Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014
29419 Okunma, 8 Yorum

 (Abese-21,22)ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ  ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ

“Sonra onu öldürdü ve kabre koydu, sonra istediği zaman da onu neşreder.“

Burada kabre koymayı ‘fe’ ile onun neşredilmesini ‘sümme’ ile ifade etmiştir. Bedenin durumunu anlatmaktadır. Kabre konan insanın bir daha ahirete kadar herhangi bir canlanması yoktur. Kabirde olmak demek çürümek, dağınık olma demektir. Yani ölü insanla çürümüş insan arasında bir fark yoktur.  

خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ (Mülk-2)

“Mevti ve hayatı halk etti.”

Burada mevt hayatın yokluğu şeklinde onun da hayat gibi ruhun bir vasfı olduğu anlatılmaktadır. O da mahlûktur. Ruh ve bedenin ayrılığı demektir. Ruh vardır. Ruhun farklı bedeni vardır. O bedende varlığı devam etmektedir. Bu sebeple o durum mahlûk durumdadır. Bunun anlamı şudur: Ölümden tekrar haşre kadar o bedende azap veya saadet görebilir.

وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (Bakara-28)

“Siz ölü idiniz sizi diriltti, sonra öldürüyor, sonra diriltecek, sonra O’na rücu edeceksiniz.” Yaratılmadan önce ne idiysek öldüğümüz zaman da o olacağız. Yani biz yaratılmadan önce de vardık. Bu uzayın dışında başka bir uzayda varlığımız olabilir. O dönemin hafızası bizde olmadığı için hatırlayamıyoruz.

ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا  (Nisa-100)

“Sonra o mümine ölüm idrak etti ücreti hemen Allaha vaki oldu.”

Burada ölen insan zaman kaybetmeden, ahirette hesap bile vermeden Allah’ın ecrine ulaşacaktır, maddidir. Yasin’de de aynı olay anlatılır. Şehit edilen kişinin “Kavmim bilse ki ona ne ikram edildi” diyerek hemen cennete gittiği ifade edilmiştir.

Bu ayetlerde tearuz vardır. Biri ölünce hemen Allah’ın ecrine kavuşur diğer insan öldükten sonra kabir hayatı yaşar sonra ahirette diriltilir sonra uzun zaman Arafat’ta yaşar, hesabını verdikten sonra cennete veya cehenneme gider. Bu tearuzu gidermek için ayrı haller düşünürüz. Şehit olanlar, mümin olanlar, ceketi garanti edenler hemen cennete götürülür. Günahkar olanlar veya halleri mütereddit olanlar ise bekletilir hesap görüldükten sonra cennete veya cehenneme sevk edilir veya arada bırakılır.

النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ (Mümin-46)

Onlar (Firavun ali) ateşe arz olurlar ve kıyamet günü daha şiddetli azaba uğrarlar. Bu azabı kabri gösteren ayettir. Ne var ki zikredilen Firavun değil, alidir.  Gece gündüz denmiş olması ile bu dünya hayatında olanlar kastedilmiştir. Yani firavunun arkasından yürüyenlere öyle ateşe arz olun denmiştir. Buradaki ateş silahlı savaştır. Kastedilen kuvvet uygarlığıdır. Dolaysıyla bu ayette kabir azabını ispatlamak zordur. Firavun ve ali denseydi mezardan bahsedilmiş olurdu. Oysa sadece Firavunun ali denmektedir. Sonra gece gündüzden bahsetmektedir. Bu da bu olayın bu dünya hayatı olduğuna delildir.

Önemli olan başka delil de Kur’an’ın ölümü uykuya benzetmesidir. Uykuda iken rüya görmüyorsak acı duymayız azap göremeyiz. Eğer ölü iken rüya gördüğümüzü söylersek bu beden çürüdüğü için rüya göremez.

Bu ayetlerin delaleti ile kabir azabı yoktur ama varsa bunun nasıl olduğunu şöyle izah edebiliriz.

Kainat bir film gibidir. Nasıl filmde kare kare resimler varsa kainatta da küp heykeller vardır. Biz heykelden heykele geçerek değiştiğimizi zannederiz. Değişen beden değil, ruhunuzun gezinmesidir. Yani bizim çocukluğumuz vardır orada duruyor. Bizim geleceğimiz de vardır orada duruyor. Biz birinci heykelden ikinci heykele atlaya atlaya yaşıyoruz ve yaşlanıyoruz.

Yolcuğumuza birlikte devam ediyoruz. Hayatımız bu yolculukta devam ediyor. İçimizden biri öldüğü zaman bizimle seyahati bırakmış oluyor. Aynı trende ilerlerken bazılarının trenden inmesi, bazılarının da binmesi gibi. Trenden inenleri biz yok oldular zannediyoruz. Oysa ki trenden indiler. Şimdi ne yapıyorlar bilemeyiz, belki de daha iyi bedenlere girip orada seyahatte devam ediyorlar. Başta trene bindiler, arabalara bindiler, uçağa bindiler veya köşke gittiler.

İyi insanların öldükten sonra maymun bir bedene grip onun hayatını sürdürmeleri mümkün olduğu gibi dev olup uçan varlık olmasında da herhangi bir zorluk yoktur.

Bu takdirde ahirete kadar da pekala hayat olabilir.

Bu çok basit bir olaydır. Filmi seyrederken bir yerde o filmi durdurup başka filmi sahneye koymaktan ibaret olur. Ne var ki bütün bu ihtimallerin olduğunu biz ancak Kur’an’dan öğrenebiliriz, biz Kur’an’da aksini bulduğumuz için kabir azabı yoktur diyoruz.

Neden kabir azabı yoktur. Çünkü suçlunun cezası suçu sabit olduktan sonra verir. Şimdi olduğu gibi hapishanelerde senelerce tutulup sonra suçsuz denip bırakılamaz.  O halde kıyamet beklenecek, orada muhakeme yapılacak, verilen ceza kadar cezalandırılacaktır.

Buna şu cevap verilebilir. Neye bekleniyor. “Allah sevabını günahını bilmiyor mu? Versin cezasını, bitsin” diyebiliriz. Birbirimizin ahlakının hesabını verebilmemiz için tüm insanların birlikte diriltilmeleri gerekir. O halde bekleyeceğiz sonra da hepimiz birlikte bir araya geleceğiz. Buna şu itiraz yapılabilir: “Kimi çok bekleyecek, kimi az bekleyecek.” Cevabımız: zaman izafidir. Kimine göre kısa, kimine göre uzun görülebilir. Şehitlerin cennete gitmesini böyle yorumlayabiliriz.

 

 


YorumcuYorum
Hüseyin Kayahan
27.02.2014
18:49

İnsan dışındaki canlıların bir bedeni (HARDWARE) bir de o bedeni sevk ve idare eden programları (SOFTWARE) vardır. İnsanın ise bir bedeni (HARDWARE) olmasına karşılık, 2 tane programı (SOFTWARE) vardır. Daha önce yakın çevreme anlattığım için o arkadaşlar bu görüşümü biliyorlar.

Bu iki SOFTWARE'den biri bedenimizi sevk ve idare eden, bana göre Kuran'daki adı "NEFS" olan programdır ve hayvanlardakinin aynısıdır ve aynı mantıkla çalışır.

Diğeri ise; bizi diğer canlılardan özel kılan ve bizi Allah'ın benzeri yapan (bunun ne manaya geldiğini "Allah'ı tanımak makalelerinde açmaya çalışmıştım) ve başlanğıcımızla bedenimize yüklenen ve bizim (ve çevremiz) tarafından da geliştirilen "AÇIK KAYNAK KODLU", Kuran'da "RUH" OLARAK ADLANDIRILAN, bir programdır ve sadece Cüz'i olanı BİZE ve killi olanı Allah'a ait olan bir programdır (SOFTWARE).

Bütün programların çalışabilmesi için bir bedene, bütün bedenlerin de çalışabilmesi için bir programa ihtiyaç vardır. Beden ve program "aktif" olduğu zaman "BİLİNÇ/ŞUUR" oluşur. Bu ikisi beraber ve aynı anda aktif olmazsa ŞUUR oluşmaz. Mesela uykuda beden aktif ama program "ASKIDADIR"; bilgisayar tabiri ile, "OTURUM KAPATILMIŞ ama BİLGİSAYAR ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYORDUR. Programlanmiş her hangi bir uyarı ile oturum açılır, Şuur/bilinç oluşur, yani ekranda olaylar görünür hale gelir.

Ölüm halinde ise "BİLGİSAYAR KAPATILMIŞTIR", bedenin enerjisi kapanmış, Ruh dediğimiz program da bedenden ayrılmış, "uninstall" edilmiştir.

Bedenin veya ruhun tek başına haz veya azap görmesi düşünülemez. Ne tek başına beden acı duyar, ne de tek başına Ruh acı veya zevk duyar.

Kabirlerde beden onu oluşturan en küçük bileşenlerine parçalanmış, ruh ise başka bir yerdeki "HARD DİSK"te "BAAS GÜNÜNE" kadar bekletilmektedir. İlkahtan ölünceye kadar o ruhu taşıyan beden (KİŞİ) tarafından o program "HAS KILINMIŞ/ÖZELLEŞTİRİLMİŞ" olduğu için, (FARKLILAŞTIĞI İÇİN" artık o ruh başka bedenle çalışamaz. Kodları uyuşmaz. O ruh ancak "ahirette" kendi bedeninde tekrar çalışır, o beden de ancak o ruhla işlerlik kazanır.

Bundan dolayı, velevki kabirdeki beden çürümemiş dahi olsa ruh kendisinden ayrıldığı için bir azap hissetmez, Ruh da bekletildiği yerde yanında bedeni olmadan bir azap hissedemez.

Ahirette, o güne kadar yaşamış olan tüm insanlar "YAPAY RAHİMLERDE (YASİN SURESİNDE BU "ECDAS OLARAK İSİMLENDİRİLMEKTEDİR)", "AYNI ANDA" DÖLLENECEKLER, aynı anda büyüyecekler ve yaşdaş olacaklardır ki, hesaplaşma için kimse kimseyi beklemesin. Bu dünyadaki gibi bir birimizden doğacak olsak hesaplar tamamlanamaz. Dünyadaki yıllar kadar beklememiz gerekir, bu da mantıksız olur.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Mete Firidin
28.02.2014
06:57

"Allah benzeri olmadığını bilir"

Nihayet her kişi beden ve ruh olarak bir yazılım bir formüldür. Şuur formülü beden olmasada başka bir serverde çalıştırılabilir. Bu çalışma esnasında bedeninden ayrı olduğunu öldüğü için bilir. Ama şuurunda bir bedeni vardır. Algılaması bedenidir. bedeni olmamasına rağmen. Kabir azabı vardır. fakat rüyada hissedilen acılar gibidir. Aslında bedene bir şey olmammaktadır. Ama acılar bedene oluyormuş gibi program düzeyinde hissedilir.

Ahirette ise tekrar bedenlenilir.

Hüseyin Kayahan
28.02.2014
23:14

Cengiz beye de, Mete beye de teşekkür ediyorum. Siteyi dinamik olarak takip ettiklerine gerçekten seviniyorum. Diğer arkadaşların da takip ettiklerini zannediyorum, her ne kadar yorum yazmasalar da.

Kesin olarak deneylerle ispatlayamacağımız konularda elbette çok fazla yorum ve farklı algılamalar olacaktır.

Felsefeciler "deney yapmayı zül görürler. Bu akla hakarettir. Akıl, başka hiç bir dayanağa ihtiyaç duymadan doğruyu bulmalıdır". Fakat bizler müsbet ilimle/denenebilir ilimle uğraşırız... Bu elbette deneyemediğimiz konularda düşünmemize engel değildir.

Hanefiler, "mefhum-u mahalefeti" kabul etmezler. Bakara/154 daki ibareyi ben de biliyorum:

"Allah'ın sebilinde ("men" ie gelmiş) katlonunanlara/katlonulacaklara(muzari) emvat (emvâtün gelmiş) demeyiniz, bilakis haydırlar, lakin siz şuur etmiyorsunuz/etmeyeceksiniz" deniyor.

Ali İmran/169 da ise "Allah'ın sebilinde katlolunmuş(mazi) kimseleri("ellezine" ile gelmiş) emvat (emvâten gelmiş) hesap etmeyiniz, bilakis onlar haydırlar, rablerinin indinde rızıklanırlar/rızıklanacaktırlar.

Mefhum muhalefetle; "öyleyse, Allah'ın sebilinin dışındakiler hay değillerdir" sonucuna varılamaz. Bu ibareler diğer emvatın hay olmadıklarına delil olmaz, başka delalet gerekir. Mevt olmak "adem/yokluk", "yok sayılmak/tanınmamak" değildir. Zorlama, ısmarlama mana kullanmak istemem ama, madem ki insanlık gelişiyor, ilim gelişiyor ve yeni bilgilere ulaşıyoruz; öyleyse yeni manalar ve yeni sonuçlara da ulaşıyoruz demektir. Mevt ve Hay olma yeniden anlaşılmalıdır. Zira ayette "halakal mevte vel hayate" derken önce mevti, sonra hayatı saymaktadır. Mevt halk edilmiş (kurgulanmış) bir haldir. Yokluk, ademiyet değildir.

Ben bunu "şuurun/bilinçin" oluşmadığı durum olarak aldım ve bugünkü, daha doğrusu 15 sene önceki bilgi seviyemle; "erginlik teorisinin giriş kısmında biraz irdeleyerek; bilgisayarlar teknolojisi örneklemesiyle, software ve hardware'in aynı anda aktif olmaması olarak yorumladım.

O bölümde, programın da bir varlık olduğunu izah etmeğe çalıştım, burada uzun uzun anlatmak gereksizdir. Bu varlık/program, bir bilgisayara yüklenmese de vardır. Bir program bir kere oluşturuldu mu, artık o hep vardır. O ne sayfalarca kağıtların üzerindeki bir takım sembollerdir, ne bir kasetteki ses dalgasıdır, ne bir CD deki oyulmuş çiziklerdir. O artık "adı" olan bir varlıktır. Zira varlıkları; "adı olan şey, varlıktır", diye tanımladım. Bir adı olmayan şey varlık değildir.

Mesela, İnsan için şöyle benzetmeler yapılabilir: Benim kolum, benim kafam dersiniz, değil mi? Bir insanın önce kollarını kessek hala insandır, sonra ayaklarını kessek hala insandır, sonra kulaklarını, sonra başka yerlerini böyle ayırsak ve (gelişen teknolojinin de yardımıyla) hâlâ şuuru kaybolmasa gittikce küçülen bu canlı ne zaman artık insan/kişi değildir? Beyni (bilgisayar) ve ondaki programı (ruh) çalıştığı sürece, kalan bedeni olmasa da kişi/insan sayabilir miyiz? Uykuda veya komada, nefsin aktif ama ruhun aktif olmadığı durumlarda bunu "araz" kabul ediyoruzama kişiliği tam sayıyoruz. Burada ruhun hiç bir aktivitesi yoktur, ama yok olmamıştır. ölüm halinde ise beden yok olmaktadır, bunu gözlemle müşahede etmekteyiz. Komadaki insan acı ve zevk duymaz ama rüyadaki insan uyandığı zaman acı ve zevk duyduğunu söylemektedir, bu herhalde sanal bir zevk ve sanal bir acı olsa gerek. Gercek acı ve gerçek zevk beden aracılığı ile ruhta oluşan hallerdir. Olayı anlatırken acı veya zevk duyuyor olabilir mi? Henüz tam anlayamasam da, ruh ve bedenin beraber olmaması halinde, gerçek acı ve zevk olmaz diye düşünüyorum. Bir bedene ihtiyaç olmaksızın bunlar olacaksa, ahirette sanal olarak cehennem hayatı pek ala mümkün olabilir ki, ama hiç de öyle anlatılmıyor. Cennet hayatı da öyle. Sanal dünya (sanal sektör gibi) her ne kadar artık bir realite ise de, ben reel bir ortam olacağı kanatindeyim.

Hay kelimesinin ilk akla gelen manasının "canlı" olduğunu ben de biliyorum. Bu canlı veya cansız olmayı bugünün insanının idrakine yeniden tanımlamalıyız.

Saygılarımla.

H.kayahan

Mete Firidin
01.03.2014
06:39

Hayatta olmak su içeren bir bedende şuurlu olmaktır. mevt ise bu bedenin dışında olmaktır. Önce mevt kullanılıyor. Çünkü her insan ölüdür. yani teorik olarak planı vardır fakat hayat verilmemiştir. Şuuruda vardır ama bu şuur potansiyel bir şuurdur. fakat hayata gelince bir şuuru oluşur. Ölüncede artık bir şuur vardır ve yok olmaz. fakat hayatta değildir.

Mevt ve hayat: Varlık ve yokluk gibidir. Bizim yaşadığımız evrende varlık ve yokluk vardır. Evrenin dışında yoklukda yoktur.

Hüseyin Kayahan
01.03.2014
22:59

mefhum muhalefetle sadece Allah yolunda öldürülenler haydır, başka hay olan yoktur sonucu çıkarılamaz. Hay olma sadece bunlara tahsis edilemez. Başka haylar da olabilir.

Bitkilerde sedece DNA var ve ondaki program onları sevk ve idare etmektedir. Hayvanlarda hem DNA var, vücut onunla oluşmakta, sevk ve idare edilmekte ama merkezi sinir sistemi olan türlerde kismi sosyal davranışlar da olduğuna göre onlarda da "ruh" olmalıdır. Merkezi sinir sistemi olan türlerde bedenin oto kontrolünü yapan program "NEFS" olmalıdır, diyorum. Zira ayette belirtildiği gibi; "inne en nefse le emmaratün bis suî" dir. Burada nefsin emrettiği "sui" bedenin doğal ve periyodik istekleridir, tabii kötülükler değil, sosyal olarak kötü kabul ettiklerimizdir. Açıkan hayvan bulduğunu yemek ister, onun kendi malı oloup ıolmadığını düşünmez. Her yere dışkısını bırakır, vs. Bedenin normal devamı için nefs bunları emreder.

İnsanda ise DNA var, vücudumuz onunla oluşmakta, beynimizdeki alt korteksteki "nefs" programı bedeni sevk ve idare etmekte ama üst korteksteki "GRİ" hücrelerde ise hayvanlardakinde farklı olarak "izafetle gelen" "min ruh'i" şeklinde ifade edilen, Allah'ın kendine mahsus olan Ruhtan bize "download/install" edilen özel ruhumuz vardır. Entellektüel beyin budur. Bu sadece insanda vardır. Bundan dolayı insan ceza veya mükafata müstehaktır.

Uyku yarı ölümdür, denmiştir. Şuur ekranımız kapalı ama programlarımız art alanda çalışmaktadır. Bundan dolayı "SANAL ACI VE SANAL ZEVKLER" duyabilmekteyiz. Bunlar sadece sanaldır, reel değildir. Reel acı mesela elinizin ateşte yanması, reel zevk ise birinin sizin teninizi okşamasıdır.

Ahiret hayatında derilerin değişeceğinden, insanda tiksinti uyandıracak içeceklerin içirileceğinden vb bahsedilmekte, diğer taraftan da gölge, meyve, ipek vs gibi keyf verici ortamların olacağı anlatılmaktadır. Bütün bunlar bedenle yaşanabilecek gerçeklerdir. Ahirette sanal ceza yoktur. Çünkü bedenizle nefsimizle ve ruhumuzla biz aynı kişi olacağız.

Kabirde ise beden yoktur. Beden olmayınca programların art alanda çalışabileceği enerji de yok demektir. Bu programlar, bir arşivde gününe kadar beklemektedir ve yüklenebilecekleri bedenleri olmadığı için çalışmamaktadırlar. Benim aklım bedeni olmayan ruhun zevk ve acı duymayacağını kabul ediyor. Eğer ruhlarımız başka bedenlerde (bu illa insan olması da gerekmez) işletiliyorsa belki o zaman acı ve zevk duyabilir.

"Bir suça iki ceza olmaz" ibaresi gereğince ve nihai hesaplaşma yapılmadan hüküm verilmeyeceğine göre niçin ve nasıl kabirde azap başlasın? Cehennem hayatı yeterince uzun değil mi? Bu acele niye...

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
03.03.2014
13:47

Cengiz bey ayni şeyi söylemiş olduk. Her "hay" olabilir, eğer bir grıp olabilirse...

O zaman "hay" ibaresini yeniden düşünmek lazım gelir, demiştim.

Eğer "Hay" bizim anladığımız gibi bir beden ve bir ruhun birlikte, iradeli tasarruflar yapması ise ölüm ile beden yok olmaktadır, beraberlik sona ermektedir. Uykuda, komada, bitkisel hayatta olanların tasarruf yoktur; hatta sarhoş, ikrah altında, ateh vb (arazlar) halinde olanların tasarruflarıda iradi tasarruflar değildir.

Ben; her insanın ruhunun onunla beraber geliştiği ve değiştiğini ve ona özel hale geldiğini; bundan dolayı başka nedenlerle uyum sağlayamayacağını düşünüyorum. Örnek olarak "kök hücre" böyledir. İlk kök hücre her hücre olabilirken, biraz ilerki safhalara ulaşan hücre gittikçe özelleşir ve her hücreye dönüşemez. Örneğin, sinir hücresinden artık kemik hücresi oluşturulamaz. İnsan ruhu da böyledir ve o bedene, o kişiye özeel hale gelir, ne artık başka ,nsanda ne de başka hayvanda çalışmaz diye düşünüyorum. ayetleri bu gözle incelemiş değilim.

Sonra niye aynı ruhu başka bedenlerde kullansın ki, Allah'ın yeteri kadar ruhu mu yoktur?

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
04.03.2014
11:13

Allah; biz anlayabilelim diye sistemleri "ANALOG/BİRBİRİNE BENZER" "HALK ETMİŞ/KURGULAMIŞTIR". Arada belirttim, ben ayetleri bu gözle incelemedim diye.

Ayrıca "Allah'ın sünnetinde bir değişiklik ve iptal bulamazsın" deniyor. Bu elbette mikro alemlarde kuralların farklı, makro alemlerde kuralların farklı oluşu gibi hallerle çelişmez.

Allah Kuran'da bir meseli; bazen jeolojik bir örnekle anlatır, bazen biyolojik bir örnekle anlatır, bazen de sosyolojik bir örnekle anlatır. Hangisinden diğerine kıyas kolay olacaksa kolay olan örneği anlatır ki kolayca anlayalım ve diğer yerlere kıyas yapabilelim.

Kök hücrenin mekanizmasını bugün anlamış durumdayız. Ruh da böyle olmalıdır, diyorum. Onu yaratan ikisinde de aynı sanatını, aynı kuralları koymuş olmalıdır, diye düşünüyorum. Omadığına delil getirmek gerekirken, tersini yapıyorsunuz. Benim ki bir varsayım, bir istihsandır elbette. Kuranı bu gözle inceler ve destekler ayetler bulunursa Nas haline gelir.

SAygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
05.03.2014
21:24

Cengiz bey, siz olayı çözmüş ve kendi açınızdan tatmim olmuş görünüyorsunuz. Darısı benim gibi bocalayanların başına. Başka duam yok.

Saygılarımla.

H.Kayahan





Son Yorumlanan Makaleler
Süleyman Karagülle
MUSA’YA VERİLEN DOKUZ MUCİZENİN GÜNÜMÜZDEKİ MANASI
19.05.2022 3322 Okunma
1 Yorum 20.05.2022 06:41
Süleyman Karagülle
Elveda
21.08.2021 3388 Okunma
2 Yorum 24.08.2021 15:36
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve SON DURUM… (16)
18.04.2021 3518 Okunma
4 Yorum 26.05.2021 00:43
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve İ Ç T İ H A D (13)
31.03.2021 3278 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:37
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve Akevler Usulü (12)
31.03.2021 3096 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:27
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve DAVET… (11)
31.03.2021 2941 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:13
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve Kur’an Düzeni
31.03.2021 2963 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 22:01
Süleyman Karagülle
Akevler Kur’an Seminerleri ve GÖREV
31.03.2021 2978 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:52
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE TARİH
31.03.2021 2974 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:47
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ-5
31.03.2021 2982 Okunma
1 Yorum 02.04.2021 21:37
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerlerinin başlangıcı ve (10)
28.02.2021 2663 Okunma
1 Yorum 28.02.2021 11:03
Süleyman Karagülle
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİMİZ (6)KUR’AN VE TARİH
10.02.2021 2662 Okunma
1 Yorum 12.02.2021 03:46
Süleyman Karagülle
AŞI OLMAYACAĞIM
6.02.2021 3340 Okunma
1 Yorum 09.02.2021 07:53
Süleyman Karagülle
ERDOĞAN’IN ZİYARETLERİ
28.01.2021 2685 Okunma
1 Yorum 30.01.2021 13:34
Süleyman Karagülle
SAADET PARTİSİ
29.01.2021 2688 Okunma
1 Yorum 30.01.2021 13:34
Süleyman Karagülle
KEHANET
13.12.2020 2727 Okunma
1 Yorum 14.12.2020 13:04
Süleyman Karagülle
ALTERNATİF MEDYA
11.12.2020 2618 Okunma
1 Yorum 11.12.2020 14:11
Süleyman Karagülle
ANLAMIYORUM
27.11.2020 2856 Okunma
1 Yorum 27.11.2020 21:44
Süleyman Karagülle
Kudüs Yahudilerindir
18.09.2020 3842 Okunma
1 Yorum 18.09.2020 20:53
Süleyman Karagülle
İki seçim
5.09.2020 2867 Okunma
1 Yorum 06.09.2020 17:06
Süleyman Karagülle
İsabetli Teşhis
2.09.2020 2904 Okunma
1 Yorum 02.09.2020 19:12
Süleyman Karagülle
Yanılgı
20.08.2020 3118 Okunma
3 Yorum 20.08.2020 21:33
Süleyman Karagülle
Acayip bir dünya
18.08.2020 3075 Okunma
2 Yorum 18.08.2020 16:09
Süleyman Karagülle
Geleceğin Dengesi
14.08.2020 2416 Okunma
1 Yorum 16.08.2020 22:05
Süleyman Karagülle
Seçim nasıl olmalı?
10.08.2020 3171 Okunma
1 Yorum 10.08.2020 21:19
Süleyman Karagülle
Ne yapmamız gerekiyor?
6.08.2020 4202 Okunma
4 Yorum 08.08.2020 20:00
Süleyman Karagülle
Kadın Hakları
4.08.2020 3301 Okunma
3 Yorum 04.08.2020 20:47
Süleyman Karagülle
Mısır
23.07.2020 3475 Okunma
2 Yorum 23.07.2020 21:49
Süleyman Karagülle
Hakem kararı
19.07.2020 3266 Okunma
2 Yorum 20.07.2020 11:10
Süleyman Karagülle
15 Temmuz
17.07.2020 2953 Okunma
1 Yorum 17.07.2020 14:12
Süleyman Karagülle
Ayasofya
12.07.2020 3330 Okunma
1 Yorum 13.07.2020 11:51
Süleyman Karagülle
Eleştiri
7.07.2020 3420 Okunma
2 Yorum 08.07.2020 18:40
Süleyman Karagülle
Kimse Anlamak mı İstemiyor, ya da Biz mi Anlatamıyoruz!
31.05.2020 4652 Okunma
5 Yorum 01.06.2020 12:20
Süleyman Karagülle
Koronavirüs Gerçeği
26.05.2020 3177 Okunma
2 Yorum 28.05.2020 09:12
Süleyman Karagülle
Acilen Yapmanız Gerekenler
17.05.2020 3425 Okunma
1 Yorum 25.05.2020 11:25
Süleyman Karagülle
Dolar, Altın Bono ve Krize Çözüm
11.05.2020 4178 Okunma
1 Yorum 14.05.2020 00:57
Süleyman Karagülle
İki Farklı Yayın Organı
3.05.2020 3249 Okunma
2 Yorum 06.05.2020 18:06
Süleyman Karagülle
Koronavirüs bahanesiyle intihara gidiliyor!
13.04.2020 4460 Okunma
4 Yorum 29.04.2020 02:01
Süleyman Karagülle
Kebirlik Yaşı ve ...
26.04.2020 3246 Okunma
3 Yorum 27.04.2020 14:21
Süleyman Karagülle
VİRÜS TUFANINDAN KURTULMAK
12.04.2020 3213 Okunma
2 Yorum 12.04.2020 15:24
Süleyman Karagülle
KORONAVIRÜS VE SEMT KOOPERATIFLERI
6.04.2020 3555 Okunma
1 Yorum 06.04.2020 12:30
Süleyman Karagülle
Çin Virüsü Dünyayı Kurtarabilir!
17.02.2020 5579 Okunma
6 Yorum 23.03.2020 09:49
Süleyman Karagülle
Virüs! (Kovid-19) vs. !!!
22.03.2020 3824 Okunma
1 Yorum 22.03.2020 15:42
Süleyman Karagülle
Suriye Anayasası Önerisi
15.03.2020 4156 Okunma
1 Yorum 18.03.2020 07:45
Süleyman Karagülle
ABDULLAH GÜL: PARLAMENTER SİSTEME DÖNMEK ŞART
15.03.2020 3415 Okunma
1 Yorum 16.03.2020 07:32
Süleyman Karagülle
İstihare Usulüm Nedir?
2.03.2020 3727 Okunma
1 Yorum 10.03.2020 06:52
Süleyman Karagülle
Suriye’de Oyun Devam Ediyor
8.03.2020 3730 Okunma
1 Yorum 09.03.2020 07:10
Süleyman Karagülle
Kanal İstanbul Nasıl Yapılmalı?
25.02.2020 3965 Okunma
1 Yorum 25.02.2020 12:03
Süleyman Karagülle
İdlib’de Savaş ve Yapılması Gerekenler
9.02.2020 4022 Okunma
1 Yorum 09.02.2020 11:36
Süleyman Karagülle
Türkiye ne yapmalı?
30.01.2020 4167 Okunma
1 Yorum 30.01.2020 14:57
Süleyman Karagülle
Kuran ve Çin
5.01.2020 4172 Okunma
2 Yorum 24.01.2020 23:07
Süleyman Karagülle
İran ve Türkiye Ne Yapmalı?
19.01.2020 3956 Okunma
1 Yorum 21.01.2020 06:14
Süleyman Karagülle
İstihare
24.12.2019 4560 Okunma
1 Yorum 24.12.2019 16:14
Süleyman Karagülle
ÇİN, DÜNYA VE ORTAKLIK SİSTEMİ
2.12.2019 5891 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:52
Süleyman Karagülle
KİŞİ YÖNETİMİ
4.11.2019 4950 Okunma
1 Yorum 29.11.2019 18:57
Süleyman Karagülle
İşçilik Sisteminden Ortaklık Sistemine
27.10.2019 4787 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:18
Süleyman Karagülle
Ortaklık Sistemi Uygulamaları
27.10.2019 4186 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:18
Süleyman Karagülle
Suriye Sorunu: Kim Yapacak?
20.10.2019 4479 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Suriye Sorunu: Ne Yapmalıyız?
20.10.2019 4460 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:49
Süleyman Karagülle
İSLAM DÜZENİNDE EKONOMİ
13.10.2019 4753 Okunma
1 Yorum 14.10.2019 16:48
Süleyman Karagülle
BATI DÜZENİNDE EKONOMİ
13.10.2019 4311 Okunma
1 Yorum 14.10.2019 16:48
Süleyman Karagülle
Sermaye’nin Hedefi ve Kur’an’ın Dedikleri
30.09.2019 4854 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:46
Süleyman Karagülle
BORÇLAR; Biz Borçları Nasıl Ödeyeceğiz?
30.09.2019 4737 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:46
Süleyman Karagülle
Af Kanunu Taslak Metni Çalışması
14.07.2019 3835 Okunma
1 Yorum 15.07.2019 06:10
Süleyman Karagülle
Nasıl Bir Yeni Partiye İhtiyaç Var?
14.07.2019 3454 Okunma
1 Yorum 15.07.2019 06:09
Süleyman Karagülle
Gelecek
12.07.2019 3996 Okunma
1 Yorum 12.07.2019 11:48
Süleyman Karagülle
Gerçekler
9.07.2019 4440 Okunma
1 Yorum 09.07.2019 16:49
Süleyman Karagülle
Faizli işçilik sisteminde çözüm yoktur
6.07.2019 3835 Okunma
1 Yorum 07.07.2019 09:57
Süleyman Karagülle
Çözüm faizsiz kredileşmeli ortaklık sistemidir
6.07.2019 3919 Okunma
1 Yorum 07.07.2019 09:56
Süleyman Karagülle
Çare
5.07.2019 4250 Okunma
1 Yorum 05.07.2019 23:50
Süleyman Karagülle
Ulaşamıyoruz
3.07.2019 3310 Okunma
1 Yorum 03.07.2019 19:42
Süleyman Karagülle
Yetmez
28.06.2019 4314 Okunma
1 Yorum 28.06.2019 12:33
Süleyman Karagülle
İstanbul’un Enerji Sorunun Çözümü
22.06.2019 3754 Okunma
2 Yorum 24.06.2019 09:12
Süleyman Karagülle
İstanbul Nasıl Organize Olmalı?"
22.06.2019 3749 Okunma
1 Yorum 23.06.2019 10:24
Süleyman Karagülle
Son Sözüm
22.06.2019 4046 Okunma
1 Yorum 22.06.2019 16:14
Süleyman Karagülle
Ben Olsam
16.06.2019 4804 Okunma
1 Yorum 16.06.2019 20:00
Süleyman Karagülle
Geçmişte Ne Oldu, Gelecekte Ne Olacak?
15.06.2019 3615 Okunma
1 Yorum 15.06.2019 22:54
Süleyman Karagülle
Ötesini Biz Değil Allah Yapacaktır
15.06.2019 3543 Okunma
1 Yorum 15.06.2019 22:54
Süleyman Karagülle
Gündem Oluşturma ve Beka Sorunu
9.06.2019 4295 Okunma
1 Yorum 11.06.2019 14:32
Süleyman Karagülle
İBB Seçimi İçin Ortak Aday
9.06.2019 3298 Okunma
1 Yorum 11.06.2019 14:32
Süleyman Karagülle
Tefaul Babı ve Önemli Konular
26.05.2019 5440 Okunma
1 Yorum 28.05.2019 01:13
Süleyman Karagülle
Teavün; Emek Ortaklığı
26.05.2019 3082 Okunma
1 Yorum 28.05.2019 01:12
Süleyman Karagülle
Batı Neleri Yapamadı, Biz Neler Yapmalıyız?
22.05.2019 3524 Okunma
1 Yorum 23.05.2019 04:05
Süleyman Karagülle
İlkel Türkiye’den Uygarlık Tesis Eden Türkiye’ye
22.05.2019 3921 Okunma
1 Yorum 23.05.2019 04:04
Süleyman Karagülle
Başarının sırrı
16.05.2019 5445 Okunma
7 Yorum 17.05.2019 22:22
Süleyman Karagülle
Beka Sorunu ve Çözümü
13.05.2019 3497 Okunma
1 Yorum 14.05.2019 08:50
Süleyman Karagülle
Bekanın Merkezi İstanbul
13.05.2019 3066 Okunma
1 Yorum 14.05.2019 08:49
Süleyman Karagülle
Önemli değil
11.05.2019 5868 Okunma
9 Yorum 13.05.2019 08:00
Süleyman Karagülle
Özgün
10.05.2019 4122 Okunma
1 Yorum 10.05.2019 18:47
Süleyman Karagülle
Yanlış
9.05.2019 3896 Okunma
2 Yorum 10.05.2019 09:31
Süleyman Karagülle
Ekseriyetin marifeti
7.05.2019 5816 Okunma
5 Yorum 08.05.2019 22:07
Süleyman Karagülle
Belediye Başkanlarına Açık Mektup - II
5.05.2019 3039 Okunma
1 Yorum 06.05.2019 01:23
Süleyman Karagülle
İstanbul’un Su Sorunu ve Çözümü-1
28.04.2019 4120 Okunma
1 Yorum 29.04.2019 07:06
Süleyman Karagülle
İstanbul’un Su Sorunu ve Çözümü-2
28.04.2019 3777 Okunma
1 Yorum 29.04.2019 07:06
Süleyman Karagülle
Kur’an ve Tevrat
28.04.2019 4229 Okunma
2 Yorum 28.04.2019 22:12
Süleyman Karagülle
ZORDA OLAN ÖZEL SEKTÖR
25.04.2019 3327 Okunma
1 Yorum 26.04.2019 00:13
Süleyman Karagülle
Allah’tan başka melce yoktur
24.04.2019 5923 Okunma
4 Yorum 25.04.2019 19:00
Süleyman Karagülle
Yenileme
17.04.2019 4070 Okunma
1 Yorum 17.04.2019 13:26
Süleyman Karagülle
Ekonomik Tehlike!
14.04.2019 3237 Okunma
1 Yorum 15.04.2019 06:27
Süleyman Karagülle
Büyük İttifak; İttifakların İttifakı
7.04.2019 4150 Okunma
1 Yorum 08.04.2019 08:26


© 2025 - Akevler