KUR’AN’DA MUCİZE
KUR’AN
Kur’an’ın bir âyetini yorumlamaya başlarken onun Kur’an’daki yerini belirlememiz gerekir. Cümle söylendiği yere göre mânâ taşır. Kur’an
1 Sûre Fatiha
112 Sûre Büyük Kur’an’ı oluşturur.
64 Sûre Dâvet (Anlatma)
32 Sûre İnzar ( Tebşir ve inzar)
16 Sûre İslâm (Uzlaşma) sûrelerinden oluşur.
Bu hafta ele aldığımız âyetimiz dâvet sûreleri içindedir. Dâvet Sûreleri
7 Sûre Ahkâm
16 Sûre Sebat
31 Sûre Tebliğ
10 Sûre Dâvetin Özeti sûrelerindendir.
Âyetimiz Sebat Sûreleri içinde yer alır. Sebat Sûrelerinden
3 Sûre (Yunus, Hûd, Yusuf) Kavmî Resuller.
3 Sûre (Ra’d, İbrahim, Hicr) Beşerî Resuller.
3 Sûre (Nahl, İsrâ, Kehf) Mucize Sûreleri
3 Sûre ( Meryem, Tâhâ, Enbiya) Büyük Dinlerin Resullerini anlatır.
Sûremiz 16 ıncı Nahl Sûresidir . Mucize Sûreleri içindedir.
1 Müsbet İlim Mucizesi
2 Sosyal Mucize
3 Tarihi Mucize
Âyetimiz Müsbet İlim Mucizesi Sûreleri içindedir.
Biyolojik Mucize
Teshir Mucizesi
Âhiret Mucizesi
Küfür Mucizesi
Risâlet Mucizesi
Düzen Mucizesi
İrade Mucizesi
Ecel Mucizesi
İçgüdü Mucizesi
Sosyal Düzen Mucizesi
Dayanışma Mucizesi
Sosyal Yapı Mucizesi
Amel-i Sâlih Mucizesi
Evrim Mucizesi
Tabii Cezalar Mucizesi
16- İbrahimî Din Mucizesi
Âyetimiz Sosyal Düzen Mucizeleri içinde yer alır. Bu ayırım
Ekonomik Düzen
Sosyal Düzen
Düzenden Sapma
Düzeni Beğenmeme
Ekonomik Hizmet
Sosyal Hizmet konulu âyetlerini içerir.
Âyetimiz Düzenden Sapma konusunu içermektedir.
Böylece Kur’an’ı gözönüne getiriyorsunuz. Uzaktan hedefinize bakıyorsunuz. Şimdi dürbününüzü alarak hedefi yakından inceliyorsunuz. Bunun için önce söz ve sesleri tasnif etmeniz gerekmektedir.
Sosyal düzen sosyal gruplarla oluşmuştur. İlmî, Dinî, Meslekî ve Siyasî Sosyal Gruplar hayırda yarışarak kendilerine tevdi edilmiş hizmetleri yaparlar. İlmî sosyal gruplar yasmayı, meslekî sosyal gruplar yürütmeyi, siyasî sosyal gruplar yönetmeyi (yargıyı), dinî sosyal gruplar tebliğ ve uyarı hizmetlerini yaparlar. Bunların bu düzenleri sürdürmelerini engelleyen ve düzeni bozan müfsitler fâcirler vardır. Bunlar sayesinde hayırda yarışan sosyal gruplar hizmetlerini gevşemeden ve bozulmadan sürdürürler. Eğer bunlar olmazsa sosyal grupları uyaracak ve onları dikkatli kılacak güç olmayacaktır. Düzen bozulacaktır. İşte düzenden sapmanın varlığı bir ilâhi mucizedir. Bu âyet buna işaret ediyor.
Va Va Va
Min Min LaHuM
Ma La La
YaGBuDuNa YaMLiKu YaSTaTıGu
Rızk EsSaMAVAt AlLAH
Şay’ e>LEarW DUvN
(3+3+3)+3+(2+2+2) = 18 buna “LaHum”daki “Hum”u ayrı sayıp eklersek 19 kelime eder.
Şimdi harfleri sayalım:
V YGBDUN MN DUN LL A H MA LA YMLK LHM RZQn
MN s SMAVAT V LLERW ŞYEn V LA YSTOIGUN
Nahl Sûresi - Âyet 72
EE H H GG KQ Y Y YY IUUU 12+4
V V VV B n MM MM MM 12
ŞS s S TT O WZ DD AA AA AA 11+ 6
NN NN Nn LL LL LL LL RR 16
Sessiz harfler 51 kadardır. Bu 17’nin katıdır. 17 (1+16) Hidrojen Atomunun çekirdeğini oluşturur. Sesli harfler 10 kadardır. Bütün harflerin eşleri vardır. Yalnız O harfinin eşi yoktur. Bunu da bundan önceki âyette arayabiliriz. Orada Z Z Z D TT t S OOO Orada da O tektir. Bu iki âyet sıkı bir şekilde birbirine bağlıdır. Onun için aralarında “La” işareti vardır. Düzenden sapma oradan başlar. Sapma da düzenin bir parçasıdır. Genel düzen düzenden sapmalarla birlikte oluşur.
Allah kainatı var ederken iki takım oluşturdu. Takımın biri düzeni yaşatmak ve korumak için çalışır. Takımın diğeri düzeni yıkmak ve bozmak için çalışır. Böylece oyun oynanmış ve seyirciler dinlendirilmiş olur. Ne var ki buradaki seyirciler aynı zamanda oyunculardır. İşte bu sebepledir ki düzene karşı gelenlerin bir kısmını sosyal düzen içinde zikretti. Ama takımların eşit şanslara sahip olmadığını belirtmek için de düzenden sapanların yarısını ikinci âyette zikretti. Çünkü düzeni bozmak isteyenlerin hizmetleri düzeni bozmak değil, daha iyi bir düzenin oluşmasını sağlamaktır. Esasen sayılan mucizeler içinde evrim mucizesi de sayılmıştır. İşte bu sebepledir ki bu âyetten bir harf alınarak önceki âyete verilmiştir.
Şimdi, kelimeleri tasnif edelim:
Toplam 18 kelime vardır. Bunun yarısı mebni, yarısı mu’rebdir.
Mebnilerin üçte biri atıf, üçte biri diğerleri, üçte biri de cer harfleridir.
Mu’reblerin üçte biri fiil, kalan üç çifti nekire, biri harf-i tarifle biri de izafetle ma’rifedir.
“Allah” ile “Dun” kelimesi eşleştirilmiştir. Allah var. Bir de onun dışındaki mahluk var. Düzene uyanlar ile düzenden sapanlar hep O’nun mahlukudur. Kainat içinde zıt kuvvetler vardır. Bunlar çekişme içindedir. İnananlar ile inanmayanlar da zıt kuvvetlerdir. Ne var ki bu kuvvetlerin sahibi bir kimsedir. O’nun isteyerek ve bilerek var ettikleridir. Kendi iradesi dışında bir şey yoktur.
“MA” mebnidir. “Ve” isimdir. “Va La” da bir harf sayılabilir. O zaman 10+6 oluyor.
Sonra “Gökler” ile “Yer” eşleştirilmiştir. Yer göklerin içindedir. Ancak biz yer ve çevresinden yararlanabiliriz. Mülk eşyadır. Biz mülkten yararlanırız. Böylece ekonominin iki temel işlemi burada anlatılmış olmaktadır; biri “imar”dır, diğeri de “imalât”tır. Bizim görevimiz insanın nüfusunu artırmak ve vasfını yüceltmektir. Yeryüzünü imar ederek daha çok insanın yaşayacağı bir kainatı gelecek nesle bırakmaktır. İşte bu sebeple göklerle yeri birbirine, eşya ile rızkı birbirine bıraktı.
Bu söylenenler sadece bizim yorumumuz değildir. Müsbet ilim de bu gerçekleri ortaya koymuştur. O fiillerden “İbadet” kelimesi ile “Mülk” ve “İstitaa”yı karşı karşıya getirmiştir. İnsan ibadet eder ve karşılığını ister. Fatiha’da “Sana ibadet eder ve Sen’den istiane ederiz” deniyor. İşte burada o “istiane” kelimesi açıklanmıştır. O da “sermaye” ve “emek” olarak belirlenmiştir. “Mülk” “sermaye”yi, “istitaa” “emek”i ifade eder.
Âyeti böylece genel olarak tanıdıktan sonra kelime kelime tahliline geçilebilir.
Şimdi gerisin geriye giderek ana konular içinde nasıl yer aldığına bakalım.
Bundan dolayı tek parti meclisleri tarih olmaktadır. “Muhalefet” diye bir parti oluşturulmuştur. Bu yanlıştır. Mecliste “sosyal gruplar” olacak, “çok partiler” olacak ve bunlar ortaklaşa iktidarı kullanacaklar. Ama bu düzeni bozacak muhalefet dışarıda olacak. Kişiler seçilecek. Meclisin çalışmasını dışarıdaki basın ve diğer şer güçleri engellemeye çalışacaklar. Ama Meclis güçlü olacak ve hakimiyetini sürdürecek. Hakimiyetini kaybedince de tasfiye edilmelidir. Yoksa ülkeyi beceriksizler yönetir.
“Sosyal mucize” deyince, mesela insanın ruhi yapısı öyle yaratılmıştır ki sonunda “sosyal düzen” kuruluyor. İnsanın şiddetli cinsi arzu duyması ve erkeğin eşini kıskanması evliliğe zorlamaktadır. Kadının ruhi ve bedeni yapısı işbölümünü zorunlu kılmaktadır. Böylece aile doğmaktadır. Şer kuvvetlerin varlığı sebebiyle insanlar birleşmek zorunda olmaktadır. Ocaklar, bucaklar, iller ve ülkeler kurulmaktadır. İnsanlık tek çatı altında toplanmaya başlamıştır. İşte bütün bunlar “sosyal mucize”dir. Kendiliğinden olacak şeyler değildir. “Mucize” demek, kainatın bir yaratıcı tarafından yaratıldığını gösteren oluşlardır. Kur’an’ın Allah sözü olduğunu gösteren deliller “Kur’an mucizesi”dir.
Âyetimiz “Sebat Sûreleri” içindedir. Bu sûrelerde eski peygamberlerin hikâyeleri anlatılır, sonunda onların muzaffer olduğunu gösterir. Sebat etmemizi emreder. Bu âyet de bize karşı tarafın güçsüz olduğunu anlatarak işimizde sebat etmemizi ifade eder.
Âyet “Dâvet Sûreleri” içinde yer alır. Tarihte risâlet Hz. Adem ile başlamıştır. Hz. Nuh ile devam etmiştir. Her topluluğa değişik zamanlarda peygamberler gelmiştir. İlk defa Hz. İbrahim insanlığa hitap ederek “ilmî düşünüş”e çağırmıştır. Arkasından Hz. Musa insanlığa “şeriat düzeni”ni öğretmiştir. Hz. Davut insanlığa “ekonomi düzeni”ni öğretmiştir. Hz. İsa “lâik düzen” içinde dini hayatı öğretmiştir. Hz. Muhammed “Kur’an ile” bu ayrı ayrı uygulamaları birleştirmiştir. “Çoklu düzen”i kurmuştur.
Medeniyetler doğup büyür gelişir ve yaşlanarak tarih olur. Bunların ortalama ömürleri bin yıldır. Kur’an bin yılda bir dâvetini yeniler. Kur’an adeta sadece “dâvet kitabı”dır. Onun için büyük bölümünü dâvete ayırmıştır. Bu âyette sapanlardan bahsederek onların kendilerine ne mâlî ne de bedenî güç veremeyecek kimselere hizmet ettiklerini belirterek insanlığı Âlemlerin Rabbi’ne hizmet etmelerine çağırmaktadır.
Bu âyet Kur’an’ın bir parçasıdır. Bütün Kur’an bu âyetin yorumudur. Bu âyet de Kur’an’ın bütün âyetlerini yorumlar. Âyetin amacı insanları şirkten uzak tutmaktır. Bundan önceki âyet de küfürden uzak tutmak istemiştir. Küfür, gerçekleri tahrip edip gerçek mâbud olan Allah’ın emirlerine itaat etmemektir. Şirk ise gerçek mâbud dışındaki varlıklara ibadet etmektir. Burada şirk kelimesi geçmiyor. Tanımı yapılıyor.