Ramazan, Kur’an Nizamı, Kur’an Mucizeleri-18
Bugünkü yazımızda Fukahanın içtihatları ve dört delil üzerinde duralım...
Kur’an kitap hâlinde toplanmış, Sünnet uygulaması da gerçekleşmiş ama bunlar henüz şeriat hâline gelmemiş, yazılı kurallar oluşmamıştı. Bu da fukaha tarafından yapılmıştır.
Birçok şerler vardır ki hayırlı olmuştur. Mekkeliler müminlere zulüm yapmışlar, onlar da Mekke’den göç etmek zorunda kalmışlardı. Ya zulüm görmeyip Mekke’de kalsalardı ne olurdu? Medine’de İslâm devleti kurulmazdı, Kur’an sadece okunan kitap olurdu. Kur’an’a inananlar zulüm gördüler, Medine’ye gittiler ve ilk uygulamaları orada yaptılar. Cebrail geliyor, Hazreti Peygamber’e öğretiyor, Hazreti Peygamber aleyhisselam da uyguluyordu. Böylece Mekke zulmü oradaki Müslümanlara şer olduğu halde sonucu hayırlı olmuştur.
Hazreti Peygamber aleyhisselam vefat edince, O’nun yerine dört halife peş peşe geldi. Halifelere vahiy gelmediği için vahyin yerini istişare almıştır. Sünnet Kur’an’ın tam uygulanmış örneği oldu. Hazreti Peygamber’den sonra istişare usulü oluştu.
Halifelerden sonra fitne uyanmış ve halifelik saltanata dönüşmüştür. Halk artık tek güvendiği halifeyi bulamamış, kendilerine göre âlim ve fazıl kişiyi seçmiş ve onun fetvaları ile yaşamaya başlamış, bu da içtihat dönemini başlatmıştır. Hadis dersleri Fıkıh derslerine dönüşmüştür. İşte bu dönemde Sünnet ile Kur’an karşılaştırılmış ve büyük imamlar mezheplerini tedvin etmişlerdir. Böylece Fıkıh İlmi doğmuş, Kur’an uygarlığının şeriatı ortaya konmuştur. Bu içtihatlar İslâm âlemini yeryüzünde üstün güç yapacak ve bin yıl Müslümanlar tartışmasız hizmetleriyle hadim ve hâkim olacaklardır.
İçtihat döneminde 200’e yakın mezhep doğmuş, ancak zamanla bunlar elenmiş ve birkaç taneye inmiştir. O zaman bu mezhepler arasında tartışma başlamış, delillerden hükümlerin istinbatı yolları oluşturulmuştur. Böylece Doğuluların bugün unuttukları, Batılıların hiç öğrenemedikleri Fıkıh Usulü ilmi doğmuştur. Fıkıhçılar cilt cilt eserlerini bize bıraktılar. Böylece Kur’an’ı anlama metodu geliştirilmiş ve Kur’an usulü ile de korunmuştur.
Fukaha dört delile dayanıyordu; Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas.
KİtaP. Bu Kitap da Kur’an’dı. Her zaman herkes açıp okuyabilirdi. Tek nüsha olduğu için temel delildi.
Sünnet. Hazreti Peygamberin uygulamaları da bunlara delil teşkil ediyordu.
İcma. İlk iki delil diğer dinlerde de vardır, icma ise yalnız İslâmiyet’te vardır. Yunanlılar ilimleri ikiye ayırdılar. Birine zannî ilimler dediler, kendi tahminlerini ortaya koydular, bunları sadece tartışmak için kullandılar. Kat’î delil ise tartışmasız kabul edilecek delildir. Her filozof kendi varsayımlarını tartışmasız doğru kabul etmiştir. Kesin deliller kendileri için kesin sayılmıştır. Fakihler ise kesinliği ittifaka bağladılar. Birbirlerinin etkileri altında kalmaksızın araştırma yapan kimseler eğer hep aynı sonuca ulaştılarsa o kesindir. İhtilaflı olanlar ise zannîdir. Böylece fıkıhçılar kat’iliği icmaya bağladılar. Filozoflardan farklı olarak da zannî hükümler ile kat’î hükümlerde ayırım yaptılar. İlmi inkâr edeni kâfir kabul edip onları icma ehlinden çıkardılar. İçtihada ise sadece amelî olarak gerek görmüşlerdir. Herkes amel edecek, kendi içtihadına göre amel edecek, ama ona başkalarını davet etmeyecektir.
Bu vesileyle burada Ebu Hanife’nin bir usulünü belirtelim. Ebu Hanife’ye göre cezada icma gerekir. Eğer ihtilaf varsa kesin değildir. Kesin olmayan bir şeyle kimse cezalandırılamaz. Kendisi şahitsiz nikâhın sahih olmadığını kabul etmiş, şahitsiz evlenenler arasında mihir ve miras gibi ilişkileri kabul etmemiştir. Oysa diğer mezhepler şahitsiz nikâhı da nikâh kabul etmişlerdir. Ebu Hanife şahitsiz evlenenlere zina cezası uygulanması gerekir der ama uygulamaz; çünkü der, ihtilaf vardır, ihtilaf olunca da ceza verilemez.
Kıyas. Fıkıhçıların dördüncü delili ise kıyastır. Çünkü Kur’an sadece birer örnek verir. Siz o örneği diğerleri ile kıyas edersiniz.
Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas da Kur’an’ın ana mucizelerindendir.
TEBRİK: TÜM OKURLARIMIZIN GEÇMİŞ RAMAZAN BAYRAMLARINI TEBRİK EDİYOR, HAYIRLAR GETİRMESİNİ RABBİMDEN NİYAZ EDİYORUM...