1960’larda gördük ki CHP ve DP diye partiler yok. Sermaye iki takım oluşturmuş, onları oynatıp arada kendisi istediğini yaptırıyordu. O yıllarda İzmir’de aynı düşüncede olan üç dört kişilik arkadaş grubunun çalışmalara ben de katıldım; Gümüldür’de mandalina bahçesi yapıyorlar, dünyanın o bahçe çalışmaları ile değişeceğine inanıyorlardı. Ben de onların imanına katıldım. Onlarla usulde anlaşamadığım için başka arkadaşlarla Akevler Kooperatifi’ni kurduk, bizi rahat bırakmadıkları için siyaseti desteklemeye karar verdik.
Bu arkadaşlar çok iyi biliyordu ki sorunlar makroda çözülmez, Kooperatifte çözülmelidir ama Kooperatife ortak bulmak ve kendimizi savunabilmek için siyasi partiye ihtiyacımız vardı. Erbakan’ı ikna ettik ve siyasi parti kuruldu. Sonuna kadar beraber olduk. Bizi ayırmak isteyenler başaramadı, çünkü Akevler’in siyasilerden beklediği bir şey yoktu.
Biz siyasetin sorunları çözemeyeceğini biliyoruz ama siyasetsiz yaşamak da mümkün değildir. Gerçi köprüyü geçmeden önce bizimle beraber yürüyenler, köprüyü geçtikten sonra geriye bile bakmadılar ama biz yine de onların siyasetinden yararlandık.
***
Şimdi seçim var... Akevler’den aday olmak isteyenler var... Soruyorlar...
Önce şunu belirtelim ki biz siyasete karşı değiliz ama siyasetle sorunların çözülemeyeceğini de biliriz.
Biz siyasi partilere Adil Düzen ile olan ilgileri nisbetinde yakınız.
Bu partilerin en başında Saadet Partisi gelir. Gerçi yöneticiler sabote ediyorlar ama partililer Adil Düzen’e içten bağlıdırlar; tabii içlerindeki ajanlar hariç.
Sonra AK Parti, partimizdir.
Sonra MHP, sonra HDP, sonra CHP gelir. Bütün partilere saygımız vardır, çünkü hepsi bizim vatandaşlarımızdır, partiler onları temsil etmektedir. Bizim saygımız oradaki kimselere değil, temsil ettikleri kimseleredir. Bu sebepledir ki biz her partide çalışabiliriz.
Akevler’e, dolayısıyla Adil Düzen’e çok yakınlığı olan kimseler bizimle istişare ettiler ve AK Parti’den aday oldular. Bizim söylediğimiz şudur. AK Parti on yıl iktidarda kalmalıdır, çünkü Adil Düzen ancak o zaman iktidarı devralabilir. Bununla beraber AK Parti kritik bir noktadadır. Eğer Meclis’te çoğunluğunu kaybederse, mensupları ertesi gün soluğu hapishanelerde alır; bunun için yalan-gerçek dosyalar hazırlanmaktadır, basın ayarlanmıştır.
Bütün partiler AK Parti’ye karşı birleşmektedirler. Tehlike büyüktür. Düşmanlık üzerine siyaset yapan partilerin Akevler ile bir ilgileri yoktur. Gürsoy Erol, Arif Ersoy, Kazım Erten ve Harun Özdemir, Akevler’in yetkin kişileridir. Bunlar istişare ederek (Harun Özdemir sonradan haber verdi) adaylıklarını koymuşlardır.
AK Parti’nin Akevler’e ihtiyacı vardır. Akevler’siz on sene iktidarda kalamaz. Biz onu desteklemek isteriz, ülkedeki istikrar için desteklemek isteriz; yoksa onun siyasetini tasvip etmiyoruz. Yazılarımızı okuyanlar bilirler ki AK Parti’yi müsbet olarak gerçekten eleştiren yalnız Akevler’dir. Diğerleri eleştirmiyor, hakaret ve küfür ediyorlar. Biz AK Parti’nin orada kalması için eleştiriyoruz. Arkadaşların adaylıklarını koymalarına taraftar olduk. AK Parti’nin bize ihtiyacı varsa, seçilecek yerlere koyarlar. Koyarlarsa, AK Parti ile ilgilenme kararındayız; koymazlarsa, bize düşen görev kalmaz, rahat eder kendi işimize bakarız.
***
Burada bir hususa daha işaret etmek isteriz.
Abdullah Gül eğer adaylığını koymazsa, MHP de Gül tarafı adaylar gösterirse, yüzde 5 oy oraya gider, bu da AK Parti’nin mutlak ekseriyetini yitirmesine sebebiyet verir.
AK Parti Abdullah Gül’ü Meclis dışında bırakmamalıdır.
AK Parti çok kritik veya en kritik günlerini yaşıyor. Bunu atlattığı zaman on sene iktidarı kazanmış gibi sayabilirsiniz. AK Parti paralellerle sonuna kadar uğraşmalıdır. İdam kanunlarını geri getirmelidir ama suçlu da olsalar, Gülen’e ve diğer samimi Nurculara dokunmamalıdır; yoksa oradan da yüzde 5 oy gider ve oyları yüzde 40’ların altına iner.
Biz AK Parti’yi destekliyoruz ve bunun için diyoruz ki; Akevler’den gelenleri seçilecek yere koy, çünkü onlara ihtiyacınız var. Abdullah Gül’ü de devre dışı bırakmayın...
Bütün bu nasihatleri sizin çıkarınız için söylüyoruz...
“Süleyman Şah Türbesi’nin nakli” makalemi de tavsiye ederim…
Süleyman KARAGÜLLE