Yeni yıl ve yeni üç aylar iyiliklere vesile olsun-44
Ocak-Şubat 2025 aylarındaki yazılarımızla ‘Erbakan Hocamızı anmaya’ devam…
Necmettin Erbakan Hocayı 14 yıldır yazılarımla anıyor ve anlatıyorum ama;
O’nu videolarla da anıp anlatmalıyız ki daha iyi anlaşılsın ve gereği yapılsın…
8 Şubat 2025 tarihli olup on binlerce izlenen bir video çalışması bunu yapmış...
Videonun başlığı ve sonraki açıklama şöyle: “ERBAKAN HOCA KİMDİR?”
“O’nu Anlayabilecek Kadar Zeki Miyiz? İstenmeyen Adamın Sonsuz Haklılığı...”
Devamında iki cümleden oluşan açıklama var;
“O’nu anlamak…” ve “O’nun haklılığı…”
***
ERBAKAN HOCA KİMDİR?-7 (Videoda O’nun haklılığını anlamaya devam…)
Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum gününden 3 yıl sonra dünyaya geldi yani 29 Ekim 1926'da. Babası Mehmet Sabri Bey her daima adaleti savunan bir ağır ceza hakimiydi. Köklü bir aile yapısına sahipti. Adana'da hayli büyük bir isme sahip Kozanoğlu aşiretindendi. Babası Ağır Ceza Hakimi olunca çocukluğunu ve gençliğini farklı farklı şehirlerde yaşayarak geçirdi. Sinop'ta doğdu ama Trabzon ve Kayseri illerinde de uzun zaman geçirdi. Sonrası bilindiği gibi İstanbul. Daha sonraları çok seveceği ve cenazesinin kalkması için vasiyet vereceği ilçe olan Fatih ilçesine yerleştiler. Camilere gidip ibadet etmeye başladığında çok küçük yaşlardaydı.
Türkiye'nin köklü liselerinden birine girmesiyle de hayatı değişmeye başlayacaktı. Aldığı eğitim ve kendisine has düşünceleriyle her zaman ön plana çıkmayı başarmıştı. İstanbul Erkek Lisesi'ni 1943 yılında bitirdi hem de birincilikle.
Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'ne gitti. O kadar başarılı bir lise hayatı geçirmişti ki üniversite onu sınavsız kabul ediyordu ama o yine de sınava girmeyi tercih etti. Edindiği bilgiler ve sahip olduğu zekâ sayesinde 1’inci sınıfı okumadan 2’nci sınıftan devam etti üniversiteye. Makine Fakültesi’nde okumaya başlamamıştı. Bölümü bitirir bitirmez motorlar kürsüsünde asistan olarak çalışmaya başladı. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde onun ulaştığı başarı puanına şu ana kadar kimse ulaşamadı ve rekor hala kırılmış değil.
Asistanlık görevini tamamladıktan sonra Almanya'ya yine Teknik Üniversiteye gitti, Ahın Teknik Üniversitesi’ne; doktorasını burada tamamladı. Almanya ordusu için araştırma yapan devlet araştırma merkezinde Profesör Doktor Schmit ile çalışmalar yaptı. Leopard tanklarının tasarımında başmühendis olarak görev yaptı, motorun yanma odasını bizzat kendisi çizdi. Motoru hem mazotla hem de benzinle çalışabilecek bir düzene getirdi.
1953'te doçentlik sınavına girmek üzere Türkiye'ye döndü, doçentlik sınavına girdi ve İTÜ’de doçent oldu. Henüz 27 yaşındaydı. Onun yaşındakiler ya öğrenci ya da hayata yeni tutunmaya başlamıştı ama o öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlamıştı bile.
Sonrasında görevini tamamlamak için askere gitti ve artık o işlem de tamamdı.
Bundan sonraki çalışmalarını Türkiye'nin kendi motorunu üretmesi üzerine şekillendirdi. Almanya'da ve Türkiye'de konuştuğu tüm insanlara Türkiye'nin kendi motorunu yapabileceğini ve bunun projesini hazırladığını anlattı ama kimse ona inanmamış, bunların ütopik bir düşünce olduğunu söylemişlerdi Bütün bunlara rağmen ona inanan bir avuç insanın desteği ile Gümüş Motor’u (fabrikasını) kurdular.
Necmettin Erbakan'ın hayali savaştan çıkmış Almanya'nın yaptığını yapabilmekti. Kendi sanayimizi kurabilmek, kendi üretimlerimizi yapabilmek, kendi kendimize yetebilecek bir ülke oluşturmak istemişti. Almanya yeniden nasıl doğduysa Türkiye de yapabilirdi ona göre. Almanya'ya gittiğinde gördü ki yıkık fabrikalar yeniden yapılmış, şehirler baştan inşa edilmişti. Onlar yapabiliyorsa biz de yaparız, hatta daha iyisini yaparız demişti.
Erbakan diyor ki; “Biz sadece yüzme havuzuna para ayırmıyoruz, biz üstü kapalı spor salonuna para ayırmıyoruz, biz ağır sanayiye para ayırıyor...”
(Devamı var)