AK Parti uygulamalarda oy avcılığı yapmıyor, kendisine oy verenlerle vermeyenleri ayırmıyor, oy vermeyen yerleri cezalandırmıyor...
Tarafsız bir şekilde yönetmektedir...
Bu bakımdan diğer partilerden çok üst yerdedir.
*
Ama bu s istem devam ederken belediyeler zenginleşirler. Kamunun mal varlığı artar. Halk eski durumları unutur. Gençler geçmişi bilemez.
Çıkarcılar ve onlarla bir olan basın iktidarı yıpratır ve diğer partileri iktidar ederler.
Onlar gelip kamunun mallarını yağmalayarak bölüşürler.
AK Parti’nin biriktirdiklerini yağmalarlar.
Eşeğin çalıştığı onlara göre atın olur.
*
Sonra hazine boşalır.
Halk tekrar AK Parti benzeri partileri iktidar eder, onlar eşekçe çalışır ve biriktirirler, sonra karşı zihniyettekiler atça yerler.
Biz bu oyunu daha üniversitede iken talebe derneklerinde gördük. Sonraki hayatımızda her yerde hep yaşadık. Bu oyun on senede bir tekrar edilir gider.
*
O halde ne yapılması gerekir?
Merkezî yönetim sistemi değiştirilmelidir.
Başkanları oradaki parti başkanları atamalıdır. Tek partinin adayı ekseriyet alınca iktidar olmalıdır. Partiler aday göstereceklerdir. Daha önceki seçimlerde yüzde beşten fazla o belde başkanının seçiminde oy alan her parti aday gösterecek. Halk seçerken bir adaya oy vermeyecek, bütün adayları sıralayacaktır.
Bir adayın aldığı sıraların tersleri toplanacak ve en çok derece alan belediye başkanı olacak. Böylece belediye başkanını halk seçecek, adayları ise yerel parti kuruluşları gösterecektir.
*
R. Tayyip Erdoğan demokrasiye inandığını söylüyor.
Sözde söylemek kolaydır.
Sen cumhurbaşkanı ol diyor, o da oluyor!
Hâlbuki devlet başkanını meclis seçecektir, partililer kime oy verilerse versinler.
Belediye başkanlarını kendisi atıyor!
Hâlbuki bu seçimi hiç olmazsa yerel parti teşkilatına bırakması gerekmez mi?
*
Sömürü sermayesi bu sistemleri dünyayı sömürmek için icat etmiş, “ekseriyet seçimini” ortaya koymuştur. Parası yani sermayesi ile halkı etki altına almış ve istediğini başkan yapmıştır. Başkanlar sömürü sermayesinin birer taşeronu olarak devletleri yönetmişlerdir. Bazı ülkelerde başkanların yerini başbakanlara bırakmıştır.
Bugün sömürü sermayesinin gücü azalmıştır, sermayesi insanları yönlendirmeye yeterli olmamaktadır. Ne var ki yukarıda sözünü ettiğimiz aynı sömürü tezgâhı sürüp gitmektedir. Bir parti anayasa ekseriyeti ile iktidar olunca diktatör olmakta ama diktatörlük yapma kabiliyeti de olmamakta, üç devre sonra ben gidiyorum demektedir!
Kendisi cumhurbaşkanı olacak, arkadaşları ise bürokrat!.. Bürokratlar ise emekli... Meclise bürokratlar gelecektir...
Bunun aslında bir bakıma yararı vardır.
Siyasiler bürokrat olunca yapılan uygulanmaz kanunları görürler...
Bürokratlar da siyasi olunca yaptıkları zulmün farkına varırlar...
Sonunda akıllarına “Adil Düzen” gelir mi?!.
Orasını da Allah bilir.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92