Ramazan, Kur’an Nizamı, Kur’an Mucizeleri - 4
Her olayın bir sebebi vardır. Fıkıhçılar buna “illet” diyorlar. Her olayın bir hikmeti vardır, bu da olayın ne amaçla olduğudur. Bu sorunun cevabı zordur veya yoktur diyen olabilir. Ne var ki biz her sorunun ispatlı cevabını bulamayız. Bazı varsayımları ispatsız, hatta izahsız kabul ederiz, ondan sonra olayları ve diğerlerini izah edebiliriz. Bu da şudur. İnsanın var edilmesi istendi. Bunun sonucunda kâinat sadece insan için yaratıldı manası çıkmayabilir, ama kâinat insan ve benzeri varlıklar için yaratıldı denebilir.
İnsan kimdir ve insan nedir ki kâinat onun için yaratıldı?
İnsanı tanımlamayacağız, çünkü varsayım tanımsız ve ispatsız kabul edilir. İnsan sensin. Ben de insanım. Diğerleri de insandır. Biz hepimiz insanız, bizim gibi başka insanlar da vardır. İşte bu kâinat bu insan için yaratıldı. Başka türlü kâinatın yaratılışının anlamı olamaz. Bir saray yapın, içine her türlü araçları ve imkânları koyun ama sonra üstünü kilitleyip kimseyi sokmayın. Böyle bir saray yapanı her halde tımarhaneye gönderirler.
Bilinçsiz bir kâinatın varlığı söz konusu bile olamaz; işte bu sebepledir ki kâinatın birileri için yaratılmış olması gerekir. Görünen dünyada bilinçli olarak oturtulacak yegâne varlık insandır. O halde işte bu nedenlerden dolayı kâinatın insan için yaratılmış olması gerekir.
Nitekim Kur’an da, “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korktular; onu insan yüklendi.” (Ahzâb Suresi, 33/72) demekle bunu açıkça ifade etmiştir.
Kur’an bu varsayımı küçültmektedir. Yeryüzü insan için yaratılmıştır. “O, yerde olanların hepsini sizin için yarattı.” (Bakara Suresi, 2/29) Kur’an böyle demekte ve özel olarak yerin sakini de insan olmaktadır. Böylece bunlar soruların cevabı olmaktadır.
Şimdi çok iyi biliyoruz ki, Güneş çevresinde gezegenler vardır ve bunlardan sadece biri insanlarla meskûndur. Diğer gezegenlerin iki görevi vardır. Birincisi, Yer’in/Dünya’nın hareketlerini denetim altında tutmak ve sürtünmelerin etkisini asgariye indirmek. İkincisi, insanlar ileride oraya gidip yaşayabilir, yani Âdemoğulları oralarda mesken tutabilirler. Ama yıldızlara insanların ulaşmaları şimdilik uzak görünüyor. Diğer yıldızlara, hatta galaksilere gitmek ise hemen hemen imkânsızdır, çünkü ışık bile oralara hiçbir zaman ulaşamamaktadır.
Kâinatı bomboş kabul edip yalnız yeryüzündeki insanın var olduğunu kabul etmek hiçbir suretle izah edilemez. Tek çözüm, oralarda Âdemoğlu olmayan ama insan olan varlıkların oluşmasıdır. Kur’an da bunu böyle anlatmaktadır.
Görünen dünyamız için tek doğru varsayım şudur. İnsanın yaratılması istenmiştir. ‘Niçin yaratılmıştır?’ diye sorulamaz. İnsanın var edilip yaşayabilmesi için kâinat yaratılmıştır. Kur’an bunu çok açık bir şekilde ifade etmektedir: “Biz sizi kâinatı anlayasınız diye ikili olarak yarattık.” (Zâriyât Suresi, 51/49) demektedir. Kâinat öyle özelliklerle yaratılmıştır ki, biz onu tanıyabilir ve ondan yararlanabilir, böylece yaşarız.
Bunun böyle olduğunu şöyle bilebiliyoruz. Atomların özellikleri vardır. Yüze yakın element vardır. Ayrıca elektron, proton ve nötron vardır. Bunların özellikleri Güneş’in içinde de değişmemekte, zamanla da değişmemektedir. Bu yüze yakın elementin hemen tamamı bütün galaksilerde mevcuttur. Yani kâinat aynı maddelerden var edilmiştir, her yerde aynı özellikleri taşımaktadır. Bu elementlerin canlıyı oluşturmaları için dünyaya yakın özelliği olan bir gezegende olmaları gerekir, kâinatın makul bir açıklaması bu şekilde olabilmektedir.
Şunu her zaman düşünebiliriz. Bomboş ve işe yaramayan kâinat olamayacağına göre, kâinatı kullanan ve onun işine yarayan bir varlık olmalıdır; o varlık da insandır. Âdemoğlu yeryüzüne halife yapılmıştır. Kullanılan proje aynıdır, kullanılan malzeme aynıdır. Bu madde ile başka türlü canlı oluşturulamaz. Bu varsayımın uygulandığı tek düşünce ileri sürülemez. Belki bizden başka bizim görmediğimiz varlıklar da vardır; mesela cinler vardır.
Kur’an insanları görünen şeylerle ispatlar yaparak araştırma yapmaya ve düşünmeye davet etmektedir. Biz kıyas yoluyla insan dışında melek, cin ve ruhları da düşünebiliriz, ayrıca Kur’an da bunları bildirdiği için varlıklarına inanırız. (Devamı var…)