Hicret ve cihad
‘Hicret, bir yerin yerlisi, bir topluluğun üyesi iken, o topluluktan ayrılıp başka topluluğa katılmadır. Ocaktan ocağa, bucaktan bucağa, ilden ile ve ülkeden ülkeye hicret olur. / Burada ise bir yerden diğer topluğa katılmadan bahsetmektedir. / İnanmış kimseler bir araya gelmek için bir yere göç ettikleri zaman orada yeni topluluk kurmalı yani yeni düzen getirmelidirler. Mevcut uygarlığın çoğalması döllenmiş bir hücrenin çoğalmasıdır. Bir varlık böyle oluşur. Bütün hücreler aynı DNA’ları taşırlar. / Topluluklar da böyledir. Bölünürler ve birbirlerine benzer topluluk oluştururlar yahut yeni topluluk modeli ile yeniden kurarlar. Uygarlaşma böyle gerçekleşir. Bunun için yeni proje modeline inanan kimseler bir araya gelirler ve bir ocak, bir bucak kurarlar. Ocaklar birleşip bir semt oluştururlar. Semtler bucağın birer parçası olurlar ve bu bucakta yeni bir düzenin varlığını gerçekleştirirler. Günün sorunlarını çözecekleri için başarılı olurlar. Sonra bütün bucaklar ona benzeyerek çoğalırlar.
Buradaki “Hâcerû” kelimesi bu yeni düzeni kuracak kimselerin hicret etmeleri gerektiğini ifade eder. Mufaale babındadır. Müşareket içindir. Birbirlerine hicret ederler anlamındadır. Bir yerden diğer yere hicret etme değildir, birbirlerine hicret etmedir. / Yeni uygarlığın oluşması için mutlaka hicret edip orada yeniden oluşturmanın yani yeni bir oluşumun gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Eski topluluklar yapılarını değiştirmezler. Eski topluluklar eski DNA’ları taşırlar. Milyonlarca hücrenin DNA’larını değiştiremezsiniz. İlk yeni hücreyi yaparsınız. Sonra o hücreler çoğalarak yeni beden oluşturulur. Bu yeni hücre “ocak” ve “bucak”tır. / Ocak ve bucak kurma imkânımız yoktur diyemezsiniz. Bir ortaklık kurarsınız, size pek çok kimse katılır. 1960’larda kurduğumuz İzmir Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi buna örnektir. Gülen Cemaati buna örnektir. Millî Görüş buna örnektir. / 1960’larda biz ortaklık kurmaya başladığımız zaman Türkiye’de ve dünyada Müslümanların hiçbir çağdaş kuruluşları yoktu. İstanbul’da İlim Yayma Cemiyeti vardı, yaptığı iş eski eserleri tamir etmekten ibaretti. İzmir’de Kestanepazarı Derneği vardı, yaptığı iş camilere imam ve müezzin yetiştirmekti. Bugün ise inanmış kimseler her konuda faaldirler; dinde/düzende, ekonomide ve siyasette başta rol alıyorlar. İlimde de asrın sorunlarını çözen çözümleri üreten yer yalnız Türkiye’dir; Akevler’dir, bu yönüyle dünyada tektir.’ (s.5)
‘Yeni düzen oluşturmaya başladığınız zaman içte ve dışta zorluk içinde kalınacaktır.
Önce nefsinizin alışkanlıkları vardır, onları bırakamazsınız. Örnek olarak sigara içen arkadaşlar sigaralarını bırakamıyorlar. İnternette boş vakit geçirenler hâlâ fırsat buldular mı hemen oradadırlar. Düğünler, bayramlar, ziyaretler “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” için çalışmaya zaman bırakmıyor. Önce herkes nefsi ile cihad etmek zorundadır.
İkinci cihad edecekleri kimseler ve yerler ise çevreleridir, yakınlarıdır. Herkes cihad edene bilinçsiz ve sebepsiz şekilde saldırmaya başlar, cihadına mâni olmak isterler. Çeşitli işler icat ederler. Hasta olurlar, kriz geçirirler. Bu mücadele nefisle mücadeleden daha zordur.
Sonra; bir işte sebat etmek asla kolay değildir. Başka yerde küçük bir kazanç görüldü mü hemen nefis oraya doğru meyleder. Meselâ, biz Akevler’i kurduğumuz zaman oraya katılan kimseler, orada yetişen kimseler Akevler’de kalsalardı, Akevler şimdi insanlığın merkezi olurdu. Obama gibi biri İstanbul’da oturmuş olurdu. Çoktan “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” gelmiş, insanlık bugünkü bu sıkıntıları yenmiş olurdu. Ama onlar böyle yapmadılar. Akevler’de kendilerine cesaret gelenler hemen Akevler’den ayrı yerlere dağıldılar...
Son olarak; bize saldıran kimselere karşı cihad yani küçük cihad gelir. Bu hususta bizim nesil çok başarılı zaferler kazanmıştır. Gerçekten gevşemeden cihadlarına devam etmişler, başarıya da ulaşmışlardır. Bundan dolayı Allah’a hamd etmemiz gerekmektedir. Yalnız Türkiye’de değil, yeryüzündeki bütün Müslümanlar, Türkiye’deki bu kardeşlerimizin cihadı ile uyanmışlardır.
Adil Düzen Çalışanlarına şimdi düşen iş “Adil Düzen”in, “Adil Ekonomik Düzen”in ilmini yapmak ve birer örnek vermektir. Birer örneğini göstermedikçe tebliğ yapmamış olursunuz, söylediklerinize siz de inanmamış olursunuz. (s.6; KUR’AN VE İLİM 734. hafta seminerinden.)