Varlık sürekli iki adımı gözetir:
i. varlığını koruma,
ii. varlığını sürdürme.
*
Kaygının, korkunun yani kötücülüğün kaynağı ise güvensizliktir.
Demek ki kötücülük, arsızlık, sömürü, zulüm gibi ‘dereke güdüleri’
güvensizlik kaynaklı korku, kaygı sebepli ortaya çıkmaktadır.
*
Anne, Rahim sıfatı esasta ve temelde çocuk, genç, olgunlar hatta yaşlılar için en içten güvenliğin kaynağıdır.
Diğer taraftan medeniyetler kurup, sürmesi , işletmesi (*) için insanın sosyal ve organize olması zorunludur.
Güçlü veya güçsüz; yoksul yada varlıklı ; donanımlı, donanımsız her insan ve topluluğu; varlığını korumak, sürdürmek , geliştirmeye koşulludur. Bu koşullanma, onu iki ana arterde ilerletir:
1i- Dayanışmacı, paylaşımcı, vicdani/evrensel adil yönetişimli yol açmak, ilerlemek.
2i-Dayatmacı, baskıcı, yol kapayıcı, sömürücü, zulmedici, elkoyucu olarak patinaj yapmak.
Bu iki arterin yan yolları, kesişimleri, sentezleri hatta kavşakları; ikisinden daha kapasiteli, fonksiyonel, tercih edilen kullanımda olması, doğanın baskın “gri renginden” (** ) dolayıdır.
Yani kimin “güvenli” , kimin “güvensiz” olduğu belirsizleşmiş oluyor. Üstelik, dijital süreçte ‘klon güvenli-güvensizler” giderek yaygınlaşacak.
Öyle ki her değişen ve değişmeyen eşya veya organa çip takılarak güvenlik “sağlanacak” ; o günler,‘pek yakında’.
Bütün bunlar, kapılara sayısız kilitler imal edip takmaktan başka sonuç doğurmayacaktır. Lâkin insan her yerde !?
