Suriye’nin ve dünyanın geleceği
Suriye’nin geleceği düşünülüyor, konuşuluyor, yazılıyor, projelendiriliyor, planlanıyor, uygulanıyor ve son olarak yüzbinlerin ölümüne, milyonların tehcirine sebebiyet veren savaş başlatıldı, hâlen de sürdürülüyor… Savaş sınırlarımızda… Dış politikamız tam bir çıkmazda… Hükümet ve muhalefet bugüne kadar ne yaptığını bilmez durumda… Dünya ve ülkemiz, “Suriye sorunu” başta olmak üzere, “sorunlara çare ve çözüm” üretme açısında acınacak durumda, tam bir dibe vurmuşluk ve perişanlık söz konusu…
Bu kadarcık “tesbit ve teşhis” yeterli olsun.
Şimdi de “tedavi, çare ve çözümler” üzerinde duralım.
Dünyada ve bölgemizde bugün cereyan etmekte olan savaş, faizci tekel sömürü sermayesi ile etkin devletler arasındaki savaştır. Sömürü sermeyesi etkin devletlere karşı mağlup olacak ama bu arada etkin devletler de askeri üstünlüklerini kaybedeceklerdir.
“Birleşmiş Milletler” denen ucube “İnsanlık” adı altında değişecek, bu birliğin ve birlikteliğin parlamentosu olacak, bu parlamentoyu dünya üzerinde kurulu “barışçı” devletlerdeki üniversitelerin rektörleri tarafından atanan “ilim adamları” oluşturacaktır. Rektörler halkın biatı ile rektör olacak, kendileri aynı zamanda ülkelerinde “ilmî dayanışma ortaklıklarının” sorumluları olacaklardır. Bu gibi bazı detayları daha önce bu köşede yazdık.
İnsanlık Parlamentosu, insanlığa ait yasaları oluşturacak, bu yasalar insanlığa ait yerlerde uygulanacak, ulusların ülkelerinde geçerli olmayacaktır. Yeryüzü Güney Amerika, Kuzey Amerika, Afrika, Avrupa, Çin, Hindistan, Avustralya ve Adalar olmak üzere 7 topluluğa ayrılacaktır. Bunlar Avrupa Birliği’ne değil, Avrupa Topluluğu’na benzeyen topluluklar oluşturacaklardır. Türkiye ve Suriye’nin bulunduğu Ortadoğu’nun kaderi henüz tam olarak belli değildir. Şimdilik düşünülebilecek iki çözüm vardır.
1- Türkiye, İran, Arabistan, Rusya, Irak, Suriye ve bölgedeki diğer ülkelerin katıldığı bu gruba Sibirya ve Orta Asya da dâhil olacak ve dünyadaki sekizinci topluluk oluşacaktır.
2- Yahut Ural Dağları, Hazar Denizi, Gürcistan ile bölünmüş ve merkezi İstanbul olan Doğu Avrupa oluşacaktır.
Burada kritik rolü oynayacak olan ülke Rusya’dır. Rusya Sibirya’yı bırakmak istemezse, İran ve Türkiye ile anlaşarak bir Ortadoğu topluluğu kurabilir.
Bu iki durumdan hangisi olursa olsun, Suriye ayrı bir ulus olarak devlet olmaya devam edecek, Irak da ayrı devlet olarak varlığını sürdürecektir.
Mekke ‘insanlığın manevi merkezi’ olacak, “İnsanlık Üniversitesi” orada kurulacaktır.
İstanbul ise ‘insanlığın ekonomik merkezi’ olacaktır. Türkiye “hükmeden devlet” değil “hizmet eden devlet” yani “Adil (Ekonomik) Düzen” örneği bir devlet olacaktır.
Suriye Arapça konuşan bir İslâm devleti olacak, bağımsız olacaktır.
Geçmişte yaptıklarımız, gelecekte olacakların habercisidir. Şöyle ki: 1960’larda İzmir Akevler arazisini alıp kooperatifimizi kurduğumuz zaman hedefimiz bir sitede İslâmî hayatı yaşamak idi. Bu hayırlı teşebbüsümüzün başlangıcından itibaren beklemediğimiz olaylar oldu, hayal bile etmediğimiz gelişmeler gerçekleşti. 1) Siz araziyi çok zor alabilirsiniz derlerken, bir ay içinde kooperatifi kurduk ve İzmir Akevler Sitesi’nin 47 yıldan beri var olduğu yirmi dönümlük araziyi aldık. 2) O dönemde İzmir ve civarında var olan Nurcular ve Süleymancılar teşebbüsümüzü desteklediler, kooperatifimize üye oldular, birden büyümeye başladık. 3) Ardından İzmir ve Ege Bölgesi’nde ilk Millî Görüş partileri olan MNP ve MSP’nin kurucuları arasına katıldık, bölgedeki teşkilatlanmalara öncülük ettik. 4) İşte, bütün bu çalışmaların bereketiyle “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” projesi, Akevler’de bu çalışma ve teşebbüsler sayesinde hazırlanmıştır. Şimdi de yıllardan beri İstanbul’da “Adil Düzene Göre İNSANLIK ANAYASASI” başta olmak üzere pek çok çalışmalar yapmaktayız...
Çok yakında Türkiye’de “Adil (Ekonomik) Düzen”i benimseyen bir parti iktidar olacak ve çok yakında insanlık “Adil Düzen Anayasası”nı fevc fevc kabul edecek, Suriye sorunu başta olmak üzere sorunlar böyle çözülecek, Arap Baharı böyle gerçekleşecektir.