Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016
11443 Okunma, 1 Yorum

 

S.A.: Sam Aidan, S.K.: Süleyman Karagülle

S.A.-- Kuşkularımız ve sorularımızla sizi rahatsız etmediğimizi umuyoruz. Ama bazı şeylerin altından kalkmakta zorlanıyoruz, çünkü yeterli kaynağımız yok. Araştırmak zaman alıyor. Metinde bize göre önemli tutarsızlıklardan biri veya bazılarına işaret etmek istiyoruz şöyle ki:

 Bildiğiniz gibi metinde “Ben-i İsrail” – “Ben-i Ademe” gibi ifadeler var. Pratikte “Ademoğulları” veya “İsrailoğulları” gibi bir ifade kullanıyor olmasının kimseye bir yararı yok.

 Yine “ebu-Leheb” ve benzeri ifadeler. Özellikle “Ebu-Leheb” kavramı. 1500 yıldır bir kimseye beddua etmek veya metnin zaten yaşamayan bir kimseye lanet okumasının bize hiç bir yararı yok. Bu durum metin açısından da oldukça sıkıntılı duruyor. Çünkü metin sanki bir kimseyi muhatap almış gibi bir izlenim ortaya koymuş oluyor. Bir tarihte yaşadığı varsayılan bir kimsenin elinden, gücünden veya kendisinden bize ne yarar temin eder? Evrensel bir metnin, bizim açımızdan hayali olan bir kimseye lanet okumasının hiç bir anlamı yok.

 Kaldı ki, tercümelerin ve yazımın da son derece tutarsız olduğunu söylememiz gerek. Birinci fiilde müenneslik “T” si var ama ikinci fiil müzekker. Demek ki, bunun birbiri ile ilgisi yok. Ve cümle/ayet yanlış yerden bölünmüş. “ve tebbe” kelimesi ikinci cümlenin başına gelmiş olmalıydı.

S.K.- Birinci cümledeki Tebbet, “iki ele” gitmektedir. İki el insanın çift uzuvlarından olduğu için müennestir. İkinci tebbe, “ebi” kelimesine gitmektedir. Burada “Eb” sömürü sermayesidir. “yed” iki kuvvet, Kapitalizm ve Sosyalizmdir. “Leheb” savaş ateşidir. Önce Sosyalizm ve Kapitalizmin çökeceğini, sonra da sermayenin sömüremeyeceği ifade edilmektedir. Mazi sıgası ile gelmesi; kesinlik için olabileceği gibi, “İza cae” deki iza’nın cevabı olduğu için olabilir. O takdirde sığa mazi olsa da manası âti olur. Karısı Masonlardır. İkmal yapmaktadırlar. Savaşları o finanse etmektedir. “Habl” ise basın ve yayındır. “Mesed”, fesad demektir. 

 

S.A.-- Benzer şekilde, “ebu”, “ibn”, “umm”, “ihvetun” “ehu” gibi ifadeler. Mesela, “Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum” ifadesi. Son derece tutarsız bir ifadedir. Çünkü gerçekte Muhammedin çocukları olmuştu. Yaşamamış olabilirler ama bir süre hayatta idiler ve çocukları da vardı. Öyleyse bu ayetin metinde yer alması, gerçekle çelişki teşkil eder. Geleneksel anlamlandırmaya göre bunlar anne baba çocuk gibi anlaşılmış. Ama var olmayan bir kimsenin veya kimselerin anne babaları veya çocukları veya bunun gibi akrabalık kardeşlik ilişkilerinin bize sağlayacağı hiç bir fayda yok. Bize bir anlam katmıyor.

S.K.- Ayette “min ricaliküm” diyor. Rical 15 yaşından sonra başlar. Muhammedin böyle bir çocuğu olmamıştır. Karıları vardı, olabilirdi. Ama Kuran bunu bildirerek, Kuran’ın mucizesini ifade etmiş oluyor. Kuran’da Peygamberlerin kıssaları olduğu gibi, Muhammed’in de kıssası vardır. Kuran’a gelinceye kadar başkanlık ve peygamberlik babadan oğula intikal ederdi. Hazreti İsa’nın hiç çocuğu olmamıştır. Muhammed’in de oğlu olmamıştır. Çünkü saltanat kalkmaz, devam ederdi. Böyle olmasına rağmen hala seyyitler vardır.  Bu ayet seyyitliği reddeder.

 

S.A.-- Örneğin “Beni-Ademe” ifadesindeki “beni” kelimesi “Bny” kökünden geliyor olamaz mı? İnşa etmek, bina etmek anlamına gelseydi eğer, “birleştirmek/katıştırmak suretiyle bina etmek” gibi rasyonel bir anlam ortaya çıkmaz mıydı?

S.K.- “Beni” kelimesinin o manaya geldiği açıktır. Evlattan farklıdır. İki türlü miras vardır. Biri yakınlık mirasıdır. Kadınlar ve erkekler eşit alırlar. Bir de aile müessesesinin  binasını sürdürme mirası vardır. Burada nafaka temin etme görevi erkeğe verildiği için; kızın iki mislidir. “Ebna” dediğimiz zaman, oğulların oğullarını da içine alır. İnsanlık tek ümmettir. Bu sebeple bir binadır. Kadınlar da yer alırlar. Sadece erkekler için “zeker” ve kadınlar için “ünsa” kullanılır.

 

S.A.-- İsrail kelimesi de kuşkulu duruyor. İsra ile olan benzerliğini göz ardı edemeyiz ancak, kelimenin yapısı Arapça kurallara uygun değil. Başka bir dilden geçmiş olmalı.

S.K.-İsrail kelimesi başka dilden geçse de  Arapça’da manası vardır. Mısırdan gece çıkmış olmaları nedeniyle onların ismi olabilir. Yakub’un değil, Musa ile çıkanlar İsrailoğulları olabilir.

 

S.A.-- Biz ilkesel olarak, metinde yer alan her kelimenin kendi manası olması gerektiğini, belli kişileri değil, belli durumları veya olayları ifade ediyor olması gerektiğini benimsiyoruz. Gramerin bu konudaki iddiaları ile metindeki ifadeler örtüşmüyor. Nuh, İsa, İbrahim, İsmail, Musa, gibi isimlerin tamamı nekre gelirken, gramer bunların marife olma zorunluluğu olmadığı şeklinde bir açıklama getiriyor. Ancak Tevrat ve İncil söz konusu olduğunda metin bunları marife kullanıyor. Fil olayının Araplar açısından ne kadar önemli olduğu açık, takvim başlangıcı olarak kabul etmişlerdi. Ama metin bunu da marife kullanıyor. Burada “muzaf, muzafun ileyh” gibi bir açıklama yapılabilir belki ama yine de kelimenin marife kullanılması kuralını kuşkuya sürükler. Öte yandan byline hikâyede fil, tek değil çoktu. Oysa metinde fil, tekil kullanılıyor.

S.K.- Kuran Fil Kıssasını diğer kıssalar gibi anlatmaktadır. Bize bugün nazil olduğunda o olayı inkar etmemekle beraber, bugün “fil”den kasıt filo, “hicare”den kasıt füze, “siccil”den kasıt güdümlü, “asf”dan kasıt hortum, “me’kül”den kasıt  emiş, sökülüp alınarak götürülen, yutulan olabilir. Bunlar Müteşabih  olanlardır. Tevil edilmeden manaları anlaşılmaz. Tevil edilince de derin manalar çıkabilir. Tevil de her zaman mümkün olmaz, yaşanmalıdır. Günü gelmemiştir.

 

S.A.-- Sizin seminerlerinizi takip edebildiğimiz kadarıyla, bütün bu isimleri birer şahsiyet olarak alıyorsunuz. Ancak vahyin muhatabı doğrudan biz olduğumuza göre, tanımamız ve kıyas etmemiz mümkün olmayan, bilmemiz mümkün olmayan kimseleri bize örnek vermesi evrensel bir metin açısından büyük bir zaafiyet olur.

S.K.- Kuran’ın usulü “kıyas” sistemidir. Sadece domuz eti haramdır, der; diğer hayvanları saymaz. Siz illet bulursunuz ve onları haram kılarsınız. “Meyvecil hayvanlar haramdır” diyor, denilemez. Onun illetini siz bulursunuz.  Gerçek olaylardan bahseder. Siz onu genişleteceksiniz. Fil olayı böyledir. Allah Mekke’yi korumuştur. Çünkü oraya Kuran inecekti. Allah birinci ve ikinci cihan savaşlarında Türkiye’yi korumuştur. Çünkü adil düzen orada hazırlanmaktadır. Allah sizi Hong Kong’da toplamıştır. Çünkü Adil düzenin yayıcılarına gerek vardır. Sadece Kuran’ın varlığından haberdar etmeniz yeterlidir. Fil kıssası bunları anlatmaktadır. Hemen arkasından gelen surede “li ilafi Kureyşin” denmektedir. Buradaki Kureyş de kabile adıdır. Kast edilen, tüccarlardır. Uluslararası ticarettir. Yeryüzü tek piyasa olacaktır.

 

S.A.-- Bilmiyoruz, bu konuyu farklı bir bakış açısı ile değerlendirdiniz mi? Veya buna ilişkin varsayımlarınız veya çıkarımlarınız veya ilkesel öngörünüz var mı?

S.K.-  Biz başkaları için değil, kendimiz için çalışıyoruz. Ancak ilgilenenlerle de ilgileniyoruz. Biz de sizin gibi Kuran’ı atalarımızı izleyerek benimsedik. Sonra da tarafsız incelemeye başladık. “Tanrı sözü ise, tanrı sözü olarak kabul edelim; tanrı sözü değilse, doğrusunu bilelim” dedik. Bunun için sorduğunuz soruları biz de sorduk. Bizi en çok tatmin eden “teşabüh” ayeti oldu. Kuran’ı okuyacaksınız, müspet ilme uyuyorsa kabul edeceksiniz; uymuyorsa tevil edeceksiniz. Edemiyorsanız geçeceksiniz. Hala, bunu kabul eden Kuran’dan başka bir kitap yoktur.

Bizim Kuran anlayışımız tamamen rasyoneldir. Müspet ilme dayanır. Müspet ilmi de sermaye öyle söyledi diye kabul etmeyiz. Bizim onu ispat etmemiz gerekir. Batılıların deneylerine ve deneylerdeki verilere güveniyoruz. Aralarında ihtilaf yoksa, o doğrudur. Ama yorumları kendimiz için biz yaparız. Bunun gibi İslam alimlerinin verdiği bilgileri de aralarında ihtilaf yoksa, doğru kabul ederiz. Kuran’la karşılaştırırız, uygunsa kabul ederiz. Değilse reddederiz. Tespit edemezsek; ne kabul, ne de reddederiz.

 

S.A.--Saygılar, Sam

S.K.- Bil mukabele, Karagülle

 

 


YorumcuYorum
Süleyman Karagülle
16.01.2016
14:15

Sayın Karagülle

 

İşaret ettiğiniz olasılıkları biz de okuduk ve düşündük. İzin verirseniz konuyu açmak adına bazı noktalara işaret etmek isteriz.

 

Örneğin; “iza cae nasrullahi vel fath” cümlesi. Cümlenin yapısından hareketle “gelecek” ifade etmesi bize göre mümkün değil. “iza” sadece sürekliliği ifade etmiş olur. Zamana bağlı bir gerçeklik. Yani, “bir başarı gerçekleştiği zaman veya bir açıklık/belirlilik ortaya çıktığı zaman” şeklinde anlaşılması gerekir. Çünkü bu tür ifadelerin kullanıldığı hikayeler veya anlatımlar, süreklilik ifade etmektedir ve nedenlerine bağlı olarak, sürecin doğru yönetilmesi halinde başarının ortaya çıkmasının kaçınılmaz olacağı veya doğru işletilen süreçlerin başka fırsatlar oluşturacağı açıktır. Metinde bu tür ifadelerden yola çıkarak, geçmişi geleceğe matuf hale getirmek bize göre yanlış ve zaten gereksizdir.

 

Metot bakımından “leheb” kelimesinin bir isim değil, bir oluş ifade etmesi gerekir. Ancak metnin başka kelimeleri ateş veya alev anlamında kullanıyor oluşu, bu kelimeye de aynı anlamı vermeyi önler. Bize göre iki güç merkezi veya iki dağ arasındaki potansiyel enerjiyi ifade eder.

 

Cümlenin devamı ise, bir türev/tür olarak paranın veya mali varlıkların veya kesbedilen şeylerin/ekonomik değerlerin vazgeçilemez olmasına vurgu yapılmış olur. Eğer “tebbe” birinci cümleye ait bir kelime ise, anlam bütünlüğü bozulur. Bize göre cümle hatalı bölünmüştür.

 

İkinci önemli nokta, “rical” kelimesine atıfla “15” yaş ortalama bir varsayımdır. Fiziksel olarak bu çok daha erken olabileceği gibi, geç de olabilir. Ancak Muhammedin çocuklarının ne kadar yaşadıklarına dair kesin bir bilgiye de sahip değiliz. Rivayetlerin anlattığı tutarlı olmayan bilgilerden derlenen bir ortalama tahmin yapabiliyoruz ancak. Ne var ki bu durum kesinlik arzetmeyen, tahmine dayalı bir durumdur ve bize göre ayet için bir veri veya referans kabul edilemez.

 

Tam aksine, biz cümlenin tam da kullandığı kelimelere göre anlam ifade ettiğini düşünüyoruz. Eğer “Muhammed” kelimesi bir kimseyi değil de, bir durumu, bir işe başlayan kimseyi ifade ediyor ise, bu durumda bir kimse olmayacaktır. Zaten ayetin devamı resul/topluluk atfı ile bilginin kaynağı/merkezi (nebi) olarak tanımlanması ifadeyi genel bir tanım haline getirmektedir. Ne var ki buradaki “eba” kelimesi de geleneksel anlamlandırmadan farklı olarak bir “oluşum” olarak anlaşılmak zorundadır. Ne var ki bu durum da metinde açık değildir. Bu da yazımsal hataya dayanır.

 

İsrail kelimesine atfedilen anlamların Yahudi mitolojisine dayandığı açıktır. Yakuba verilen bir lakab dolayısıyla İsrail adını aldığı veya sizin de bahsettiğiniz gibi musanın takipçileri gibi anlamlar verilmektedir. Ancak, Yakub ve Musa nekre kullanılan kelimelerdir ve bir kimseyi ifade ediyor olmaları kuşkuludur. Dolayısıyla buna bağlı bir anlamlandırma şekli de kuşkulu hale gelir. Bize göre “İsrail” kelimesinin taşıdığı anlam ne Yahudi mitolojisinin atfettiği, ne de geleneğin varsaydığı anlam olamaz. Metinde tutarsızlığa neden olmaktadır. Ne var ki kelimenin anlamına ulaşabilmiş de değiliz.

 

Nekre isimler konusundaki kuşkularımız, metnin anlatımı ve rasyonel karşılıklarının olmayışına dayanmaktadır. Örneğin bugün elimizde “İncil” adında kutsal bir metin yoktur. Müslümanların “İncil” dedikleri, Hıristiyanların “bible” dedikleri bir krallık biyografisidir. Namaz kılan Hıristiyanlardan hiç biri “bible”dan okumazlar. Namazlarında “Zebur” dan okurlar. Yani Hıristiyanların kabul ettiği bir kutsal metin olarak “İncil” ortada yoktur. Dolayısıyla olmayan bir metin veya kitabın “marife” olarak kullanılmasının hiçbir anlamı yoktur çünkü kıyası mümkün değildir. Örneğin muharref olduğunu söyleyebileceğimiz herhangi bir veriye sahip değiliz. Bir şeyin orjinalini bilmiyorsak, kopyasının muharref olup olmadığını da bilemeyiz. Tevrat da aynı şekildedir. Yahudiler de Zebur’u asıl kabul ederler. Dolayısıyla metinde bu tür isimlerin marife, kişiselleşmiş isimlerin nekre kullanımı da tutarsızlık arzetmektedir bize göre. Bunların yeniden tasnif edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

 

Müteşabih ayetlerin bir “şablon” ortaya koyduğunu ve bunlara kıyas ile ilkesel ve kurumsal yapılanmanın veya düzenin nasıl olacağını tesbit etmek gerekir. Bunu tevil etmeye gerek yoktur. Şablonun varlığı sistemi kurgulamak için yeterlidir. Ancak, anlatılan hikayelerin “gerçek” olduğunu varsaysak bile, olayları ve nesneleri kıyas edebileceğimiz bir bilgi/veri elimizde yoktur. Vahyin on-time oluşu, yani canlı olması, yani bizi muhatap alıyor oluşu, geçmişte olup bitmiş bir hikayenin bizim açımızdan değer taşımayacağını da hesaba katmasını gerektirir. Çünkü, metin mitolojik hikayelerin yanlışlığına atıf yapmaktadır. Yani rivayetler yoluyla bize ulaşmış bilgilerin doğruluğu kesin olsaydı, metin geçmişte olup biten, anlaşılan veya inanılan şeylerin/değerlerin eleştirisini yapmaz, onları doğrudan veri kabul ederdi. Oysa bunu yapmıyor. Bunları eleştiriyor ve birer veri olamayacağını söylüyor. O halde bu isimlerin geçmişe ait kimsele olması da tutarlı olmaktan çıkmış oluyor. Ne kadar tevil ederseniz edin, metindeki anlatımı değiştiremediğimize göre, metin üzerindeki metodolojik kuşkuyu ortadan kaldırmak da imkansız olur.

 

Yine ilkesel olarak “öldürmeyi veya avlanmayı” yasaklayan bir metnin, domuzun “etine” yönelik bir haramlaştırma ihdas etmesinin anlamlı ve tutarlı bir nedeni olmalıdır. Buradaki olası zarar, domuzun etini yemekle ilgili değil, başka bir amaca yönelik olmalıdır. Henüz bunu bilmiyoruz. Ancak metnin ilkesel yaklaşımını dikkate aldığımız zaman, domuzun etinin yenmesinin haram olduğunu söylememiz mümkün değildir. Domuz eti ile ilgili bir zarar söz konusu edilmektedir ancak bu yemekle ilgili olmamalıdır. Zaten bir hayvanın öldürülmesinin veya yenmesinin meşru olduğuna dair herhangi bir veri yoktur. Dolayısıyle hayvan etinin yenmesi helaldir demenin de imkanı yoktur. Tam aksine, bunu yasaklayan pek çok veri vardır.

 

Ancak zararda benzerlik mümkündür. Bir şeyin fiziksel yapısı, kimyasal yapısı nedeniyle oluşabilecek zarar, başka şeylerin de benzer içerik taşıması halinde de oluşması mümkün hale gelebilir. Ancak bu kesin değildir. Kullanılan miktar önemlidir. Dolayısıyla haramlarda veya yasaklarda kıyas olmaz. Hiçbir şey birbirinin aynı değildir. Örneğin bir zehiri uygun miktarda kullanırsanız ilaç olur, fazla kullanırsanız öldürücü olur.

 

Pozitif bilimlerin veri olması hususunda herhangi bir kuşkumuz yok. Her şey doğada olup biter. Dolayısıyla her bilginin doğada bir karşılığının olması gerekir. Elbette deneysel verilere dayanır. Bilgi haline dönüşmüş olan veriler geçerlidir ve metnin de zaten işaret ettiği şeydir. Bu konuda herhangi bir kuşkumuz yok. İslam alimleri konusuna karışmıyoruz. Haklısınız aralarında tutarlı olanlar da vardır ancak metne yönelik açıklamaları veya yorumları kendilerini bağlayıcıdır. Bizi değil. Biz kendi yorumumuzu yapmak ve kendimiz anlamak zorundayız.

 

Ötet olarak, metinde geçen ve isim oldukları varsayılan kelimelerin tamamı bize göre anlamlarına göre değerlendirilmesi gereken oluşlar veya olgulardır. Çünkü geçmişte olup biten bir şeyi bugün başka bir şey ile kıyas etmemiz mümkün olmadığı gibi, olası hikayelerin aktarım yoluyla bize ulaştığını da göz ardı edemeyiz. Bu hikayelere atfedilen anlamların da genellikle mitolojiye ait anlatımlar olduğunu da görebiliyoruz. Eğer mitler doğru idiyse, metnin bunları bize yeniden anlatmasının gereği yoktu. Çünkü zaten biliniyordu ve biliyoruz. Bu konudaki gramatik tutarsızlıklar da göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir ve dikkat edilmesi gerekir.

 

Küçük bir ayrıntıya daha işaret etmek gerekir bu konuyla ilgili olarak. Gramerin getirdiği açıklama, bazı noktalarda isimlerin kullanımına atıfla, arap kültüründe özel isimlerin marife kullanılma zorunluluğu olmadığına dayandırılmaktadır. Bu tamamen yanlıştır. Çünkü arap kültüründe, son isim bir değer taşımaz, özellikli değildir. Örneğin bir kimsenin adı “Ahmet” olabilir ama bunun bir anlamı yoktur. Kim olduğu bu şekilde bilinmez. “Ahmet el-mahdum el-……” diye devam eden aile künyesinin bilinmesi gerekir ki, aileye ait olan isimlerin tamamı marife kullanılır. Dolayısıyla gramerin bu yaklaşımı tamamen yanlıştır ve pratik kullanımına da uygun değildir. Elbette bu bizim anladığımız şeydir.

 

Bu konuda metinle ilgili pek çok tutarsızlık vardır, bu konuyu sizin gündeminize sunmamızın nedeni, tutarlı ve anlamlı bir tasnif yapılması gerektiğini anlatabilmek içindir. Böyle bir tutarlılık çalışması bugüne kadar yapılmış değildir ve böyle bir çalışmanın sonunda ne ortaya çıkacağını kimse bilmemektedir. Öte yandan böyle bir çalışma yapmanın kimseye bir zararı da yoktur olası faydalarının dışında. Konuyu bu bağlamda değerlendirmeniz büyük yarar sağlar.

 

Saygılar

 

Sam





Son Yorumlanan Makaleler
Süleyman Karagülle
MUSA’YA VERİLEN DOKUZ MUCİZENİN GÜNÜMÜZDEKİ MANASI
19.05.2022 3427 Okunma
1 Yorum 20.05.2022 06:41
Süleyman Karagülle
Elveda
21.08.2021 3534 Okunma
2 Yorum 24.08.2021 15:36
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve SON DURUM… (16)
18.04.2021 3647 Okunma
4 Yorum 26.05.2021 00:43
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve İ Ç T İ H A D (13)
31.03.2021 3385 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:37
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve Akevler Usulü (12)
31.03.2021 3172 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:27
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve DAVET… (11)
31.03.2021 3057 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:13
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve Kur’an Düzeni
31.03.2021 3090 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:01
Süleyman Karagülle
Akevler Kur’an Seminerleri ve GÖREV
31.03.2021 3078 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:52
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE TARİH
31.03.2021 3066 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:47
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ-5
31.03.2021 3089 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:37
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerlerinin başlangıcı ve (10)
28.02.2021 2732 Okunma
1 Yorum 28.02.2021 11:03
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ (6)KUR’AN VE TARİH
10.02.2021 2721 Okunma
1 Yorum 12.02.2021 03:46
Süleyman Karagülle
AŞI OLMAYACAĞIM
6.02.2021 3397 Okunma
1 Yorum 09.02.2021 07:53
Süleyman Karagülle
ERDOĞAN’IN ZİYARETLERİ
28.01.2021 2741 Okunma
1 Yorum 30.01.2021 13:34
Süleyman Karagülle
SAADET PARTİSİ
29.01.2021 2724 Okunma
1 Yorum 30.01.2021 13:34
Süleyman Karagülle
KEHANET
13.12.2020 2777 Okunma
1 Yorum 14.12.2020 13:04
Süleyman Karagülle
ALTERNATİF MEDYA
11.12.2020 2690 Okunma
1 Yorum 11.12.2020 14:11
Süleyman Karagülle
ANLAMIYORUM
27.11.2020 2901 Okunma
1 Yorum 27.11.2020 21:44
Süleyman Karagülle
Kudüs Yahudilerindir
18.09.2020 3903 Okunma
1 Yorum 18.09.2020 20:53
Süleyman Karagülle
İki seçim
5.09.2020 2938 Okunma
1 Yorum 06.09.2020 17:06
Süleyman Karagülle
İsabetli Teşhis
2.09.2020 2975 Okunma
1 Yorum 02.09.2020 19:12
Süleyman Karagülle
Yanılgı
20.08.2020 3224 Okunma
3 Yorum 20.08.2020 21:33
Süleyman Karagülle
Acayip bir dünya
18.08.2020 3153 Okunma
2 Yorum 18.08.2020 16:09
Süleyman Karagülle
Geleceğin Dengesi
14.08.2020 2476 Okunma
1 Yorum 16.08.2020 22:05
Süleyman Karagülle
Seçim nasıl olmalı?
10.08.2020 3228 Okunma
1 Yorum 10.08.2020 21:19
Süleyman Karagülle
Ne yapmamız gerekiyor?
6.08.2020 4321 Okunma
4 Yorum 08.08.2020 20:00
Süleyman Karagülle
Kadın Hakları
4.08.2020 3398 Okunma
3 Yorum 04.08.2020 20:47
Süleyman Karagülle
Mısır
23.07.2020 3579 Okunma
2 Yorum 23.07.2020 21:49
Süleyman Karagülle
Hakem kararı
19.07.2020 3319 Okunma
2 Yorum 20.07.2020 11:10
Süleyman Karagülle
15 Temmuz
17.07.2020 3062 Okunma
1 Yorum 17.07.2020 14:12
Süleyman Karagülle
Ayasofya
12.07.2020 3393 Okunma
1 Yorum 13.07.2020 11:51
Süleyman Karagülle
Eleştiri
7.07.2020 3530 Okunma
2 Yorum 08.07.2020 18:40
Süleyman Karagülle
Kimse Anlamak mı İstemiyor, ya da Biz mi Anlatamıyoruz!
31.05.2020 4728 Okunma
5 Yorum 01.06.2020 12:20
Süleyman Karagülle
Koronavirüs Gerçeği
26.05.2020 3246 Okunma
2 Yorum 28.05.2020 09:12
Süleyman Karagülle
Acilen Yapmanız Gerekenler
17.05.2020 3535 Okunma
1 Yorum 25.05.2020 11:25
Süleyman Karagülle
Dolar, Altın Bono ve Krize Çözüm
11.05.2020 4273 Okunma
1 Yorum 14.05.2020 00:57
Süleyman Karagülle
İki Farklı Yayın Organı
3.05.2020 3337 Okunma
2 Yorum 06.05.2020 18:06
Süleyman Karagülle
Koronavirüs bahanesiyle intihara gidiliyor!
13.04.2020 4545 Okunma
4 Yorum 29.04.2020 02:01
Süleyman Karagülle
Kebirlik Yaşı ve ...
26.04.2020 3341 Okunma
3 Yorum 27.04.2020 14:21
Süleyman Karagülle
VİRÜS TUFANINDAN KURTULMAK
12.04.2020 3269 Okunma
2 Yorum 12.04.2020 15:24
Süleyman Karagülle
KORONAVIRÜS VE SEMT KOOPERATIFLERI
6.04.2020 3604 Okunma
1 Yorum 06.04.2020 12:30
Süleyman Karagülle
Çin Virüsü Dünyayı Kurtarabilir!
17.02.2020 5665 Okunma
6 Yorum 23.03.2020 09:49
Süleyman Karagülle
Virüs! (Kovid-19) vs. !!!
22.03.2020 3922 Okunma
1 Yorum 22.03.2020 15:42
Süleyman Karagülle
Suriye Anayasası Önerisi
15.03.2020 4241 Okunma
1 Yorum 18.03.2020 07:45
Süleyman Karagülle
ABDULLAH GÜL: PARLAMENTER SİSTEME DÖNMEK ŞART
15.03.2020 3484 Okunma
1 Yorum 16.03.2020 07:32
Süleyman Karagülle
İstihare Usulüm Nedir?
2.03.2020 3784 Okunma
1 Yorum 10.03.2020 06:52
Süleyman Karagülle
Suriye’de Oyun Devam Ediyor
8.03.2020 3804 Okunma
1 Yorum 09.03.2020 07:10
Süleyman Karagülle
Kanal İstanbul Nasıl Yapılmalı?
25.02.2020 4040 Okunma
1 Yorum 25.02.2020 12:03
Süleyman Karagülle
İdlib’de Savaş ve Yapılması Gerekenler
9.02.2020 4079 Okunma
1 Yorum 09.02.2020 11:36
Süleyman Karagülle
Türkiye ne yapmalı?
30.01.2020 4227 Okunma
1 Yorum 30.01.2020 14:57
Süleyman Karagülle
Kuran ve Çin
5.01.2020 4279 Okunma
2 Yorum 24.01.2020 23:07
Süleyman Karagülle
İran ve Türkiye Ne Yapmalı?
19.01.2020 4033 Okunma
1 Yorum 21.01.2020 06:14
Süleyman Karagülle
İstihare
24.12.2019 4695 Okunma
1 Yorum 24.12.2019 16:14
Süleyman Karagülle
ÇİN, DÜNYA VE ORTAKLIK SİSTEMİ
2.12.2019 5940 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:52
Süleyman Karagülle
KİŞİ YÖNETİMİ
4.11.2019 5002 Okunma
1 Yorum 29.11.2019 18:57
Süleyman Karagülle
İşçilik Sisteminden Ortaklık Sistemine
27.10.2019 4858 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:18
Süleyman Karagülle
Ortaklık Sistemi Uygulamaları
27.10.2019 4268 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:18
Süleyman Karagülle
Suriye Sorunu: Kim Yapacak?
20.10.2019 4574 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Suriye Sorunu: Ne Yapmalıyız?
20.10.2019 4521 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:49
Süleyman Karagülle
İSLAM DÜZENİNDE EKONOMİ
13.10.2019 4857 Okunma
1 Yorum 14.10.2019 16:48
Süleyman Karagülle
BATI DÜZENİNDE EKONOMİ
13.10.2019 4389 Okunma
1 Yorum 14.10.2019 16:48
Süleyman Karagülle
Sermaye’nin Hedefi ve Kur’an’ın Dedikleri
30.09.2019 4906 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:46
Süleyman Karagülle
BORÇLAR; Biz Borçları Nasıl Ödeyeceğiz?
30.09.2019 4788 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:46
Süleyman Karagülle
Af Kanunu Taslak Metni Çalışması
14.07.2019 3952 Okunma
1 Yorum 15.07.2019 06:10
Süleyman Karagülle
Nasıl Bir Yeni Partiye İhtiyaç Var?
14.07.2019 3547 Okunma
1 Yorum 15.07.2019 06:09
Süleyman Karagülle
Gelecek
12.07.2019 4088 Okunma
1 Yorum 12.07.2019 11:48
Süleyman Karagülle
Gerçekler
9.07.2019 4525 Okunma
1 Yorum 09.07.2019 16:49
Süleyman Karagülle
Faizli işçilik sisteminde çözüm yoktur
6.07.2019 3917 Okunma
1 Yorum 07.07.2019 09:57
Süleyman Karagülle
Çözüm faizsiz kredileşmeli ortaklık sistemidir
6.07.2019 4026 Okunma
1 Yorum 07.07.2019 09:56
Süleyman Karagülle
Çare
5.07.2019 4355 Okunma
1 Yorum 05.07.2019 23:50
Süleyman Karagülle
Ulaşamıyoruz
3.07.2019 3405 Okunma
1 Yorum 03.07.2019 19:42
Süleyman Karagülle
Yetmez
28.06.2019 4387 Okunma
1 Yorum 28.06.2019 12:33
Süleyman Karagülle
İstanbul’un Enerji Sorunun Çözümü
22.06.2019 3829 Okunma
2 Yorum 24.06.2019 09:12
Süleyman Karagülle
İstanbul Nasıl Organize Olmalı?"
22.06.2019 3834 Okunma
1 Yorum 23.06.2019 10:24
Süleyman Karagülle
Son Sözüm
22.06.2019 4111 Okunma
1 Yorum 22.06.2019 16:14
Süleyman Karagülle
Ben Olsam
16.06.2019 4902 Okunma
1 Yorum 16.06.2019 20:00
Süleyman Karagülle
Geçmişte Ne Oldu, Gelecekte Ne Olacak?
15.06.2019 3691 Okunma
1 Yorum 15.06.2019 22:54
Süleyman Karagülle
Ötesini Biz Değil Allah Yapacaktır
15.06.2019 3614 Okunma
1 Yorum 15.06.2019 22:54
Süleyman Karagülle
Gündem Oluşturma ve Beka Sorunu
9.06.2019 4369 Okunma
1 Yorum 11.06.2019 14:32
Süleyman Karagülle
İBB Seçimi İçin Ortak Aday
9.06.2019 3369 Okunma
1 Yorum 11.06.2019 14:32
Süleyman Karagülle
Tefaul Babı ve Önemli Konular
26.05.2019 5509 Okunma
1 Yorum 28.05.2019 01:13
Süleyman Karagülle
Teavün; Emek Ortaklığı
26.05.2019 3145 Okunma
1 Yorum 28.05.2019 01:12
Süleyman Karagülle
Batı Neleri Yapamadı, Biz Neler Yapmalıyız?
22.05.2019 3572 Okunma
1 Yorum 23.05.2019 04:05
Süleyman Karagülle
İlkel Türkiye’den Uygarlık Tesis Eden Türkiye’ye
22.05.2019 3977 Okunma
1 Yorum 23.05.2019 04:04
Süleyman Karagülle
Başarının sırrı
16.05.2019 5552 Okunma
7 Yorum 17.05.2019 22:22
Süleyman Karagülle
Beka Sorunu ve Çözümü
13.05.2019 3562 Okunma
1 Yorum 14.05.2019 08:50
Süleyman Karagülle
Bekanın Merkezi İstanbul
13.05.2019 3129 Okunma
1 Yorum 14.05.2019 08:49
Süleyman Karagülle
Önemli değil
11.05.2019 5961 Okunma
9 Yorum 13.05.2019 08:00
Süleyman Karagülle
Özgün
10.05.2019 4239 Okunma
1 Yorum 10.05.2019 18:47
Süleyman Karagülle
Yanlış
9.05.2019 3998 Okunma
2 Yorum 10.05.2019 09:31
Süleyman Karagülle
Ekseriyetin marifeti
7.05.2019 5874 Okunma
5 Yorum 08.05.2019 22:07
Süleyman Karagülle
Belediye Başkanlarına Açık Mektup - II
5.05.2019 3092 Okunma
1 Yorum 06.05.2019 01:23
Süleyman Karagülle
İstanbul’un Su Sorunu ve Çözümü-1
28.04.2019 4186 Okunma
1 Yorum 29.04.2019 07:06
Süleyman Karagülle
İstanbul’un Su Sorunu ve Çözümü-2
28.04.2019 3838 Okunma
1 Yorum 29.04.2019 07:06
Süleyman Karagülle
Kur’an ve Tevrat
28.04.2019 4277 Okunma
2 Yorum 28.04.2019 22:12
Süleyman Karagülle
ZORDA OLAN ÖZEL SEKTÖR
25.04.2019 3417 Okunma
1 Yorum 26.04.2019 00:13
Süleyman Karagülle
Allah’tan başka melce yoktur
24.04.2019 6006 Okunma
4 Yorum 25.04.2019 19:00
Süleyman Karagülle
Yenileme
17.04.2019 4206 Okunma
1 Yorum 17.04.2019 13:26
Süleyman Karagülle
Ekonomik Tehlike!
14.04.2019 3311 Okunma
1 Yorum 15.04.2019 06:27
Süleyman Karagülle
Büyük İttifak; İttifakların İttifakı
7.04.2019 4199 Okunma
1 Yorum 08.04.2019 08:26


© 2025 - Akevler