-
SEVMEK ZORUNDA DEĞİLİZ AMA SAYMAK ZORUNDAYIZ
Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, her şeyimizi kaybetmiştik. Rum ve Ermeniler silahlandırılmış, Anadolu’da ve Trakya’daki Türk halkları yani Müslümanları öldürmeye başlamışlardı. Halkı camiye dolduruyor, sonra camiyi ateşe verip yakıyorlardı. Canımızı kurtarmak için her şeyi feda eder duruma geldiğimiz zaman Allah imdada yetişti, Yahudilere şu aklı verdi; siz ileride Anadolu’yu alacaksanız, oraları (mübadele ile) Hıristiyanlardan temizleyin, Türkleri de dinsizleştirin, sizin tetikçiniz olurlar. Erzurum’daki Kazım Karabekir’e de ilham etti; ne duruyorsun, halkı harekete geçir. İşte bu olaydan sonra Yahudiler Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderdiler. Sonunda İstiklâl Savaşı’nı kazandık. Bugün seksen milyon nüfus ile güçlü devletler arasındayız.
Mustafa Kemal özel hayatı ve bazı uygulamaları ile bizim seveceğimiz insan olmayabilir, O’nu sevmek zorunda değiliz ama O Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu komutanı ve ilk devlet başkanıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti O’nun başkanlığında kuruldu. O artık Selanikli bir Mustafa değildir, O Türkiye Devleti’nin simgesi olan bir zattır. O imamdır, biz cemaatiz. O’nun bizden hiçbir üstünlüğü yoktur, belki de bizden daha kötü adamdır ama mihraba O geçmiştir. Biz artık Selanikli Mustafa’ya değil, devletimizin kurcu ilk başkanına saygılıyız, O’na değil devletimize saygılıyız. O’na hakaret etmeyiz.
Benzer şekilde Türkiye Cumhuriyet’inin anayasalarına uygun olarak seçilmiş bir “CUMHURBAŞKANI” vardır. O artık “Rizeli Recep” değildir. O, Türkiye Cumhuriyeti anayasalarına göre seçilmiş, ordumuzun da emrine girdiği, devletimizi temsil eden bir kişidir. O’nu sevmeyebiliriz ama O’na saygılı olmak zorundayız. O’na yaptığımız saygısızlık Rizeli Recep’e yaptığımız saygısızlık değildir; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Türkiye anayasalarına, milletimizin oylarına; hattâ İlâhi kadere saygısızlıktır. O kötülük edebilir, O bize zulmedebilir. Bizim yapacağımız ya iş O’na itaat etmek yahut O’nun ülkesinden çekip gitmektir. Biz bunu yeni söylemiyoruz; 1970’li yılların başında Tekyol Dergisi’nde bunları makaleler olarak yazdık ve yayımladık.
Devlet Başkanı’nın tasarruflarına saldırma hakkımız ve yetkimiz yoktur. Hattâ devlet başkanı bir şey yapsa onun sorumlusu başkan eğil hükümettir. Mesela, devlet başkanı haksız olarak F. Gülen’e saldırsa, mahkeme kararı olmadan onu mahkûm ederse yahut başkalarının yaptığı fiillerden onu suçlu tutarsa, bu hatalı harekettir. Ancak Meclis bunun hesabını O’ndan soramaz, kendisi seçmiş olsa bile soramaz. Çünkü yasalarımıza göre devlet başkanı sorumsuzdur. Meclis başbakanı çağırır; ne oluyor, neden suç işleniyor diye ona sorar. O diyebilir ki; ne yapayım, ben ona emir mi vereceğim der. Meclis ona der ki; onun yaptığından sen sorumlusun, istifa etmen gerekir; in aşağı bakalım diyebilir. Böylece devlet başkanının yaptığından dolayı başbakan indirilir.
Sonra ne olur?
Devlet başkanı yeni başbakanı bulamayacağı için yola gelmiş olur. Meclis bile devlet başkanına dokunamaz. Çünkü O “Rizeli Recep” in değil, “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın sahip olduğu dokunulmazlıktır. O şimdi imamdır, O’nu dinlemek zorundayız. Beni çağırsa ve senin Türkiye’de olmanı istemiyorum, terk et git dese, hemen yaparım; Kılıçdaroğlu başkan olsa yine yaparım. Çünkü başka türlü devlet yaşamaz.
Zaman Gazetesi ve Samanyolu’nun yaptıkları bunun için yanlıştır. Cumhurbaşkanı olmadan önce yaptıklarına şimdi de devam ediyorlar. Yapacakları bir iş vardır. Sorumlular istifa edip başka işler yapmalıdırlar. F. Gülen de oraya artık Erdoğan’a saldırmayan sorumlular getirecektir. Onlar kadrolarına; biz sizleri değiştirdik, isteyenler değişsin, isteyenler gitsin diyecekler ve ille de saldırmaları gerekirse Davutoğlu’na saldıracaklardır.
Devlet Başkanına hakaret devlete hakaret kabul edilir, onun şikâyetçi olmasına gerek kalmaksızın savcılar harekete geçer ve hakaret edenleri sustururlar. Savcılar harekete geçmiyorsa, Hükümet sorumludur; Meclis düşürür. Meclis de harekete geçmiyorsa, devlet yıkılıyor demektir, saldırı devletedir. O zaman da ordunun bir görevi vardır, devleti kurtarmak için müdahale eder yahut gizlice başbakanın kulağını çeker. Onlar da bunu yapmazsa devletimiz yıkılır, sonra ikinci cumhuriyeti ya kurarız ya da kuramayız.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92
Not: Devamı ve daha fazlası; “BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANI’NIN GÖREV VE YETKİLERİ ” yazımızda…