Süleyman Karagülle
Kuran'ın değeri, Muhammed'in varlığına dair cevaplar
11.06.2016
10745 Okunma, 1 Yorum

Sayın Karagülle

 

Son seminerinizi okuduktan sonra size birkaç soru sormaya karar verdik. Vaktiniz olursa cevaplarınızı öğrenmek isteriz:

 

- Benim düşüncelerimi öğrenmek insan olarak hakkınızdır.  Bu vesile ile sizin görüşlerinizi de öğrenme fırsatını veriyorsunuz. Bunları neden insanlıkla paylaşmıyoruz?

1. İkili sayı sisteminden hareketle kuranın “Tanrı sözü” olduğunun ispatı olduğunu söylüyorsunuz. Bunu neye dayandırdığınızı anlamış değiliz. Ancak sorumuz şu: Tanrı’nın ispata ihtiyacı var mı? Metin eğer Tanrı sözü değilse değeri yok mu?

Kuran; “kainat ikili sistemde yaratılmıştır”, diyor. “Kuran da ikili sistemle indirilmiştir”, diyor.  Bir çokluk eğer bilinçli biri tarafından özel olarak yerleştirilmemişse matematikte “Gauss Dağılımı” ile dağılır. Dağılım bir matematik formülle ifade ediliyorsa ve zorunlu değilse, o bilinçli bir varlığın özgül iradesi ile yerleştirilmiş kabul edilir. Buna; tabii kanun, Sünnetullah denmektedir. Matematiğin kanunları kimse tarafından vaz edilmemiştir. Tanımlarla kendiliğinden doğar. Dolayısıyla matematik tabii kanunlardan değildir. Sünnetullahtan değildir. Dolayısıyla matematikler tanrıyı ispat etmezsiniz. Ama kainatın matematiğe göre düzenlenmiş olması ile kainatın bilinçli, bir varlığın eseri olduğunu ispat edersiniz. Bunu siz de düşünür ve tartışırsanız daha kolay anlaşılır.

- Eğer metnin Tanrı sözü olmadığını varsayarsak, bu durumda herhangi bir değeri olmadığı, işe yarar bir bilgi içermediği sonucuna mı varmalıyız?

-  Her söz zorunlu olmayan ama kurallara göre söylenmiş bir cümledir. Mutlaka bir değeri vardır. Bu sebepledir ki, Kuran, her söze kulak verilmesini emrediyor. Yanlış da olsa her sözün değeri vardır. Çünkü doğrular ancak yanlışlarla karşılaştırılarak bilinirler. Bu sebepledir ki, biz Hong Kong Ekolüne önem veriyoruz.

 2. Klasik İslam anlayışında ve yine klasik dinlere göre peygamberlik ve peygamberlerin önemini biliyoruz. Ancak metin açısından bir elçi olarak “Muhammed” ve benzer şekilde diğer peygamberlerin varlığını nasıl kanıtlayabiliyorsunuz?

- Bilgi demek, bilinenlerden bilinmeyenlere gitme demektir.  Bu gidiş mantık ve matematikle olur. Önce bu gün sizin varlığınızı biliyoruz. Çünkü internete mesajlarınız geliyor. Bir başkasının bu mesajları gönderdiğini ispat edinceye kadar onu doğru kabul ederiz. Müspet ilim bu demektir. Kuran bunu içtihat müessesesi ile ortaya koymuştur. Kesinler icma ile, diğerleri içtihatla bilinir. Kesinlerle iman etmek, diğerlerine göre amel etmek gerekir. Yediğim yemeğin zehir olmadığını kimse iddia edemez. Nitekim zehirlenenler vardır. Ama kimse zehirlenme ihtimaldir diye yemeksiz yaşayamaz. Batı eskiden hep kesinleri aramış, zannileri amel için yeterli görmemiştir. Onun için karınca hızı ile ilerlemiştir. Ne zaman ki Kuran’ın içtihat sistemini benimsedi,  hesaplara göre daha çok muhtemel olanları amele layık gördü ve buna müspet ilim dedi; işte bugünkü uygarlık doğdu.

Biz peygamberlerin varlığını bugünün müntesipleri ile biliyoruz. Fatih İstanbul’u fethetti, diyoruz. Delilimiz bugün 20 milyon Müslüman Türkün orada yaşadığıdır. Siz, Fatih değil de Kanuni fethetti diyebilirsiniz. Delillerinizi sunarsınız, biz de Fatih fethetti der, delillerimizi sunarız. İkisi de kesin değildir ama hangisi ihtimaliyet hesabına göre daha fazla doğru ise onu kabul eder, ona göre amel ederiz. Kimse ortaya çıkıp, İstanbul’u Müslüman Türkler fethetmedi diyemez. 20 Milyon insanı yok sayamaz.

Bugün de yeryüzünde on milyara ulaşan insan vardır. Bunlar dört dinde toplanmışlardır. Hepsi peygamberlere dayanmaktadır. Kuran elimizde vardır. Muhammed değil der, Mevlana getirdi diyebilirsiniz. Ama Muhammed getirmedi dediğiniz zaman kafirin ta kendisi olursunuz. Çünkü bugün milyarlara varan nüshası vardır ve yine milyarlarca müntesibi vardır. Sizin elinizde nüshaları vardır. Muhammed değil de kim?  Bilmiyorum o halde yoktur, iddiası akıl hastalarının söyleyebileceği bir sözdür. Ben bunları sizi küçümsemek için söylemiyorum. Gerçek budur. İcma ile sabit olan budur. Kimse ben her şeyi biliyorum diyemez. Çünkü insan beynindeki bitler her şeyin milyarda, milyarda birini bile alacak kapasitede değildir.

3. Bildiğiniz gibi, metin ile ilgili yazılı bilgiler ve dolayısıyla peygamberlik ile ilgili tarihsel bilgiler, peygamberin yaşadığı varsayılan zaman diliminden yaklaşık 200-300 yıl sonra ortaya çıkan şeylerdir. Varsayımları doğru kabul edersek, yaşadığı iddia edilen peygamberin varlığına dair herhangi bir somut bilgi, belge, kanıt var mı? Örneğin, rivayete dayalı bilgilerde vahyin taşlar, kumaş parçaları, kemik parçaları gibi pek çok nesnenin üzerine yazıldığı iddia edilmekte. O halde bu yazılmış olan nesnelerin örneklerinin de var olması gerekir. Peygamberin varlığını kanıtlamak açısından bunlar elimizde var mı veya siz herhangi birine tanık oldunuz mu? (Diğer peygamberlerin varlığının anlaşılabilmesi için de benzer kanıtların olması gerektiği açıktır)

- 200 ve 300 sene sonra yazılan belgeler ize bir senaryoyu anlatmıyor. O günkü dünyayı anlatıyor. 300 sene içinde o belgeleri bize bırakacak bir uygarlığa ulaşılmış, o seneler içinde Endülüs ve Çin fethedilmiş.  O günkü şartlar altında cilt cilt kitaplar yazılmış, yapılar yapılmış. Şimdi duruyorlar. Yaşlarını da bugünkü teknoloji ile tespit ediyoruz. Peki o uygarlığı gökten periler getirip koymadı. Kimlerin yaptığını o uygarlık ortaya koyuyor. Bunları Araplar değil de, Romalılar yaptı, diyebilirsiniz. Ama bunu kim yaptı bilmiyorum; o halde Ömer yoktur, Emeviler yoktur, Abbasiler yoktur, Ebu Hanife yoktur, Malik yoktur diyemezsiniz. Samimiyetle söylüyorum. Bunu ancak akıl hastaları söyler. Bu sözlerimi hakaret kabul edebilirsiniz. Bana da sizin söylediklerinizi akıl hastaları söyler diyebilirsiniz. Ama bana hakaret etti diye hakemlere gidemezsiniz. Asıl siz bana hakaret ediyorsunuz. İki milyar insanın bin seneden beri iddia ettiği bir gerçeği reddediyorsunuz. Siz Kuran’ın Allah sözü olmadığını, Muhammed’in sözü olduğunu iddia edebilirsiniz ama Muhammed yoktur, diyemezsiniz.

Varsayalım ki dediğiniz doğrudur. Muhammet’ten 300 sene sonra Kuran son şeklini aldı. Siz itiraf ediyorsunuz. Muhammet’ten 300 sene sonra nereden bunu bildiniz. Onların söylediklerinden işinize geleni ilki deyip kabul ediyor, işinize gelmeyeni de nereden biliyorsunuz diyorsunuz. 300 sene sonra Kuran yirmi beş mucizesi ile Allah sözü olduğunu ispat etmektedir. Demek ki, Kuran’ı Allah gönderdi, ama 300 sene içinde peyderpey o zamanki ümmete gönderdi. Doğrudur söylediğiniz. Okundu, deride yazıldı. Kuran kesin olarak ancak 200 sene sonra bugünkü değişmez şeklini aldı. Ama onun karşısında ortaya çıkmış bir eser daha yok ki... Dört Kuran olsaydı, bunlarda bozukluk var, yanlışlık var diyebilirdiniz. Ama yeryüzünde Kuran tek nüshadır. Yirminci yüzyılda ortaya çıksa bile ilahi söz olur. Nitekim adil düzen yorumu ile Kuran’ın ikinci Kuran uygarlığı manası yeni nazil oluyor. Size de nazil oluyor.

 4. Kuran’da bir harfin bile eksik veya fazla olmadığını söylüyorsunuz. O halde kastettiğiniz Kuran elimizdeki metin midir? Eğer elimizdeki metin ise, bu metnin 10. Yüzyılda kaleme alındığı biliniyor. Öyleyse bu metnin, sözünü ettiğiniz peygamber ve arkadaşlarına gelmiş olduğu varsayılan metin olduğu sonucuna nasıl varabiliyorsunuz?

- Metnin kime geldiği önemli değildir. Biz söyleyene değil, söylenene bakarız. Kuran kendisi; “bu ikisinden (Tevrat ve Kuran’dan, çünkü ikisinden başka şeriat kitabı yoktur) daha doğru yolu göstersin, biz ona uyarız deyin” diyor. Bizimim Hong Kong ekoluna önem vermemiz de buradan gelir. Bizim insanlıktan istediğimiz, Kuran’ın söylediklerine inanmaları değil, onun ne söylediğini duymalarıdır. Sonra kararlarını versinler. Hatta kasten de olsa inkar etsinler. Biz onlara karışmayız. Bizim görevimiz Kuran’ı öğrenmek isteyenlere yardımcı olmaktır. Peşin hükümlü olmamak, baştan Muhammed’in eseri değildir, şüphelidir diye reddetmemek.  Doğrusu ne ise o. Kuran’ı Marks yazmışsa onu söyleyebilmemiz gerekir.

 5. Ita kelimesini “vermek” olarak yorumluyorsunuz. Oysa metinde vermek anlamına gelen “ATY – عطي “ kökünden gelen kelimeler zaten vardır. Şu halde bahsettiğiniz bilimsellik ile subjektif varsayımları nasıl örtüştürebiliyorsunuz?

- Sizin eksiğiniz şudur: Bilimsellik nedir? Bilimsellik demek kesinlik demek değildir. Batılılar bu kelimeyi yanlış kullanıyorlar. Romalılara göre kat’iler ilmidir, zanniler ilmi değildir. Zannilerin değeri yoktur. İslamiyet’e göre kat’iler ilmidir,  zanniler ilmi değildir. Ama zannilerin de değeri vardır. Amelidir. Onunla amel ederiz ama onu savunmayız. Karşı tarafın onu kabul etmesini isteyemeyiz. Siz sizin içtihadınızla, biz bizim içtihadımızla amel edelim deriz. Benim yazdıklarım benim anladıklarımdır. Kimseye doğruluğunu iddia etmem. Bundan dolayıdır ki, ben yazılarımı okuyup yanlışlarımı düzeltemem. Çünkü düzelttiğimde de aynı yanlış olma ihtimali vardır. İsteyen yazılarımı okuyacak, yararlanacak ama sonra onu doğru kabul edip amel etmeyecek. Kendisi içtihat yapacak. İcma olursa o zaman kat’i olur, hepimiz ona uyarız. Ona uymayanlara da; neden icmanın kat’ilerine uymuyorsun, deriz. Onlardan yollarımızı ayırırız. Onlar kendi kooperatiflerinde istedikleri gibi yaşarlar, biz de kendi semtimizde istediğimiz gibi yaşarız.

Saygılar sunuyoruz.

Sam Adian

-Bütün samimiyetimle çalışmalarınızı kutluyorum. Başarılarınız için rabbime( benim inandığım Tanrıya, Kuran’ı gönderene) dua ediyorum.

 

 


YorumcuYorum
Hüseyin Kayahan
12.06.2016
17:31

İLK (ve TEK) SOSYAL/KOLEKTİF KİTAP: KUR’AN

Kuran pek çok bakımdan olağan dışı/sıra dışıdır. Hatta, onun oluşumu ise aklın alacağı bir yöntem de değildir. Onun cümlelerinin olması, konuşulan bir dile sahip olması, sahifelerden oluşan bir kitap şeklinde olması, elbette diğer kitaplarla olan benzerliğidir. Ama hepsi bu kadardır.

Hz. Muhammed Allah ile konuşmuş değildir. Bu kitabı onu dinleyerek dikte etmemiştir. Bu, hem kitabın cümlelerinde, hem de hadislerinde açıkça belirtilmiştir. O sadece vahiy aldığını söylemekte, kitap da aynısını beyan etmektedir. Kitabın sözleri (Cebrail olduğu belirtilen) bir aracı ile kendisine iletilmiştir.

Kendisi de, arkadaşlarına bu sözleri söylemiş, onlarda öncelikle ezberlemişler, yazı yazmayı bilen ve malzeme bulabilenler de bu sözleri taş, deri ve kemikler üzerine yazmışlardı. Birkaç yüz, en fazla bir iki bin kişi seviyesindeki bu kişilerin arasında yabancı olanlar da vardır…

Bu sözlerin gelişi yıllarca sürdü. Yirmi üç yıl boyunca yaklaşık 6000 adet ayet ezberlenmişti. Surelerin sıraları bilinmiyordu. Surelerin ayetleri de hiç alakasız zamanlarda ve bir sıra takip etmeden geliyordu.  Sadece kısa sureler aynı anda gelebiliyor ama uzun surelerde herhangi bir ayet herhangi bir zamanda geliyor, peygamber onun hangi sureye ait olduğunu ve hangi ayetten sonra okunacağını onlara söylüyordu. Bu sıralamanın peygamberin tercihi mi, ona bunları getiren elçinin tercihi mi olduğu da kesin değildir. Peygamber söyledi ve arkadaşları da öyle ezberlediler.

Halbuki, Musa’nın (ister kendisi yazsın, isterse hazır yazılı olanı alsın) dağdan elinde levhalarla geldiğini biliyoruz. Hz. Muhammed’in elinde ise kendi yazdığı veya kendisine verilen hazır sayfalar yoktu. Onun yapabileceği tek şey, bu sözleri arkadaşlarına ezberletmek ve becerebilenlere yazmalarını söylemekten ibaretti. Hatta yazılanların doğruluğunu da kontrol edemezdi, zira o yazmayı da bilmiyordu. Böylece sorumluluk tüm topluğun üzerine kalıyordu.

Yirmi üç yıl gibi oldukça uzun bir zamanda, sonradan 600 sayfalık bir kitap olacak 6000 civarında ayet oluşmuştu. Peygamber ölünce ayetlerin gelişi de bitmiş oldu. Herkes ezberi ve varsa yazdığı yazdıkları ile baş başa kaldı. Bu durum uzun zaman böyle kaldı. İslam devletinin hızla genişlemesi, Arapçayı iyi kullanamayan yabancıların katılması, hafızların savaşlarda ve doğal ölümlerle azalması üzerine ne yapabileceklerini düşündüler.

Sadece insan türünün sahip olabildiği, ilmi bir yöntemle çözümler ürettiler. Bunun için, kendilerine diğer insanların itiraz etmediği, yetkin olan insanlardan bir komisyon oluşturdular. Bu komisyona tam yetki verdiler. Komisyon da son derece çarpıcı bir karar aldı: İttifak etmedikleri bir şeyi kitaba koymayacaklardı. İlanlar yaptılar, herkes elinde ve dilindekini getirip bu komisyona iletti. Problemli konularda rasyonel/akılcı çözümler de buldular. Farklı sure olduğu bilinenlerin başına besmele koydular, bilemedikleri Tevbe suresine ise koymadılar ama araya bir satır boşluk bıraktılar. Kıraat/okunuş farklılıklarını da belirttiler. Sonunda tamamında ittifak ettikleri şekil ortaya çıkınca da, getirilen tüm materyali de imha ettiler.

Bu kişiler/sahabeler, ilk defa olarak “pozitif hukuku” uygulamış oldular. Pozitif hukuk, var olan tabii hukukun insanlarca kayıt altına alınmasıdır. İşte onlar da bunu yaptılar. Adına Kuran dediğimiz bu kitap, onların sosyal/kolektif olarak ürettikleri bir kitaptır. Şimdi arkeologlar bir kazıda bir ayet bulsalar ve bunun Ebubekir’e ait olduğunu belirleseler ve bu da Kuran’da olmasa, biz de onu Kuran’a eklemeyiz. Bizim inanç atalarımız olan sahabelerin, üzerinde ittifak ettikleri bu kitap bizim için de aynıdır. Hukukta “mürür-u zaman/zaman aşımı” vardır. İlan edilen sürede yerine getirilmeyen bir edim, daha sonra geçerli değildir. Bütün hukuk sistemlerinde bu böyle kabul edilir. Bu kitaptan ne bir şey eksilir, ne de ona bir şey eklenir.

Peygambere “inzal” olmuş, sahabeler onu “tenzil” etmişlerdir. Onun oluşumu; ne sadece gönderene, ne getirene, ne iletene, ne de oluşturanlara aittir. Bu kitap elbirliği ile oluşmuştur. Her şeyiyle hepimizindir. Bu kitap aynı sahabelerin vaz ettiği kitaptır. Ne hatırladılarsa onu kayıt altına aldılar. Bunu telif eden yaratıcı böyle olsun istemiştir. İsteseydi hiçbir aklın red edemeyeceği bir şekilde gönderirdi, ama böyle olmasını istedi. Son derece ilkel görünen ve tekrarı da mümkün görünmeyen bir yöntemle eşsiz bir eser oluşmuştur.

Sosyal/toplum bilimcilere sormak lazımdır. Yaklaşık telif ve teksiri (23+23) 46 yılda kitap haline gelen ve binlerce kişi tarafından oluşturulan, böyle başka bir metin mümkün müdür? Hepimiz bugün düşündüğümüzü yarın değiştirebiliyoruz. Bugün aynı fikirde olduğumuz insanlarla yarın farklı olabiliyoruz. Sosyolojik olarak bu kadar çok sayıda ve bu kadar uzun zamanda bu insanların böyle bir şeyi meydana getirmeleri ve ittifak etmeleri gerçekten olağan dışıdır. Varsa esas mucize budur. Tek kişinin, birkaç kişinin yazdığı kitaplar vardır ama hiç biri böyle bir uzun sürede, farklı zaman ve farklı mekanlarda işitilmiş, kabiliyet ve meslekleri farklı kişiler tarafından oluşturulmuş başka bir kitap yazmak mümkün değildir.

Kuran’ın benzeri bir kitap olabileceğini düşünenler onu aynı yöntemle oluşturmalıdırlar. Bu kitap bir bütünlük içindedir. Mana ve matematik olarak kilitlenmiştir. Onu kayıt altına alanlar o gün matematik bilmiyorlardı. Kelimeleri ve cümleleri eksiltselerdi, yerlerini değiştirselerdi; bu kitap matematik olarak sakat olurdu. Adeta “down sendromlu” olurdu. O, kırk altı kromozomlu insan gibi, kırk altı yılda türünün tek örneği olarak oluşmuştur. Bu süreçte oluşacak en küçük uyumsuzluk onu özürlü bir tür yapardı ama şu ana kadar böyle bir şey görülmemiştir.

Birinci Kuran uygarlığında, onun bazı ayetleri sosyolojik, bazı ayetleri ekonomik, bazı ayetleri teolojik vb. olarak kabul edildi ve mucizeleri görüldü. İkinci Kuran uygarlığında ise; onun bütün ayetleri hem ilmi, hem dini, hem siyasi, hem de ekonomik olarak incelenecektir. Her ayetin her konuya bakan bir yüzü vardır. Bu manalar onun mecazi manası da olmayacaktır. Hakiki mana olacaktır. Arap dili buna imkan vermektedir. Belki de 3. Bin yıl Kuran uygarlığında ise mesela ilim de önce ikiye ayrılarak, tüm ayetler kozmoloji(cansızlar) veya canlılık; daha sonraki evrelerde kozmoloji yine ikiye ayrılarak fizik ve kimya gibi farklı dallar açısından incelenecektir. İnsanlığın ilmi seviyesi geliştikçe Kuran aciz kalmayacak, onlara da mucize yönlerini göstermeye devam edecektir. Onun müellifi “alam-ul guyub” olduğunu söylemektedir. Biz ne kadar öğrensek de her zaman bilmediklerimiz olacaktır ve şu 600 sahifelik son derece basit görünen kitap onlara da ışık tutacaktır.

Kuran kolektif olarak oluşmuş bizim sosyal mukavelemizdir. Öylece kalacaktır. Onu değiştirmek için o günkü şartları tekrar oluşturmanız gerekir ki bu da mümkün değildir. 1400 yılldır tek nüshadır ve hep öyle kalacaktır. Bunu kabul etmeyenler yaratıcılarına/yardımcılarına dönsünler ve kendilerine yeni bir kitap verilmesini istesinler. Kim bilir, bir gün ortaya çıkmak için bir yerlerde gömülü bir yazıt vardır…

Saygılarımla.

Hüseyin Kayahan





Son Yorumlanan Makaleler
Süleyman Karagülle
MUSA’YA VERİLEN DOKUZ MUCİZENİN GÜNÜMÜZDEKİ MANASI
19.05.2022 3427 Okunma
1 Yorum 20.05.2022 06:41
Süleyman Karagülle
Elveda
21.08.2021 3534 Okunma
2 Yorum 24.08.2021 15:36
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve SON DURUM… (16)
18.04.2021 3647 Okunma
4 Yorum 26.05.2021 00:43
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve İ Ç T İ H A D (13)
31.03.2021 3385 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:37
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve Akevler Usulü (12)
31.03.2021 3172 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:27
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve DAVET… (11)
31.03.2021 3057 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:13
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve Kur’an Düzeni
31.03.2021 3090 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:01
Süleyman Karagülle
Akevler Kur’an Seminerleri ve GÖREV
31.03.2021 3078 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:52
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE TARİH
31.03.2021 3066 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:47
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ-5
31.03.2021 3089 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:37
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerlerinin başlangıcı ve (10)
28.02.2021 2732 Okunma
1 Yorum 28.02.2021 11:03
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ (6)KUR’AN VE TARİH
10.02.2021 2721 Okunma
1 Yorum 12.02.2021 03:46
Süleyman Karagülle
AŞI OLMAYACAĞIM
6.02.2021 3397 Okunma
1 Yorum 09.02.2021 07:53
Süleyman Karagülle
ERDOĞAN’IN ZİYARETLERİ
28.01.2021 2741 Okunma
1 Yorum 30.01.2021 13:34
Süleyman Karagülle
SAADET PARTİSİ
29.01.2021 2724 Okunma
1 Yorum 30.01.2021 13:34
Süleyman Karagülle
KEHANET
13.12.2020 2777 Okunma
1 Yorum 14.12.2020 13:04
Süleyman Karagülle
ALTERNATİF MEDYA
11.12.2020 2690 Okunma
1 Yorum 11.12.2020 14:11
Süleyman Karagülle
ANLAMIYORUM
27.11.2020 2901 Okunma
1 Yorum 27.11.2020 21:44
Süleyman Karagülle
Kudüs Yahudilerindir
18.09.2020 3903 Okunma
1 Yorum 18.09.2020 20:53
Süleyman Karagülle
İki seçim
5.09.2020 2938 Okunma
1 Yorum 06.09.2020 17:06
Süleyman Karagülle
İsabetli Teşhis
2.09.2020 2975 Okunma
1 Yorum 02.09.2020 19:12
Süleyman Karagülle
Yanılgı
20.08.2020 3224 Okunma
3 Yorum 20.08.2020 21:33
Süleyman Karagülle
Acayip bir dünya
18.08.2020 3153 Okunma
2 Yorum 18.08.2020 16:09
Süleyman Karagülle
Geleceğin Dengesi
14.08.2020 2476 Okunma
1 Yorum 16.08.2020 22:05
Süleyman Karagülle
Seçim nasıl olmalı?
10.08.2020 3228 Okunma
1 Yorum 10.08.2020 21:19
Süleyman Karagülle
Ne yapmamız gerekiyor?
6.08.2020 4321 Okunma
4 Yorum 08.08.2020 20:00
Süleyman Karagülle
Kadın Hakları
4.08.2020 3398 Okunma
3 Yorum 04.08.2020 20:47
Süleyman Karagülle
Mısır
23.07.2020 3579 Okunma
2 Yorum 23.07.2020 21:49
Süleyman Karagülle
Hakem kararı
19.07.2020 3319 Okunma
2 Yorum 20.07.2020 11:10
Süleyman Karagülle
15 Temmuz
17.07.2020 3062 Okunma
1 Yorum 17.07.2020 14:12
Süleyman Karagülle
Ayasofya
12.07.2020 3393 Okunma
1 Yorum 13.07.2020 11:51
Süleyman Karagülle
Eleştiri
7.07.2020 3530 Okunma
2 Yorum 08.07.2020 18:40
Süleyman Karagülle
Kimse Anlamak mı İstemiyor, ya da Biz mi Anlatamıyoruz!
31.05.2020 4728 Okunma
5 Yorum 01.06.2020 12:20
Süleyman Karagülle
Koronavirüs Gerçeği
26.05.2020 3246 Okunma
2 Yorum 28.05.2020 09:12
Süleyman Karagülle
Acilen Yapmanız Gerekenler
17.05.2020 3536 Okunma
1 Yorum 25.05.2020 11:25
Süleyman Karagülle
Dolar, Altın Bono ve Krize Çözüm
11.05.2020 4273 Okunma
1 Yorum 14.05.2020 00:57
Süleyman Karagülle
İki Farklı Yayın Organı
3.05.2020 3337 Okunma
2 Yorum 06.05.2020 18:06
Süleyman Karagülle
Koronavirüs bahanesiyle intihara gidiliyor!
13.04.2020 4545 Okunma
4 Yorum 29.04.2020 02:01
Süleyman Karagülle
Kebirlik Yaşı ve ...
26.04.2020 3341 Okunma
3 Yorum 27.04.2020 14:21
Süleyman Karagülle
VİRÜS TUFANINDAN KURTULMAK
12.04.2020 3269 Okunma
2 Yorum 12.04.2020 15:24
Süleyman Karagülle
KORONAVIRÜS VE SEMT KOOPERATIFLERI
6.04.2020 3604 Okunma
1 Yorum 06.04.2020 12:30
Süleyman Karagülle
Çin Virüsü Dünyayı Kurtarabilir!
17.02.2020 5665 Okunma
6 Yorum 23.03.2020 09:49
Süleyman Karagülle
Virüs! (Kovid-19) vs. !!!
22.03.2020 3922 Okunma
1 Yorum 22.03.2020 15:42
Süleyman Karagülle
Suriye Anayasası Önerisi
15.03.2020 4241 Okunma
1 Yorum 18.03.2020 07:45
Süleyman Karagülle
ABDULLAH GÜL: PARLAMENTER SİSTEME DÖNMEK ŞART
15.03.2020 3484 Okunma
1 Yorum 16.03.2020 07:32
Süleyman Karagülle
İstihare Usulüm Nedir?
2.03.2020 3784 Okunma
1 Yorum 10.03.2020 06:52
Süleyman Karagülle
Suriye’de Oyun Devam Ediyor
8.03.2020 3804 Okunma
1 Yorum 09.03.2020 07:10
Süleyman Karagülle
Kanal İstanbul Nasıl Yapılmalı?
25.02.2020 4040 Okunma
1 Yorum 25.02.2020 12:03
Süleyman Karagülle
İdlib’de Savaş ve Yapılması Gerekenler
9.02.2020 4079 Okunma
1 Yorum 09.02.2020 11:36
Süleyman Karagülle
Türkiye ne yapmalı?
30.01.2020 4227 Okunma
1 Yorum 30.01.2020 14:57
Süleyman Karagülle
Kuran ve Çin
5.01.2020 4279 Okunma
2 Yorum 24.01.2020 23:07
Süleyman Karagülle
İran ve Türkiye Ne Yapmalı?
19.01.2020 4033 Okunma
1 Yorum 21.01.2020 06:14
Süleyman Karagülle
İstihare
24.12.2019 4695 Okunma
1 Yorum 24.12.2019 16:14
Süleyman Karagülle
ÇİN, DÜNYA VE ORTAKLIK SİSTEMİ
2.12.2019 5940 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:52
Süleyman Karagülle
KİŞİ YÖNETİMİ
4.11.2019 5002 Okunma
1 Yorum 29.11.2019 18:57
Süleyman Karagülle
İşçilik Sisteminden Ortaklık Sistemine
27.10.2019 4858 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:18
Süleyman Karagülle
Ortaklık Sistemi Uygulamaları
27.10.2019 4268 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:18
Süleyman Karagülle
Suriye Sorunu: Kim Yapacak?
20.10.2019 4574 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Suriye Sorunu: Ne Yapmalıyız?
20.10.2019 4521 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:49
Süleyman Karagülle
İSLAM DÜZENİNDE EKONOMİ
13.10.2019 4857 Okunma
1 Yorum 14.10.2019 16:48
Süleyman Karagülle
BATI DÜZENİNDE EKONOMİ
13.10.2019 4389 Okunma
1 Yorum 14.10.2019 16:48
Süleyman Karagülle
Sermaye’nin Hedefi ve Kur’an’ın Dedikleri
30.09.2019 4906 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:46
Süleyman Karagülle
BORÇLAR; Biz Borçları Nasıl Ödeyeceğiz?
30.09.2019 4788 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:46
Süleyman Karagülle
Af Kanunu Taslak Metni Çalışması
14.07.2019 3952 Okunma
1 Yorum 15.07.2019 06:10
Süleyman Karagülle
Nasıl Bir Yeni Partiye İhtiyaç Var?
14.07.2019 3547 Okunma
1 Yorum 15.07.2019 06:09
Süleyman Karagülle
Gelecek
12.07.2019 4088 Okunma
1 Yorum 12.07.2019 11:48
Süleyman Karagülle
Gerçekler
9.07.2019 4525 Okunma
1 Yorum 09.07.2019 16:49
Süleyman Karagülle
Faizli işçilik sisteminde çözüm yoktur
6.07.2019 3917 Okunma
1 Yorum 07.07.2019 09:57
Süleyman Karagülle
Çözüm faizsiz kredileşmeli ortaklık sistemidir
6.07.2019 4026 Okunma
1 Yorum 07.07.2019 09:56
Süleyman Karagülle
Çare
5.07.2019 4355 Okunma
1 Yorum 05.07.2019 23:50
Süleyman Karagülle
Ulaşamıyoruz
3.07.2019 3405 Okunma
1 Yorum 03.07.2019 19:42
Süleyman Karagülle
Yetmez
28.06.2019 4387 Okunma
1 Yorum 28.06.2019 12:33
Süleyman Karagülle
İstanbul’un Enerji Sorunun Çözümü
22.06.2019 3829 Okunma
2 Yorum 24.06.2019 09:12
Süleyman Karagülle
İstanbul Nasıl Organize Olmalı?"
22.06.2019 3834 Okunma
1 Yorum 23.06.2019 10:24
Süleyman Karagülle
Son Sözüm
22.06.2019 4111 Okunma
1 Yorum 22.06.2019 16:14
Süleyman Karagülle
Ben Olsam
16.06.2019 4902 Okunma
1 Yorum 16.06.2019 20:00
Süleyman Karagülle
Geçmişte Ne Oldu, Gelecekte Ne Olacak?
15.06.2019 3691 Okunma
1 Yorum 15.06.2019 22:54
Süleyman Karagülle
Ötesini Biz Değil Allah Yapacaktır
15.06.2019 3614 Okunma
1 Yorum 15.06.2019 22:54
Süleyman Karagülle
Gündem Oluşturma ve Beka Sorunu
9.06.2019 4369 Okunma
1 Yorum 11.06.2019 14:32
Süleyman Karagülle
İBB Seçimi İçin Ortak Aday
9.06.2019 3369 Okunma
1 Yorum 11.06.2019 14:32
Süleyman Karagülle
Tefaul Babı ve Önemli Konular
26.05.2019 5509 Okunma
1 Yorum 28.05.2019 01:13
Süleyman Karagülle
Teavün; Emek Ortaklığı
26.05.2019 3145 Okunma
1 Yorum 28.05.2019 01:12
Süleyman Karagülle
Batı Neleri Yapamadı, Biz Neler Yapmalıyız?
22.05.2019 3572 Okunma
1 Yorum 23.05.2019 04:05
Süleyman Karagülle
İlkel Türkiye’den Uygarlık Tesis Eden Türkiye’ye
22.05.2019 3977 Okunma
1 Yorum 23.05.2019 04:04
Süleyman Karagülle
Başarının sırrı
16.05.2019 5552 Okunma
7 Yorum 17.05.2019 22:22
Süleyman Karagülle
Beka Sorunu ve Çözümü
13.05.2019 3562 Okunma
1 Yorum 14.05.2019 08:50
Süleyman Karagülle
Bekanın Merkezi İstanbul
13.05.2019 3129 Okunma
1 Yorum 14.05.2019 08:49
Süleyman Karagülle
Önemli değil
11.05.2019 5961 Okunma
9 Yorum 13.05.2019 08:00
Süleyman Karagülle
Özgün
10.05.2019 4239 Okunma
1 Yorum 10.05.2019 18:47
Süleyman Karagülle
Yanlış
9.05.2019 3998 Okunma
2 Yorum 10.05.2019 09:31
Süleyman Karagülle
Ekseriyetin marifeti
7.05.2019 5874 Okunma
5 Yorum 08.05.2019 22:07
Süleyman Karagülle
Belediye Başkanlarına Açık Mektup - II
5.05.2019 3092 Okunma
1 Yorum 06.05.2019 01:23
Süleyman Karagülle
İstanbul’un Su Sorunu ve Çözümü-1
28.04.2019 4186 Okunma
1 Yorum 29.04.2019 07:06
Süleyman Karagülle
İstanbul’un Su Sorunu ve Çözümü-2
28.04.2019 3838 Okunma
1 Yorum 29.04.2019 07:06
Süleyman Karagülle
Kur’an ve Tevrat
28.04.2019 4277 Okunma
2 Yorum 28.04.2019 22:12
Süleyman Karagülle
ZORDA OLAN ÖZEL SEKTÖR
25.04.2019 3417 Okunma
1 Yorum 26.04.2019 00:13
Süleyman Karagülle
Allah’tan başka melce yoktur
24.04.2019 6006 Okunma
4 Yorum 25.04.2019 19:00
Süleyman Karagülle
Yenileme
17.04.2019 4206 Okunma
1 Yorum 17.04.2019 13:26
Süleyman Karagülle
Ekonomik Tehlike!
14.04.2019 3311 Okunma
1 Yorum 15.04.2019 06:27
Süleyman Karagülle
Büyük İttifak; İttifakların İttifakı
7.04.2019 4199 Okunma
1 Yorum 08.04.2019 08:26


© 2025 - Akevler