sonra yeniden ayırıyoruz. Ayırmak sonunda yabancılaşmayı “haklı” çıkarıyor; sömürüyü de.  

 

 

*

“Bir sutra var: (3)

 

Bir öğrenci Chunang Tzu’ya ,(4)

 -“Nedir bu sabah üç?” diye sormuş.

 

Çünkü biri ne zaman “devrimden” veya “değişimden”  bahsetse,

Chuang Tzu güler ve “Sabah üç kanunu,”  dermiş.

 

“Bir maymun terbiyecisi maymunlarına gider, onlara şöyle der:

-“Kestanelerinizle ilgili olarak: sabah üç  ve öğleden sonra dört ölçü alacaksınız.”

Buna maymunlar öfkelenir.

Çünkü geçmişte sabah dört ölçü ve akşam üç ölçü alıyorlardı. Açıkça sinirlenirler: - “ Ne demek istiyorsun? Hep sabah dört ölçü  kestane alıyorduk; sen şimdi ‘üç’ diyorsun. Bunu kabul edemeyiz.”

-“Tamam, “ der terbiyeci,

-“o halde size sabah dört vereceğim ve öğleden sonra üç.”

Hayvanlar memnun olurlar.

 

Toplam aynı kaldı; ama maymunlar toplama bakamaz. Vakit sabahtı; o yüzden ancak sabahı görebiliyorlardı.  Her sabah dört ölçü almak alışkanlık olmuştu ve dört ölçü bekliyorlardı.

 

Şimdi bu adam gelmiş,

-“ Sabah üç ölçü,” diyordu. Bir ölçü kesiyor; bu kabul edilemez.  

Kızdılar, isyan ettiler. Bu maymun terbiyecisi bilge bir insan olmalı;  yoksa, ‘maymun terbiyecisi’ olmak zordur.  Bunu kendi tecrübelerime dayanarak biliyorum. Ben de maymun terbiyecisiyim.

 

 

-“Tamam,” dedi maymun terbiyecisi.

 

- “Canınızı sıkmayın. Eski usule uyacağım. Sabah dört ve akşam üç ölçü alacaksınız.”

 

Maymunlar mutluydu. Zavallı maymunlar, iki türlü de “nedensiz”  mutlu veya mutsuz olabilirler. Fakat bu adam daha geniş bir bakış açısına sahipti. Görebiliyordu, dört ile üçü toplayabiliyor; sonuç aynıydı.

 

 

Maymunlara “günlük” yedi ölçü verilmesi  gerekiyordu. Nasıl aldıkları, hangi düzen içinde aldıkları önemli değildi. İki düzen aynıydı, kestane sayısı değişmiyordu; ama bu durumda maymunlar hoşnutsuzdu; diğer durumdaysa memnundular.

 

Gelelim sana: Zihnin bu şekilde çalışmaya devam ediyor; sadece düzeni değiştirip duruyorsun. Bir düzenle hoşnut hissediyor, başka bir tanesiyle mutsuz oluyorsun ve toplam aynı kalıyor. Fakat asla “toplama” bakmıyorsun.

 

Zihin toplamı görmez. Ancak meditasyon  toplamı görebilir. Zihin parçaya bakar, uzağı göremez. Bu yüzden ne zaman bir haz duysan, hemen hazzın içine atlıyorsun; hiç akşama bakmıyorsun.  Hazzın içinde acının gizli  olduğunun farkına varmadın. Acı, “akşam” gelecek; haz sabah burada. Asla saklı olana, görünmez olana örtülü/örtülene bakmıyorsun. Sadece yüzeye bakıyor ve deliriyorsun. Hayatın boyunca hep bunu yapıyorsun. Bir parça seni yakalıyor. Göz rengi… ne aptallık Hayatın nasıl göz rengine  veya başka birinin gözlerine bağlı olabilir?

 

Sırf göz rengi yüzünden hayatın nasıl güzel olabilir? Beş paralık küçük bir pigment. İki günde o gözlere alışacaksın ve onları unutacaksın.

 

Zihin toplamı göremez. Sadece yüzeye , şekle, saça , göz rengine , yürüyüşe bakar.  Bunlar parçalar, insanın toplamı nerede?!  

 

Şöyle der Chuang Tzu:

 

-“İki düzen aynıydı; kestanelerin sayısı değişmemişti. Fakat, bir durum hayvanların hoşuna gitmemişti ve diğer durumda memnun olmuşlardı.”

 

Maymunlar senin zihninidir; Bütün’e nüfuz edemezler. Bu mutsuzluktur. Hep gözden kaçırırsın, daima parça yüzünden kaçırırsın. Bütün’ü görebilir ve öyle hareket edebilirsen, yaşamın asla cehennem olmayacak. O zaman yüzeysel düzenlere , sabaha, akşama aldırmayacaksın; çünkü o zaman sayabilirsin; daima yedidir. Sabah dört veya üç alman fark etmez; toplam yedidir.

 

Küçük çocuk eve şaşkın gelir.- “Neden bu kadar şaşkın duruyorsun?” diye sorar annesi. –“Ortada kaldım.” Der çocuk; “ Öğretmen çıldırmışa benziyor. Dün, dört artı birin beş ettiğini söylüyordu. Bu gün üç artı ikinin beş ettiğini söyledi. Delirmiş olmalı; eğer dört artı bir zaten beşse, üç artı iki nasıl beş olabilir?”

 

Çocuk, pek çok düzenlemeye beş elde edilebileceğini göremez; “toplamın” beş edeceği tek bir düzen yoktur.

Toplamın beş edeceği milyonlarca ayarlama olabilir. Yaşamını nasıl düzenlersen düzenle, “içsel olan” daima toplama bakacaktır; dünyalı/dışsal insan daima  parçaya bakacaktır. Fark budur. Dünyalı yakında olana bakacaktır; ama uzaktaki de orada saklıdır. Uzak gerçekte uzak değildir; gelecek, yakın olacaktır. Akşam geliyor.” (5)

 

 

 

 

Açıklamalar:

 

 

 

(1)”Belirsizlik ilkesi”,  kuantum fiziğinin büyük katkılar yapan

 Werner Heisenberg, 1927’de öne sürdü. Bu belirsizliği, matematiksel olarak  Earl Hesse Kenard   ve bir yıl sonra Hermann Weyl  destekledi.

 

”Bir parçacığın konumu ne kadar az belirsiz ise momentumu o kadar fazla belirsiz olacaktır. Atomun çevresinde dolayısıyla momentumdaki belirsizlik artar. Dönen elektronlar, çekirdeğe yaklaştıkça belirsizlik azalır .Böylece elektron çekirdeğe düşmez; alem var olur.”

 

 

(2)”Bütün”, eski Türkçe’de  “tam , kamil, olgun” sözcüğünden evrilmiş. Bütün yekpare , tüm parçalı birliği ifade ediyor.  Bütün’ün karşılığını ‘evren’ olarak kullanmak yetersiz kalır. Bilinen bilinmeyen gözlenen gözlenmeyen,  bir birini içeren her şey. Bu ifadeyi,  ‘Animizm’ veya ‘Canlandırmacı’  yani  doğanın bir bütün olarak , her varlığın teker teker maddi varlığının ötesinde bir de ruha sahip olduğunu kabul eden görüş ile karıştırılmasın. Evet,  Bütün’e ruhun sirayeti var; fakat bu sirayet  ondan değil. Tıpkı  ‘Yüce Yaradan’ gibi.

 

 

(3)Sutra: Sanskritçe  satır, dize ;Pali; sutta; özlü söz. Hinduizm, Budizm de mistik aydınlanma amaçlı öyküleme.

 

 

(4)Chuang Tzu ( Zhuangzi) MÖ 4.yy Çin ‘in Savaşan Eyaletler Dönemi’nde bilge. Asıl adı, Zhuang Zhou. İnsan ve doğası, doğayı  uyum esaslarını anlamış.

 

 

(5)Alıntı, Osho, “ Boş Kayık -Hiçlikle Karşılaşmalar” . Osho, asıl ismi  Chandra Mohan Jain. (11.12.1931-19.01.1990) Hintli guru.

 

 






Son Eklenen Makaleler
Yasin Kılar (Karar Danışmanı - Mentor)
YAPAY ZEKÂYI EĞİTMEK - TRAINING ARTIFICIAL INTELLIGENCE
23.02.2025 30 Okunma
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-46
23.02.2025 296 Okunma
1 Yorum 23.02.2025 10:40
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-45
22.02.2025 404 Okunma
1 Yorum 22.02.2025 05:19
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-44
21.02.2025 459 Okunma
1 Yorum 21.02.2025 11:04
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-43
19.02.2025 488 Okunma
1 Yorum 19.02.2025 08:34
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-42
18.02.2025 528 Okunma
1 Yorum 18.02.2025 08:25
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-41
17.02.2025 566 Okunma
1 Yorum 17.02.2025 08:30
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-40
16.02.2025 623 Okunma
1 Yorum 16.02.2025 17:52
Özer Ataç
Sahtelik 4
15.02.2025 657 Okunma
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-39
15.02.2025 830 Okunma
1 Yorum 15.02.2025 12:31
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-38
14.02.2025 606 Okunma
1 Yorum 14.02.2025 08:58
Süleyman Karagülle
SEÇKİN SAYILAR VE 19 MUCİZESİ 05.01.2001
12.02.2025 126 Okunma
Süleyman Karagülle
BORÇLARIN TASFİYESİ KANUNU 22.12.2000
12.02.2025 75 Okunma
Süleyman Karagülle
BORÇLAR 22.12.2000
12.02.2025 77 Okunma
Süleyman Karagülle
DIŞ BORÇ(BAKARA278-279) 22.12.2000
12.02.2025 98 Okunma
Süleyman Karagülle
AHŞAP ARALIK ÇALIŞMALARI 15.12.2000
12.02.2025 155 Okunma
Süleyman Karagülle
GENEL ÇALIŞMA KURALLARI: 15.12.2000
12.02.2025 78 Okunma
Süleyman Karagülle
MUKASSİMÂT(zariyat4.ayet) 15.12.2000
12.02.2025 104 Okunma
Süleyman Karagülle
GENEL DURUM VE ÇÖZÜM 08.12.2000
12.02.2025 91 Okunma
Süleyman Karagülle
AKEVLER DENGE KULÜBÜ SÖZLEŞMESİ 08.12.2000
12.02.2025 71 Okunma
Süleyman Karagülle
C Â R İ Y Â T (ZARİYAT3.AYET) 08.12.2000
12.02.2025 68 Okunma
Süleyman Karagülle
K Ü R T Ç E 01.12.2000
12.02.2025 86 Okunma
Süleyman Karagülle
ORUÇ BABA 01.12.2000
12.02.2025 99 Okunma
Süleyman Karagülle
M E S İ H 01.12.2000
12.02.2025 98 Okunma
Süleyman Karagülle
HÂMİLÂT (YÜKLER) 01.12.2000
12.02.2025 82 Okunma
Süleyman Karagülle
“ZÂRİYÂT-1- ÂYETİ”Nİ AÇIKLAYALIM: 24.11.2000
12.02.2025 63 Okunma
Süleyman Karagülle
TESİR ÇİFTİ 24.11.2000
12.02.2025 83 Okunma
Süleyman Karagülle
AHŞAP EVE GETİRİLEN YENİLİKLER 18.11.2000
12.02.2025 92 Okunma
Süleyman Karagülle
DEVLETİN AF YETKİSİ VAR MIDIR? 18.11.2000
12.02.2025 89 Okunma
Süleyman Karagülle
İFRAT VE TEFRİT(KEHF28) 18.11.2000
12.02.2025 108 Okunma
Süleyman Karagülle
MATEMATİK İLE İfrat ve tefrit nedir? 11.11.2000
12.02.2025 109 Okunma
Süleyman Karagülle
KUR’AN MATEMATİĞİ TARİKATI 11.112000
12.02.2025 120 Okunma
Süleyman Karagülle
NEFİSTE SABIR(kehf28) 11.11.2000
12.02.2025 96 Okunma
Süleyman Karagülle
OKUMA/ TİLÂVET EMRİ 04.11.2000
12.02.2025 118 Okunma
Süleyman Karagülle
SÖMÜRÜ VE ÇARE 04.11.2000
12.02.2025 79 Okunma
Süleyman Karagülle
AKEVLERDEN HABERLER 28.10.2000
12.02.2025 70 Okunma
Süleyman Karagülle
MESKENLER VE İŞYERLERİ AYETİ 28.10.2000
12.02.2025 79 Okunma
Süleyman Karagülle
BOZULMA (ENTROPİ) 28.10.2000
12.02.2025 77 Okunma
Süleyman Karagülle
ERMENİ KATLİAMI 14.10.2000
12.02.2025 73 Okunma
Süleyman Karagülle
MARKETTE SELEM UYGULAMASI 14.10.2000
12.02.2025 66 Okunma
Süleyman Karagülle
FAİZSİZ İŞLETME 14.10.2000
12.02.2025 54 Okunma
Süleyman Karagülle
BELGRAD OLAYI 07.10.2000
12.02.2025 84 Okunma
Süleyman Karagülle
MÜTEŞÂBİH ÂYETLER 07.10.2000
12.02.2025 147 Okunma
Süleyman Karagülle
MEDENİYETLERİN ÖMRÜ 30.09.200
12.02.2025 99 Okunma
Süleyman Karagülle
AHMET BÜLBÜL’ÜN ÖLÜMÜ VESİLESİYLE; 30.09.2000
12.02.2025 90 Okunma
Süleyman Karagülle
Rektör Ethem Ruhi Fığlalıya cevap 23.09.2000
12.02.2025 111 Okunma
Süleyman Karagülle
KURANDA MUCİZE-1 23.09.2000
12.02.2025 112 Okunma
Reşat Nuri Erol
Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-37
11.02.2025 565 Okunma
1 Yorum 11.02.2025 11:49
Bahaeddin Sağlam
Safsata ve Hakikat Kelimelerinin Etimolojisi
9.02.2025 73 Okunma
Bahaeddin Sağlam
Bahane Kelimesinin Etimolojisi
9.02.2025 93 Okunma


© 2025 - Akevler