BORÇLAR
Bir ülkeyi savaşsız teslim almanın tek yolu onu borçlandırmadır. Faizli olarak borçlandırmadır. Borçlu faizini ödeyemez hâle gelince borçla faizini ödemeye başlar. %10’luk bir faizin, ek bir borç alınmazsa bile nasıl büyüdüğünü aşağıda görürsünüz.
Bugün 100 milyar dolar borcumuz 50 sene sonra 12 trilyon dolar oluyor. 1.2 trilyon dolar da faiz ödeyeceğiz. Bir işçi bir senede 2000 dolar öderse, 600 milyon insanın bir yıl çalışması gerekir. Türkiye nüfusu kadar insanın sadece bir yıllık faizi ödemesi için on yıl çalışması gerekir. Eğer beş kişilik aileden biri çalışıyorsa, 50 yıl çalışsak sadece bir yılın faizini ödeyemeyiz.
50 sene zannedildiği gibi uzun bir süre değildir. Bugün 20 yaşında olanlar o gün 70 yaşında olacaklardır demektir. Öyleyse bu yol çıkmaz sokaktır. Bunu bilen Batılılar durmadan başkalarına kredi vermektedirler; faizli kredi vermektedirler. Osmanlı İmparatorluğu’nu böylece çökerttiler. Şimdi de Türkiye’ye aynı tuzağı hazırlıyorlar. Borç faizsiz olsa bile bir ülkeyi batırır.
Amerika bize borç verebilir, karşılığında daha ucuz olarak bir mal ister. Bu “selem akti”dir. Meşrudur ve yararlıdır. Ama Amerika bize dolar verir ve beş sene sonra dolar isterse, bizi batırır; bu kredi faizsiz olsa bile batırır. Şimdi dolar borç veriyor demek, biz ondan mal alacağız demektir. O bize iki misli fiyatla mallarını satacaktır. Amerika’nın malları pahalanacaktır. Beş sene sonra bizden dolar isteyecektir. Oysa dolar elimizde değildir. Nereden bulup vereceğiz? Ona mallarımızı satacağız. Yarı fiyatla satacağız. Arz edilen mallar çoğalınca fiyat düşer. Böylece borç veren devlet bir verir, sonra dört alır. Buna faizi katmazsanız böyledir. Faizi de katarsanız bu miktar %10’luk basit faizle 5 yılda %50 artar, bunu da dörtle çarparsanız 2 misli eder. Böylece 6 misli ödeme yaparız. Kredinin faiz dışında da aşınması vardır. Aracıların payı vardır. Kredi alanların israfları vardır.
Hâsılı, borç veren devlet onda birini bile karşı tarafa vermemiş olur. Ama yükü on mislidir. Demek ki yukarıdaki hesap 50 yıllıktır. Ancak bu çok daha erken sonuçlanır.
İşte Türkiye’yi bugün bekleyen en büyük tehlike budur. Acil olarak tedbir alıp ülkemizi uçurumdan kurtarmalıyız. Cari sistemlerle buna çare ve çözüm bulamazsınız. Çünkü cari sistem İMF sistemidir. Elde edilen sonuçlar bellidir. Sömürme üzerine kurulan tüm mekanizma ters döner. Avrupa kan gölüdür. Roma’nın vahşetleri, Hıristiyanlara yaptığı zulümler, sonra kilisenin engizisyonları... 7 yıl, 30 yıl, 100 yıl savaşları... I. ve II. Dünya Savaşları... Irak ve Balkanlar...
Bütün bunlara rağmen, Batı tek dişi kalmış canavarlığından neyi yitirdi ki ona güveniyoruz?
Kapitülasyonlarla bize yaptıkları biliniyor. Ordu PKK’dan korkmasın! Ne olur? En çok Türkiye bölünür. İrticadan korkmasın! Ne olur? Bazı kimseler cahil kalır. Ama Türkiye hepten gidiyor; ulusu ve devletiyle tarih oluyor. Bu gidişle yerinde yeller esecektir. Türkiye’yi Endülüs’ten betere doğru götürüyorlar. Ordu bunu düşünsün ve bunun çaresini arasın.
Sizlere Türkiye’nin bu borçlardan nasıl kurtulacağını bir kanun teklifi ile açıklamak istiyoruz.